Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

27 Ekim 2024 Pazar

Kuduz Hastalığı ve Hastalık Bulaşması Hurafesi Hakkında

 

Şöyle sorulmuş: “Ben hastalığın bulaşması konusunda, bulaşcılığa inananı tekfir ediyorum. Sormak istediğim, örnek veriyorum; hasta ya da kuduz bir köpek bizi  ısırsa, kuduz aşısı olmamızın hükmü nedir? Kuduz aşısı olarak hastalığın bulaşması yoktur hadisine muhalefet mi etmiş oluruz yoksa kuduz farklı bir hastalık mıdır o sebepten bir mazur yok mudur?”

Cevap:

Hastalığın bulaştığına inananı tekfir etmen, hem İslâm akidesini hem de kendi haddini bilmediğini gösterir. “Hastalığın Allah’ın takdiriyle bulaştığı” şeklindeki te’vil, birçok Ehl-i Sünnet âlimlerinin de benimsediği bir yorumdur. Hatta sahabe arasında da bu şekilde yaygın bir kanaat vardı ve hastalık bulaşması zannnı reddeden hiçbir âlim sahabe, bu konuda yanlış kanaatte olanları tekfir etmemişlerdir! Bu sebeple, ümmetin en hayırlıları olduklarına şahitlik edilen selefin menhecine gözleri yumup da, yel değirmenlerine karşı harbe giden Don Kişot gibi boşboğazlıkla hareket etmek yiğitlik ve cengaverlik değil, ahmaklıktır!

Ancak “Hastalık bulaşması yoktur” mealindeki mütevatir hadisleri inkâr eden yahut bulaşıcı hastalık gerekçesiyle cemaatle namazı yasaklayan, safları birleştirmeyi reddeden, namazda maske takan, hac ve umreyi yasaklayan kimseler İslam’dan çıkaran küfürle kâfir olurlar.

Çünkü şayet bir kimse “Hastalık bulaşması yoktur” hadisini inkar etmediği halde, diğer bazı hadislerle şüpheye düşüp aralarını cem edemediği için “Allah’ın takdiriyle bulaşır” diye inanıyorsa, bu kimse hatalı bir te’vil üzerindedir. Ama hastalığın bulaştığına inanmasına rağmen namazda safları birleştirmiyor, namazda maske takıyorsa o kimse apaçık bir kâfirdir, “Allah’ın takdiriyle bulaşır” şeklinde inandığı iddiasında da yalancıdır! Çünkü şayet hastalığın bizzat etkili olmayıp, Allah’ın takdiriyle etkili olduğuna gerçekten iman etseydi, Allah’ın kesin emri olan cemaatle namazı, bu namazda safları birleştirmeyi ve maske takmadan namaz kılma riskini – kendi itikadına göre bir risk – göze almak zorundaydı! Zira cemaatle namaz emredilmiş, bu namazda safları birleştirmek emredilmiş ve namazda ağzı örtmek yasaklanmıştır. Bu emir ve yasağı devre dışı bırakacak hiçbir nas gelmemiştir! Allah’ın ve rasulünün vermiş olduğu bir emri ya da yasağı, Allah ve rasulünden başkasının sözüyle geçersiz kılmak şüphesiz apaçık bir şirktir!

Nitekim bu konuda böylesi bir şirki din edinen sözde din adamları (!) canı koruma zarureti gibi tatavalar ettiler! Dinin korunmasının, canı korumadan önce geldiği hakikatini savsakladılar! Fiilî savaş halinde, düşman saldırısı tehlikesi altında bile cemaatle namazın terk edilmeyip, korku namazı kılınmasını görmezden geldiler!

Kısacası, şayet hastalık gerçekten bulaşıcı olsaydı bile bizim cemaatle namazı yasaklamaya, safları ayırmaya, namazda maske takmaya kalkmamız yine bir şirk olurdu! Çünkü dinin sahibi bunları emrederken, bulaşıcı hastalık vb. sebeplerle bu emrin geçersiz olacağına dair bir ruhsat vermemiştir! Hastalığın Allah’ın takdiriyle bulaştığına inanıyor olsaydık bile hakiki manada fayda ve zarar verme gücünün yalnız Allah’a ait olduğuna iman ederek, yine de safları birleştirerek ve ağzı örtmeden namaz kılmak zorunda olurduk. Peki ya hastalığın bulaştığına inanmamız yasaklanmışken bunlar nasıl olabilir?

Kuduz Hastalığı Meselesi:

Muslim, Ebu Hureyre radıyallahu anh’den rivayet ediyor: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

طَهُورُ إِنَاءِ أَحَدِكُمْ إِذَا وَلَغَ فِيهِ الْكَلْبُ أَنْ يَغْسِلَهُ سَبْعَ مَرَّاتٍ أُولَاهُنَّ بِالتُّرَابِ

Birinizin kabından köpek yaladığı zaman onun temizlenmesi; ilki toprakla olmak üzere yedi defa yıkanmasıdır.”[1]

Zehebî Tıbbu’n-Nebevî kitabında şöyle demiştir: “Böyle emredilmiştir, çünkü köpeğin zehiri salyasından akar ve eğer kabı yalarsa, bir uzuvdan diğer uzva geçmesi gibi köpeğin tükürüğünden zehir geçer. Allah en iyi bilendir ama Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buna mani olmak ve ümmetine şefkatinden dolayı kabın yıkanmasını emretmiştir.”[2]

Kuduz hastası köpeğin ısırması veya salyasıyla insana intikal eden zehirin vücutta hızla yayılmasına şu hadiste işaret edilmiştir:

Muaviye radıyallahu anh’den: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

إِنَّ أَهْلَ الْكِتَابَيْنِ افْتَرَقُوا فِي دِينِهِمْ عَلَى ثِنْتَيْنِ وَسَبْعِينَ مِلَّةً وَإِنَّ هَذِهِ الْأُمَّةَ سَتَفْتَرِقُ عَلَى ثَلَاثٍ وَسَبْعِينَ مِلَّةً - يَعْنِي الْأَهْوَاءَ - كُلُّهَا فِي النَّارِ إِلَّا وَاحِدَةً وَهِيَ الْجَمَاعَةُ وَإِنَّهُ سَيَخْرُجُ فِي أُمَّتِي أَقْوَامٌ تَجَارَى بِهِمْ تِلْكَ الْأَهْوَاءُ ‌كَمَا ‌يَتَجَارَى ‌الْكَلْبُ ‌بِصَاحِبِهِ لَا يَبْقَى مِنْهُ عِرْقٌ وَلَا مَفْصِلٌ إِلَّا دَخَلَهُ

Dikkat edin! Muhakkak ki sizden önceki kitap ehli yetmiş iki millete ayrıldılar. Şüphesiz bu ümmet de yetmiş üç milllete ayrılacak, biri dışında hepsi de (yani hevâ fırkaları) ateşte olacaktır. O biri de el-Cemaattir.Muhakkak ümmetimde bazı kavimler çıkacak, kuduzun sahibinde süratle girmedik damar ve eklem bırakmadığı gibi, hevâları yayacaklardır.” [3]

Aşı konusuna gelince Louis Pasteur adındaki sahtekarın şarlatanca işleri sebebiyle, sözde modern tıp (!), kuduz hastalığının virüs sebebiyle bulaştığı şeklinde saçma sapan bir hurafeyi ortaya atmıştır!  

“Kuduz aşısı saçtıkları” iddiasıyla, düzenli aralıklarla havadan uçaklarla milyonlarca insanın zehirlenmesi, böylece modern tıbbın ticari tuzağı olan ilaçlara abone olmaları için “Chemtrails” adı verilen ilaçlamaları yapmaktadırlar. Sonra da havadan zehirledikleri insanları, sözde bulaşıcı olduğunu iddia ettikleri hastalıklara maruz kaldıklarına inandırarak, aşı, ilaç gibi desiselerini pazarlamaktadırlar.

Kuduz virütik bir hastalık değildir, hiçbir hastalık virütik değildir, çünkü virüs diye bir şey yoktur!

Zararlı mikrop, bakteri vs diye bir şey de yoktur.

Bu tamamen modern tıp tüccarlarının aldatmacasından ibarettir. Zehirlenmeye maruz kalmış hasarlı hücreleri de “virüs ya da zararlı bakteri” diye lanse ederek, cahiliyyenin “hastalık bulaşması” hurafesini hortlatmışlar ve bu hurafeyi yaşatmak için ellerinden gelen her hileye başvurmaktadırlar!

Tıpkı kuş gribi tezgâhı, domuz gribi şaklabanlığı ve son olarak kovit düzenbazlığında yaptıkları gibi!

Eşşek çok olunca hepsine semer yetiştiremiyor olmalılar ki, pandemi yalanlarını dinlene dinlene ortaya atıyorlar! İnce işçilikle dokumaya devam ettikleri iklim pandemisi yalanını bakalım ne zaman piyasaya sürecekler…

Kuduz hastalığının belirtileri, teşhisi ve tedavisi hakkında İbn Tulun, Tıbbu’n-Nebevî kitabında (s.303) şunları söylemiştir:

Belirtiler: Kuduz hastalığı köpekte delilik meydana getirir ve mizacını sevdâ olarak değiştirir. Bunun alameti gözlerinin kızarması, dilini sarkıtması, ağzından salya akması, başını yere doğru eğerek kulaklarını sarkıtması, kuyruğunu ayakları arasına alması, derisinin kaşıntılı olup sürekli hasta gibi olması, sarhoş gibi hareket etmesidir. Onu gören onun hırladığını ama çok az havladığını görür. Diğer köpeklerden uzak durur, yemek yemez, suyu görünce kaçar. İnsanı ısırdığı zaman benzer hastalıklar onda da görülür. Isırılan kişi bir veya iki haftadan altı aya kadar sudan korkar.

Teşhis: Eğer kuduz şüphesi varsa bir parça ekmek alınır, ona köpeğin ısırdığı yerden akan kan damlatılır, bu ekmek diğer bir köpeğe atılır. Eğer köpek bu ekmeği yerse kuduz hastalığı yoktur. Eğer yemezse kuduz hastalığı var demektir.

Tedavi: Isırılan yer bağlanıp üzerine hacamat kupası kapatılır ve oradan kan çekilir. Bozuk maddelerin çıkması için yara açık halde bırakılır. Arpa suyu ve oğlak eti kullanılır.  



[1] Sahih. Muslim (279) Buhârî (172)

[2] Zehebi Tıbbu’n-Nebevi (s.260)

[3] Hasen. Ahmed (4/102) Ebû Dâvûd (4597) Fesevi Ma’rife (2/331) Dârimî (2521) İbn Ebi Asım es-Sunne (1-2) Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (19/376) Taberani Musnedu’ş-Şamiyyin (1005) Hakim (1/218) el-Elbani es-Sahiha (204)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)