Tütün sonraki zamanlarda ortaya çıkmış bir bitkidir. İbnu’l-Menkur’un
el-Fevakihu’l-Adide adlı eserinde (2/80) naklettiğine göre Ebu’l-Hasen el-Mısrî
el-Hanefî şöyle demiştir:
“Tütün binli yılların başında ortaya çıkmıştır. İlk
olarak Yahudi, Hristiyan ve Mecusilerin topraklarında yetiştirilmiştir. Hekim
olduğunu iddia eden bir Yahudi onu Magrib diyarına getirmiş ve insanları buna
çağırmıştır. Rum diyarına tütünü ilk getiren ise Etiklen adında bir
Hristiyandır. Sudan diyarına onu ilk getirenler Mecusilerdir. Sonra Mısır,
Hicaz ve diğer ülkelere yayılmıştır.”
Tütün hakkında Kitap ve sünnette açık bir nas gelmemiştir.
Alevî b. Ahmed es-Sekkaf, “Kam’u’ş-Şehveti An Tenavuli’t-Tenbaki ve’l-Kefeteti
ve’l-Kâti ve’l-Kahve adlı kitabının başında şöyle demiştir: “Allah beni de,
seni de nuruyla desteklesin, şunu iyi bil ki, özellikle tütün kullanmanın
helalliği veya haramlığına dair ne Allah’ın kitabında, ne de rasulü sallallahu
aleyhi ve sellem’in sünnetinde sarih bir nas gelmiştir.” Bu yüzden tütünün hükmü
hakkında ihtilaf edilmiş, onun hakkında çok söz söylenmiştir.
Delilu’t-Tâlib adlı meşhur eserin sahibi Allame Mer’î
el-Kermî rahimehullah, “Tahkiku’l-Burhan Fi Şe’ni’d-Duhan” adlı risalesinde şöyle demiştir: “Bu meseleye âlim cahil herkes dalmış,
onun hakkında risaleler yazılmıştır.”
İhtilafların sonucu üç görüş üzerinde ortaya çıkmıştır:
Birincisi: Mubah ve caiz olduğu görüşü. Bir topluluk
bu görüştedir. Bunlardan bazıları:
Abdulgani en-Nablusi; es-Sulhu Beyne’l-İhvan Fi Hukmi
İbaheti’d-Duhan kitabında,
Nuruddin el-Echurî; Gayetu’l-Beyan LiHilli Şurbu Ma La
Yugayyib el-Akli Min ed-Duhan kitabında
Selame er-Razi eş-Şazeli; el-İ’lan Biademi Tahrimi’d-Duhan
kitabında
Oğlu, Mahmud b. Selame; Te’yidu’l-İ’lan Biademi Tahrimi’d-Duhan
kitabında
Ebu’l-Hasenat el-Leknevî; Tervihu’l-Cinan Biteşrihi Hukmi
Şaribi’d-Duhan kitabında
Ebu’l-Vefa el-Aradî; Hukmu İsti’mali’d-Duhan kitabında
Subulu’s-Selam sahibi El-Emir Muhammed b. İsmail es-San’anî;
Risaletun Fi Reddi Ala Men Harrame’d-Duhan kitabında
Abdusselam en-Nablusi; es-Sarimu’l-Madî Fi Rakabeti Fulan
el-Kadî kitabında
Ve daha birçokları…
Eş-Şevkanî rahimehullah bu görüşü desteklemiş ve er-Resailu’s-Selefiyye
içinde basılan “İrşadu’s-Sail İla Delaili’l-Mesail” kitabında (s.50-51) delillerini
zikretmiştir. Orada şöyle der:
“Kur’ân-ı Kerim ve tertemiz sünnetin şahitlik ettiği asıl
şudur ki; sarhoş ediciler ve öldürücü zehir gibi veya toprakta olduğu gibi
hemen yahut daha sonra zarar verecek şey gibi, özel bir delilin istisna
ettikleri dışında yeryüzündeki her şey helaldir. Delil olmadan bunlardan bir
şey haram sayılamaz. Hakkında özel bir delil bulunmayan şey, helaldir. Bu
beraati asliye ile ıstıshab ve Allah Teâlâ’nın: “Yeryüzündeki herşeyi sizin
için yarattı” (Bakara 29) kavli gibi umumi delillere tutunmanın gereğidir.
Yine Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
“De ki: "Bana vahyolunanlar arasında, yiyen bir
kimseye, ölü eti yahut akıtılmış kan yahut zaten bir pislik olan domuz eti,
yahutta Allah'tan başkası adına kesilmiş fisk (hayvan eti) dışında yediği bir
şeyin haram kıldığını göremiyorum.” (En’am 145)” Sonra Şevkani rahimehullah
şöyle der:
“Bu anlaşıldıysa, bazılarının “tenbak”, bazılarının “tütün”
dediği bu bitkinin haramlığına delalet eden bir delil gelmediğini
öğrenmişsindir. Bu bitki sarhoş ediciler türünden değildir, zehirlerdende de
değildir. Yine hemen yahut daha sonra zarar veren bir şey de değildir. Kim
bunun haram olduğunu iddia ederse ona delil getirmek düşer. Mücerred
dedikodular bir şey ifade etmez. Nitekim ilim ehlinden bazıları bunun
haramlığına delil getirmek için şu ayeti zikrederler: “Onlara tayyibatı
helal kılar, habaisi ise onlara haram kılar.” (A’raf 157) Sonra da usulde
tedvin edilen illet yoluyla, tütünü habis şeyler arasına katar. Fakat burada
apaçık bir yanlış yapmış olur. Zira tütünün habislerden olması tartışma
konusudur. Bu ayeti buna delil getirmek, arzuladığı manaya göre yorumlamaktır.
Tütünü habis görmek için, tütünü kullanan veya kullanmayanların düşüncesine
başvurmak batıldır. Zira onu kullananlardan bazısına göre tütün habis şeylerden
değil, tayyibattandır.”
Şevkani sonra şöyle der: “Nefsine karşı insaflı olan kişi,
dinin meşru kıldığı birçok hayvanlar ve daha başka şeyler yahut beraati asliye
ve delillerin umumu ile helal olan birçok şey bulur ki, insan bunlardan
bazısını habis görür, bazısı da onu tayyib görür. Şayet mücerred olarak bazı
şeyleri habis/pis görmek haram kılmayı gerektirseydi; çalışmak, deve eti, sığır
eti, tavuk eti ve benzerleri de haramlardan olurdu. Çünkü insanlar arasında
bunları habis gören ve tiksinenler vardır. Lazım batıl olunca melzum da aynı
şekilde batıldır. Böylece anlaşılmaktadır ki, bazı insanlar pis görüyor ve
tiksiniyor diye tütünü haram saymak yanlıştır veya bu bir mugalatadır.”
İkincisi: Haramlık söz konusu olmaksızın mekruh olduğu
görüşü. Bir topluluk da bu görüştedir. Bkz.: Haşiyetu İbn Abidin (5/296)
Haşiyetu’t-Tahtavi Ala Meraki’l-Felah (s.364) Bu aynı zamanda dört mezhebin kabul ettiği
kaidelerin gereğidir. Allame Mer’î el-Kermî rahimehullah Tahkiku’l-Burhan
(s.104-106) şöyle der: “Bil ki doğruya en yakın olanı, mezheplerin – özellikle de
dört mezhebin - benimsediği kaidelerin gerektirdiği hüküm şöyle denilmesidir: Duhan
(sigara) içmek, barındırdığı kötülükler ve benzerleri sebebiyle tenzihen mekruh
olmaya yakındır.”
Mer’î el-Kermî rahimehullah bu görüşü desteklemiş ve Tahkiku’l-Burhan’da
(s.106 vd.) şu sözleriyle bunu delillendirmiştir: “Bu iki açıdandır; birincisi
hoş olmayan kokusu sebebiyle soğan ve sarımsağa kıyasladır. Bu, akıl sahibinin
abes ve faydasız bir şeyden korunması içindir. Ebu Eyyub radiyallahu anh, Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’e bir yiyecek göndermiş, Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem ondan yememiştir. Bu kendisine sorulunca Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem:
“İçinde sarımsak vardı” buyurmuştur. Ona:
“Ey Allah’ın rasulü! O haram mı?” diye sorulunca da:
“Hayır! Lakin ben kokusundan dolayı ondan hoşlanmadım”
buyurmuştur. Tirmizi dedi ki: “Bu hadis hasen, sahihtir.” Nitekim İmamlar,
el-Mugni’de geçtiği gibi, mescide girme isteği olsun veya olmasın; soğan,
sarımsak, pırasa, turp ve kötü kokulu herşeyin mekruh olduğunu belirtmişlerdir.
Çünkü Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Muhakkak ki melekler, insanın eziyet duyduğu şeylerden
eziyet duyarlar.” Bunu İbn Mâce rivayet etmiştir. Yine Tirmizî sahih
kaydıyla Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet
etmiştir:
“Şu iki bitkiden yiyen namazgahımıza yaklaşmasın” bir
rivayette: “Mescidimize yaklaşmasın.”
Dediler ki: Yasaklamadaki illet kokusuyla insanlara eza vermemek
içindir. Hatta İmam Ahmed b. Hanbel’den bu bitkilerden yiyerek mescide gelmeyi
günah gördüğü rivayet edilmiştir. Çünkü yasağın zahiri haramlık ifade eder ve
müslümanlara eziyet haramdır. Bunda da onlara eza vermek vardır. Doğrusu bu
illetin haramlık değil, mekruhluk ifade etmesidir. Bu illet sigarada da vardır.
Hatta kokusu daha fahiştir.
İkincisi: Sigara içmede ateş ehline benzeme söz konusudur.
İbn Abbas, İbn Ömer ve Zeyd radiyallahu anhum Allah Teâlâ’nın: “Göğün,
insanları saran apaçık bir duman getireceği günü bekle. Bu acı bir azâbtır”
(Duhan 10) ayeti hakkında şöyle dediler; “Bu kıyametten önceki dumandır. Bu
duman kâfirlerin ve münafıkların kulaklarına dolacak, müminler bundan ancak
nezle şeklinde etkilenecekler.”
Huzeyfe radiyallahu anh hadisinde, Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Gök ile yeri, doğu ile batıyı dolduracak bir duman
kıyamet alametlerindendir. Bu duman yeryüzünde kırk gün kalır. Mümin bu duman
dolayı nezleye benzer şekilde etkilenecek, kâfir ise sarhoş gibi olacak. Duman
onun burnundan, gözlerinden, kulaklarından ve kıçından çıkacaktır.”
Allame İbn Teymiyye dedi ki: “Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem bir adamda demirden bir yüzük görünce:
“Neden üzerinde ateş ehlinin takısını görüyorum”
dedi. Allah Teâlâ cehennem ehlini boyunlarında zincirler ile nitelemiştir.
Çirkin işlerinde cehennem ehline benzemek mekruhtur. Şüphesiz mekruh, karşı
çıkılan şeylerdendir. Zira Muaz radiyallahu anh namazı uzun tutunca Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem ona:
“Sen fitneci misin ey Muaz?” demiştir. Yani dinden
soğutan mısın demektir. İmamlar dediler ki: Bu hadiste mekruh olan bir şeye
karşı çıkma vardır. Burası ittifak edilen bir alandır. İmam Ahmed dedi ki: “Demir
yüzüğü mekruh görürüm. Çünkü o ateş ehlinin takısıdır.”
Derim ki: (bunu diyen Mer’î el-Kermî’dir) Buna göre sigara
içmenin mekruh olması neredeyse kesindir. Geçen iki illetten ötürü biz ancak
mekruh olduğunu söylemeye cesaret edebiliyoruz. Bu iki illet; kötü kokusu ve
ateş ehline benzemedir. Kesinlikle sigaranın haram olduğunu mutlak olarak
söylemeye cesaret edemeyiz. Dininde haram olmayan bir şeyi haram kılma
hususunda Allah Teâlâ’dan korkar ve Rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’den hayâ
ederiz.”
Sonra el-Kermî şöyle der: “Sigaranın haram olduğunu
söyleyenlerin bu işi şaşırtıcıdır. Onun bakışı tam değildir. Biz çokça ve
yorucu çabalardan sonra ancak mekruh olduğu görüşüne ulaşabildik.”
Sonra şöyle der: “Özetle: mutlak olarak sigaranın haram
olmasını gerektiren ne bir delil ne de bir kıyas vardır.”
Mer’î el-Kermî rahimehullah’ın sigarayı tenzihen mekruh
görmesinde dayanağı, yukarıda geçtiği gibi iki husustur.
Birincisi; sigaranın kokusunun soğan ve sarımsağın kokusuna
kıyaslanmasıdır. Kıyas dinde hüccet olmadığı gibi, kıyas ehlinin kaidelerine
göre de bu kıyas bâtıldır. Çünkü soğan ve sarımsağın kokusunun kötü olduğunu
söyleyen Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’dir. Peki sigaranın kokusunu kötü
bulan kimdir? Şayet insanların çoğu sigaranın kokusunu sevmiyor denilirse,
insanların çoğunluğu hüccet midir? Sigaranın veya tütünün kokusunu güzel bulan
birçok kimse de vardır. Aslen güzel olan bu koku, aleyhinde yapılan kötü
propagandalar sebebiyle beşerin bilinçaltında çirkin olarak işlenmiş,
otosujjeksiyon yoluyla birçok insan bu kokunun kötü olduğuna kendisini
inandırmıştır. Meleklerin sigara kokusundan eziyet duyacaklarını iddia eden de
bu iddiasını ispatlayamaz.
Diğer taraftan soğan ve sarımsak gibi bitkiler çiğ olarak
yenildiğinde, kişi ağzını misvaklasa bile bunların kokusunu izale edemez. Çünkü bu bitkilerin kokusu mideden
gelmektedir. Sigara ise böyle değildir. Sigaranın elbiseye sinen kokusu da,
ağızda yer eden kokusu da giderilmesi basit kokulardır. Dolayısıyla burada
sigaranın bizatihi mekruh sayılmasını gerektirecek bir illet söz konusu
değildir.
Kıyamet alameti olan duman ile ilgili olarak, ateş ehline
benzemekten dolayı sigarayı mekruh görmek de oldukça yersiz bir benzetmedir. Zira
bu duman kulların tercihine bırakılan bir şey değil, müminin de, kâfirin de
muhatap olacağı bir durumdur. Demir yüzük hakkındaki hadis ise sahih değildir.
Nitekim Buhari Sahih’inde demir yüzüğün caiz olması ile ilgili bir bab
açmıştır. Bu ikinci illet de zorlama bir illettir.
Üçüncüsü: Bir topluluk da tütünün haram olduğu
görüşündedir. Bunlardan bazıları;
Muhammed el-Cemmalî el-Magribi; Tenbihu’l-Gaflan
Fi Men’i Şurbi’d-Duhan kitabında,
Abdulmelik el-Asamî; Risale Fi Tahrimi’d-Duhan kitabında
Suleyman el-Felati; Gayetu’l-Keşfi ve’l-Beyan Fi Tahrimi
Şurbi’d-Duhan kitabında,
Muhammed b. Suleyman el-Maliki; el-Edilleti’l-Hisan Fi
Beyani Tahrimi Şurbi’d-Duhan kitabında,
Muhammed et-Tarabişi; Manzumetu Ukudi’l-Cevahiri’l-Hisan Fi
Beyani Hurmeti’t-Tebgi’l-Meşhur Bi’d-Duhan kitabında,
İbrahim el-Vaiz; Risaletun Fi Tahrimi’d-Duhan kitabında,
Ebu Sehl Muhammed el-Vaiz; Risaletun Fi Tahrimi’t-Tenbak Bi’z-Zanni
Zannen ve Kerahetihi Bi’l-Kat’i Kat’an kitabında
Allame Muhammed b. Ali b. Allan es-Sıddıki, Tuhfetu Zevi’l-İdrak
Fi’l-Men’i Mine’t-Tenbak kitabında
Muhammed es-Susi el-Magribi; Keşfu’l-Gasaki An Kalbi’l-Feta
Fi’t-Tenbihi ala Tahrimi Duhan el-Varak kitabında,
Ve daha birçok kimse…
Sigara veya tütünün haram olduğunu savunanlar kokusu, israf
olması, malı zayi etme, zararlı olması vb. tutarsız, ispattan yoksun iddialar
ve örümcek ağından zayıf gerekçelerle istidlallerde bulunmuşlardır. Bu konuda
sıhhati hakkında ihtilaf edilen; “Zarar vermek de zarara uğratmak da yoktur”
hadisi en kuvvetli gerekçeleri olarak görünmektedir. Bu hadis, tamamı zayıf
olan isnadlarla gelmiş olsa da, bir kısım muhaddislerin belirttikleri üzere,
rivayet yollarının birbirini takviye etmesiyle hasen derecesine yükselmiştir.
Lakin bu hadisin sıhhati, meseleyi sonuçlandırmış değildir.
1- Yaygın olarak bilinenin aksine, sigaranın zararı bugüne
kadar somut olarak ispatlanamamıştır. Bilakis birçok faydası somut verilerle ispatlanmıştır.
Ancak bu konuda yalancı ve abartıcı medya ile cahil taklitçi tabipler insanları
subjektif düşünmeye itmiştir. Bu konuda ayrıntıları sigaranın hükmüne dair risalede
açıklamış bulunuyorurm.
2- Hadiste “zarar vermek ve zarara uğratmak yoktur”
buyrulmakta, fakat “zarar veren herşey haramdır” diye bir hüküm
bulunmamaktadır. Şayet zarar veren herşey haram kılınmış olsaydı, ne bir gıda,
ne su, ne ilaçlar, ne de kullanılan eşyalar bunun dışında kalırdı. Fakat
düşüncesiz bazı fakih taslakları bu hadisten “zarar veren her şey haramdır”
diye genel bir hüküm istinbat etmişler, sonra da bu hükmü nedense sadece
sigaraya uygulamışlardır!
Sözü uzatmadan söylemek gerekir ki, sigaranın haram olduğuna
dair kesinlikle hiçbir şer’î delil yoktur. Lakin insanların çoğu, vahyi ölçü
alacaklarına, insanların çoğunluğunu taklit etmeyi tercih ettiklerinden, İslam
ümmetini bu yüzkarası düşünceye gömmüşler, Allah’ın dini hakkında Allah’tan ve
rasulünden bir hüccetleri olmaksızın gelişigüzel helal ve haram hükümleri
konuşma cüretine kalkışmışlar, Allah’ın dışında edindikleri rablerin isimleri
ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in dışında edindikleri rasullerin
isimlerini sayarak “çokluk”la övünmüşlerdir!
* İsimlerini saydıkları alimler, kendilerini rab edinenlerin rab edinmelerinden elbette berîdirler *
El-Merakeşi’nin el-A’lam
kitabında (2/105) zikrettiğine göre Ahmed b. Ali es-Salimî, Aşebetu’d-Duhan
kitabında, delillerin tearruzu sebebiyle hüküm belirtmeyip tevakkuf etme yolunu
seçmiştir.
El-Hareketu’l-Fikriyyeti Bi’l-Magrib (1/256) kitabında
zikredildiği üzere Şeyh Ali el-Echuri rahimehullah sigara içerdi. Yine Hicazda
Allame Musnid Şeyh el-Fâdânî rahimehullah sigara içerdi. Hicaz halkı sigarayı
çirkin görmezlerdi. Nitekim Mer’î el-Kermî rahimehullah Tahkiku’l-Burhan
(s.132) şöyle der: “İşte Hicaz ehli, özellikle de Mekke halkı sigarayı habis
görmemekteler!” Lakin Muhammed b. Abdilvehhab’dan sonra, onu taklit eden
taklitçiler tarafından sigaranın haram olduğu görüşü Suudi Arabistan’da ve
başka yerlerde yaygın bir hal almıştır.
Tütün veya sigaranın necaset veya taharet açısından hükmüne
gelince, Malikiler ve Şafiiler tütün ve sigaranın temiz/tahir olduğunu
açıklamışlardır. Ed-Derdir der ki: “Bütün türleriyle bitkiler temiz
cisimlerdendir.” Es-Savi dedi ki: “Duhan (sigara) temiz şeylerdendir.” Nihayetu’l-Muhtac
haşiyesinde Şebramellisi şöyle der: “Zamanımızda meşhur olan tütünün/sigaranın
satışı sahihtir. Çünkü o kendisinden faydalanılan temiz şeylerdendir.” Haşiyetu’l-Cemel,
Haşiyetu’ş-Şirvani ve Haşiyetu’l-Kalyubi’de de aynı husus belirtilir. El-Karafi
de el-Furuk’ta kırkıncı farkta bu hususu zikretmiştir.
* Bu yazının sebebi, sigaranın helallik ya da haramlık bakımından hükmü hakkında icma varmış gibi davrananlara ikazdır. Üzerinde icma bulunan husus ise; Kur'ân ve sahih sünnetin bağlayıcı delil olup, bu ikisi dışında helal ve harama dair hüküm kaynağının bulunmamasıdır.