Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

5 Ekim 2024 Cumartesi

İnanç Hürriyeti Ebu Cehil’in Dinidir

 Suleyman b. Musa rahimehullah’tan:

لَمَّا نَزَلَتْ هَذِهِ الْآيَةُ: {لِمَنْ شَاءَ مِنْكُمْ أَنْ يَسْتَقِيمَ} قَالَ أَبُو جَهْلٍ: الْأَمْرُ إِلَيْنَا، إِنْ شِئْنَا اسْتَقَمْنَا، وَإِنْ شِئْنَا لَمْ نَسْتَقِمْ، فَأَنْزَلَ اللَّهُ: {وَمَا تَشَاءُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ}

Sizden dosdoğru yolda gitmek isteyenlere” (Tekvir 28) ayeti nazil olduğu zaman Ebu Cehil dedi ki:

“Tercih bize ait. Dilersek dosdoğru yolda gideriz, dilersek gitmeyiz” dedi. Bunun üzerine Allah: “Ama âlemlerin rabbi Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz” (Tekvir 29) ayetini indirdi.”

Bunu Taberî Tefsir’inde (24/172), Vahidî el-Vesit’te (4/432) İbn Batta el-İbane’de (1897) Suleyman b. Musa rahimehullah’a ulaşan sahih bir isnad ile rivayet etti. Suleyman b. Musa rahimehullah Şam’lı bir tabiîdir. Tabiîn’in küçüklerindendir. Bunu ondan Said b. Abdilaziz yoluyla İbnu’l-Mubarek ve Sufyan es-Sevrî rahimehumullah gibi büyük imamlar rivayet etmişlerdir.

Benzerini Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Firyabi el-Kader’de (423) Acurri eş-Şeria’da (315) Sa’lebî, Tefsirinde (10/144) rivayet etmişlerdir. Ancak bu rivayette Ebu Cehil zikredilmez, “dediler ki…” şeklinde geçer.

Burada Ebu Cehil, dileme hakkındaki ayetlerden bugünki İbâhî’lerin anladıkları şeyi yani bugün “inanç hürriyeti” dedikleri mutlak tercih özgürlüğünü anlamıştır!

Hakikatte ise burada âhiretteki azap ile bir tehdit vardır. Hatta küfrü tercih edenlere dünyada da cihad edilmesi, cizye uygulanması gibi cezalar söz konusudur.

Akıl sahibinin İslam’da zinanın cezasını inkar etmesi mümkün değildir. Hatta bu, bütün milletlerde cezalandırılır. Dünyevî hukukta dahi insanlar arzularına bırakılmazken bütün faziletlerin esası olan din konusunda nasıl serbest bırakılabilirler?

Zekat, cizye, vergiler gibi mâlî haklar konusunda dahi insanlar arzularına bırakılmazken din konusunda bu nasıl olur?

Kur’ân’da daima hevâsına (arzularına) uyanlar kınanmaktadır. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

أَفَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوَاهُ

Şimdi sen, kendi hevasını ilah edineni gördün mü?!” (Casiye 23)

Şayet insanlar kendi arzularına bırakılacak olsa elbette insanların bugün ulaşmış oldukları belaların kat kat fazlasına kavuşurlardı. Alkol ve uyuşturucu bağımlılığından niceleri öldü, zina ilişkilerinden dolayı nice çocuklar aldırıldı, katledildi! Milyonlarca kişinin kıtlıktan helak olduklarını ve göçmen kamplarında öldüklerini görmekteyiz. Açıktan ve örtülü olarak porno filimlerine, fasıkça spor faaliyetlerine, müzik ve eğlenceye, yalancı medya organlarına milyarlarca yatırım yaptıklarını görmekteyiz! Bugün “hürriyet” ile kastedilen şey hevâdan başka bir şey değildir! Bu ise hürriyet değil, köleliktir!

 Muhakkak ki din, gaye ile beraber vesileyi de verir. Sadece sevap beklentisi ile bırakmaz. Şayet Allah Azze ve Celle cihadı farz kılmasa idi putlar kırılmaz, İslam sancağı altında Araplar ve başkaları tevhide kavuşamazlardı.

Pers ve Rumların zulüm imparatorlukları sona ermezdi, kız çocukları diri diri gömülmekten kurtulmazdı, faiz kalkmazdı, kölelere ve zayıflara yapılan zulümler tükenmezdi.

Kadınlar varis olamamaya devam eder, hayız olduklarında onlarla beraber yemekten uzak durulmaya, genç kızlar istemedikleri kimselerle evlenmeye zorlanmaya, kocaları onların mehirlerini yemeye devam ederdi.

Soylarla övünme, soylara hakaret etme, ölü üzerine ağıt yakma, güçlülerin zayıfları yemesi devam ederdi.

Özetle bütün cahiliyye hasletleri kalmaya devam eder, hatta gelişme göstererek çirkinlikte seviye atlardı!

Şayet samimi âlimler kalplerdeki cihadı ihyâ etmeselerdi zenci ayaklanması sona ermez, zekâtı inkar üzerine kurulu olan riddet hareketleri sona ermez, Babek el-Hurremi’nin sapıklığı, Ubeydilerin yönetimi, Haçlıların, Tatarların ve başkalarının saldırıları bitmezdi!

Dindarlığın hakikati, sevap kazanma inancı ve senin inancından başkasının bâtıl olduğu, bir başkasını dinin için kendi nefsinden daha fazla sevip yakınlık göstermek esası üzerine kuruludur. Zira sen Allah’ı nefsinden daha fazla sevmelisin. Bu yüzden kendin için sevdiğinden daha fazlasını Allah için sevmelisin. Buğz konusu da böyledir.

Bugün “kâfirlerin de cennete gireceği, bu yüzden onları da sevmemiz gerektiği” görüşüne çağıranların bu sözleri dini temelinden yıkmak ve dinin içeriğini boşaltıp bâtıl ile doldurmak demektir! Din düşmanları bütün güçleriyle bunun için, yani ilk Cahiliyye’yi yeniden hortlatmak için çalışmaktadırlar! Nitekim insanlık Cahiliyyenin birçok hasletlerine geri dönmüştür!

Bazılarına göre din sadece güzel bir değerden ibarettir! Yönetim, otorite, kuvvet, ilk ve son söz kime ait olacak? Onlar ahlakı gözetmeye de ihtiyaç görmezler! Çünkü bu heveslerini engellemektedir! 

İnsanlar tek olarak Allah’a ibadet etmez ve birlemezlerse bu kimselerin arzularının kölesi olurlar! Hatta bu yeni Firavunların, Kaysarların hevalarına muhalif olursa, kendi hevalarına uymaları dahi mümkün olmaz!  Sanki şu ayetler bugünler için nazil olmuş gibidir:

أَفَنَجْعَلُ الْمُسْلِمِينَ كَالْمُجْرِمِينَ *مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ

Biz müslümanları o günahkârlar gibi kılar mıyız hiç? Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?” (Kalem 35-36)

أَفَمَنْ كَانَ عَلَى بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّهِ كَمَنْ زُيِّنَ لَهُ سُوءُ عَمَلِهِ وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءَهُمْ

Şimdi rabbinden apaçık bir delil üzerinde bulunan kimse, kötü ameli kendisine süslü gösterilmiş ve kendi hevalarına uyan kimseler gibi midir?” (Muhammed 14)

وَلَا يَزَالُ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي مِرْيَةٍ مِنْهُ حَتَّى تَأْتِيَهُمُ السَّاعَةُ بَغْتَةً أَوْ يَأْتِيَهُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَقِيمٍ

İnkâr edenler, kendilerine o saat ansızın gelinceye yahut da kısır bir günün azabı gelinceye kadar onun hakkında hep şüphe içindedirler.” (Hacc 55)

Ebu Cehil’in özgürlük anlayışını bugün din edinenler dünyanın her tarafında insanlığı nasıl felâketlere sürüklediklerini görüyorlar ve pislik yuvarlayan bokböcekleri gibi, haz duydukları pisliklerden alıkonulmamak için, pisliği giderecek her unsura karşı mücadele içinde bocalayıp duruyorlar!

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)