Bismillah
Müslümanlık iddiasında bulunan; Caner Tıslayan, Mehmet hevasından Okuyan, Abdulaziz Hayındır, Mustafa Özgavur, Mustafa İzlamoğlu ve onların papağanları olan gayri müslimler, (şeklen bunlarda hiçbir islam alameti yoktur, dilde müslümanlık iddiaları vardır ki, zifiri yalancı olan bu kimselerin “biz de müslümanız” demelerine ne kadar itibar edilir siz takdir edin), birçok münasebetle müslüman kılığında olan aramızdaki münafıklara (Mahmut Ustaosmanoğlu, Cübbeli Züppe, Ebu Bekir Sefil, İhsan Şerocak gibilerine) reddiye veriyorlar!
Müslümanların arasındaki bu münafıklara reddiye vermek,
İslam’a boyun eğmemiş zındıkların haddine değildir! Onlara reddiye verilecekse
ehli islam verir, vermiştir, reddiye vermeye de devam etmektedir.
Yüzündeki sakalı kesip karılara benzemiş, yahut kısaltarak
mecusilere benzemiş, teke sakalı bırakarak gavurlara aşağılık kompleksine
girmiş, pantolonlu, başı açık, hatta kravatlı gavur görünümlü fasık, facir ve
münafık tiplerin, şeklen islamın rengine bürünmüş fakat akidesinde bozukluk
olan kimselerin yanlışlarını eleştirmeye, bunları video yapıp yayınlamaya
kalkması ne büyük tuhaflıktır!
Bir diğer asalak kesim, giyiminde kafirlere benzeyen, video
sureti çekerek şirk koşan, güya bulaştığı bu şirkle tevhide davet ettiğini
zanneden, beyinsiz çakma selefi takımıdır. Bunların çakma selefi olduklarının,
hevâlarını din edindiklerinin en büyük göstergelerinden bir diğeri sigaraya
haram diyerek Allah’a ve rasulüne iftira etmeleridir!
Yine İslam kılığında görünen münafık sufilere reddiye
vermeye kalkan Deyyusiyye fırkası, oy kullanmaya davet eder, zındıklığını açık
açık ilan etmesine rağmen hala cumhurbaşkanına yalakalık için dinini satar, karılarla
karşılıklı sohbet ederler vs.
Haddinizi bilin, gölge etmeyin! Kaybolun gidin!
Bunlar İslam’a boyun eğmemek, İslam’ın şekline bürünmemek
için gerekçe olarak şöyle diyorlar: “Rasulullah sarık sardıysa müşrikler
de sarıyordu, sakal bıraktıysa müşriklerin de sakalı vardır, cübbe giydiyse
müşrikler de giyiyordu”
Bu gâvurca cümleyi tercüme edeyim, zira çoğu kimse yanlış
anlıyor. Tercümesi şudur: “Artık gâvurlar sarık sarmıyor, biz de sarmıyoruz,
artık gâvurlar sakalını kesiyor biz de kesiyoruz. Artık gâvurlar cübbe giymiyor
biz de giymiyoruz. Gerçi gâvurların avukatları, savcıları, hâkimleri, dekanları,
papaları, üniversitelileri giyiyor, biz de o alanlarda giyiyoruz.”
Evet, onların bu sözünün tercümesi budur, bu bir itiraftır!
Her halukarda gâvurların kuyruğunda olduklarını itiraf etmeleridir.
Bu aynı zamanda bir iftira cümlesidir! Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem ve ashabı kâfirlere benzemekten yasaklanmış olmalarına rağmen,
onların kâfirlere benzemekte hiçbir sakınca görmedikleri iftirasını yaparlar.
Bazıları daha da ileri giderek Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hayatta
olsa sakalını keser, pantolon giyerdi vs. der!
Bir itiraf ve bir iftira içeren yukarıda tercümesini
yaptığım gâvurca cümleyi, yukarıda saydığım zındık sınıfların hepsi
kullanırlar. Çünkü hepsinin ortak düşmanı gelenekçi sufiler sarık sarmakta,
cübbe giymekte, sakal salmakta, kadınları tesettürü yerine getirmektedir. Bu
yüzden hep bir ağızdan saldırırlar! Hâlbuki bugünkü bu sufilerin yaptıkları
neredeyse tek doğru şey sarıkları, sakalları, tesettürleridir!
Gayri müslim görünüşlü bu tarihselci ya da evrenselci sünnet
inkarcıları ile, şeytanın uydusu çakma selefiler hep bir ağızdan, geçmiş zındık
hulülcü sufilerin müstehcen hikayelerini, uçuk kaçık abartılarını meğer,
sufilerin tek isabetli oldukları bir konuyu – giyimde kafirlere benzememe
konusunu - imha etmek için alet ediyorlarmış!
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
muhayyer bırakıldığı konularda Mekke’li müşriklere muhalefet edip, Ehl-i Kitaba
benzemeyi tercih ediyordu. Hatta saç tarama şeklinde bile böyle davrandığını
İbn Abbas radıyallahu anhuma açıklamıştır.
İbn Abbas radıyallahu
anhuma şöyle demiştir: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, (vahiyle)
emrolunmadığı hususlarda ehl-i kitaba uyum göstermeyi severdi. Mesela ehl-i
kitap saçlarını sarkıtırlardı. (Kitapsız) Müşrikler ise saçlarını başlarının
ortasından ikiye ayırırlardı. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de
(kitapsız müşriklere muhalefet için) ehl-i kitap gibi sarkıtırdı. Sonra
saçlarını ortadan ayırmaya başladı.” [1]
Sarık sarma konusunda Mekke’li müşriklere
muhalefet etmemesi, sarığın İslamda ikrar edilmiş olduğunun delilidir. Zira
sarık arapların âdeti idi. Bu yüzden İslam Tarihinde Zımmî’lerin Müslümanlara
benzememeleri için onlara sarık sarmak yasaklanmıştır.[2]
Bugünkü müşriklerin
sakal bırakıyor olmaları durumu değiştirmez. Bunun sebepleri şu şekildedir:
1- Sakalı kesmek müşriklerin çoğunluğunun
âdetidir. Hatta bu bid’at bize ancak onların yolundan bulaşmıştır.
2- Onların
sakal bırakanlarına gelince, bu erkeklik ve saygınlık için veya peygamberlerine
tabi olmalarındandır. Nitekim bu cüz’i meselelerde fıtratını koruyarak kendi
dinleriyle beraber bizim dinimize de uyum göstermiş olabilir. Bununla beraber
biz bıyıkları keserek onlara muhalefet ederiz ve dudakları aşan bıyıkları
alırız. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
مَنْ لَمْ يَأْخُذْ مِنْ شَارِبِهِ، فَلَيْسَ
مِنَّا
“Bıyığından
almayan bizden değildir.”[3]
Yahudiler
gibi bazı kâfirler bugün sakal bıraksalar da, diğerleri sakalı kesmektedirler.
Bizim
emrolunduğumuz şey ise sakal bırakanlara değil, sakallarını kesenlere ve
kısaltanlara muhalefet etmemizdir. Şayet mutlak olarak kâfirlerin yaptıkları
her şeye muhalefet etmemiz gerekseydi, elbette sünnet olmayı da terk etmemiz gerekirdi.
Zira Yahudiler sünnet olmaktadırlar.
3- Yine
müşriklere muhalefet illetinin devam etmesi, bugün Müslümanların çoğunun
sakallarını kesiyor olması ile değişmez. Zira Kur’ân ve sünnet onların aleyhine
hüccettir. Nitekim Kur’an ve sünnet; Allah’ın yarattığını değiştirmenin ve
kadınlara benzemenin haram oluşuna delalet etmektedir.
Sünnet
sakalların serbest bırakılmasının zamanın değişmesiyle ve bazılarının
sapmasıyla değişmeyecek olan fıtrat hasletlerinden olduğuna delalet etmektedir.
Allah’ın bizim için din kıldığı şey ve bizi yaratmış olduğu fıtrat, sırf bize
dinde muhalif olanların karıştırması veya kendisini bu dine nispet edenlerin
ihmalkârlığı sebebiyle terk edilemez.
Hakikat şu ki, Allah Teâlâ kitabının birçok yerinde gerek
kalben, gerek fiilen gerekse görünüş olarak kâfirlere benzemeyi yasaklamış, zahiren
ve batınen gönderdiği peygamberlere uyulmasını emretmiştir.
Kâfirlere Benzemekten Yasaklanması
Allah Teâlâ kâfirleri şöyle anlatmıştır:
يَعْلَمُونَ
ظَاهِرًا مِنَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَهُمْ عَنِ الْآخِرَةِ هُمْ غَافِلُونَ
“Onlar; dünya hayatının açık olanını bilirler; âhiretten ise,
gafildirler.” (Rum 7)
وَالَّذِينَ
كَفَرُوا يَتَمَتَّعُونَ وَيَأْكُلُونَ كَمَا تَأْكُلُ الْأَنْعَامُ وَالنَّارُ مَثْوًى
لَهُمْ
“İnkâr edenler ise, dünyada faydalanırlar, hayvanların yedikleri gibi
yerler; fakat ateş, onların meskenleridir.” (Muhammed 12)
أَمْ
تَحْسَبُ أَنَّ أَكْثَرَهُمْ يَسْمَعُونَ أَوْ يَعْقِلُونَ إِنْ هُمْ إِلَّا كَالْأَنْعَامِ
بَلْ هُمْ أَضَلُّ سَبِيلًا
“Yoksa sen onlardan çoğunun söz dinleyip akıl ettiklerini mi
sanıyorsun? Oysa onlar hayvanlar gibidirler; hatta yol itibariyle onlardan daha
sapıktırlar.” (Furkan 44)
Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:
قَدْ كَانَتْ لَكُمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ
فِي إِبْرَاهِيمَ وَالَّذِينَ مَعَهُ إِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ إِنَّا بُرَآءُ مِنْكُمْ
وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ
الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَاءُ أَبَدًا حَتَّى تُؤْمِنُوا بِاللَّهِ وَحْدَهُ
“İbrahim'de ve onunla beraber olanlarda,
sizin için uyulacak güzel bir örnek vardır. Hani onlar kavimlerine demişlerdi
ki: “Biz sizden ve sizin Allah'tan başka ibadet ettiğiniz şeylerden uzağız.
Biz, sizi inkâr ediyoruz. Siz, Allah'ı birliğine îman etmedikçe, bizimle sizin
aranızda ebedî olarak kin ve düşmanlık belirmiştir.” (Mumtehine 4)
Dikkat edilecek olursa ayette önce
"düşmanlık" bunun ardından "öfke" zikredilmiştir. Zira
birinci durum ikincisinden çok daha önemlidir. İnsan kimi zaman müşriklere öfke
duyabilir; fakat onlara düşmanlık göstermez. Fakat kişinin müslüman olabilmesi
için müşriklere karşı öfke duymanın yanında onlara açık bir şekilde düşmanlık
da göstermesi gerekir. Böyle olmadığı takdirde üzerine düşeni yapmış olmaz.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي
رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ
وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيرًا
“And olsun ki, Allah’ın rasulünde sizin için, Allah'a ve âhiret gününe
kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnek vardır.”
(Ahzab 21)
ثُمَّ
جَعَلْنَاكَ عَلَى شَرِيعَةٍ مِنَ الْأَمْرِ فَاتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَ
الَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ
“Sonra sana dinden yeni bir şeriat verdik. Ona uy. Bilmeyenlerin
hevâlarına uyma.” (Câsiye 18)
Onlar; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in dinine
muhalefet eden herkestir. Hevaları; müşriklerin üzerinde oldukları, dinlerinin
gereği olan zahirdeki ve batındaki yollarıdır. Onlar hevalarına tabi olurlar.
Onlara uyum göstermek de onların hevalarına uymaktır.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
{أَلَمْ يَأْنِ
لِلَّذِينَ آمَنُوا أَنْ تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ اللَّهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ
الْحَقِّ وَلَا يَكُونُوا كَالَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلُ فَطَالَ عَلَيْهِمُ
الْأَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْ وَكَثِيرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ}
“İman edenlere, Allah'ın ve Hak’tan indirilenlerin zikri
için, kalblerinin titreme vakti henüz gelmedi mi? Sakın ola ki evvelce
kendilerine kitap verilip de aradan geçen zamanın uzaması dolayısıyle kalpleri
katılaşan ve çoğu da fâsık olan Yahudî ve hıristiyanlar gibi olmasınlar.”
(Hadîd 16)
Allah Teâlâ’nın: “Olmasınlar..” sözü, mutlak olarak onlara
benzemekten yasaklamadır.
İbn Kesîr şöyle demiştir: “Bu yüzden Allah, müminlerin aslî
ve ferî olan her meselede onlara benzemesini yasaklamıştır.”
Muhakkak ki amellerinde, sözlerinde ve hevalarında kâfirlere
benzemeyi terk etmek, Kur’ân-ı Kerim’in temel kıldığı maksat ve gayelerdendir.
Bunu ayrıntılarıyla Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem açıklamış ve
Aynı şekilde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de
ayrıntılı bir şekilde kitap ehli veya kitapsız kafirlere, müşriklere,
münafıklara, fasıklara, şeytana, hayvanlara, karşı cinse benzemekten yasaklayan
ve bunların derecelerini açıklığa kavuşturan birçok yönlendirmede bulunmuştur. Dinin fürû’undan olan; namaz,
cenazeler, oruç, yeme içme, giyim, süslenme, edep, adetler ve bunlardan başka
birçok konularda bu muhalefeti gerçekleştirmiştir. Hatta Medine’de bulunan
Yahudiler bunu biliyorlar ve Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in her meselelerinde
kendilerine muhalefet ettiğini fark ediyorlardı. Özellikle onlar şöyle
demişlerdi:
مَا
يُرِيدُ هَذَا الرَّجُلُ أَنْ يَدَعَ شَيْئًا مِنْ أَمْرِنَا إِلَّا خَالَفَنَا فِيهِ
“Bu adam ne yapmak istiyor? Bize muhalefet etmedik bir şey
bırakmadı!”[4]
Bunları Bizden Olmayanlar adlı çalışmamda geniş bir şekilde
ele almıştım. Önemli ve genel ifadeli olanlardan bazılarını zikredeyim:
Ana hatlarıyla Kâfirlere Benzemeyi Men Eden Bazı Hadisler
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
لتَتَّبِعُنَّ سَنَن مَنْ كان قبلكم شِبْرا بِشِبر، وَذِرَاعا
بِذِراع حتى لو دَخَلُوا جُحْرَ ضَبّ لَتَبِعْتُموهُمْ قَالَ أَبُو سَعِيدٍ الْخُدْرِيُّ
قُلْنَا: يَا رَسُولَ اللهِ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى قَالَ: فَمَنْ
“Elbette sizden öncekilerin yoluna adım adım,
karış karış uyacaksınız. Hatta öyle ki, onlar bir kertenkele deliğine girseler
siz de onları takip edeceksiniz.” Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh dedi ki:
“Biz: Ey Allah’ın rasulü! Yahudi ve
Hıristiyanları mı (kastediyorsun)? Dedik. Buyurdu ki:
“(Başka) kimler olacaktı ki?”[5]
Şeddad b. Evs radıyallahu anh’den: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
لَيَحْمِلَنَّ
شِرَارُ هَذِهِ الْأُمَّةِ عَلَى سَنَنِ الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِهِمْ أَهْلِ
الْكِتَابِ حَذْوَ الْقُذَّةِ بِالْقُذَّةِ
“Bu ümmetin kötüleri, daha önce yaşayan Ehl-i
Kitab’ın yaptıklarını eksiksiz bir şekilde, adım adım aynen yapacaktır.”[6]
İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
بُعِثْتُ
بَيْنَ يَدَيِ السَّاعَةِ بِالسَّيْفِ حَتَّى يُعْبَدَ اللهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ
لَهُ، وَجُعِلَ رِزْقِي تَحْتَ ظِلِّ رُمْحِي، وَجُعِلَ الذِّلَّةُ وَالصَّغَارُ عَلَى
مَنْ خَالَفَ أَمْرِي، وَمَنْ تَشَبَّهَ بِقَوْمٍ فَهُوَ مِنْهُمْ
“Kıyametin önünde, kılıçla gönderildim ki
hiçbir şey ortak koşulmadan yalnızca Allah’a ibadet edilsin. Rızkım mızrağımın
gölgesi altında kılındı. Emrime muhalefet edenlere zillet ve küçüklük yazıldı.
Kim kendini bir kavme benzetirse onlardandır.”[7]
Bu hadis birçok yoldan mütevatirdir. Tarikleri
ve tahkiki için Bizden Olmayanlar adlı kitabıma bakınız.
Huzeyfe radıyallahu anh’den: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
مَنْ
تَشَبَّهَ بِقَوْمٍ فَهُوَ مِنْهُمْ
“Kim kendisini bir kavme benzetirse
onlardandır.”[8]
Diğer rivayette:
لَا يشبه
الزي بالزي حَتَّى يشبه الْخلق بالخلق وَمن تشبه بِقوم فَهُوَ مِنْهُم
“Huy, huya benzemedikçe, görünüş de görünüşe
benzemez. Kim kendisini bir kavme benzetirse
onlardandır.”[9]
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
إِنَّ فِطْرَةَ الْإِسْلَامِ الْغُسْلُ
يَوْمَ الْجُمُعَةِ وَالِاسْتِنَانُ وَأَخْذُ الشَّارِبِ وَإِعْفَاءُ اللِّحْيَةِ؛
فَإِنَّ الْمَجُوسَ تُعْفِي شَوَارِبَهَا، وَتُحْفِي لِحَاهَا، فَخَالِفُوهُمْ، فَخُذُوا
شَوَارِبَكُمْ وَأَعْفُوا لِحَاكُمْ
“Şüphesiz
Cuma günü gusletmek, misvaklanmak, bıyıkları almak ve sakalı serbest bırakmak
İslâm fıtratıdır. Muhakkak ki mecusîler bıyıklarını serbest bırakır ve
sakallarını kısaltırlar. Onlara muhalefet edin; bıyıklarınızı kesin ve
sakallarınızı serbest bırakın.”[10]
Ebu Hureyre
radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
إِنَّ أَهْلَ الشِّرْكِ يُعِفُّونَ شَوَارِبَهُمْ
وَيُحِفُّونَ لِحَاهُمْ فَخَالِفُوهُمْ فَأَعِفُّوا اللِّحَى وَأَحِفُّوا الشَّوَارِبَ
“Şüphesiz
şirk ehli bıyıklarını uzatır, sakallarını kısaltırlar. Siz onlara muhalefet
edin, sakalları bırakın, bıyıkları kısaltın.”[11]
Ebu Hureyre
radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
كَانَتِ الْمَجُوسُ تُعْفِي شَوَارِبَهَا
وَتُحْفِي لِحَاهَا، فَخَالِفُوهُمْ فَجُزُّوا شَوَارِبَكُمْ وَأَعْفُوا لِحَاكُمْ
“Mecusiler bıyıklarını serbest bırakır, sakallarını
kısaltırlardı. Siz onlara muhalefet edin: bıyıklarınızı kesin ve sakallarınızı
serbest bırakın.”[12]
Ebu Umame radıyallahu anh’den:
قُلْنَا:
يَا رَسُولَ اللهِ إِنَّ أَهْلَ الْكِتَابِ يَقُصُّونَ عَثَانِينَهُمْ وَيُوَفِّرُونَ
سِبَالَهُمْ. قَالَ: فَقَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: "قُصُّوا
سِبَالَكُمْ وَوَفِّرُوا عَثَانِينَكُمْ وَخَالِفُوا أَهْلَ الْكِتَابِ
“Dedik ki: “Ey Allah'ın Rasulu! Kitap ehli
sakallarını kısaltır, bıyıklarını gür yaparlar” Buyurdu ki:
“Siz de bıyıklarınızı kesin, sakallarınızı
bolca bırakın. Böylece Ehl-i Kitaba muhalefet edin.”[13]
Ebû Şâme rahimehullah şöyle demiştir: “Sakallarını traş eden
bir topluluk ortaya çıktı. Bu, Mecusiler’den nakledilenlerden daha beterdir.
Zira onlar sakallarını kısaltırlardı.”
İbn Ömer
radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
خَالِفُوا الْمُشْرِكِينَ أَحْفُوا الشَّوَارِبَ،
وَأَوْفُوا اللِّحَى
“Müşriklere
muhalefet edin, bıyıkları kısaltın, sakalları serbest bırakın.”[14]
Enes
radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
خالفوا علي المجوس جزوا الشوارب وأوفوا
اللحي
“Mecusilere
muhalefet edin, bıyıkları kesin, sakalları serbest bırakın.”[15]
Kisrâ, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e iki elçi
göndermişti. Onlar Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına girdiklerinde
sakalları traşlı ve bıyıkları uzamış idi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem onlara bakmaktan tiksindi ve şöyle buyurdu:
“Size yazıklar olsun! Size bunu kim emretti?” Onlar:
“Bize bunu rabbimiz emretti” dediler. Bu sözleriyle Kisra’yı
kastediyorlardı. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
ولكن
ربي أمرني بإعفاء لحيتي، وقص شاربي
“Lakin benim rabbim de sakalımı serbest bırakmamı ve
bıyığımı kesmemi emretti.”[16]
Abdullah b. Amr radıyallahu anhuma’dan:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu
لَيْسَ
مِنَّا مِنْ تَشَبَّهَ بِغَيْرِنَا، لَا تَشَبَّهُوا بِالْيَهُودِ وَلَا بِالنَّصَارَى،
فَإِنَّ تَسْلِيمَ الْيَهُودِ الْإِشَارَةُ بِالْأَصَابِعِ، وتَسْلِيم النَّصَارَى الإشارة
بِالْأَكُفِّ وَلَا
تَقُصُّوا النَّوَاصِي، وَأَحْفُوا الشَّوَارِبَ، وَأَعْفُوا اللِّحَى، وَلَا تَمْشُوا
فِي الْمَسَاجِدِ وَالْأَسْوَاقِ وَعَلَيْكُمُ الْقُمُصُ إِلَّا وتَحْتَها الْأُزُرُ
“Bizden başkalarına benzeyenler bizden
değildir. Yahudi ve Hristiyanlara benzemeyin. Şüphesiz Yahudilerin selamı
parmaklarla işarettir. Hristiyanların selamı ise avuç içiyledir. Perçemleri kesmeyin, bıyıkları kısaltın, sakalları serbest bırakın.
Üzerinizde altında izar bulunmayan entari/gömlek olduğu halde mescidlerde ve
çarşılarda yürümeyin.” [17]
Abdullah b. Amr b. El-Âs radıyallahu anhuma’dan:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem benim üzerimde asfur ile boyanmış (sarı
renkli) iki elbise gördü ve şöyle buyurdu:
إِنَّ
هَذِهِ مِنْ ثِيَابِ الْكُفَّارِ فَلَا تَلْبَسْهَا
“O kâfirlerin giydiği elbisedir. Sen giyme
onları.”[18]
Ömer radıyallahu anh, Utbe b. Ferkad’a
gönderdiği mektupta: “Sizi aşırı nimetler içinde kendinizi kaybetmekten, müşriklere ait
kıyafetler giyinmekten ve ipek giysi giymekten menederim” diye yazmıştır.[19]
İbn Abbas
radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Mekke’yi feth
ettiği zaman şöyle buyurdu:
إن الله عز و جل ورسوله حرم عليكم الخمر
وثمنها وحرم عليكم الميتة وثمنها وحرم عليكم الخنازير وأكلها وثمنها وقال: قصوا الشوارب
واعفوا اللحى ولا تمشوا في الأسواق إلا وعليكم الأزر إنه ليس منا من عمل بسنة غيرنا
“Şüphesiz
Allah Azze ve Celle ve rasulü size sarhoş edici içkileri ve onun ücretini haram
kılmıştır. Ölü etini ve ücretini size haram kılmıştır. Domuzları, onu yemeyi ve
ücretini size haram kılmıştır.” Yine şöyle buyurdu: “Bıyıkları kısaltın,
sakalı serbest bırakın. Üzerinizde izar olmadıkça çarşılarda yürümeyin.
Muhakkak ki bizden başkasının sünnetiyle amel eden bizden değildir.”[20]
Cabir b. Abdillah radıyallahu anhuma’dan: “Dediler ki:
قَالُوا:
يَا رَسُولَ اللَّهِ، إِنَّ الْمُشْرِكِينَ يَتَسَرْبَلُونَ، وَلَا يَتَّزِرُونَ؟ قَالَ:
تَسَرْبَلُوا أَنْتُمْ، وَاتَّزِرُوا قَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ فَإِنَّ الْمُشْرِكِينَ
يَحْتَفُونَ وَلَا يَنْتَعِلُونَ؟ قَالَ: فَاحْتَفُوا أَنْتُمْ، وَانْتَعِلُوا خَالِفُوا
أَوْلِيَاءَ الشَّيْطَانِ كُلَّمَا اسْتَطَعْتُمْ
“Ey Allah’ın rasulü! Müşrikler gömlek giyiniyor, izar giyinmiyorlar”
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Siz gömlek de giyin, izar da giyin.” Dediler ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Müşrikler (namazda) mest giyiniyor, ayakkabı
giyinmiyorlar.” Buyurdu ki:
“Sizler mest de giyin, ayakkabı da giyin. Şeytanın dostlarına gücünüz
yettiği kadarıyla muhalefet edin.”[21]
Ebu Umame radıyalahu anh’den: “Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem sakalları beyazlaşmış Ensar’lı ihiyarların yanına gelip
buyurdu ki:
يا معشر
الأنصار حمروا وصفروا وخالفوا أهل الكتاب ، قيل يا رسول الله إن أهل الكتاب يتسرولون
ولا يأتزرون فقال رسول الله: تسرولوا وائتزروا وخالفوا أهل الكتاب قلنا: يا رسول الله
إن أهل الكتاب يتخففون ولا ينتعلون فقال: تخففوا وانتعلوا وخالفوا أهل الكتاب قلنا
يا رسول الله إن أهل الكتاب يقصون عثانينهم ويوفرون سبالهم فقال: قصوا سبالكم ووفروا
عثانينكم وخالفوا أهل الكتاب
“Ey Ensar topluluğu sakallarınızı
kırmızılaştırın veya sarılaştırın ve Ehl-i Kitaba muhalefet edin.” Denildi
ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Onlar şalvar giyer, izar
giymezler.” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Siz şalvar da giyin, izar da giyin, Kitap
ehline muhalefet edin.” Dedik ki:
“Ey Allah'ın Rasulu! Ehl-i kitap mest giyerler
de ayakkabı giymezler.” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Mest de giyin ayakkabı da giyin ve Ehl-i
Kitaba muhalefet edin.” Dedik ki:
“Ey Allah'ın Rasulu! Kitap ehli sakallarını
kısaltır, bıyıklarını gür yaparlar” Buyurdu ki:
“Siz de bıyıklarınızı kesin, sakallarınızı
bolca bırakın. Böylece Ehl-i Kitaba muhalefet edin.”[22]
İbni Kayyım rahimehullah
şöyle demiştir; “Elbise ile kalp arasında zahir-batın (iç-dış) ilişkisi vardır.
Böyle bir ilişki olduğu için dışa giyilen elbise kişinin kalbini, halini
gösterir. Kalp ve elbise karşılıklı olarak birbirinden etkilenir.”[23]
[1]
Sahih. Buhari (3558, 3944, 5917) Muslim (2336)
[2]
Bu konuda bkz.: Ebu Abdillah Halid b. Muhammed el-Gırbanî, et-Tezkir Biba’di
Ahkami’l-Amame
[3]
Sahih. İbn Hibban (7/408) Ahmed
(4/366) Nesai (8/129) Tirmizi (2761) Bezzar (10/237)
[4]
Sahih. Muslim (302)
[5]
Sahih. Buhari (3456) Müslim (2669) benzerini Ebu
Hureyre radıyallahu anh’den Buhari (7319) rivayet etmiştir.
[6]
Hasen. Ahmed (4/125) Tayalisi (1217) Taberani (7/281)
[7]
Sahih. Ahmed (2/50, 92) Ebu Davud (4031) İbn Ebi
Şeybe (4/212) Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (216) Tahavi Muşkilu’l-Asar (231) Abd
b. Humeyd (848). El-Elbani, el-İrva (1269) Ebu Davud ve Ahmed b. Hanbel’in
isnadlarında hakkında ihtilaf edilen Abdurrahman b. Sabit b. Sevban
bulunmasından dolayı Şuayb el-Arnaut zayıf demiştir. Lakin Ahmed b. Hazlem’in,
Hadisu’l-Evzai cüzünde (s.31 no:30) ve Tahavi’nin Muşkilu’l-Asar adlı eserinde
(1/238) İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan rivayetinde İbn Sabit yerinde el-Evzai
vardır. Bu mutabi ile hadis sahihtir.
Ayrıca hadisin şahitleri de vardır. Bu hadisi muhaddislerin geneli hasen ve
sahih olarak değerlendirmişlerdir. Bkz.: Darekutni el-İlel (9/272) Iraki
el-Muğni (1/217) İbn Hacer Fethu’l-Bari (10/271) Busayri
İthafu’s-Sadetil-Mahera (4/484) Zehebi Siyeru A’lami’n-Nubela (15/509) Suyuti
Camiu’s-Sagir (8593) Elbani (Sahihu Ebi Davud, Gayetu’l-Meram, Cilbabu’l-Mer’e)
[8]
Hasen. Bezzar (7/368) Taberani Evsat (8/179) Musnedu’ş-Şamiyyin (1/135, 3/94 no: 1862)
Bkz.: İbn Hacer ed-Diraye (2/267) Zeylai Nasbu’r-Raye (4/347).
[9]
Hasen ligayrihi. Deylemi (7824, 7845) İbn Hacer,
Garaibu’l-Multekita (el yazma no: 3018) isnadında Ahmed b. Nasr meçhuldür.
Bkz.: Tenzihu’ş-Şeria (2/312)
[10]
Hasen. İbn Hibban (4/23) Mehâmilî, Emali (402)
Tarsusi, Musnedu Ebi Hureyre (59)
[11]
Sahih ligayrihi. Bezzar (14/390) Keşfu’l-Estar
(2970-2971) İbn Hacer, Muhtasaru Zevaidi’l-Bezzar (1222) İbn Hacer: “Hasen”
demiştir.
[12]
Hasen. Buhari, Tarihu’l-Kebir (1/140)
[13]
Sahih. Ahmed (5/264) Taberani (8/236) Beyhaki Şuab
(5/214)
[14]
Sahih. Buhari (5553) Muslim (259)
[15]
Hasen. Bezzar (13/90)
[16]
Hasen. İbn Sa‘d, (1/449); Sa‘îd b. Mansûr,
Musannef, (172); İbn Ebi Şeybe, (5/226); Ebû Nu‘aym, Delâ’il, (1/349); Muhammed b. İshak b.
Yahya, el-Emali Fi’l-Kıraat (304) Târîhu’t-Taberî, (2/654); İbn Bişran el-Emalî (128) Elbânî Difa‘un
‘Ani’l-Hadisi’n-Nebevî, (s.51) Tahrîcu Fikhı’s-Sîre, (s.359).
[17]
Hasen. Tirmizi (2695) Taberani Evsat (7/238) Kudai
(2/105) Deylemi (5270) Elbani es-Sahiha (2194) Sahihu’l-Cami (5434)
[18]
Sahih. Muslim (2077) Hakim (4/211) Nesai (5316) Ahmed
(2/207, 211)
[19]
Sahih mevkuf. Buhari,
(Libas: 25) Müslim, (Libas: 11, 21) Ahmed (1/16, 43)
[20]
Hasen ligayrihi. Taberani (11/158) Deylemi (5268)
el-Elbani Sahihu’l-Cami (5439)
[21]
Hasen. Taberani Evsat (4/253)
[22]
Sahih. Ahmed (5/264) Taberani (8/237) Beyhaki Şuab
(5/214)