2- Tevhide davet
ettiklerini iddia ettikleri halde din konusunda yöneticilere ve âlimlere mutlak
itaate çağıranlar hakikatte şirke davet edenlerdir.
Bu kimseler
yöneticilerin ve alimlerin kitaba ve sünnete aykırı hükümlerine dahi itaat
edilmesine çağırırlar. Cemaatin, dinsiz sistemler tarafından işgal edilmiş olan
diyanet ve ona bağlı camilerin halkı olduğunu, cemaatten ayrılmış olmamak için
beş vakit namaz ile Cuma ve bayram namazlarının diyanet camilerinde kılınması
gerektiğini iddia ederler. Namaz vakitleri, iftar ve sahur vakitleri, ramazan
ve bayram günlerinin tespiti konusunda diyanete uyulmasını salık verirler. Mesela
devlet bir şeyi yasaklarsa (sigara gibi) onun haram olacağını söylerler. Yine
alimlerin delilsiz olarak veya delile aykırı olarak verdikleri fetvalara, delil
sorgulamaksızın uyarlar ve delil istenmesini yasaklarlar. Mesela açık delillere
aykırı olduğu halde; İbn Abdilvehhab’ın sigaranın haram olduğuna dair görüşüne,
İbn Useymin’in saç ekletme, video sureti ve oy kullanmaya cevaz gibi
fetvalarına, el-Elbani’nin delillere aykırı olan; kadının yüzünü açmasının
haram olmadığı, sakalların bir tutamdan fazlasının kısaltılması vb. sözüne, Bin
Baz’ın kurana abdestsiz dokunmanın caiz olmadığı görüşüne, Fevzan’ın Ebu Hanife’yi
temize çeken sözüne, teravihin 20 rekat kılınabileceği fetvasına delil olarak
itibar ederler.
Tevhid ehli ise; yöneticilere
ancak dünyalarıyla ilgili olarak meşru konularda itaat ederler, gayri meşru
konularda ise (mesela malı konusunda haksızlık yapması, Müslümandan vergi
alması gibi) sabrederler. Din hususunda ise yöneticilere itaat söz konusu
değildir.
Alimlere, eğer adalet sıfatına sahip iseler, şahsi re'ylerini öğrenmek için değil, Allah'ın dinine ve hükümlerine şahitlik etmeleri için başvururlar. Bu şahitliğin de kitaptan ve sünnetten delilini talep ederler.
Ebu Hureyre radiyallahu
anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Benden sonra bildikleriyle amel eden ve
emrolunduklarını yapan halifeler olacaktır. Yine benden sonra bilmedikleri
şeylerle amel eden ve emrolunmadıkları şeyleri yapan halifeler olacaktır. Kim
onlara karşı çıkarsa berîdir. Kim elini (itaat
etmekten) çekerse selamettedir. Lakin razı olup tabi olan (helak olur).”[1]
Cabir b. Abdillah radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem Ka’b b. Ucra radıyallahu anh’e dedi ki:
“Ey Ka’b b. Ucra! Ben seni sefihlerin idareciliğinden Allah’a
sığındırırım.” Ka’b radiyallahu anh:
“Sefihlerin idareciliği nedir?” dedi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem buyurdu ki:
“Benden sonra gelecek bazı idarecilerdir. Benim hidayetime uymazlar
ve sünnetlerime tabi olmazlar. Onların yalanlarını tasdik eden ve zulümlerinde
onlara yardım eden benden değildir, ben de ondan değilim. O havzıma gelemez.
Kim onların yalanlarını tasdiklemez ve onlara zulümlerinde yardım etmezse
onlar bendendir, ben de onlardanım. Onlar havzıma geleceklerdir. Ey Ka’b b.
Ucra! Haramdan beslenmiş bir beden cennete asla gitmeyecektir, cehennem ona
daha layıktır. Ey Ka’b b. Ucra! İnsanlar sabah çıktıklarında canını ya
kendilerini azat edecek olana ya da cezalandıracak olana satarlar.”[2]
Huzeyfe radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu: “Şüphesiz ileride yalan söyleyen ve zulmeden yöneticiler olacaktır.
Onların yalanlarını tasdik eden ve zulümlerine yardım eden bizden değildir, ben
de ondan değilim. O havza gelemeyecektir. Onların yalanlarını tasdiklemeyen ve
zulümlerine yardım etmeyen ise bendendir, ben de ondanım. O havza gelecektir.”[3]
İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu: “Müslüman kişinin günah ile emredilmediği sürece itaat etmesi bir
haktır. Günah ile emredildiğinde ise dinlemek de yoktur, itaat de.”[4]
Abdullah b. Mes’ûd radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu: “Benden sonra işlerinizi sünneti öldüren ve bid’atle amel
eden kimseler üstlenecektir. Namazları da vakitlerinden erteleyecekler."
Ben:
“Ey Allah’ın rasulü! Onlara yetişirsem nasıl yapayım?” dedim. Buyurdu
ki:
“Nasıl yapacağını bana mı soruyorsun ey Ummi Abd’in oğlu! Allah’a
isyan edene itaat yoktur”[5]
Suveyd b. Gafele rahimehullah’tan:
“Ömer radiyallahu anh bana dedi ki:
“Ey Ebâ Umeyye! Ben şu yılımdan sonra belki de
seninle karşılaşmam. Başına toy bir habeşli köle dahi yönetici olsa dinle ve
itaat et. Seni darb etse de sabret. Seni mahrum etse de sabret. Eğer dinini
eksiltmeyi kastederse de ki:
“Dinlemek ve itaat
dinim hakkında değil, canım hakkındadır.” Sakın cemaatten ayrılma.”[6]
Ebu Said ve Ebu Hureyre radıyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “İnsanlar üzerine bir zaman gelecek, sefihler
yöneticileri olacak, insanların şerlilerini öne geçirecekler ve hayırlılarını
geri bırakacaklar. Namazları da vakitlerinden geciktirecekler. İçinizden kim
buna yetişirse arîf (milletvekili) olmasın, şurtî (polis, asker, zabıta vb.)
olmasın, vergi tahsildarı olmasın ve muhasebeci olmasın.”[7]
Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu: “Ahir zamanda zalim yöneticiler, günahkâr bakanlar, hain
hâkimler, yalancı fakihler olacak. İçinizden kim onlara yetişirse o zamanda
onların vergi memuru olmasın, milletvekili olmasın ve güvenlik gücü olmasın.”[8]
Ali radiyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu: “İmamlar Kureyş’tendir. İyileri, iyilerinin imamıdır. Günahkârları
günahkârlarının imamıdır. Her birinin hakkı vardır. Her hak sahibine hakkını
verin. Başınıza kolu kesik bir Habeş’li bir köle dahi emir olsa, sizden
birinizi İslâm’ı ile boynunun vurulması arasında tercihte bırakmadığı sürece
onu dinleyip itaat edin. Eğer İslam’ı ile boynunun vurulması arasında tercihte
bırakırsa boynunu uzatsın. Zira İslam’ı gittikten sonra onun için ne dünyası
kalır ne âhireti.”[9]
Avf b. Mâlik radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu: “Yöneticilerinizin hayırlıları sizin kendilerini sevdiğiniz
ve sizi seven, onlara dua ettiğiniz ve size dua eden yöneticilerdir.
Yöneticileriniz şerlileri ise kendilerine buğz ettiğiniz ve size buğz eden,
kendilerine lanet ettiğiniz ve size lanet eden yöneticilerdir.” Denildi ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Onlara kılıçla karşı çıkmayalım mı?” Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Aranızda namazı ikame ettikleri sürece hayır! Yöneticilerinizde
hoşlanmadığınız bir şey gördüğünüzde, amelini çirkin görün fakat itaatten
büsbütün el çekmeyin.”[10]
Huzeyfe radiyallahu anh’den: “Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Benden sonra hidayetime uymayan ve sünnetimi takip
etmeyen idareciler olacak. Aralarında kalpleri şeytanların kalpleri gibi,
cisimleri ise insan cismi olan kimseler olacaktır.” Huzeyfe radiyallahu anh
dedi ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Onlara yetişirsem ne yapayım?” Buyurdu
ki:
Yani dünyan ile ilgili konularda ve dinen meşru hususlarda
itaat et. Allah’a isyan olan, zulüm ve münker olan işlerde ise itaat yoktur.
Bir rivayette şöyle gelmiştir:
“O gün Allah Azze
ve Celle için bir halife varsa ve sırtına vurup malını alsa dinle ve itaat et.
Aksi halde (halife yoksa) bir ağaç kökünü dişlemiş halde öl.” Huzeyfe
radiyallahu anh dedi ki:
“Sonra ne olacak?” Buyurdu ki: “Deccal çıkacak.”[12]
Bu da gösteriyor ki, bu hadisler kıyamet gününe kadar
kapsayıcı genel ifadelerdir.
Adiy b. Hatim radiyallahu anh’den: “Ben, Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına gittim. Boynumda altından bir haç
bulunuyordu. Bana dedi ki:
“Ey Adiy! Boynundan şu putu çıkarıp at.” Bunun üzerine onu attım.
Ona gittiğimde, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Tevbe suresinin
“Onlar, hahamlarını,
rahiplerini ve Meryemoğlu İsa Mesihi, Allah'tan başka rabler edindiler” (Tevbe 31)
âyetini okuyordu. Dedim ki:
“Ey Allah’ın Rasulü biz onlara ibadet etmiyorduk ki!”
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de buyurdu ki:
“Onlar Allah’ın helal
kıldığı şeyleri haram kıldıklarında haram saymıyor muydunuz? Allah’ın haram
kıldıklarını helal saydıklarında da helal kabul etmiyor muydunuz?” Ben:
“Evet” dedim. Buyurdu ki:
“İşte onların ibadeti budur!” (Taberi, Tirmizi ve başkaları rivayet etmişlerdir.)
Huzeyfe radıyallahu anh’den: “Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İnsanlar
iyilik yaparsa biz de yaparız, zulmederlerse biz de zulmederiz” diyen
uydu/taklitçi kimseler olmayın! Lakin kendinize hâkim olun, insanlar iyilik
yaparsa siz de iyilik yapın, onlar kötülük yaparlarsa siz zulmetmeyin.”[13]
Abdullah b. Amr b. El-Âs radıyallahu anhuma’dan: Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim: “Muhakkak
ki Allah ilmi, insanlara verdikten sonra çekip almak suretiyle kaldırmaz. Lakin
aralarından âlimlerin canlarını ilimleriyle beraber almak suretiyle kaldırır.
Geriye cahil insanlar kalır ve fetva sorarlar. Onlar da kendi görüşleriyle
fetva verirler. Böylece hem kendileri sapar, hem de insanları saptırırlar.”[14]
Avf b. Malik el-Eşcaî radiyallahu anh dedi ki:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Ümmetim yetmiş küsur fırkaya ayrılacak,
ümmetime karşı fitne bakımından en büyükleri meseleleri re’yleriyle kıyaslayıp
haramı helal, helali haram sayan bir topluluk olacaktır.”[15]
İbn Amr radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu: “İsrailoğullarının durumu aralarında başkalarından esir aldıkları
kimselerin çocukları yayılıncaya kadar mutedil devam etti. Onlar re’yleriyle
görüş belirttiler, hem saptılar, hem de saptırdılar.”[16]
Mu’âz b. Cebel radıyallahu anh dedi ki “Şu üç şeyden
sakının! Âlimin sürçmesi, münafığın Kur’ân ile (Kur’ân’ı alet ederek)
mücadelesi ve boyunlarınızı koparan dünya. Âlimin sürçmesine gelince; hidâyet
üzere olsa bile onu dininizde taklit etmeyin! Lakin ondan ümidinizi de
kesmeyin. Münafığın Kur’ân ile mücadelesine gelince, şüphesiz Kur’ân, yolu
aydınlatan bir fener gibidir. Bildiğinizi alın, bilmediğinizi âlimine havale
edin. Boyunlarınızı koparan dünyaya gelince, Allah kimin kalbini zengin
kılmışsa işte gerçek zengin odur!”[17]
Ebu’l-Ahvas rahimehullah’tan: “Abdullah b. Mes’ud
radiyallahu anh şöyle dedi: “Kişi kendisini şöyle şartlandırmalıdır:
Yeryüzündekilerin tamamı kâfir olsa bile, o kâfir olmamalıdır. Sizden biriniz
uydu olmasın.” Denildi ki:
“Uydu nedir?” İbn Mes’ud radiyallahu anh şöyle dedi:
“O, “Ben insanlarla beraberim” diyen kimsedir.
Şüphesiz kötülük örnek alınmaz.”[18]
Ebu’l-Ahvas rahimehullah’tan diğer rivayette lafzı
şöyledir: “İbn Mes’ûd radıyallahu anh dedi ki:
“Sizden biriniz dininde bir kimseyi
taklit etmesin! Zira o iman etmişse iman etmiş, küfretmişse küfretmiş olur.
İlle de birine uyacaksanız ölmüş olan sahâbelere uyunuz. Zira hayatta olanın
fitneye düşmesinden emin olunamaz.”[19]
Ebu’l-Âliye er-Riyahi rahimehullah dedi ki: “İbn Abbâs
radıyallahu anhuma şöyle dedi: “Âlimin tökezlemelerine tâbî olanlara yazıklar
olsun.” Denildi ki:
“Bu nasıl olur?” İbn Abbas radiyallahu anhuma şöyle
cevap verdi:
“Bir âlim kendi görüşüyle bir şey söyler. Sonra Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’den ona, görüşüne muhalif bir şey ulaşır ve
görüşünden döner. Fakat onu takip edenler, o âlimden işittikleri o görüşle amel
etmeye devam ederler.”[20]
[1]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
Ebû Ya'lâ (10/308) İbn Hibbân (15/41, 42) Taberânî Musnedu’ş-Şamiyyin (643) İbn
Bişran Emali (14) Tarsusi Musnedu Ebi Hureyre (14) Beyhakî (8/158) Beyhakî
Delâilu’n-Nubuvve (6/521) İbn Asakir (7/223, 36/214, 63/268)
[2]
Muslim'in şartına göre sahih.
El-Hattabi el-Uzlet (224) Bezzar (Keşfu’l-Estar 1609) İbn Hibban (5/11, 10/372)
Hâkim (1/152, 3/546, 4/141, 469) Ahmed (3/321, 399) Taberani (19/142, 145, 146,
156, 161) Haris b. Ebi Usame Musned (618) Ma’mer b. Raşid Cami (1330) Begavi
Şerhu’s-Sunne (2029) Begavi Mu’cem (2833) Abd b. Humeyd (1138) Tahavi Şerhu Muşkili’l-Asar
(1345) el-Esbehani et-Tergib (2106) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (8/247)
[3]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
Ahmed (5/384) Taberani (3/167) Bezzar (7/253, 255) İbn Ebi Asım es-Sunne (759)
[4]
Sahih. Buhârî (2955) Muslim (1839)
[5]
Buhari’nin
şartına göre sahih. Ebu Muhammed el-Fakihi Fevaid (131) İbn Mâce (2865) Ahmed (1/400)
Taberani (10/173) Beyhaki (3/124) İbn Asakir Tarih (63/240)
[6]
Muslim'in şartına göre sahih. İbn Ebi Şeybe, el-Musannef (7/737)
[7]
Muslim'in şartına göre sahih. İbn Hibban (10/446) Ebu
Ya’la (2/362) Hadisin isnadındaki Abdurrahman b. Mes’ud; Abdurrahman b. Bişr b.
Mes’ud’dur ve Muslim’in ricalindendir.
[8]
Sahih. Taberânî Evsat (4/277)
Taberânî Sagir (564) Hatib Tarih (12/63)
[9]
Hasen. Hâkim (4/85) Ziyau’l-Makdisi
el-Muhtare (2/73) İbn Ebî Şeybe (7/737) Taberânî Evsat (4/26) İbnu’l-A’rabi
Mu’cem (2320) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (7/242) el-Hallal es-Sunne (63)
el-Muhrevaniyyat (100) Ebu Amr ed-Dani Sunenu’l-Varide Fi’l-Fiten (203) Rafii
et-Tedvin (2/422)
[10]
Sahih. Muslim (1855)
[11]
Muslim (1847)
[12]
Hâkim (4/479)
[13]
Muslim'in
şartına göre sahih. Tirmizî (2007) Bezzar (7/229)
[14]
Sahih.
Buhârî (100) Muslim (2673).
[15]
Buhârî ve Muslim’in şartlarına göre sahih. Hatib Tarih (13/308) Hâkim (3/631, 4/477)
Bezzar (7/186) Taberânî (18/50) Taberânî Musnedu’ş-Şamiyyin (1072) İbn Batta
el-İbane (1/374, 2/621) Herevi Zemmu’l-Kelam (261) el-Hannaiyyat (121) Ebu Said
en-Nakkaş Fevaidu’l-Irakiyyin (30) elHallal İlel (88) Ebu’l-Ferec el-İsbehani
Arusu’l-Ecza (94) İbn Abdilberr Camiu Beyani’l-İlm (1997) Beyhakî el-Medhal
(207) İbn Hazm el-İhkam (8/506) İbn Asakir Tarih (62/153, 156) İbn Hacer
el-Askalani Mu’cemu Şeyhati Meryem (6)
[16]
Hasen.
İbn Mace (56) İbn Ebî Şeybe (8/669) Bezzar (6/402) Taberani (13/642) Ebu Nuaym
Marife (4357) İbn Katan Beyanu’l-Vehm’de (2/348) hasen demiştir.
* Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Darekutni (4/146) Herevi Zemmu’l-Kelam (63)
[17]
Sahih
mevkuf. Lâlekâî, İ‘tikâdu Ehli’s-Sunne (198) Taberanî, el-Evsat
(8/307) Darekutnî, İlel (6/81) Hatib Tarih (2/129) İbn Hazm, el-İhkâm (6/236)
Ebû Nu’aym, Hilye (5/97) İbn Asâkir Tarih (58/438)
[18]
Muslim'in
şartına göre sahih. İbn Batta el-İbane (1/193) Ebû Nuaym
Hilyetu'l-Evliyâ (1/136) İbn Hazm el-İhkâm (6/293)
Taberânî (9/152) Buhârî Tarihu’l-Kebir (4/367) Haraiti Mesaviu’l-Ahlak
(287) Haraiti İ’tilalu’l-Kulub (381) Ebû Dâvûd Zühd (133)
[19]
Muslim'in
şartına göre sahih. Taberânî, (9/152) Lalekâ’î, İtikâdu
Ehli’s-Sunne (130) el-Muhallisiyyat (1605) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (1/136)
Beyhakî, (10/116) İbn Hazm, el-İhkâm, (6/255)
[20]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Hatib el-Fakih ve’l-Mutefekkih (639) İbn
Abdilberr, Camîu’l-Beyâni’l-İlm (1877) İbn Hazm, el-İhkâm (6/257) Beyhakî el-Medhal
(835)