Şöyle sorulmuş: “Ben
hastalığın bulaşması konusunda, bulaşcılığa inananı tekfir ediyorum.
Sormak istediğim, örnek veriyorum; hasta ya da
kuduz bir köpek bizi ısırsa,
kuduz aşısı olmamızın hükmü nedir? Kuduz
aşısı olarak hastalığın bulaşması yoktur hadisine muhalefet mi etmiş oluruz
yoksa kuduz farklı bir hastalık mıdır o sebepten bir mazur yok mudur?”
Cevap:
Hastalığın bulaştığına inananı
tekfir etmen, hem İslâm akidesini hem de kendi haddini bilmediğini gösterir. “Hastalığın
Allah’ın takdiriyle bulaştığı” şeklindeki te’vil, birçok Ehl-i Sünnet âlimlerinin
de benimsediği bir yorumdur. Hatta sahabe arasında da bu şekilde yaygın bir
kanaat vardı ve hastalık bulaşması zannnı reddeden hiçbir âlim sahabe, bu
konuda yanlış kanaatte olanları tekfir etmemişlerdir! Bu sebeple, ümmetin en
hayırlıları olduklarına şahitlik edilen selefin menhecine gözleri yumup da, yel
değirmenlerine karşı harbe giden Don Kişot gibi boşboğazlıkla hareket etmek yiğitlik
ve cengaverlik değil, ahmaklıktır!
Ancak “Hastalık bulaşması
yoktur” mealindeki mütevatir hadisleri inkâr eden yahut bulaşıcı hastalık
gerekçesiyle cemaatle namazı yasaklayan, safları birleştirmeyi reddeden,
namazda maske takan, hac ve umreyi yasaklayan kimseler İslam’dan çıkaran küfürle
kâfir olurlar.
Çünkü şayet bir kimse “Hastalık
bulaşması yoktur” hadisini inkar etmediği halde, diğer bazı hadislerle
şüpheye düşüp aralarını cem edemediği için “Allah’ın takdiriyle bulaşır” diye
inanıyorsa, bu kimse hatalı bir te’vil üzerindedir. Ama hastalığın bulaştığına inanmasına
rağmen namazda safları birleştirmiyor, namazda maske takıyorsa o kimse apaçık
bir kâfirdir, “Allah’ın takdiriyle bulaşır” şeklinde inandığı iddiasında da
yalancıdır! Çünkü şayet hastalığın bizzat etkili olmayıp, Allah’ın takdiriyle
etkili olduğuna gerçekten iman etseydi, Allah’ın kesin emri olan cemaatle namazı,
bu namazda safları birleştirmeyi ve maske takmadan namaz kılma riskini – kendi itikadına
göre bir risk – göze almak zorundaydı! Zira cemaatle namaz emredilmiş, bu
namazda safları birleştirmek emredilmiş ve namazda ağzı örtmek yasaklanmıştır.
Bu emir ve yasağı devre dışı bırakacak hiçbir nas gelmemiştir! Allah’ın ve
rasulünün vermiş olduğu bir emri ya da yasağı, Allah ve rasulünden başkasının sözüyle
geçersiz kılmak şüphesiz apaçık bir şirktir!
Nitekim bu konuda böylesi bir
şirki din edinen sözde din adamları (!) canı koruma zarureti gibi tatavalar
ettiler! Dinin korunmasının, canı korumadan önce geldiği hakikatini
savsakladılar! Fiilî savaş halinde, düşman saldırısı tehlikesi altında bile
cemaatle namazın terk edilmeyip, korku namazı kılınmasını görmezden geldiler!
Kısacası, şayet hastalık
gerçekten bulaşıcı olsaydı bile bizim cemaatle namazı yasaklamaya, safları
ayırmaya, namazda maske takmaya kalkmamız yine bir şirk olurdu! Çünkü dinin
sahibi bunları emrederken, bulaşıcı hastalık vb. sebeplerle bu emrin geçersiz
olacağına dair bir ruhsat vermemiştir! Hastalığın Allah’ın takdiriyle
bulaştığına inanıyor olsaydık bile hakiki manada fayda ve zarar verme gücünün
yalnız Allah’a ait olduğuna iman ederek, yine de safları birleştirerek ve ağzı
örtmeden namaz kılmak zorunda olurduk. Peki ya hastalığın bulaştığına inanmamız
yasaklanmışken bunlar nasıl olabilir?
Kuduz Hastalığı
Meselesi:
Muslim, Ebu Hureyre radıyallahu
anh’den rivayet ediyor: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
طَهُورُ إِنَاءِ أَحَدِكُمْ إِذَا وَلَغَ
فِيهِ الْكَلْبُ أَنْ يَغْسِلَهُ سَبْعَ مَرَّاتٍ أُولَاهُنَّ بِالتُّرَابِ
“Birinizin kabından
köpek yaladığı zaman onun temizlenmesi; ilki toprakla olmak üzere yedi defa
yıkanmasıdır.”[1]
Zehebî Tıbbu’n-Nebevî
kitabında şöyle demiştir: “Böyle emredilmiştir, çünkü köpeğin zehiri
salyasından akar ve eğer kabı yalarsa, bir uzuvdan diğer uzva geçmesi gibi
köpeğin tükürüğünden zehir geçer. Allah en iyi bilendir ama Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buna mani olmak ve ümmetine şefkatinden dolayı
kabın yıkanmasını emretmiştir.”[2]
Kuduz hastası köpeğin
ısırması veya salyasıyla insana intikal eden zehirin vücutta hızla yayılmasına
şu hadiste işaret edilmiştir:
Muaviye radıyallahu
anh’den: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
إِنَّ أَهْلَ الْكِتَابَيْنِ افْتَرَقُوا
فِي دِينِهِمْ عَلَى ثِنْتَيْنِ وَسَبْعِينَ مِلَّةً وَإِنَّ هَذِهِ الْأُمَّةَ
سَتَفْتَرِقُ عَلَى ثَلَاثٍ وَسَبْعِينَ مِلَّةً - يَعْنِي الْأَهْوَاءَ -
كُلُّهَا فِي النَّارِ إِلَّا وَاحِدَةً
وَهِيَ الْجَمَاعَةُ وَإِنَّهُ سَيَخْرُجُ فِي
أُمَّتِي أَقْوَامٌ تَجَارَى بِهِمْ تِلْكَ الْأَهْوَاءُ كَمَا يَتَجَارَى الْكَلْبُ
بِصَاحِبِهِ لَا يَبْقَى مِنْهُ عِرْقٌ وَلَا مَفْصِلٌ إِلَّا دَخَلَهُ
“Dikkat edin! Muhakkak ki sizden önceki kitap ehli yetmiş iki millete ayrıldılar. Şüphesiz bu ümmet de yetmiş üç milllete ayrılacak, biri dışında hepsi de (yani hevâ fırkaları) ateşte olacaktır. O biri de el-Cemaattir. “Muhakkak ümmetimde bazı kavimler çıkacak, kuduzun sahibinde süratle girmedik damar ve eklem bırakmadığı gibi, hevâları yayacaklardır.” [3]
Aşı konusuna gelince Louis Pasteur adındaki sahtekarın şarlatanca işleri sebebiyle, sözde modern tıp (!), kuduz hastalığının virüs sebebiyle bulaştığı şeklinde saçma sapan bir hurafeyi ortaya atmıştır!
“Kuduz aşısı
saçtıkları” iddiasıyla, düzenli aralıklarla havadan uçaklarla milyonlarca insanın
zehirlenmesi, böylece modern tıbbın ticari tuzağı olan ilaçlara abone olmaları
için “Chemtrails” adı verilen ilaçlamaları yapmaktadırlar. Sonra da havadan zehirledikleri
insanları, sözde bulaşıcı olduğunu iddia ettikleri hastalıklara maruz
kaldıklarına inandırarak, aşı, ilaç gibi desiselerini pazarlamaktadırlar.
Kuduz virütik bir
hastalık değildir, hiçbir hastalık virütik değildir, çünkü virüs diye bir şey
yoktur!
Zararlı mikrop,
bakteri vs diye bir şey de yoktur.
Bu tamamen modern tıp
tüccarlarının aldatmacasından ibarettir. Zehirlenmeye maruz kalmış hasarlı
hücreleri de “virüs ya da zararlı bakteri” diye lanse ederek, cahiliyyenin “hastalık
bulaşması” hurafesini hortlatmışlar ve bu hurafeyi yaşatmak için ellerinden
gelen her hileye başvurmaktadırlar!
Tıpkı kuş gribi tezgâhı,
domuz gribi şaklabanlığı ve son olarak kovit düzenbazlığında yaptıkları gibi!
Eşşek çok olunca
hepsine semer yetiştiremiyor olmalılar ki, pandemi yalanlarını dinlene dinlene
ortaya atıyorlar! İnce işçilikle dokumaya devam ettikleri iklim pandemisi yalanını
bakalım ne zaman piyasaya sürecekler…
Kuduz hastalığının belirtileri,
teşhisi ve tedavisi hakkında İbn Tulun, Tıbbu’n-Nebevî kitabında (s.303) şunları
söylemiştir:
Belirtiler: Kuduz hastalığı köpekte delilik meydana getirir
ve mizacını sevdâ olarak değiştirir. Bunun alameti gözlerinin kızarması, dilini
sarkıtması, ağzından salya akması, başını yere doğru eğerek kulaklarını sarkıtması,
kuyruğunu ayakları arasına alması, derisinin kaşıntılı olup sürekli hasta gibi
olması, sarhoş gibi hareket etmesidir. Onu gören onun hırladığını ama çok az
havladığını görür. Diğer köpeklerden uzak durur, yemek yemez, suyu görünce
kaçar. İnsanı ısırdığı zaman benzer hastalıklar onda da görülür. Isırılan kişi
bir veya iki haftadan altı aya kadar sudan korkar.
Teşhis: Eğer kuduz şüphesi varsa bir parça ekmek
alınır, ona köpeğin ısırdığı yerden akan kan damlatılır, bu ekmek diğer bir
köpeğe atılır. Eğer köpek bu ekmeği yerse kuduz hastalığı yoktur. Eğer yemezse
kuduz hastalığı var demektir.
Tedavi: Isırılan yer bağlanıp üzerine hacamat kupası
kapatılır ve oradan kan çekilir. Bozuk maddelerin çıkması için yara açık halde
bırakılır. Arpa suyu ve oğlak eti kullanılır.