Bir müslümanın, adına; İmam-Hatip Lisesi, İlahiyat Fakültesi,
İslami medrese denilen yerlerde öğrenim görmeyi caiz görmesi düşünülemez. Zira
bu açık bir sapıklık ve bid’attir. Sünnete uygun eğitim, mescidlerde olmak
zorundadır.
Bugün müslümanların mescidlerinin, Diyanet gibi münafık
kuruluşların istilası altında bulunuyor olması, bid’at yollara başvurup; İmam
Hatip, Dernek veya İlahiyat fakültesi gibi müslümanlara tuzak olarak kurulmuş
okullara müracaat etmesini meşru kılmaz.
Yine Suudi Arabistan, Mısır, Suriye gibi ülkelerdeki dini
fakülteler de aynı şekilde bid’at olan okullardır. Bid’at okullarından hayır çıkması beklenemez.
Bugüne kadar, yerli ya da yabancı hiçbir ilahiyat fakültesinden
akidesi düzgün bir kimse çıkmamıştır, çıkmayacaktır da. el-Elbani, Mukbil, İbn
Useymin, Bin Baz, Fevzan, Rebi b. Hadi, Zeyd el-Medhali, Abdulmuhsin Abbad en
ehvenleri ve samimileri görünse de bunların da birçok bidat ve sapmış yorumları
kitaplarında, fetvalarında mevcuttur.
Kâfir demokratik rejimlerin dünyevi ilimlere dair okullarına da
çocukları göndermek, çocukların fıtratlarını hain, fasık, facir hatta ateist
öğretmenler tarafından bozulmasına arz etmek, okullarda mevcut bulunan şirk ve
küfür eylemlerine katılmalarını salık vermek, küfür olan inançlarla temiz
zihinlerinin, kız erkek karışımı ile hayâlarının bozulmasına sebebiyet vermek,
her müslümanın takdir edeceği gibi asla caiz olamaz, hiçbir müslüman bundan razı
olamaz. Müslüman olduğunu iddia eden zındıklar bundan hariçtir.
Birçok aciz müslüman, “Madem meşru yollarla mescidlerde
müslümanların eğitim verme imkânları yok, o zaman çocukların eğitim meselesini
ne yapacağız?” diye endişeye düşerek çocuklarını ya küfür okullarına
gönderiyor, ya tarikatçı sapıkların, süleymancıların, nurcuların,
mahmutçuların, menzilcilerin yahut el-Kaideci, Nusracı tekfircilerin, dernekçi
bidatçilerin kurslarında bid’at ehline teslim ediyor! Hâlbuki Allah’a yemin
olsun, bu okulların veya kursların hiçbirine göndermeyip sözde cahil(!) kalması
daha hayırlıdır!
Okullar dünya ilimlerinde ilim vermiyor, zira eğitim müfredatı
cehaletin ta kendisidir. Bid’at ehlinin dernekleri ve kurslarına gelince, onlar
da hak ile batılı karıştırarak pislik ortaya koymaktadırlar.
Yapılması gereken, öncelikle Allah’a tevekkül edip güvenmektir.
Allah’a ve rasulüne muhalif işlere girişerek güya Allah razı edilmez! Derdiniz
nedir, çocukların yetişmesi mi gerçekten? Bunu Allah’a ve rasulüne muhalefet
ederek mi yapacaksınız? Yoksaaa… derdiniz elâleme yüzünüzün düşmemesi mi?
Gerçekçi olun! Samimi olun!
Türkiyedeki İlahiyat fakültelerine gelince, müslüman doğru bir
akideyle bu fakültelere girse üç kesimin yaylım ateşi arasında kalır:
1- Gelenekçi (Traditionalist) akım: mezhepleri, kıyası, tarikatleri
dolayısıyla köklü bid’atleri savunur. Ebu Bekir Sifil, İhsan Şenocak adlı
sarhoş gibi konuşan dengesiz, Nurettin Yıldız, Nihat Hatipoğlu, Mustafa Karataş,
Cübbeli Züppe gibi bid’ât tagutları bu cephenin meşhur isimlerindendir.
2- Modernist Evrenselciler: Bunlar Kur’an’ın evrensel olduğunu
söylerken, kendi bozuk akıllarıyla Kur’an ve çağ arasında bir denge kurmaya
çalışıp, oluşturdukları zihniyete aykırı olan hadisleri Kur’an’a aykırı olmakla
nitelerler ve neredeyse sünnete hiç müracaat etmezler. Onlara göre Kur’an’ın
kendi içinde bir sistematiği varmış (!) Muhammed Esed, Mustafa İslamoğlu, Caner
Tıslayan, Mehmet Okuyan, Edip Yüksel vb. gibi zındık tağutlar da bu cephenin
kahramanlarındandır.
3- Modernist Hermonetikçi (Tarihselci) akım: Bunlar Kur’an’da ve
hadislerde geçen herşeyin dinden olmadığını savunurlar. Her dönemin Kur’an ve
sünnete; kendine göre bir anlayış sunma hakkı olduğunu ve bunların hepsinin
kendi dönemleri içinde doğru kabul edilmesi gerektiğini savunurlar. Yani
anlaşılır bir ifadeyle, insanların yaşadıkları gibi inanmalarına cevaz
verirler. Görünüşte hadislerin inkâr edilmesine karşı çıkar gibidirler, lakin
hakikat böyle değildir. Evrenselciler vahyin, kendilerine uymayan lafızları
üzerinde tahrifat yapıp inkâr ederlerken, Tarihselciler lafızları korur,
manalar üzerinde tahrifat ve inkârda bulunurlar. Mustafa Öztürk, İsrafil Balcı
vb. zındık tagutlar da bu cephenin kahramanlarına örnek verilebilir.
2. ve 3. Maddedekiler genel olarak hadis ve sünnet inkârcıları diye
tanımlanmakta, onların karşısında da 1. Gruptakilerin sünnet savunucusu olduğu
zannedilmektedir.
Ankara Okulu diye bir ekol var ki başlarında M. Sait
Hatipoğlu, Hayreddin Kırbaşoğlu, Bünyamin Erul, Mehmet Görmez, M. Emin Özafşar,
Hidayet Şefkatli Tuksal gibi zındıklar gelir, bu üç gruptan hangisine
gireceğini şaşıran şaşkın koyunlar gibidirler.
Yine Abdulaziz Bayındır, Harun
Ünal gibi evrenselcilik ile tarihselcilik arasında bocalayan diğer münafık
gruplar da vardır.
Hakikatte bunların hepsi de Allah’a ve rasulüne muhalefet eden,
kitabın ve sünnetin düşmanı, şeytanın dostu, yalancı, samimiyetsiz, fasık
kimselerdir. En ehvenlerinden görünen Mustafa Öztürk dahi, habis tezlerine
davet edebilmek için türlü yalanlar söylemekte mesela İmam Ahmed ile Fahreddin
Razi denen zındığın aynı mezhepten olduğunu iddia edebilmektedir!!!
Bunlar rasule muhalefette birleşmişlerdir! Allah fasıklığı ve
facirliği onların suratlarına koymuştur, uyanın da ibret alın diye ey
Müslümanlar! Onlar ya sakallarını traş ederler yahut Nureddin Yıldız, Bayındır,
İslamoğlu münafıkları gibi kısaltırlar! Hepsi de video ve kamera karşısına
çıkarlar! Hâlbuki suret yapmak şirktir, onlar bunda sakınca görmezler! Çoğu Pantolon,
ceket, kravat giyerek kâfirlere benzerler, baş açık gezer sarık sarmazlar!
Müslümana benzemekten utanırlar! Kitapsız kâfirlere benzemeyi tercih ederler.
Çünkü kalpleri onlara meyletmiştir! Şayet kalpleri Allah rasulünün ve ashabının
sevgisine meyletseydi, onlara benzemeye çalışırlardı.
Kısaca söylemek gerekirse, kendinizi ve aile fertlerinizi
cehennemin ateşinden korumak istiyorsanız sakın çocuklarınızı okullara, derneklere,
Kuran Kurslarına, imam hatiplere, ilahiyatlara, suuda, mısıra, amerikaya vb.
okumaya göndermeyin! Göndermişseniz derhal tevbe edin, bundan hemen, ölmeden
önce vazgeçin. Öğretmen, diyanet mensubu imam, müezzin, vaiz, ilahiyat fakültesinde
okutman, öğrenci gibi görevlerdeyseniz derhal Allah’a tevbe edin, bu görevleri hemen
terk edin, Allah’a yönelin. Samimi olur,
Allah’tan sakınırsanız Allah size daha hayırlı kapılar açacaktır.
Ey Ümmî Nebi’nin Ümmeti! Ahirete karşı dünyayı tercih ederek göz
göre göre ateşe atlamayın! Acizlik üzere sabretmek, Allah’a ve rasulüne
muhalefetten hayırlıdır.