Suleyman b. Musa rahimehullah’tan:
لَمَّا نَزَلَتْ هَذِهِ الْآيَةُ: {لِمَنْ شَاءَ
مِنْكُمْ أَنْ يَسْتَقِيمَ} قَالَ أَبُو جَهْلٍ:
الْأَمْرُ إِلَيْنَا، إِنْ شِئْنَا اسْتَقَمْنَا، وَإِنْ شِئْنَا لَمْ نَسْتَقِمْ،
فَأَنْزَلَ اللَّهُ: {وَمَا تَشَاءُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ}
“Sizden dosdoğru
yolda gitmek isteyenlere” (Tekvir 28) ayeti nazil olduğu zaman Ebu
Cehil dedi ki:
“Tercih bize ait. Dilersek dosdoğru yolda gideriz, dilersek gitmeyiz”
dedi. Bunun üzerine Allah: “Ama âlemlerin rabbi Allah dilemedikçe siz
dileyemezsiniz” (Tekvir 29) ayetini indirdi.”
Bunu Taberî Tefsir’inde (24/172), Vahidî el-Vesit’te (4/432) İbn Batta
el-İbane’de (1897) Suleyman b. Musa rahimehullah’a ulaşan sahih bir isnad ile
rivayet etti. Suleyman b. Musa rahimehullah Şam’lı bir tabiîdir. Tabiîn’in
küçüklerindendir. Bunu ondan Said b. Abdilaziz yoluyla İbnu’l-Mubarek ve Sufyan
es-Sevrî rahimehumullah gibi büyük imamlar rivayet etmişlerdir.
Benzerini Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Firyabi el-Kader’de (423)
Acurri eş-Şeria’da (315) Sa’lebî, Tefsirinde (10/144) rivayet etmişlerdir. Ancak
bu rivayette Ebu Cehil zikredilmez, “dediler ki…” şeklinde geçer.
Burada Ebu Cehil, dileme hakkındaki ayetlerden bugünki İbâhî’lerin
anladıkları şeyi yani bugün “inanç hürriyeti” dedikleri mutlak tercih
özgürlüğünü anlamıştır!
Hakikatte ise burada âhiretteki azap ile bir tehdit vardır. Hatta küfrü
tercih edenlere dünyada da cihad edilmesi, cizye uygulanması gibi cezalar söz
konusudur.
Akıl sahibinin İslam’da zinanın cezasını inkar etmesi mümkün değildir.
Hatta bu, bütün milletlerde cezalandırılır. Dünyevî hukukta dahi insanlar
arzularına bırakılmazken bütün faziletlerin esası olan din konusunda nasıl
serbest bırakılabilirler?
Zekat, cizye, vergiler gibi mâlî haklar konusunda dahi insanlar
arzularına bırakılmazken din konusunda bu nasıl olur?
Kur’ân’da daima hevâsına (arzularına) uyanlar kınanmaktadır. Allah Teâlâ
şöyle buyurmuştur:
أَفَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوَاهُ
“Şimdi sen, kendi hevasını ilah
edineni gördün mü?!” (Casiye 23)
Şayet insanlar kendi arzularına bırakılacak olsa
elbette insanların bugün ulaşmış oldukları belaların kat kat fazlasına kavuşurlardı. Alkol
ve uyuşturucu bağımlılığından niceleri öldü, zina ilişkilerinden dolayı nice
çocuklar aldırıldı, katledildi! Milyonlarca kişinin kıtlıktan helak olduklarını ve göçmen kamplarında
öldüklerini görmekteyiz. Açıktan ve örtülü olarak porno filimlerine, fasıkça
spor faaliyetlerine, müzik ve eğlenceye, yalancı medya organlarına milyarlarca
yatırım yaptıklarını görmekteyiz! Bugün “hürriyet” ile kastedilen şey hevâdan
başka bir şey değildir! Bu ise hürriyet değil, köleliktir!
Muhakkak ki
din, gaye ile beraber vesileyi de verir. Sadece sevap beklentisi ile bırakmaz.
Şayet Allah Azze ve Celle cihadı farz kılmasa idi putlar kırılmaz, İslam
sancağı altında Araplar ve başkaları tevhide kavuşamazlardı.
Pers ve Rumların zulüm imparatorlukları sona
ermezdi, kız çocukları diri diri gömülmekten kurtulmazdı, faiz kalkmazdı, kölelere
ve zayıflara yapılan zulümler tükenmezdi.
Kadınlar varis olamamaya devam eder, hayız
olduklarında onlarla beraber yemekten uzak durulmaya, genç kızlar istemedikleri
kimselerle evlenmeye zorlanmaya, kocaları onların mehirlerini yemeye devam
ederdi.
Soylarla övünme, soylara hakaret etme, ölü üzerine
ağıt yakma, güçlülerin zayıfları yemesi devam ederdi.
Özetle bütün cahiliyye hasletleri kalmaya devam
eder, hatta gelişme göstererek çirkinlikte seviye atlardı!
Şayet samimi âlimler kalplerdeki cihadı ihyâ
etmeselerdi zenci ayaklanması sona ermez, zekâtı inkar üzerine kurulu olan
riddet hareketleri sona ermez, Babek el-Hurremi’nin sapıklığı, Ubeydilerin
yönetimi, Haçlıların, Tatarların ve başkalarının saldırıları bitmezdi!
Dindarlığın hakikati, sevap kazanma inancı ve senin inancından
başkasının bâtıl olduğu, bir başkasını dinin için kendi nefsinden daha fazla
sevip yakınlık göstermek esası üzerine kuruludur. Zira sen Allah’ı nefsinden daha
fazla sevmelisin. Bu yüzden kendin için sevdiğinden daha fazlasını Allah için
sevmelisin. Buğz konusu da böyledir.
Bugün “kâfirlerin de cennete gireceği, bu yüzden onları da sevmemiz
gerektiği” görüşüne çağıranların bu sözleri dini temelinden yıkmak ve dinin
içeriğini boşaltıp bâtıl ile doldurmak demektir! Din düşmanları bütün
güçleriyle bunun için, yani ilk Cahiliyye’yi yeniden hortlatmak için çalışmaktadırlar!
Nitekim insanlık Cahiliyyenin birçok hasletlerine geri dönmüştür!
Bazılarına göre din sadece güzel bir değerden ibarettir! Yönetim, otorite, kuvvet, ilk ve son söz kime ait olacak? Onlar ahlakı gözetmeye de ihtiyaç görmezler! Çünkü bu heveslerini engellemektedir!
İnsanlar tek olarak
Allah’a ibadet etmez ve birlemezlerse bu kimselerin arzularının kölesi olurlar!
Hatta bu yeni Firavunların, Kaysarların hevalarına muhalif olursa, kendi
hevalarına uymaları dahi mümkün olmaz! Sanki
şu ayetler bugünler için nazil olmuş gibidir:
أَفَنَجْعَلُ
الْمُسْلِمِينَ كَالْمُجْرِمِينَ *مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ
“Biz müslümanları o günahkârlar gibi kılar mıyız hiç? Size
ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?” (Kalem 35-36)
أَفَمَنْ كَانَ عَلَى
بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّهِ كَمَنْ زُيِّنَ لَهُ سُوءُ عَمَلِهِ وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءَهُمْ
“Şimdi rabbinden apaçık bir delil üzerinde bulunan kimse, kötü ameli
kendisine süslü gösterilmiş ve kendi hevalarına uyan kimseler gibi midir?”
(Muhammed 14)
وَلَا يَزَالُ
الَّذِينَ كَفَرُوا فِي مِرْيَةٍ مِنْهُ حَتَّى تَأْتِيَهُمُ السَّاعَةُ بَغْتَةً
أَوْ يَأْتِيَهُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَقِيمٍ
“İnkâr edenler, kendilerine o saat ansızın
gelinceye yahut da kısır bir günün azabı gelinceye kadar onun hakkında hep
şüphe içindedirler.” (Hacc 55)
Ebu Cehil’in özgürlük anlayışını bugün din edinenler
dünyanın her tarafında insanlığı nasıl felâketlere sürüklediklerini görüyorlar
ve pislik yuvarlayan bokböcekleri gibi, haz duydukları pisliklerden
alıkonulmamak için, pisliği giderecek her unsura karşı mücadele içinde
bocalayıp duruyorlar!