Şeyh el-Elbani’ye şöyle soruldu: “Asya’lıların hilali
görmeleriyle Afrika’lılar veya benzerleri de oruç tutabilir mi?”
Cevap:
Bu konuda asıl Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şu hadisidir:
صُومُوا
لِرُؤْيَتِهِ وَأَفْطِرُوا لِرُؤْيَتِهِ
“(Ramazan
Hilal’ini) görünce oruç tutun, (Şevval Hilal’ini) görünce iftar edin”[1]
Bu
hitap, doğuda olsun, batıda olsun ümmetin tamamınadır. Lakin bu uygulama bugün
kolay değildir. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem bazı âlimlerin dedikleri gibi
her bölgede ayrı rü’yet olduğunu söylememiştir. Bu âlimler bunu ancak kendi
içtihatları olarak söylemişler ve bu Nebevi emri o günün şartlarına göre genel
anlamda gerçekleştirmek istemişlerdir. Bugün
ise bir anda dünyanın tamamında hilalin görüldüğünü ispat mümkündür. Nerede
hilalin görüldüğü sabit olursa, bu bilginin kendilerine ulaştığı kimseler oruç
tutarlar. Bu durum, bazı ülkelerde öncelik ve sonralık gibi birçok kargaşalara
düşmekten hayırlıdır. Lakin hakikatte mesele İslami hükümetlerle alakalıdır. Bu
hükümetlerin oruç vakitlerini birleyerek İslam toplumlarını bu kargaşaya
düşmekten kurtarmaları gerekir.”[2]
Hesaba Göre Oruç Tutulan Devletlerde Çoğunluğa Uymak Gerekir mi?
Ramazan ayının tespitinde Astronomik hesaplara
dayanmak icmaya aykırıdır. Bazı kimselerin Aişe radiyallahu anha’nın rivayet
ettiği:
الفِطْرُ يَوْمَ يُفْطِرُ النَّاسُ، وَالأَضْحَى يَوْمَ يُضَحِّي
النَّاسُ
“Ramazan bayramı, insanların bayram ettiği gündür.
Kurban bayramı, insanların kurban kestiği gündür”[3]
hadisini delil getirmelerine gelince şöyle denilir:
Hadis bu lafızla zayıf olup, Ebu Hureyre radiyallahu
anh’den gelen sahih rivayette şu lafızla rivayet etmiştir:
الصَّوْمُ يَوْمَ تَصُومُونَ، وَالفِطْرُ يَوْمَ تُفْطِرُونَ،
وَالأَضْحَى يَوْمَ تُضَحُّونَ
“Oruç, sizin oruç tuttuğunuz gündür, bayram da
sizin bayram ettiğiniz gündür. Kurban bayramı günü de sizin kurban kestiğiniz
gündür.”[4]
Buna göre, ramazan ve bayram tayininde, sonrakilerin
dayandığı astronomik hesaplara değil, sahabelerin üzerinde oldukları esasa
bağlı kalmak emredilmektedir.
Hadis insanların fırkalara bölüneceğini ve nebevî
uygulamaya muhalefet edeceklerini, bir topluluğun hesaba dayanarak amel
edeceğini haber vermektedir. Bir taife de orucu ve arafat vakfelerini öne
almayı şiar edinmişlerdir ki, onlar Bâtınîlerdir. Diğerleri ise nebevî uygulama
üzerinde devam edecektir. Onlar, kıyamet gününe kadar hak üzere bulunmaya devam
edecek olan fırkadır. Hadiste geçen “insanlar” ile kastedilen kimseler, sayıca
az dahi olsalar, nebevî sünnet üzerinde sebat eden sevadu’l-azamdır. Oruç, onların oruç tuttuğu gündedir ve bayram da onların bayram ettiği
gündedir. Şevkani rahimehullah Neylu’l-Evtar’a böylece zikretmiştir.
Ebu’l-Velid el-Bâci rahimehullah şöyle demiştir: “İbn
Nafi, el-Medine’de İmam Malik’ten şöyle rivayet etmiştir: “Yönetici hilalin
görülmesine göre oruca başlamıyor ve bayramı buna göre yapmıyorsa, hesaba göre
bunları belirliyorsa ona uyulmaz ve tabi olunmaz.”[5]
İmam Malik’in bu sözünü Malikî fakihleri kitaplarında
zikretmişlerdir. Bunlar arasında Hafız İbn Abdilber, İbnu’l-Arabî, el-Kurtubî,
el-Bacî, el-Karafî de vardır. Sonrakilerden er-Ruhunî, Haşiye’sinde
zikretmiştir.
İbn Kayyım rahimehullah şöyle demiştir: “Burada; “Ayın
doğuşunu hesap yoluyla bilen kimsenin, bunu bilmeyenlerden ayrı olarak ramazana
veya bayrama başlayabileceğini” söyleyene reddiye vardır. Denildi ki: Hadisin
manası şudur: “Tek bir şahit hilali görse ve kadı onun şahitliğiyle hükmetmese,
bu şahit kendi başına oruç tutamaz.”[6]