Re’y Ehlinin (Hanefilerin) Namusla İlgili Konularda Abes Hükümleri
Re’y ehli Hanefi fakihlerin
İslam fıkhına karşı işlemiş oldukları kabahatler, insafla araştırma yapanlara
gizli kalmaz. Re’y ehlinin delillere aykırı olan şaz görüşlerinden bazıları
şunlardır:
1- Velisiz nikâhı caiz
görmeleri
2- Hulle nikâhına
cevaz vermeleri
3- Harp ehli kâfir
kadınlarla zina etmeye cevaz vermeleri
4- Fercler meselesi
hakkında hileye cevaz vermeleri
5- Büyük imamları Ebu
Hanife’nin; “bir adamın karısını üç talakla boşadığına dair iki kişinin yalan
şahitlik yapmaları halinde kadı tarafından kadının bu iki yalancı şahitten
birine nikâhının caiz sayılmasına” dair görüşü! Bu açıkça hile yoluyla zinayı
helal saymaktır!
6- Büyük imamları Ebu
Hanife’nin dübürden ilişki kurarak zina edene had cezası gerekmediğine dair
görüşü!
7- Büyük imamları Ebu
Hanife’nin: “Şayet bir adamla bir kadını şüpheli bir mahalde bulsak ve onlar:
“Biz evliyiz” deseler, beyyine talep edilmeden onların sözleri tasdik edilir”
şeklindeki görüşü!
8- Akıl sahibi kadın
kendisini deli gibi gösterirse ona had cezası uygulanmayacağını söylemeleri
9- Annesine nikâh akdi
yapan kimseye had cezası da, ta’zir cezası da verilmeyeceğini söylemeleri
10- Büyük imamları Ebu
Hanife’nin: “Bir kadını zina etmek üzere ücretle tutan ve onunla zina eden
kimseye had cezası uygulanmaz” sözü! (Bkz.: el-İhtiyar ve’t-Ta’lil s.44)
Bu 10 musibet
Hanefilerin kitaplarında yer almaya devam etmektedir. Bunlar ve daha fazlası
için detaylar şu şekildedir:
Birinci Mesele:
Hanefilerin velisiz
nikâha verdikleri cevaz meşhur bir meseledir. Hatta imamlar bu konuyu akide
meselelerinden saymışlar ve velisiz nikaha cevaz vermek re’y ehlinin bir şiarı
olmuştur!
El-Berbeharî
rahimehullah Şerhu’s-Sunne’de (133) şöyle demiştir:
وأَيُّ امْرَأَةٍ وَهَبَتْ نَفْسَهَا لِرَجُلٍ فَإِنَّها لَا تَحِلُّ لَهُ
يَعَاقَبَانِ إِنْ نَالَ مِنْهَا شَيْئًا إلَّا بِوَليٍّ وشَاهِدَيْ عَدْلٍ
وصَدَاقٌ
“Kendisini bir kimseye
hibe eden kadın, o kişiye helal olmaz. Eğer kadından istifade ederse her ikisi
de cezalandırılır. (Nikâh) ancak veli, iki adil şahit ve mehir ile olur.”
İkinci Mesele:
Hulle, bir
erkeğin, üç talakla boşadığı eşi ile tekrar evlenebilmesi için, o kadını
rızasıyla başka bir erkekle nikâhlayıp, bir geceliğine zifafa sokması demektir. Şayet o erkek zifaftan sonra boşarsa,
o zaman bu kadın da isterse ilk kocasıyla evlenebilir.
Hulle nikâhı konusunda
Şeyhulislam İbn Teymiyye Beyanu’d-Delil Ala Butlani’t-Tahlîl kitabında geniş
bir açıklama yapmıştır. Orada hulle nikâhının mut’a nikâhından daha beter
olduğunu açıklamış ve Mecmuu’l-Fetava’da (30/233) şöyle demiştir:
“…Bu yüzden hulle
nikâhındaki kötülük, mut’a nikâhındakinden daha büyüktür. Çünkü mut’a yapanın
maksadı, belli bir vakte kadar nikâh yapmaktır. Hulle nikahı yapanın ise böyle
bir amacı yoktur. Mut’a’dan yasaklanmasına sebep olan kötülüklerin hepsi ve
daha fazlası hulle nikâhında mevcuttur. Bu yüzden insanların kalpleri, mut’a’ya
karşı çıktığından daha fazlasıyla hulle nikâhına karşı çıkar. Mut’a İslam’ın
ilk yıllarında mubah kılınmış idi ve selef, mut’anın helal olarak devam edip etmediği
hususunda ihtilaf etmişlerdir. Hulle nikâhı ise hiçbir zaman mubah olmamış ve
bunun haramlığı konusunda selef tartışmamışlardır.
Şia’yı mut’aya cevaz
vermeleri sebebiyle eleştirip de hulle nikâhını mubah sayan kimseler, tıpkı
Hristiyanların İslam’da çirkinlik çıkardıkları gibi, bunlar da sünnet hakkında
çirkinlik çıkarmışlardır! Hatta: “Bunlara nebileri, biriniz karısını
boşadığı zaman karısı zina etmedikçe ona helal olmaz demiş” denilmesine
sebep olmuşlardır! Nitekim sahabe hulleyi zina olarak isimlendirirdi.”
Şeyhulislam İbn
Teymiyye’nin bu açıklamaları gösteriyor ki, hulle nikahını helal sayanlara,
mutayı mubah gören Rafizilerden daha fazla karşı çıkmak gerekir! Şaşırtıcıdır
ki, bu konuda Rafizileri muteber bir mezhep görmeyen kimseler, Re’y ehlinin
mezhebini (Hanefiliği) muteber bir mezhep görüyorlar!
Üçüncü Mesele:
Harp ehli kadınlarla
zinayı mubah saymaları konusunda es-Suyuti el-İklil Fi İstinbati’t-Tenzil adlı
eserinde (s.145) “Çünkü Allah yolunda susuzluk, yorgunluk, açlık çekmeleri, kâfirleri
kızdıracak bir yere ayak basmaları, bir düşmana karşı zafere ulaşmaları
karşılığında mutlaka kendilerine salih bir amel yazılır.” (Tevbe 120) Ayeti hakkında şöyle demiştir:
الآية استدل بها أبو
حنيفة على جواز الزنا بنساء أهل الحرب في دار الحرب على أن وطء ديارهم إذا جعل بمثابة النيل منهم وأخذ أموالهم فإن الفارس يستحق سهم
الفرس بدخول أرض الحرب لا بالحيازة
لأن وطء ديارهم يدخل عليهم الذل
“Ebu Hanife bu ayeti
harp ehli kâfirlerin kadınları ile dâru’l-harpte zina etmenin cevazına delil
getirmiştir. Onları kızdıracak bir yere ayak basmaları, onlardan bir şeyler
elde etmeleri, mallarını ele geçirmeleri gibi şeylerdir. Süvari harp diyarına
atıyla girdiğinde atı için de pay alır. Onların yerlerine ayak basmak, onları
zillete sokmak demektir.”
Hiç kimse bu ayeti
Re’y Ehli’nin bu tefsirleri gibi tefsir etmemiştir. Sahabe, kişinin harp
ehlinden bir kadına el koymasının helal olmadığı konusunda ittifak etmişlerdir.
Ancak kadın ganimet olarak kendisinin payına düşerse bu hariçtir. Ganimet
taksiminden önce bu caiz değildir. Burada amaç meselenin detaylarına girmek
değil, sadece Hanefi’lerin mezheplerinin çirkinliğini ortaya koymaktır.
Dördüncü Mesele:
Fercler konusunda
hileye cevaz vermeleri Hanefilerin en çirkin meselelerindendir.
El-Ukaylî ed-Duafa’da
(4/438) Abde b. Suleyman el-Mervezi’den şöyle dediğini rivayet etti:
مَا سَمِعْتُ ابْنَ الْمُبَارَكِ ذَكَرَ أَنَّ أَبَا يُوسُفَ قَطُّ إِلَّا
مَزَّقَهُ وَذَكَرَهُ يَوْمًا فَقَالَ إِنَّ بَعْضَ هَؤُلَاءِ هَوَى جَارِيَةً
كَانَ وَطِئَهَا أَبُوهُ فَاسْتَشَارَ أَبَا يُوسُفَ فَقَالَ لَا تُصْدِقُهَا
فَجَعَلَ يُقَطِّعُهُ
“İbnu’l-Mubarek
rahimehullah’ın Ebu Yusuf’u ancak aşırı şekilde eleştirerek zikrettiğini
işitmişimdir. Bir gün ondan bahsederek dedi ki: “Bunlardan biri babasının
ilişkide bulunduğu bir cariyeye aşık oldu ve Ebu Yusuf’a danıştı. O da dedi ki:
“Onu tasdik etme.” Bunun üzerine onu alıkoydu.”
Burada “Bunlardan
biri” diye kastettiği, halifelerden biridir. Ebu Yusuf, bu halifeye haram olan
bir cariyeyle ilişkiye girmesini mubah saymış ve halifeye yaranmak için bu
konuda hile yaparak hiçbir gerekçe olmadan cariyeyi (babasıyla ilişkiye girdiği
konusunda) yalanlamasını söylemiştir! Muhakkak ki hilelerin sınırlarını bu
şekilde genişletmeleri vera ve takvâdan, şüphelerden sakınmaktan oldukça
uzaktır! Zahid ve vera sahibi bir imam olan İbnu’l-Mubarek rahimehullah, Ebu
Yusuf’tan bahsettiği zaman bu facirce fetvası yüzünden onu ancak şiddetli
şekilde eleştirerek zikretmiştir.
İbnu’l-Kayyım
rahimehullah İ’lamu’l-Muvakki’în’de (3/401) şöyle demiştir:
قَالَ أَبُو طَالِبٍ سَمِعْتُ أَبَا عَبْدِ
اللَّهِ قَالَ لَهُ رَجُلٌ فِي كِتَابِ الْحِيَلِ إذَا اشْتَرَى الرَّجُلُ الْأَمَةَ
فَأَرَادَ أَنْ يُقْنِعَ بِهَا يُعْتِقُهَا ثُمَّ يَتَزَوَّجُهَا فَقَالَ أَبُو
عَبْدِ اللَّهِ سُبْحَانَ اللَّهِ مَا أَعْجَبَ هَذَا أَبْطَلُوا كِتَابَ اللَّهِ
وَالسُّنَّةَ جَعَلَ اللَّهُ عَلَى الْحَرَائِرِ الْعِدَّةَ مِنْ أَجْلِ الْحَمْلِ
فَلَيْسَ مِنْ امْرَأَةٍ تَطْلُقُ أَوْ يَمُوتُ زَوْجُهَا إلَّا تَعْتَدُّ مِنْ أَجْلِ
الْحَمْلِ فَفَرْجٌ يُوطَأُ يَشْتَرِيه ثُمَّ يُعْتِقُهُ عَلَى الْمَكَانِ
فَيَتَزَوَّجُهَا فَيَطَؤُهَا
فَإِنْ كَانَتْ حَامِلًا كَيْفَ يَصْنَعُ؟ يَطَؤُهَا رَجُلٌ الْيَوْمَ وَيَطَؤُهَا الْآخَرُ
غَدًا؟ هَذَا نَقْضٌ لِلْكِتَابِ وَالسُّنَّةِ قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
{لَا تُوطَأُ الْحَامِلُ حَتَّى تَضَعَ وَلَا غَيْرُ الْحَامِلِ حَتَّى تَحِيضَ} وَلَا يَدْرِي هَلْ
هِيَ حَامِلٌ أَمْ لَا
سُبْحَانَ اللَّهِ مَا أَسْمَجَ هَذَا
“Ebu Talib dedi ki:
“Ebu Abdillah (Ahmed b. Hanbel) rahimehullah’tan işittim, bir adam ona dedi ki:
“Kitabu’l-Hiyel’de (Hileler Kitabında) ifade edildiğine göre bir adam bir
cariye satın alsa, sonra da onunla ilişki kurmak istese, cariyeyi azat eder ve
ardından onunla evlenir.” Bunun üzerine Ahmed b. Hanbel rahimehullah dedi ki:
“Subhanallah!
Şaşılacak şey! Allah’ın kitabını ve sünneti hükümsüz bıraktılar! Allah Teâlâ
hamilelik sebebiyle hür kadınlara iddet koymuştur. Kocası tarafından boşanan ya
da kocası vefat eden bir kadın, hamilelik gerekçesiyle iddet beklemeden edemez.
Cinsel ilişkide bulunulmuş birisini satın alıyor, sonra hemen orada azat
ediyor! Ardından evlenip ilişkide bulunuyor! Peki cariye o anda hamile ise ne
yapacak? Bugün birisi onunla ilişkide bulunmuş, ertesi gün bir başkası! Bu
Allah’ın kitabını ve sünneti bozmaktır! Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurmuştur:
“Hamile bir kadın
doğum yapmadıkça, hamile olmayan da âdet görmedikçe onunla evlenilemez” Bir
kişi onun hamile olup olmadığını bilemez. Subhanallah! Ne iğrenç bir şey!”
İmam Ahmed
rahimehullah’ın çirkin bulduğu bu hile, Muhammed b. el-Hasen eş-Şeybanî’nin
Kitabu’l-Asl’ında bulunan Kitabu’l-Hiyel’de yer almaktadır!
Beşinci Mesele:
İbn Ebî Şeybe,
el-Musannef’te, Kitabu’r-Reddi Ala Ebi Hanife bölümünde (113- Yalan şahitlikle
hüküm vermek) maddesinde şöyle rivayet etmiştir:
37642-… Umm Seleme
radıyallahu anha dedi ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
إِنَّكُمْ تَخْتَصِمُونَ إِلَيَّ وَلَعَلَّ بَعْضَكُمْ أَنْ يَكُونَ أَلْحَنَ بِحُجَّتِهِ مِنْ بَعْضٍ
وَإِنَّمَا أَقْضِي بَيْنَكُمْ عَلَى
نَحْوٍ مِمَّا أَسْمَعُ مِنْكُمْ فَمَنْ قَضَيْتُ لَهُ مِنْ حَقِّ أَخِيهِ
شَيْئًا فَلاَ يَأْخُذْهُ
فَإِنَّمَا أَقْطَعُ لَهُ قِطْعَةً مِنْ نَارٍ يَأْتِي بِهَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ
“Muhakkak ki sizler
bana gelip davalaşıyorsunuz. Belki de bazılarınız diğerinden daha iyi laf yapar
ve gerekçesini daha iyi açıklar. Muhakkak ki ben sizin aranızda ancak sizden
işittiklerime göre hüküm veriyorum. Kime kardeşinin hakkından bir şey vermişsem
onu almasın! Zira o ancak kendisine verdiğim ateşten bir parçadır. Kıyamet
gününde onunla gelir!”
Sonra yine Umm Seleme
radıyallahu anha’ya ulaştırdığı isnad ile benzer metinde bir hadisi rivayet
eder. Bu rivayete göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu hadisi,
kendisine davalaşmak için gelen Ensar’dan iki kişinin davasıyla ilgili olarak
söylemiştir. Rivayetin devamında şu ziyade vardır: Umm Seleme radıyallahu anha
dedi ki:
فَبَكَى الرَّجُلاَنِ وَقَالَ كُلُّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا حَقِّي لأَخِي يَا
رَسُولَ اللهِ فَقَالَ رَسُولُ
اللهِ صلى الله عليه وسلم أَمَا إِذْ فَعَلْتُمَا فَاذْهَبَا فَاقْتَسِمَا وَتَوَخَّيَا الْحَقَّ ثُمَّ اسْتَهمَا
ثُمَّ لِيُحَلِّلْ كُلّ
وَاحِدٍ مِنْكُمَا صَاحِبَهُ
“Bunun üzerine bu iki
adam ağladılar. Her ikisi de dedi ki: “Hakkım kardeşimindir ey Allah’ın
rasulü!” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Madem öyle, o
halde gidin hakkı gözeterek taksimat yapın, sonra kura çekin, her biriniz diğer
kardeşine hakkını helal etsin.”
Sonra İbn Ebî Şeybe,
benzer bir metinle aynı hadisi Ebu Hureyre radıyallahu anh’den rivayet etmiş,
sonra da şöyle demiştir:
وَذُكِرَ أَنَّ أَبَا حَنِيفَةَ قَالَ لَوْ أَنَّ شَاهِدَيْ زَورٍ شَهِدَا عِنْدَ
الْقَاضِي عَلَى رَجُلٍ بِطَلاَقِ امْرَأَتِهِ فَفَرَّقَ الْقَاضِي بَيْنَهُمَا
بِشَهَادَتِهِمَا أَنَّهُ لاَ بَأْسَ أَنْ يَتَزَوَّجَهَا أَحَدُهُمَا
“Ebu Hanife’nin şöyle
dediği zikredildi: “Şayet iki kişi kadı huzurunda bir adamın karısını
boşadığına dair yalan şahitlikte bulunsalar, kadı bunların şahitliğiyle adamla
karısının aralarını ayırırsa, bu iki şahitten birinin kadınla evlenmelerinde
sakınca yoktur.”
Altıncı Mesele:
Hanefilerden El-Kâsânî,
Bedâiu’s-Sanâi’ kitabında (24/15) şöyle demiştir:
وَكَذَلِكَ الْوَطْءُ فِي الدُّبُرِ فِي الْأُنْثَى أَوْ الذَّكَرِ لَا
يُوجِبُ الْحَدَّ عِنْدَ أَبِي حَنِيفَةَ وَإِنْ كَانَ حَرَامًا لِعَدَمِ الْوَطْءِ
فِي الْقُبُلِ فَلَمْ يَكُنْ زِنًا
“Kadın veya erkeğin
dübüründen ilişkiye girmek de Ebu Hanife’ye göre had cezasını gerektirmez. Bu
iş ön taraftan olmadığından dolayı haram bir ilişki olsa da, zina değildir.”
Bu bâtıl bir görüştür!
Çünkü Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ve raşid halifeleri, zina itiraf
edildiği zaman ilişkinin ön taraftan mı yoksa arka taraftan mı kurulduğu
şeklinde bir ayrıntı sormamışlardır!
Yedinci Mesele:
Hatib el-Bağdadî,
Tarihu Bağdad’ta (15/558) isnadıyla Halid b. Yezid b. Ebi Malik’in şöyle
dediğini rivayet etmiştir:
أحل أَبُو حنيفة الزنا
وأحل الربا وأهدر الدماء فسأله رجل
ما تفسير هذا؟ فقال أما تحليل الربا
فقال درهم وجوزة بدرهمين
نسيئة لا بأس به
وأما الدماء فقال لو أن رجلا ضرب رجلا بحجر عظيم فقتله كان على العاقلة ديته ثم تكلم في شيء من النحو فلم
يحسنه ثم قال لو ضربه بأبا
قبيس كان على العاقلة قال وأما تحليل الزنا فقال لو أن رجلا وامرأة أصيبا في
بيت وهما معروفا الأبوين فقالت
المرأة هو زوجي وقال هو هي
امرأتي لم أعرض لهما
قال أَبُو الحسن النجاد وفي هذا إبطال الشرائع والأحكام
“Ebu Hanife zinayı
helal saydı, faizi helal saydı ve kan dökmeyi helal saydı!” Bir adam ona:
“Bunun izahı nedir?” diye sorunca dedi ki:
“Faizi helal saymasına
gelince, şöyle demiştir:
“İki dirhem
karşılığında bir dirhem ve bir cevizi vadeli satmakta sakınca yoktur.” Kanları
helal saymasına gelince, şöyle demiştir:
“Şayet bir adam
birisine büyük bir taşla vurup öldürse, kâtilin akrabalarının diyet ödemesi
gerekir.” Sonra buna benzer bir şey söyledi ve güzel bulmayıp şöyle dedi:
“Şayet onu Ebu Kubeys (dağına) vursa dahi katilin yakınlarına diyet gerekir.”
Zinâyı helal saymasına gelince, şöyle demiştir:
“Bir adam ve bir kadın
bir evde ilişkiye girseler, bu ikisi babaları bilinen kimseler olsalar dahi,
kadın: “Bu benim kocamdır” dese, adam da: “Bu benim hanımımdır” dese, onlara
ilişilmez.” Ravilerden Ebu’l-Hasen en-Neccad dedi ki:
“Bu, din kurallarını
ve hükümleri iptal etmek demektir!”
Muteber bir fıkıh
mezhebi sayılan Hanefilerin bu gibi görüşleri müslümanlar arasında yayıldığı
zaman hangi kötülük helal sayılmaz ki? Bunlar namus meseleleri konusundaki
suçlarıdır! Hanefilerin diğer bablardaki suçlarını da araştırsak elbette söz
oldukça uzar. Sadece işaret etmekle yetinelim:
Mallar konusunda hile
ile zekâtı düşürmektedirler! Şeyhulislam İbn Teymiyye el-Kavaidu’n-Nuraniye’de
(s.89) bunu zikretmiştir!
Harp ehli kâfirlerden
faiz almayı mubah saymaları da Hanefilerin kitaplarında meşhur bir meseledir!
Sarhoş edici
içkilerden sarhoş olmayacak kadarını içmeye cevaz vermeleri de meşhurdur ve imamların
onlara bu konuda birçok reddiyeleri vardır.
İrcâ görüşleri gibi
onlarca hadiste gelen sahih sünnete muhalefetleri de burada zikredilebilir.
Sahabeye dil uzatmaları da böyledir. Mesela Buhârî
ve Muslim’in sahihlerinde geçen “Musarrat Hadisini” ravisi olan Ebu Hureyre radıyallahu
anh sebebiyle illetli bulmaları böyledir! Onlar Ebu Hureyre radıyallahu anh’ın
fakih olmadığını iddia ederek bu hadisi kabul etmezler!
Hanefilerin bu dil
uzatışlarını İmam Şafii rahimehullah el-Umm kitabında (4/445), İbn Kayyım
Muhtasaru’s-Savaiki’l-Mursele kitabında İbn Hazm, el-Muhalla’da (8/372)
zikrederrek cevap vermişlerdir.
Şeyh Hammad el-Ensarî
şöyle demiştir: “Hanefiler Ebu Hureyre radıyallahu anh’e kin duyarlar. Çünkü onun
rivayetlerinin çoğu onları reddedetmektedir. Hamd Allah’adır.”
Yani Hanefilerin
görüşleri Ebu Hureyre radıyallahu anh’ın rivayet ettiği hadislere aykırıdr!
Aynı şekilde mütevatir
sünnetleri de reddetmişlerdir! Namazda intikal tekbirlerinde elleri kaldırma
sünnetini reddetmeleri buna bir örnektir! İmam Buhârî rahimehullah onlara
reddiye olarak Raf’ul-Yedeyen adlı eserini yazmıştır.
Selef, bazı cahillerin
iddialarının aksine, kıskançlıktan dolayı değil, ancak dinin himayesi için Ebu
Hanife ve Hanefiler hakkında şiddetli eleştiride bulunmuşlardır.
Selef, bir kimseye
zulmetmek için onun kusurlarını araştırmaktan en çok sakınan kimselerdir!
Şaşılacak şeydir ki selef Ebu Hanife’yi en ağır sözlerle eleştirmekte
birleşmişlerken, sonrakilerden bazıları tutuyor, onu en yüksek övgülerle zikrediyor!
Selefin hata ettiklerini ve şu sonrakilerin isabet ettiklerini zannedenler ne
büyük bir aldanış içindedirler!
Seleften bazısının Hanefilere karşı şiddeti,
onlardan hiçbir hadis yazmama derecesine ulaşmıştı!
Ebu İsmail el-Herevî,
Zemmu’l-Kelam’da dedi ki:
1289- Muhammed b.
Osman en-Nuceymî’yi şöyle derken işittim:
كان الحسين بن الشماخ الحافظ لا يدع أحداً من أهل الرأي يكتب عنه؛ فنشده رجل من أهل المغرب
بالله وذكر له طول
الرحلة؛ فروى له شيئاً من مساوئ أبي حنيفة ولم يحدثه بحديث
“Hafız el-Huseyn b. eş-Şemmah re’y ehlinden kimseyi bırakman
onlardan hadis yazardı. Magrib halkından bir adam Allah adına yemin ederek uzun
yolculuklar yaptığını anlattı ve ona Ebu Hanife’nin kötülüklerinden bir şeyler
rivayet etti. Bundan sonra el-Huseyn re’y ehlinden hadis rivayet etmedi.”
1290- Yahya b. Ammar rahimehullah dedi ki:
كان حامد بن محمد الرفاء يحرج على أهل الرأي أن يرووا عنه
ولا يأذن لهم في داره ليسمعوا منه فأتاه إنسان من رؤساء بلخ فألحوا عليه فأذن له فلما
أذن له دخل عليه لم يرفع به رأساً وقال من أين أنت؟ قال من بلخ قال دار المرجئة! ثم
قال لي الرفاء خذ من رد الحميدي فقرأت له عليه منه شيئاً كثيراً
“Hâmid b. Muhammed er-Raffâ rahimehullah re’y ehlinin
kendisinden hadis rivayet etmelerini istemez ve onların evine gelip de
kendisinden dinlemelerine izin vermezdi. Belh’in ileri gelenlerinden biri ona
geldi ve ona izin verdi. Adam içeri girince başını kaldırmadan:
“Sen neredensin?” dedi. O da: “Belh’ten” dedi. Er-Raffâ
rahimehullah dedi ki:
“Mürcie’nin yurdu!” Sonra er-Raffâ bana dedi ki:
“el-Humeydî rahimehullah’ın reddiyesini al!” Ben de o adama bu
reddiyeden birçok şey okudum.”
Humeydi rahimehullah’ın kitabı Ebu Hanife’ye reddiye idi.
Suâlâtu’l-Berzaî kitabında (2/755) geçtiği üzere Ebu Zur’a rahimehullah
şöyle demiştir:
كان أهل الرأي قد افتتنوا بأبي حنيفة وكنا أحداثا
نجري معهم ولقد سألت أبا نعيم عن هذا وأنا أرى أني في عمل ولقد كان الحميدي يقرأ كتاب
الرد ويذكر أبا حنيفة وأنا أهم بالوثوب عليه حتى من الله علينا وعرفنا ضلالة القوم.
“Re’y ehli Ebu Hanife ile fitneye uğramışlardır! Biz çocukken
onlarla birlikte koşardık. Ben Ebu Nuaym’a bu konuda sordum. Ben bunun
(Hanefileri savunmanın) hayırlı bir amel olduğunu sanırdım. El-Humeydî rahimehullah
Ebu Hanife’yi zikrederek reddiye kitabını okurdu, ben de onun üzerine atlayıp
saldırmaya çalışırdım. Ta ki Allah bize lütufta bulundu da onların (re’y
ehlinin) sapıklığını anladık.”
Ebu İsmail el-Herevî, Zemmu’l-Kelam’da dedi ki:
“1414- Babamı şöyle derken işittim: Yahya b. Ammar dedi ki:
و كتب يحيى بن عمار عن أحد من أهل الرأي حديثاً فقطع الله
أصابعه
قال الشيخ وهو الذي نهانا
عن السماع عن أبي بكر الحرشي وإلا فقد أدركته بنيسابور وهو يسمع منه
“Yahya b. Ammar re’y ehlinden birinden bir hadis yazarsa
Allah onun parmaklarını koparsın!” Yahya b. Ammar bizi Ebu Bekr el-Haraşî’den
hadis dinlemekten yasaklıyordu. Ancak kendisi, ben ona Nisabur’da yetiştiğimde
ondan hadis dinliyordu.”
Şeyh Hammad el-Ensarî şöyle demiştir: “Hafız el-Hatib
el-Bağdadî; Şerafu Ashabi’l-Hadis, el-Fakih ve’l-Mutefakkih ve Kitabu’l-İhticac
adlı eserlerini hadis ehlini hadisle meşgul olup re’y ile uğraşmayı terk
etmelerinden dolayı tenkid eden Hanefilere reddiye olarak yazmıştır.” Sonra
dedi ki:
“Fıkıh ancak naslardan olur. Yanımda Hanefilere ait bir
fıkıh kitabı bulundurmam. Çünkü onların fıkhı re’yden ibarettir.”