Ebu Muaz el-Çubukâbâdî
Bismillah
1- Tevhid davetçisi
olduklarını iddia ettikleri halde yöneticilere karşı ayaklanmaya veya demokratik
sistemlerde oy kullanmaya çağıranlar; hakikatte şirke davet edenlerdir.
Bunlar, Türkiye’nin zulümden ve kötülüklerden kurtulmasının
Demokrasi Tagutlarına oy vermeye bağlı olduğuna, oy kullanılmadığı takdirde
ülkenin başına Mısır, Suriye, Libya gibi ülkelerdeki müslümanların başına gelen
şeylerin geleceğine inanırlar. Onlar esasen Allah’ı unutmuşlardır. Hatta Mısır, Suriye,
Libya gibi ülkelerde yaşayan müslümanların başlarına gelenlerin hangi sebeple
geldiğini de unutmuşlardır.
Tevhide davet edenler ise iman ederler ki; yönetimde meydana
gelen zulümler Allah’ın bir musibetidir ve musibetin sebebi yönetilenlerde
mevcut bulunan zulümdür.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Biz kazanmakta oldukları
sebebiyle zalimlerin kimini kimine işte böyle velî (yönetici) kılarız.” (En’âm
129)
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem meşhur hadisinde şöyle
buyurmuştur:“Ölçü ve
tartılarda eksiltme yapıldığı zaman mutlaka onlara kıtlık, geçimsizlik ve
yöneticinin zulmü ile iptila edilirler.”[1]
Halk arasında mevcut bulunan şirk, bid’at, fısk gibi
zulümler sebebiyle Allah Azze ve Celle o halka kendi cinslerinden başka bir
zalimi musallat etmekte, o zalim de Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmetmek
suretiyle halka hak ettiklerini uygulamaktadır. Bu zulümden kurtulmanın yolu
tevhide, sünnete, Allah’a ve rasulüne itaate dönmek, halkın bu dönüşü yapması
için davete devam etmek, sabretmek, davete icabet etmeyenlere hecir uygulamak,
Allah için dostluğu ve Allah için düşmanlığı ortaya koymak, böylece Allah’ın
dinine yardım etmektir. Bu takdirde ümmet Allah’ın yardımına nail olacak ve
tagutlar ile bâtıl sistemleri zeval bulacaktır.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler, eğer siz
Allah’a yardım ederseniz, O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlamlaştırır.”
(Muhammed 7)
“Allah, kendisine
yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür,
galiptir.” (Hac 40)
Yukarıda bahsedilen
tevhid iddiasındaki şirk ehli ise oy kullanmaya davet etmekle Tagutun dinin
olan Demokrasiye yardım ederler. Zulmün giderilmesini Allah’tan değil, diğer
bazı tagutlardan umarlar. Davetlerini video ve fotoğraf suretleri kullanmak,
dernekler kurmak, kadın erkek karışık sohbetler yapmak gibi unsurlarla şeytana
itaat ederek yaparlar. İşledikleri cürümlere delil olarak ayakları kaymış ilim
ehlinin sapmış fetvalarını sunarlar.
Nebimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem bu mübarek
tevhid davetiyle geldiği zaman, şirki terk edip O’na iman edenler işin başında,
insanlardan zayıf düşürülmüş bir azınlık idi. Nitekim Allah Teâlâ şöyle
buyurmuştur:
“Düşünün ki o
zaman siz yeryüzünde mustazaf olan bir azınlıktınız. İnsanların sizi
yakalamalarından korkuyordunuz da O sizi barındırdı, sizi yardımıyla
destekledi. Size temiz rızık verdi ki şükredesiniz.” (Enfal 26)
Kureyş’in çoğunluğu, özellikle de Kureyş’in büyükleri, makam
sahipleri ve idareyi üstlenmiş olan liderleri bu daveti kabul etmekten
büyüklendiler. Bu kimseler, çeşitli yollarla Allah’ın yolundan alıkoymaya
kalkıştılar, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in bu davetten vaz geçmesi için
türlü dünyevî imkânlar teklif ettiler ve hakkın yüzünü çirkin göstermeye
çalıştılar. Bundan sonuç alamadıklarını gördüklerinde ikinci bir aşamaya
geçtiler. İşkenceler, sürgün, dayak, hapis ve öldürmeler uyguladılar. Hatta
iman edenlerden bir kısmı ülkelerinden hicret etmek zorunda kaldılar. Bazıları
da imanlarını gizlediler. Diğer bazıları da çeşitli eziyetlere, zulme ve
düşmanlıklara maruz kaldılar. Sahabeden bazısı bu belaların ve işkencelerin
şiddetlendiğini görünce Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e sığındılar ve bu
durumdan şikâyet ettiler. Peki, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem onlara ne
söyledi? Onlara liderlerine karşı ayaklanıp karşı koymayı mı emretti? Yoksa
sabredip acele etmemelerini mi?
Habbab b. el-Erat
radiyallahu anh şöyle demiştir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem,
Kâbe’nin gölgesinde bir hırkaya yaslanmış halde iken şikâyette bulunduk ve:
“Bizim için yardım istemeyecek misin? Bizim için dua
etmeyecek misin?” dedik. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
“Sizden
öncekilerde kişi alınır, onun için yerde bir çukur kazılır, o çukura koyulur,
bir testere getirilip onun başı üzerine konarak iki parçaya ayrılırdı. Demir
taraklarla etleri, kemiklerinden sıyrılırdı, bu onu dininden alıkoymazdı.
Vallahi bu iş tamamlanacak, hatta binekli bir kimse San’a’dan Hadramut’a kadar
Allah’tan ve sürüsüne saldıracak kurttan başka bir şeyden korkmadan yolculuk
yapacaktır. Lakin sizler acele ediyorsunuz.” Bunu Buhârî rivayet etmiştir.
Buhârî, Sahih’inde
ez-Zubeyr b. Adiy rahimehullah’tan rivayet ediyor: “Biz Enes b. Malik
radiyallahu anh’e gittik ve Haccac’dan gördüğümüz halleri şikâyet ettik. O da
dedi ki:
“Sabredin! Zira
rabbinizle karşılaşmanıza kadar üzerinize hiçbir zaman gelmez ki, öncekinden
daha şerli olmasın. Ben bunu Nebiniz sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim.”
Hasen el-Basrî rahimehullah şöyle demiştir: “Muhakkak ki
Haccac, Allah’ın azabıdır. Allah’ın azabına ellerinizle karşı durmayın. Lakin
size düşen şey rabbinize boyun eğip yalvarmaktır. Zira Allah Teâlâ şöyle
buyurur:
“Bu sebeple onları
azâb ile yakaladık; fakat onlar yine de rablerine boyun eğmemişler ve
yalvarmamışlardır.” (Mu’minun 76)”[2]
Bu sabır emrine, yöneticilerin
zulümlerine, oy kullanmamaya, video suretleri fitnesine bulaşmamaya, vahye
tutunmaktan dolayı başa gelenlere, bid’atçilerden uzaklaşmaya, kıble ehlini tekfir
etmemeye, münafıkları mürtet saymamaya sabretmek vb. hususlar da dâhildir.
Hak suretinde
gösterilen bâtıl ile aldanmış ve bu mürekkeb cehalet yüzünden hak davete kulak
vermeyen insanlarla vakit harcanmaz. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Rabbin,
halkı habersiz iken ülkeleri zulümlerinden dolayı helak edici değildir.”
(En’âm 131)
“Sabret! Senin
sabrın da ancak Allah'ın yardımı iledir. Onlardan dolayı kederlenme; kurmakta
oldukları tuzaktan kaygı duyma!” (Nahl 127)
“Sizin bir kısmınızı diğer bir kısmınıza
fitne kıldık; sabredecek misiniz? Rabbin her şeyi hakkıyla görmektedir.”
(Furkan 20)
“Sabret. Bil ki Allah'ın vâadi gerçektir.
İyice inanmamış olanlar, sakın seni gevşekliğe sevk etmesin!” (Rum 60)
“Sabrettikleri ve
âyetlerimize kesinlikle inandıkları zaman, onların içinden, âyetlerimizle doğru
yola ileten önderler tayin etmiştik.” (Secde 24)
İbn Abbas radiyallahu
anhuma’dan: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kim
yöneticisinden hoş olmayan bir şey görürse ona sabretsin. Zira insanlardan
sultanın otoritesinden bir karış dışarı çıkan kimse yoktur ki cahiliyye
ölümüyle ölmüş olmasın.”[3]
Enes radiyallahu
anh’den: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Muhakkak
sizler benden sonra şiddetli kayırmacılıkla karşılaşacaksınız. Havz’da benimle
buluşuncaya kadar sabredin.”[4]
Kayırmacılık ile kastedilen; yöneticilerin idarî atamalar ve
mallar hususunda yaptıkları kayırmacılıklardır.
İbn Mes’ud radiyallahu anh’den: “Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Muhakkak ki benden sonra kayırmacılık ve karşı
çıktığınız işler olacaktır.” Sahabe dedi ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Bu duruma yetişirsek bize ne
emredersin?” Buyurdu ki:
“Onların sizin üzerinizdeki haklarını eda edin. Kendi
haklarınızı ise Allah’tan isteyin.”[5]