Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

18 Ekim 2017 Çarşamba

İLMİ ÖNCELEMENİN SEBEPLERİ

İLMİ ÖNCELEMENİN SEBEPLERİ
Şeyh Abdulhamid el-Hacurî
Tercüme: Ebu Leylâ Ali Karaçay
Tashih: Ebu Muaz
Şeyh Abdulhamid el-Hacurî’ye şöyle soruldu: “Dünyanın peşinde koşup işle ve ticaretle meşgul olan, ilim talebini ve din için gayreti terk eden kişilere ne demeliyiz?”
Cevap:
Hamd Allah'a, salât ve selâm Rasûlullah'a olsun. Şehadet ederim ki Allah'tan başka ibadete layık hak ilah yoktur ve şehadet ederim ki Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) O’nun kulu ve rasulüdür.
Bundan sonra:
Hiç bir şeyi ilmin önüne geçirmemeyi nasihat ederiz. Çünkü muhakkak ki ilim dünya ve ahirette saadet sebebidir.
 Dünya ve ahirette üstünlük sebebidir.
İslam'a ve onun ehline en büyük destek sebebidir.
İyiliği emredip kötülüğü yasaklamada önemli bir yeri vardır.
Nasihat konusunda önemi büyüktür.
Allah Azze ve Celle’nin rızasının en büyük sebebidir.
O, Cennetin yoludur.
Kur'an ve sahih sünnet de buna birçok yerde işaret eder. Uzatmadan verirsek:
İlim üstünlüktür. Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor: ...Allah sizden iman edenleri ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” (Mucadile, 11)
Allah'ın ikramıdır. Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor: ...Allah sana kitap ile hikmeti indirmiş ve sana bilmediğin şeyleri bildirmiştir. Şüphesiz ki Allah’ın senin üzerindeki lütfu çok büyüktür!” (Nisa, 113)
Allah'ın arttırılmasını istemeyi emrettiği şeydir: De ki: Rabbim ilmimi arttır.” (Taha, 114)
İlim, Allah'ın şu kavlinde buyurduğu gibi basirettir: De ki: “İşte bu, benim yolumdur. Ben Allah’a bir basiret üzere davet ediyorum; ben de bana uyanlar da. Allah’ı tenzih ederim, ben müşriklerden değilim.” (Yusuf, 108)
İlim haşyetin sebebidir. Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor: “Kulları içinden ancak âlimler, Allah'tan korkar. Şüphesiz Allah, daima üstündür, çok bağışlayandır.” (Fatır, 28)
O, fehmin (anlayışın) yoludur. Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor: İşte biz, bu misalleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.” (Ankebut, 43)
İlim üstünlük yoludur. Allah ulemayı meleklerle beraber zikretmiştir. Allah, kendisinden başka ibadete layık hak ilah olmadığına adaleti ayakta tutarak şahitlik etti. Melekler ve ilim sahipleri de. O’ndan başka ibadete layık hak ilah yoktur. O, Aziz'dir, Hakîm'dir.” (Al-i İmran, 18)
İlim, Nebi aleyhissalâtu ve’s-selamın buyurduğu gibi nebilerin mirasıdır:
Muhakkak ki nebiler dinar ve dirhem miras bırakmazlar ama ilmi miras bırakırlar. Kim bundan alırsa bol bir nasip elde etmiş olur.” (Ahmed, Ebu Davud ve Tirmizi rivat etmiş, Şeyh Elbani sahihlemiştir)
İlim cennette dereceleri arttırır. Ebu Davud, Tirmizi, Nesai ve Ahmed, Abdullah b. Amr b. El-As radıyallahu anhuma’dan rivayet ediyor: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
Kur’ân okuyucusuna denilir ki: “Oku ve yüksel, dünyada tertil üzere okuduğun gibi tertil et. Muhakkak ki menzilin son okuduğun ayetin yanındadır.”
İlim hayır göstergesidir: Buhârî ve Muslim’in Sahih’lerinde Muaviye radıyallahu anh'den şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
"Allah kimin hayrını dilerse onu dinde fakih kılar."
İlim, hidayete çağrıdır: Muslim, Ebu Hureyre radıyallahu anh’den rivayet ediyor: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
"Kim bir hidayete çağırırsa ona tabi olanların ecri kadar ona yazılır, tabi olanların ecrinden de bir şey eksilmez. Kim de bir sapıklığa çağırırsa ona tâbî olanların günahı kadar ona da yazılır, tâbî olanların günahından da bir şey eksilmez."
İlim, cennetin yoludur: Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: “Nebi sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
"Kim ilim talep edilen bir yolu tutarsa Allah da ona cennetin yolunu kolaylaştırır." Muslim sahihinde rivayet etmiştir.
Ve bundan başka deliller de vardır. Allah’a hamd olsun.

15 Ekim 2017 Pazar

Süleyman Ateş’in Yalanı!

Bazı kimseler, dünyanın yuvarlak olduğu teorisine Kur’an’ı uydurabilmek için “dahaye” kelimesinin deve kuşu yumurtası anlamına geldiğini ve bu kelimenin dünyanın küre şeklinde olduğunu ifade ettiğini söylemişlerdir. Arap dilinde böyle bir anlam kesinlikle yoktur. Bilakis, Arap dilinde, udhiye kelimesi; deve kuşu yumurtasının kendisi değil, yumurtanın yayılmış yeri anlamına gelmektedir. Bu bâtıl iddiayı dile getirenlerden biri olan Süleyman Ateş, bu yalana kaynak olarak İbn Manzur’un Lisanu’l-Arab kitabını gösteriyor. Caner Taslaman gibi ilimden hiçbir nasibi olmayan kimseler de, bu iddiayı gerçek zannederek Süleyman Ateş’i kaynak göstermektedirler! Hâlbuki Lisanu’l-Arab’da şöyle denilmektedir:
يقال دَحَا يَدْحُو ويَدْحَى أَي بَسَطَ ووسع والأُدْحِيُّ والإدْحِيُّ والأُدْحِيَّة والإدْحِيَّة والأُدْحُوّة مَبِيض النعام في الرمل وزنه أُفْعُول من ذلك لأَن النعامة تَدْحُوه برِجْلها ثم تَبِيض فيه وليس للنعام عُشٌّ ومَدْحَى النعام موضع بيضها وأُدْحِيُّها موضعها الذي تُفَرِّخ فيه
“Dahâ, yedhâ, yedhû ve yedhâ denilir. Yani yaymak ve genişletmek demektir. El-Udhiyyu, el-idhiyyu, el-Udhiyye, el-idhiyye ve udhuvve; deve kuşunun kumda yumurtasını bıraktığı yerdir. Vezni: uf’ûl şeklindedir. Çünkü deve kuşu ayağıyla yer yapar, sonra oraya yumurtlar. Deve kuşunun yuvası yoktur. Medhâ; deve kuşunun yumurtasını bıraktığı yerdir. Yaydığı o yere yerleşir.”[1]
Bütün Arap dili kaynak lügatlerinde de aynı husus belirtilmektedir. Muhammed Emin Şankıtî de Advau'l-Beyan'da şöyle der:
"Udhiye; iddia ettikleri gibi deve kuşunun yumurtası değil, yumurtasını bıraktığı yerdir. Çünkü yuvası olmadığından, ayağıyla yeri düzler ve oraya yumurtasını bırakır."
Ancak hevâsına uyan Süleyman Ateş, batılılara şirin görünebilmek için kelimeleri yerinden oynatarak, deve kuşunun yumurtasını koymak için ayağıyla yeri düzlemesi  anlamındaki kelimeyi, “deve kuşu yumurtasının kendisi” diye, taşlarla oynanan bir oyuna; “medhât” denilmesini; taşların yuvarlaklığı manasıyla değiştirerek şarlatanlık yapmıştır! Böyle bir saptırmayı Seyyid Kutup adlı cahil sapık da yapmıştır! Hâlbuki İbn Manzur Lisanu’l-Arab’da, çocukların bir tahta parçasıyla yeri düzlediklerinden ve bu tahtaya "medhât" dediklerinden bahsetmiştir. Bu yüzden yolu düzleyen silindirlere “Medha”/düzleyen denilmektedir! İbn Manzur'un bizzat kendisi dahave kelimesini yaymak diye açıklarken, Ona bu iftirayı yapmak, akıl almaz bir zorlamadır.
Arap dili ve iştikaklarından bu denli cahil olan kimselerin tefsir yapmaya kalkışması ise asrımızın tuhaflıklarındandır![2]


[1] İbn Manzur, Lisanu’l-Arab (2/1338)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)