Ebu’z-Zubeyr Muhammed b. Muslim b. Tedrus el-Mekkî; Cabir b. Abdillah b. Amr b. Haram el-Ensarî radıyallahu anhuma’dan rivayette bulunmuştur.
“Eğer Ebu’z-Zubeyr’den
rivayet eden kişi Leys b. Sa’d’dan başkası ise ve tahdis sigasını tasrih
etmemişse (an’aneli rivayet etmişse) bu rivayeti tedlis sebebiyle eleştirilir”
diyen kimsenin sözü reddedilir. Hadis ehli Ebu’z-Zubeyr’in Cabir radıyallahu
anh’den yaptığı rivayeti en sahih isnadlardan sayma konusunda ittifak
etmişlerdir.
1- Burada Ebu’z-Zubeyr’i
tedlis ile niteyelenin tedlis sözüyle kastı nedir? Bu, ravinin haberinin
reddedilmesini gerektiren kınanmış tedlis midir? Çünkü tedlis kelimesi birçok şey
hakkında kullanılmıştır. Bazen aradan ravinin iskat edilmesi sebebiyle, irsal
hakkında da tedlis tabiri kullanılmıştır.
Ebu’z-Zubeyr Hicaz
halkındandır. Onlar tedlisi bilmezler.
Şu’be b. el-Haccac
tedlise karşı katı tutumuna rağmen Ebu’z-Zubeyr’den rivayette bulunmuş ve onun
hakkında tedlis zikretmemiştir.
Muslim, Ebu’z-Zubeyr’in
an’aneli rivayetlerini Sahih’inde rivayet etmiştir.
Darekutni Sahihayn
üzerine yaptığı istidrakta Ebu’z-Zubeyr’in hadislerini almış ve hiçbir
hadisinde tedlise işaret etmemiştir.
Buhârî, Ebu Hatim,
el-Ukaylî, İbn Adiy ve İbn Hibban Ebu’z-Zubeyr’in hal tercemesini zikretmişler
ama onu tedlis ile nitelememişlerdir.
2- Tedlisin birçok
türleri vardır. İsnad tedlisi, şuyuh tedlisi, atıf tedlisi, sükut tedlisi gibi
beş veya altı çeşidi vardır. Ebu’z-Zubeyr’in suçlandığı tedlis hangisidir?
3- Ebu’z-Zubeyr çok
tedlis yapanlardan mıdır? Tedlis yaptığı söylenen herkes çok tedlis yapanlardan
değildir. Ebu’z-Zubeyr’i hafızlardan hiçkimse tedlis ile nitelememiştir. Ancak Nesâî
rahimehullah onun tedlis yaptığını zikretmştir.[1]
Ebu Hatim’in de bu şekilde anlaşılabilecek bir sözü vardır. Başka kimse Ebu’z-Zubeyr’i
tedlis ile nitelememiştir.
Nesâî, Ebu’z-Zubeyr’in
altmıştan fazla hadisini tahric etmiş, bunlardan hiçbirini illetli bulmamıştır.
Bununla beraber Ebu’z-Zubeyr’i tedlis ile nitelemiştir. Bunun anlamı onun an’aneli
rivayetleri reddetmek demek değildir, an’aneli rivayetin reddedilmesi yalnızca
metinde nekaret olması haliyle alakalıdır. Nesâî, hadis terimlerinin
muhaddisler katında karar kılmasından önce, mürsel rivayette bulunanları tedlis
ile nitelemiştir. Hâlbuki tedlis bir kusurdur, ama mürsel rivayet etmek kusur
değildir.
Hakim Marifetu’l-Ulum’da
açıkça Ebu’z-Zubeyr’in müdellis olmadığını söylemiştir.
Ebu’z-Zubeyr’in
hadislerini araştırdığımızda bazen Cabir radıyallahu anh’den rivayetinde arada
başka bir şahsı zikretmiştir. Şayet çok tedlis yapan biri olsaydı elbette bu
vasıtayı iskat ederdi. Yine onun rivayetinde bazen bu vasıtayı zikretmediğini
görürüz. Müdellislerin çoğunun hadislerini araştırdığımızda kendisiyle
rivayette bulunduğu şahıs arasındaki vasıtayı zikretmediğini görürüz. Burada
tedlis yapmış olma ihtimali olur. Ama Ebu’z-Zubeyr’in hadislerini Sahih’lerde,
Sünen’lerde, Müsned’lerde ve Musannef’lerde araştırdığımızda sadece düzgün
rivayetlerini buluyoruz. Onun ancak çok az tedlis yaptığı söylenebilir ki, az
tedlis yapanların an’aneli rivayetleri aksini gösteren bir delil bulunmadığı
sürece işitmeye ve ittisale hamledilir.
4- Ebu’z-Zubeyr’in
tedlis yaptığı varsayılırsa, Ebu’z-Zubeyr ile Cabir b. Abdillah radıyallahu anhuma
arasındaki vasıta; meşhur Cabir Sahifesi’dir. Bunu el-Hasen el-Basrî, Katade, eş-Şabî
gibi tabiinin büyüklerinden ilim ehli de rivayet etmişlerdir.
Yine Ebu Hatim er-Razi
rahimehullah ve başkaları, Ebu’z-Zubeyr’in Suleyman b. Kays el-Yeşkurî
vasıtasıyla Cabir radıyallahu anh’den rivayette bulunduğunu belirtmişlerdir.[2]
Suleyman b. Kays el-Yeşkurî de sikadır. Böylece tedlis ile söz konusu olabilecek
zaaf ihtimali kökünden yok olmuştur. Çünkü inkıta makbul ve merdud olmak üzere
iki kısımdır. Merdud olan inkita, arada ismi düşürülen ravinin bilinmemesi veya
zayıf bir ravi olması halinde söz konusudur. Ama ismi düşürülen ravinin sika
olduğunu bilinirse bu inkıta sıhhate zarar vermez.
Mesela Humeyd et-Tavil’in
Enes radıyallahu anh’den rivayetleri mutlak olarak kabul edilir. Çünkü ikisi
arasındaki vasıta bilinmektedir. Her ne kadar Humeyd tedlis ile nitelense de,
ikisi arasında ismi düşürülen ravinin Sabit el-Bunanî olduğu bilinmektedir.
Hafızlar bu şekilde tayin etmişlerdir. Sabit el-Bunani ise çok sağlam bir
ravidir. Dolayısıyla tedlis ile nitelenen Humeyd et-Tavil’in, Enes radıyallahu
anh’den an’aneli rivayet etmiş olması sıhhate bir zarar vermez.[3]
Yine Ebu Ubeyde b.
Abdillah b. Mes’ud’un babası İbn Mes’ud radıyallahu anh’den rivayetinde, Ebu
Ubeyde, babası İbn Mes’ud radıyallahu anh’den bir şey işitmemiştir. Bununla
beraber onun babasından rivayeti makbuldür. Çünkü hafızlar onun babasından rivayetlerini
araştırmışlar ve bu rivayetlerin düzgün olduğunu tespit etmişler, arada ismi
zikredilmeyen vasıtanın sika olduğunu anlamışlardır. Bu yüzden asrında hadis
ehlinin imamı olan Ali b. el-Medinî ve başkaları Ebu Ubeyde’nin, babası İbn Mes’ud
radıyallahu anh’den yaptığı rivayetleri müsned ve muttasıl kabul etmişlerdir.[4]
Yine asrındaki hadis
ehlinin imamı Darekutni Sunen’inde bu tür rivayeti sahihlemiştir.[5]
Hafız İbn Hacer, en-Nuket’te Nesâî’nin de bu rivayeti sahihlediğini
nakletmiştir.[6]
Burası anlaşıldıysa,
Ebu’z-Zubeyr’in tedlis yaptığı iddiası kabul edilecek olsa bile, onun Cabir radıyallahu
anh’den yaptığı rivayette aradaki vasıtanın sika bir ravi olan Suleyman b. Kays
el-Yeşkurî olduğu bilindiği için Ebu’z-Zubeyr’in an’aneli rivayeti sıhhate bir
zarar vermez!
5- İmam Muslim b.
el-Haccac gibi büyük hafızlar Ebu’z-Zubeyr’in Cabir radıyallahu anh’den an’aneli
rivayeti kabul etmişlerdir. Tirmizî “Hasen, sahih” demiştir.
Nesâî, Sunen’inin
birçok yerinde bu şekildeki rivayetleri almış, illetlendirmemiştir. Üstelik İbn
Adiy gibi bazı hafızlar Nesâî’nin kitabını Sahihu’n-Nesâî diye adlandırmışlardır.[7]
Nitekim Sunenu’n-Nesâî araştırıldığı zaman hadislerinin genelinin sahih
hadisler olduğu görülür. İlletli bir hadis bulunduğunda ise Nesâî bu illeti
açıklamıştır. Nesâî’nin şartlarının Buhârî’nin şartlarından da şiddetli olduğu
söylenmiştir.[8]
Ancak bu söz abartılıdır.
Yine önemli imamlar
olan İbn Hibban, İbn Huzeyme Ebu’z-Zubeyr’in Cabir radıyallahu anh’den an’aneli
rivayetlerini sahihlemişler, Ebu’l-Hasen ed-Darekutni, İmam Muslim’e yaptığı
tenkidlerde Ebu’z-Zubeyr’in an’ane’li rivayetini sahihlemesinden dolayı
eleştiri yapmamıştır. Yine Ebû Dâvûd ve İbnu’l-Carud da bu meyanda
zikredilebilir.
Bu, Ebu’z-Zubeyr’in
Cabir radıyallahu anh’den an’aneli rivayetleri kabul etmesi konusunda
hafızların ittifakı gibidir.
6- Ebu’z-Zubeyr’in
Cabir radıyallahu anh’den an’aneli rivayetlerinde münker bir hadis
bulunmamaktadır. Bir iki hadis hakkında nekaret türünden eleştiri bulunsa da da
bu rivayetler kabul görmüş ve sahih olarak değerlendirilmiştir.
İbn Ömer radıyallahu
anhuma’nın hanımını hayızlı iken boşaması ve bunun bir talak sayılmaması hakkındaki
hadisi Ebu’z-Zubeyr rivayet etmiştir. Buhârî ve başkaları da bunu Enes b. Sirin’den,
bunun bir talak sayıldığı şeklinde rivayet etmişlerdir. İlim ehlinin çoğunluğu
da bu görüşü tercih etmişlerdir. Ebû Dâvûd, İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan
rivayette bu konuda Ebu’z-Zubeyr’in tek kaldığını zikretmiş, İbn Abdilber de
böyle söylemiştir. Ebu’z-Zubeyr’in rivayetinde bunun talak olarak sayılmadığı
geçer. Bu rivayete de İbn Teymiyye, İbn Kayyım gibi ilim ehlinin büyüklerinden
tabi olanlar vardır.
Ebu’z-Zubeyr’in Cabir radıyallahu
anh’den an’aneli rivayetlerinin geneli düzgündür.
[1]
Bkz: Zehebi Siyeru A’lami’n-Nubela (7/74)
[2]
Bkz.: İbn Ebî Hâtim el-Cerh ve’t-Ta’dil (4/136)
[3]
Bkz.: İbn Adiy el-Kamil (3/67) Hafız İbn Hacer Tarifu Ehli’t-Takdis (üçüncü
mertebe)
[4]
Hafız İbn Receb Şerhu İleli’t-Tirmizî (1/298)
[5]
Sunenu’d-Darekutni (1/145 no: 44-46)
[6]
En-Nuket Ala Kitabi İbni’s-Salah (1/398)
[7]
İbn Adiy el-Kamil (2/381) Zehebi Tezkiratu’l-Huffaz (1/128)
[8]
İbn Tahir el-Makdisi Şurutu’l-Eimme (s.104)