Plandemi zamanında paganistler kendilerine itaat edilme oranını tespit için, bulaşıcı hastalık bahanesiyle maske takma ayinine katılmayı şart koşmuşlardı ve biz de o zaman bu süreçte maske takmanın şirk olduğunu delillerle açıklamıştık. Buna binaen konuyla ilgili çeşitli sorular zihinlere takılmakta ve bu soruların bir kısmı bize de yöneltilmektedir. Bu soruların en önemlileri şu şekilde özetlenebilir:
“Maske takmanın kendisi mi şirktir? Yoksa sadece namazda
maske takmak mı şirktir? Hiçbir durumda maske takmak caiz olmaz mı?”
Cevap: Maske takmanın kendisi bir şirk değildir. Bu konuda toz,
zehirli gaz salınımı, kirli hava gibi somut, duyularla hissedilebilen
zararlardan korunmak amacıyla, Allah’ın vesile kıldığı bir sebebe tutunmak
kastıyla maske takarak korunmakta bir sakınca yoktur.
Ama sahtekâr “modern tıp(!)” hurafecilerinin “Havada hissedilemeyen virüsler ve mikroplar var, bunlar hastalık meydana getirir, bu yüzden maske takmak gerekir” şeklindeki saçma sapan iddialarına aldanarak maske takmak elbette apaçık bir şirktir. Bu, hadislerde reddedilen “tatayyur/uğursuz sayma” ve “hastalığın bulaştığına inanma” gibi câhiliyye şirklerine itikad etmenin ve Allah’ın meşru kılmadığı şeylerle sebeplerin kendisine bağlanmanın fiilî bir göstergesidir. Yine gayb bilgisi hakkında Allah'tan başkasını bu bilgiye ortak koşmaktır.
Bu itikatlar küçük şirktir. Lakin Paganizm dinine ittiba
göstergesi olarak fiilen ortaya konması ise dinden çıkaran büyük şirk olur.
Zira malum olduğu üzere İslam tamamen şekil dinidir! İmanın kimde olduğunu ise
elbette Allah bilir. Lakin dünyada şeklen İslam’ın şekline girmeyen veya şeklen
küfrü izhar eden kimsenin imanı geçerli sayılmaz. Bunun anlaşılması için yakın
bir örnek zikredeyim.
Mesela bir kimsenin kalbinde Hristiyanlıkla ilgili hiçbir
itikad bulunmamasına rağmen, farkında olmadan ve önemsemeden kıyafetinde haç
sembolü bulunsa bu kimsenin küfründen bahsedilmez, belki dinî şiarlar konusunda
gevşek davranmasından dolayı günahkâr olması söz konusudur. Koruyacağına itikad
etmeksizin süs amaçlı nazar boncuğu takanlarda da aynı durum söz konusudur.
Şeklen müşriklere ve kâfirlere benzeme olduğu için bu kimseler günaha ya da
küçük şirke girerler.
Hristiyan inancına sahip olduğu halde şeklen müslümanların
şekline giren, kendisini müslüman olarak tanıtan, haç, zünnar gibi Hristiyanlık
şiarlarından hiçbir şey izhar etmeyen kimse, dünyada şeklen müslüman
görünümünde olduğu için onun müslüman olduğuna hükmedilir. Lakin yaptığı bu münafıklığından
dolayı ahirette alenî kâfirden bile daha şiddetli azap görür.
Bunlar herkesin bildiği şeylerdir, lakin İslam şekilden ibarettir dediğimizde nedense, yaşadığı gibi inanmaya başlamış insanlar veryansın ediyorlar! Bu, iman ile İslam'ın arasını ayırmayan habis Mürcie akidesinden kaynaklı bir itirazdır!
Bir kimse zahirinde şeklen İslam kılığına bürünmedikçe onu müslüman kabul etmenin hiçbir delili yoktur! Ehl-i Sünnet akidesine göre zahiren İslam yerine getirilmedikçe kalpteki imanın dünyada bir geçerliliği yoktur! Kalbinde iman olmayan bir kimsenin zahirde İslam'ı yerine getirmesiyle de dünyada onun Müslüman olduğuna hükmedilir! Kalplerdeki imanın bilgisi ve karşılığı ise Allah'a aittir.
Cihadda esir alınan kâfirlerin İslam'a girmesi halinde kasık bölgelerindeki kılları gidermelerinin dahi zorunlu koşulduğunu bilen bir kimse bunu anlar!
Hatta İslam, bu şekle bürünmeyi
yeterli saymaz, namaz kılmayı, oruç tutmayı, zekât vermeyi, hac yapmayı bir
kimsenin müslüman olduğuna hükmetmek için asgarî şartlar olarak sayar! Bunların
hepsi şeklen İslama girme zorunluluğunu göstermektedir.
Yine İslâm, kendisinden başkasına benzemekten de yasaklamış,
mütevatir olan, herkes tarafından bilinen diğer bir hadiste “Kim kendisini bir
kavme benzetirse onlardandır” buyrulmuştur. Böylece İslam’ın şeklinden başka
bir şekle girmek de yasaklanmıştır. Pantolon giymek, baş açık gezmek, kravat
takmak, sakalı kesmek veya kısalmak, bıyıkları uzatmak, sünnet olmamak,
tırnakları uzatmak, dövme yaptırmak gibi İslam’a ait olmayan ve fıtrata aykırı
olan şekiller, müslümanların kesinlikle uzak durması gereken şekillerdir.
Özellikle Pagan dininin bütün dünya devletleri üzerine
baskıyla, tehditlerle ve vaatlerle otorite kurmasından ve İblis’in isteklerini
bütün hükümetlere yaptırtmaya başlamasından sonra maske takma konusunda itaat
etmek, en azından cemaatle namazların yasaklanması gibi küfürleri de onaylıyor
olmanın bir göstergesi olmuş ve bu açıdan da küfrün zahire çıkan bir sembolü
olmuştur!
Yani o süreçte maske takan bir kimsenin zahirdeki hal dili: “Ben hastalığın bulaştığına inanan, bu sebeple cemaatle namazların yasaklanmasına, safların arasına mesafe konmasına onay veren biriyim” demekteydi. Bizler kalplerde olanı bilemeyiz, lakin zahire çıkan bu gibi küfürleri çok iyi biliriz!
Tıpkı göstere göstere haç takan bir kimsenin Hristiyan bir kâfir olduğunu çok iyi bildiğimiz gibi! Yine atatürkün, tayyibin, bir şeyhin, bir şarkıcının, bir futbolcunun ya da ta'zim edilen başka bir putun resmini, siyasi parti rozetini veya küfür kanunlarıyla hükmeden devletlerin bayrağını ta'zimle asanların müşrik olduklarını çok iyi bildiğimiz gibi!
Bu mesele anlaşıldıysa, namazda maske takma meselesine
gelelim. Bu konuda hadiste ağzı örtme yasağı gelmiş, selef namazda ağzını
örtenlere şiddetle karşı çıkmışlar, ulema namazda ağzı örtmenin Mecusilerin
ibadetleri esnasında ağızlarını örtmelerine benzemek olduğu illetiyle
yasaklandığına dikkat çekmişlerdir.
Konuyla ilgili naslar ve nakiller Virüs Yalan, Salgın Bahane
adlı kitabımda zikredilmiştir.
Allah en iyi bilendir.