Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

5 Eylül 2012 Çarşamba

Ebu Hanife Hakkında: “Bid’atinden Döndü” İddiası



Şeyh el-Elbani, İbn Useymin, İbn Baz ve Şeyh Mukbil gibi müçtehit alimlerin vefatlarından sonra özellikle Suud’da bulunan Hanbeli Mezhebinin ve diğer mezheplerin mutaasıpları, mezhep taklidi bidatini yeniden diriltmek için habis faaliyetlerine hız vermişlerdir. Önce “dört imamın akideleri birdir” gibi söylemler ortaya atarak Ebu Hanife’nin akidesinin de diğer üç imamla aynı olduğu zannını uyandırmışlar, sonra güya “sünnete en uygun mezhep Hanbeli’liktir” söylemiyle, isimlerinin sonuna “el-hanbeli”, başkaları da “el-Hanefi”, “eş-Şafii” gibi nispetler eklemeye başlamışlardır. Halbuki muayyen bir mezhebe nispet edilmenin kendisi sünnete ve selefin menhecine muhaliftir. Ebu Hanife’yi Şeyhulislam İbn Teymiyye gelene kadar doğru dürüst savunan bir ehl-i sünnet alimi de olmamıştır. Lakin İbn Teymiyye rahimehullah, Ebu Hanife ile kendilerini Ebu Hanife’ye nispet eden Maturidilerin akidelerinin birbirinden uzak oluşuna işaret ederken, Ebu Hanife’nin iman konusunda mürcie oluşunu da belirtir.
Günümüzde mezhepleri revaca getirmeye çalışanlar ise, Ebu Hanife’yi sütten çıkmış ak kaşık gibi sunmak için mürcielik bidatinden döndüğü iddiasını da ortaya atmışlardır.
Bunlardan birisi Dr. Muhammed el-Humeyyis’in, Dört İmamın İtikadı kitabında Ebu Hanife’nin “iman artmaz ve eksilmez” görüşünü zikrettikten sonra şöyle demesidir: “Ebu Hanife’nin imanın artıp eksilmesi hakkındaki görüşüyle, onun imanı tarif ederken “iman kalp ile tasdik, dil ile ikrardır, amel iman hakikatinin dışındadır” sözü, O’nu Malik, Şafii, Ahmed, İshak, Buhari vb. imamlardan ayıran en bariz farklılığıdır. Hak ise saymış olduğumuz diğer imamların dediğidir. Ebu Hanife bu sözü ile hakka isabet edememiştir. Ancak o, bu halde de ecir sahibidir. İbn Abdilberr ve İbn Ebi’l-İz’in dediklerine bakılırsa, Ebu Hanife, bu görşünden vazgeçmiştir. Allah daha iyi bilir” Bkz.: et-Temhid (9/247) Tahavi Akidesi (s.395)
Bu ifadeler şu çarpıtmaları içermektedir:
Birincisi: Ebu Hanife, Sahabe ve Tabiinin icma ettikleri bir akide esasına muhalefet etmesine rağmen, içtihadında hata eden bir hakim gibi, hatasında da ecir sahibi olarak lanse edilmiştir. Halbuki selefin icma ettikleri bir akide konusunda böyle bir hata, sahibine değil ecir kazandırmak, ehl-i sünnetin dışına çıkarır. Üstelik kitap ve sünnet nasları açıkça “imanın artmasından” bahsederken, Ebu Hanife hangi ayete yahut hangi hadise dayandı da içtihat etti? Humeyyis, bunun kitap ve sünnete dayalı bir içtihat olamayacağını bilmesine rağmen rağmen Ebu Hanife’nin ecir aldığını iddia etmektedir! Üstelik şayet Ebu Hanife’nin bu konuda dayandığı bir nas olsaydı bile, Selefin icma’ına muhalefet ettiği için yine mazur görülemezdi.
İkincisi: Ebu Hanife’nin bu sapık görüşünden de dönmüş olduğu ima edilerek aklanmaya çalışılmıştır. Buna kaynak olarak da İbn Abdilberr ve İbn Ebi’l-İz verilerek iftira edilmiştir. İbn Ebi’l-İz muahhirundan olduğu için onun sözü hüccet değildir. - Yine de İbn Ebi'l-İz Ebu hanife'nin bu görüşünden döndüğüne dair herhangi bir şey dememiş, sadece aradaki farklılığın lafzî olduğunu iddia etmiştir - İbn Abdilberr’in et-Temhid'inde (9/247) kaynak verilen bölümünü aktaralım ki, nasıl iftira edildiği açıkça ortaya çıksın:
مؤمل عن حماد بن زيد قال كلمت أبا حنيفة في الأرجاء فجعل يقول وأقول فقلت له حدثنا أيوب عن أبي قلابة قال حدثني رجل من أهل الشام عن أبيه ثم ذكر الحديث سواء إلى آخره قال حماد فقلت لأبي حنيفة ألا تراه يقول أي الإسلام أفضل قال والإيمان ثم جعل الهجرة والجهاد من الإيمان قال فسكت أبو حنيفة فقال بعض أصحابه ألا تجيبه يا أبا حنيفة قال لا أجيبه وهو يحدثني بهذا عن رسول الله صلى الله عليه وسلم وفي رواية مؤمل وغيره في هذا الحديث عن حماد بن زيد قال كنت بمكة مع أبي حنيفة فجاءه رجل فسأله عن الإيمان وعن الإسلام فقال الإسلام والإيمان واحد فقلت له يا أبا حنيفة حدثنا أيوب عن أبي قلابة وذكره
“Muemmel, Hammad b. Zeyd’in şöyle dediğini nakletti: “Ebu Hanife ile irca hakkında konuştum. “Ben şöyle derim” demeye başladı. Ben de ona dedim ki: “Bize Eyyub, Ebu Kılabe’den, o da Şam’lı bir adamdan, o da babasından rivayet etti.  Sonra hadisi sonuna kadar zikretti. Hammad dedi ki: “Ebu Hanife’ye: “Görüyor musun, hangi islam ve hangi iman en üstündür diyor, sonra hicret ve cihad imandan sayılıyor” dedim.” Bunun üzerine Ebu Hanife sustu. Arkadaşları ona: “Ey Ebu Hanife cevap vermeyecek misin?” dediler. O da: “Cevap veremem. O bana bunu Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet etti” dedi. Diğer rivayette Muemmel ve başkaları şöyle rivayet ettiler: “Hammad b. Zeyd dedi ki: “Ben Mekke’de Ebu Hanife ile beraberdim. Bir adam gelip iman ve islam hakkında sordu. Ebu Hanife: “İman ile islam birdir” dedi. Ben de ona dedim ki: “Ey Ebu Hanife, bize Eyyub, Ebu Kılabe’den rivayet etti…” böylece hadisi zikretti.
Evet, İbn Abdilberr’in nakli böyle. Muemmel, ezberi iyi olmayan bir ravi olduğu için isnadında zayıflık olmakla beraber, Humeyyis’in çarpıtmaları şu noktadadır:
1- Humeyyis, Ebu Hanife’nin “iman artmaz ve eksilmez” görüşünden döndüğüne İbn Abdilberr’in bu naklini delil getirmiştir. Halbuki burada imanın artması ve eksilmesi değil, amellerin imandan bir cüz olması ve iman ile islamın birbirinden farklı oluşu söz konusu edilmektedir.
2- Humeyyis, “İbn Abdilberr’in ifadesine bakılırsa Ebu Hanife bu görüşünden vaz geçmiştir” diyor. Oysa burada Ebu Hanife’nin görüşünden döndüğüne dair bir ifade yoktur. Sadece kendisine getirilen delil karşısında cevap veremeyişi zikredilmiştir.
Hulasa, Ebu Hanife’nin, “iman artmaz ve eksilmez” şeklindeki mürcie akidesinden döndüğüne dair bir delil yoktur. Ebu Hanife’ye aşırı hüsnüzanla hareket eden muasır araştırmacılar işin şurasını gözden kaçırıyorlar: Onların Ebu Hanife’yi her konuda aklamak adına yaptıkları bu girişim, aslında Ebu Hanife’yi Ehl-i Sünnet dışı sayan Veki b. el-Cerrah, Şa’bî, Hammad b. Zeyd, el-Evzai, Sufyan es-Sevrî, Malik b. Enes, Abdullah b. Mubarek, Buhari, Nesai, Fesevî, Ahmed b. Hanbel, Abdullah b. Ahmed ve diğerleri gibi imamları itham etmektir!

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)