Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

20 Eylül 2012 Perşembe

Hislerle Değil, Naslarla Harekette Bereket Vardır!

Bismillah
Son günlerde İslâm’ın düşmanları, müslümanları tahrik ederek ve galeyâna gelmelerini sağlayarak, müslümanların kendi elleriyle acizliklerini sergilemelerini hedeflemişlerdir. Bunun neticesinde birçok yanlışlar meydana gelmiştir ki, bunların sebebi ümmetin Kur’ân ve sünnetten uzak hareket etmeleridir. Bu yanlışları şöylece özetleyebiliriz:
1- Müslümanlar dinlerinin hükümleriyle ilgili pekçok meseleyi Kitap ve Sünnete başvurarak halledebilecek durumda olmalarına ve bununla emrolunmuş olmalarına rağmen, kendi üzerlerine düşenleri yerine getirmeksizin, fer’î her meseleyi mezheplerine veya hocalarına başvurarak, delil sormaksızın taklit ederek halletmeye kalkışıyorlar, Lakin kendi kapasitelerinin üzerinde olan, müslümanların genelini ilgilendiren ve ancak istinbat ehli uzman alimlere başvurarak çözüm aramaları gereken aktüel meselelerde ise, ehil olmadıkları halde içtihat etmeye kalkışıyorlar!
Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: “Onlara güven, yahut korku verici bir haber geldiği zaman, onu hemen yaymışlardır. Halbuki o haberi Peygambere ve mü'minlerden olan emir sahiplerine götürselerdi, onlardan (kendi ihtisasları dâhilinde) hüküm çıkaranlar, onu bilirler (ve daha iyi değerlendirirler)di. Allah'ın, sizin üzerinizdeki fazlu inayeti ve merhameti olmasaydı, çok azınız müstesna. (hepiniz de) şeytana uyardınız” (Nisa 83)
Bu ayette görüldüğü gibi, ümmetin genelini ilgilendiren konularda, kitap ve sünnet delilleri üzerinde istinbat ehli uzmanlardan olmayan kimselerin fevrî hareketleri, hakka uyulduğu zannıyla şeytana uymaya sebep olabilir. Lakin ümmet, bizzat geyret göstermeleri gereken konuları ilim ehlinin omuzlarına yıkarken, ilim ehline başvurulması gereken konularda ise hisleriyle içtihat(!) etmektedir! Bu yüzden belli bir şahsın tekfirine hükmederek en tehlikeli içtihattan çekinmezken, abdest, namaz, nikah vb. hükümlere dair ne yapılacağını hocalara sorduklarına şahit oluyoruz!
2- Dinin şiarlarına ve saygı gösterilmesi gereken değerlerine karşı, müşrikler tarafından yapılan sözlü saldırılara Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in ve ashabının nasıl tavır aldıkları ve ne yaptıkları ölçü alınmamakta, bilakis miting, gösteri gibi, küfür ideolojilerinin ürünü metotlarla, kişilerin hislerini tatmin etmekten ve acizlik sergilemekten başka bir şeye yaramayan, hatta belki de kafirlerin olmasını istedikleri şeylerin yerine gelmesini sağlayan, karikatürlerde veya filimlerde oluşturulmak istenen sahte imajı tasdikleyen müslüman prototipi meydana gelmesine fırsat verilmektedir. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in, müslümanların zayıf oldukları ortamda Ebu Zerr radıyallahu anh’ı meydanlarda bağırmaktan yasaklamasını değil de, Ebu Zerr radıyallahu anh’ın bu yasağa aykırı hareketini örnek almak, naslarla değil, hislerle hareketin göstergesidir.
3- Yine dinin naslarıyla değil de, hislerle hareket etmenin bir neticesi olarak çok daha çirkin olaylar meydana gelmekte, (A) şahsına kızıp, (B) şahsına saldırı düzenlenmektedir. Şüphesiz bu terördür. İslamda, müslümanların yaşadığı topraklarda eman ile yaşayan kafirlerin – onlar şartlara muhalefet etmedikçe -haklarının korunması esastır. Bu konuda aykırı hareket edenler hakkında ciddi tehditler içeren hadisler gelmiştir. Bu hadisleri görmek isteyenler, Ebu Enes el-Benkani’den tercüme ettiğim “Bombalı Gençlik” adlı risaleye ve “Bizden Olmayanlar” adlı çalışmama bakabilirler. Şüphesiz bahsi geçen bu hadislere muhalif olan bu eylemler, maalesef “Müslüman” adı ile “terörist” sıfatını bir araya getirenlere haklılık payı kazandırmaktadır. Bu kimseler İslâma ve müslümanlara iyilik yaptıklarını zannediyorlar, halbuki bu kötülüklerinden uzak durmalarından daha faydalı bir şey yapamazlardı.
Hülasa, İslam aleyhinde çirkinlik yapan müşriklere karşı takınılacak tavır ve bu tarz çirkinlikleri önlemek adına yapılması gerekenler hakkında müslümanlara düşen görev, hislerle hareketi bir tarafa bırakarak, temkin sahibi alimlere müracaat etmektir.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)