İmam İbn Kayyım rahimehullah’ın kıyasın hucciyetine
getirdiği delillerden birisi şu hadistir:
Ebu Davud rivayet ediyor: Cabir radıyallahu anh’den: Ömer b. el-Hattab radıyallahu anh
dedi ki: “Ey Allah’ın rasulü! Bugün büyük bir iş yaptım. Oruçlu olduğum halde
öptüm.” Nebî sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu ki:
“Oruçlu olduğun halde suyla mazmaza yapsan ne dersin?” Ömer radıyallahu
anh: “Bunda sakınca yoktur” dedi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem: “O halde?”
buyurdu.
İbn Kayyım dedi ki: “Bu, benzerin hükmünün benzerine
uygulanmasına delildir. Öpmek cimaya bir vesiledir. Ağza su alınması da içmeye
vesiledir. Önceki orucu etkilemiyorsa, diğeri de etkilemez.”
İbn Kayyım’ın zikrettiği bu kıyas tek anlama geliyor, bu da
benzetmedir. Öpmenin cimaya nispeti, mazmazanın içmeye nispetine
benzetilmiştir. Yani diğer bir ifadeyle, öpme ve mazmazadan her biri, orucu
bozan şeylerin mukaddimeleridir.
Meselenin karışmaması için şöyle diyelim: elimizde iki mesele
var:
Birincisi: Eşini oruçlu iken öpen kimsenin hükmü
İkincisi: Oruçlu iken mazmaza yapan kimsenin hükmü
Ömer b. el-Hattab radıyallahu anh, yaptığı şeyin kaza mı,
keffaret mi, yoksa tevbe mi gerektirdiğini bilmediği için sordu.
Asıl olan, bu iki fiilden hangisi olursa olsun buna ne kaza,
ne keffaret ne de tevbe gerekir. Çünkü, mazmazada orucu etkileyecek sebep
mevcut olmadığı gibi, öpmede de mevcut değildir. Şu halde Ömer radıyallahu anh
esasında, eşini oruçlu iken öpmede herhangi bir hüküm gerektirmeyen sebebi
bilmiyordu.
Şayet bu etkinin bulunmadığı anlaşıldıysa, biz de zorunlu
olarak anlarız ki, eşini oruçlu iken öpene ne kaza, ne keffaret ve ne de tevbe gerekir.
Bunu öğrenmek için kıyas yapmaya ihtiyaç yoktur. Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem kime: “Terlemek orucu etkilemez” demiş? Bundan dolayı “Bana keffaret
gerekir mi?” demek veya üzerine kıyas yapacak nas aramak mantıklı değildir.
Ama şayet orucu etkileyen sebebin bulunduğunu anlarsak,
zorunlu olarak bunun sonucunu da öğrenmiş oluruz. İşte o zaman “Keffaret mi
gerekir, kaza mı?” diye sorarız. Sanki Ömer radıyallahu anh: “Kişinin oruçlu
iken eşini öpmesi, orucunu etkiler mi?” diye sormuş gibidir. İlk hükme göre,
eşini öpen kimsenin orucunun etkilenmesine bağlıdır. Peki bu etki mevcut mudur?
Kıyas ehli diyor ki; Nebî sallallahu aleyhi ve sellem aslın
hükmünü göstererek ikinci bir hüküm verdi, o da mazmaza yapanın orucunun
etkilenmemesi hükmüdür.
Bunun üzerine diyorlar ki: “Etki, asılda mevcut değildir. Fer’de
de mevcut değildir.”
Biz de deriz ki, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in sözünde
kıyas ile delil getirme yoktur. Kıyas ehli ise: “Bilakis, bu söz kıyas ile
delil getirmedir” diyorlar.
Onlara soruyoruz: “Mazmaza yapanın orucunun etkilenmemesinin
sebebi olan illet nedir?”
Bazıları diyecekler ki: “Mazmaza orucu bozan bir şey olan
içmenin mukaddimesidir.”
Biz de onlara deriz ki: “Bu açıklamaya bir yol yoktur. Aksi halde,
biz her mukaddimede, mukaddimesi olduğu şeyin zıddı olan bir etki bulunduğunu
öğrenmiş olurduk. Bu ise batıldır.
Mesela abdest alan kimse elini suya daldırdığı zaman, bu
mazmazanın mukaddimesidir. Bununla beraber, eli suya daldırmada, mazamazanın oruca
etkisinin zıddı olan bir hüküm yoktur. Bilakis ikisi aynı etki hükmündedir.
Yine görmez misin ki, cima, inzalin mukaddimesidir. Bununla beraber
cimanın oruca etkisi ile inzalin oruca etkisi aynı hükümdedir.
Bu gösteriyor ki,
mazmazanın içmeye mukaddime olması, orucu etkilememesinin sebebi değildir. Bunu
kimse inkar edemez. Öyleyse aslı etkileyen nitelik bu olmadığına göre, asılda
bulunmayan bu nitelik, fer’e nasıl uygulanabilir?
Bu istidlal, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in etkileyici
olmayan bir niteliği fer’e uyguladığını iddia etmek anlamına gelir. Halbuki
kıyas ehli, etkileyici olmayan niteliğin fer’e uygulandığı bütün kıyasların
batıl olduğunu söylerler. Böylece bu istidlal de düşmüştür.
Bu, illet kıyasına delil getirilmişti ve istidlalleri düşmüş
olduğuna göre bunu terk etmek zorundalar. Bunu, ancak kıyas-ı şebehe yani
benzerlik kıyasına delil getirirler, ki İbn Kayyım rahimehullah’ın istidlalinden
anlaşılan budur. O şöyle demiştir: “Şayet birbirinin aynı olan şeylerden
birinin hükmü diğerinin de hükmü olmasaydı ve nefiy ve ispat olarak hükümlerde
mana ve illetler etkileyici olmasaydı, bu benzetmeyi zikretmenin anlamı
olmazdı.” Böylece benzerin hükmünü, benzere uygulamaya ve öpmenin cimaya vesile
olmasının tıpkı ağza su almanın içmeye vesile olması gibi olduğuna delil
getirmiş, bu oruca zarar vermiyorsa, diğeri de oruca zarar vermez demiştir.
İbnu’l-Kayyım,
öpmenin cimaya nispetle bir vesile olmasını, ağza su almanın, içmeye nispetle
bir vesile olmasına benzetmiştir. Az önce ağza su almanın, içmeye mukaddime
olmasının, hükmü etkileyici sebep sayılması iddiasının batıl olduğunu
açıklamıştık. Dolayısıyla burada etkileyici nitelik mevcut değildir, sadece
benzerlik vardır. Böyle bir kıyası yani kıyas-ı şebeh/benzerlik kıyasını İbnu’l-Kayyım
rahimehullah iptal ederek şöyle demiştir: “Kıyas-ı şebeh/benzerlik kıyasını
Allah Teâlâ ancak batıl ehlinin işi olarak nakletmiştir.”
Yusuf aleyhi's-selâm’ın kardeşleri hakkında getirilen
benzetmeyi zikrettikten sonra şöyle demiştir: “Bu, boş bir benzetme ve
eşitlemeyi gerektiren illetten yoksun bir şeklî kıyastır. Bu kıyas fasittir.”[1]
Yine şöyle der: “Özetle bu kıyas türü Kur’ân’da ancak
reddilmiş ve kınanmış olarak gelmiştir.”
Peki Nebî sallallahu aleyhi ve sellem – hâşâ – batıl ehlinden
midir ki kıyas-ı şebeh yapsın? Böylece bu istidlal de düşmüştür! Dolayısıyla Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’in kıyas yaptığı iddiası da batıldır.
O halde Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem neden mazmaza yapanı misal verdi?
Cevabı basit. Ömer radıyallahu anh eşini öpmesinin, cima ile
aynı hükümde olduğunu zannetmişti. Ömer radıyallahu anh bunu, öpmeyi cimaya kıyas
ederek söylemedi. Zira şayet kıyas yapsaydı, bunu sormazdı. Peki Ömer radıyallahu
anh neden böyle zannetti? Bu, kıyas ehlinin kaçtıkları sorudur. Ömer radıyallahu
anh, cimanın mukaddimesi olan öpmenin, cima ile aynı hükümde olmasını mümkün
zannetti. Veya Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Ömer radıyallahu anh’ın bu
zannını anladı ve bu zannı iptal etti. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bir
misal vererek: “Mazmaza yapmış olsan ne dersin?” dedi ve bu kaideyi yıktı.
Mazmaza içmenin mukaddimesi olmasına rağmen, orucu bozan bir etki bulunmadığı
için, içme ile aynı hükümde değildir. Böylece “bir şeyin mukaddimesi olan şey,
mukaddimesi olduğu şeyin hükmünü alır” kaidesi iptal oldu. Alemlerin rabbi olan
Allah’a hamd olsun.
[1] İ’lamu’l-Muvakkiin
(1/148)