Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

23 Şubat 2012 Perşembe

40 Derste Hadis Usûlü

(Birinci Seviye)
Te'lif: Ebû Muâz el-Çubukâbâdî

15 Şubat 2012 Çarşamba

Asrın En Habis Bid'ati; Davete Karıştırılan Video Fitnesi!

Davete Karıştırılan Video Bid'ati Sona Erinceye Kadar Bu Fitneyle Mücadele Etmek Farzdır!
احذروا يا ايها المسلمون! ان صور كلها (بالفيديو او الفتوغرفي سواء) فتنة العصر وهو بدعة في الدعوة الاسلامية
Video Bid'atçilerine Reddiye 1

Video Bid'atçilerine Reddiye 2


* Kalplerini hevânın kuşattığı bazı kimseler: "Bir çok ulema video ve fotoğraf makinası ile çekilmiş suretlerin haram olmadığını söylediler" şeklinde sözlerle saptırmalar yapmakta, şeytanın yoluna davet etmektedirler. Eğer böyle diyen bir alim (!) varsa bu sözün, o alimin ayağının kaydığı, Kitaba, sünnete ve Ehl-i Sünnet'in menhecine açıkça muhalefet ettiği bir fetva olarak kabul edilmesi gerekir. Kitap ve sünnetin açık naslarına aykırı böyle fetvaları kabul etmek alimleri rab edinmektir. Bundan Allah'a sığınırız.

Video kayıtlarına aldıkları sohbetler ve Fotoğraflarını iliştirdikleri yazılarıyla "Hizmet ettiklerini" iddia edenler, nefislerini gemleyip bu zulm, bid'at ve fısk olan, şirke doğru yol almış eylemlerine son vermek suretiyle "Gölge etmesinler, başka ihsan istemez!" 


وَإِذَا قِيلَ لَهُ اتَّقِ اللَّهَ أَخَذَتْهُ الْعِزَّةُ بِالْإِثْمِ فَحَسْبُهُ جَهَنَّمُ وَلَبِئْسَ الْمِهَادُ
"Onlara, "Allah'tan sakının" denildiği zaman, kibirleri, onları daha da günaha götürür. Böylelerine cehennem yeterlidir. Orası gerçekten ne kötü bir yataktır" (Bakara 206)






Abdulaziz Bayındır’ın Meşîet Konusundaki Bir Saptırmasına Reddiye


Abdulaziz Bayındır’ın Meşîet Konusundaki Bir Saptırmasına Reddiye


Ebu Muâz el-Çubukâbâdî

Bismillahirrahmanirrahim

Şüphesiz hamd Allah içindir. Ona hamd eder, O’ndan yardım ister, O’ndan bağışlanma dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allah’a sığınırız. Allah kimi hidayet etmişse onu saptıracak yoktur. Kimi de saptırmışsa onu hidayet edecek yoktur. Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur, O birdir, ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O’nun kulu ve rasulüdür.

Bundan sonra;

Birçok kimse söylemlerinin çok cüz’i bir kısmında Selefî’lerin söylemlerine benzettikleri için; Ehl-i Sünnet haricinde her türlü sapık fırkanın görüşlerini pislik böceği gibi yumak yapan ve şakirtlerine helva diye yutturan Mustafa İslamoğlu’yu ve Sapkın fırkalardan biri olan Mutezile’nin ülkemizdeki temsilcilerinden Prof.Dr. Abdulaziz Bayındır’ı “selefî” zannetmektedirler! Onların habis akidelerini ümmetin selefine nispet etmek, selefe büyük bir iftiradır. Forum sayfamda Mustafa İslamoğlu’nun sapıklıklarına işaret eden bir kaç yazı yayınlamıştım. Burada Abdulaziz Bayındır’ın Mutezile’nin en bariz özelliği olan “kader inkârı” özelliklerine nasıl intibak ettiğini, hatta mutezileden olan öncülerini de solladığını göstererek, şüpheye düşürdüğü zihinlere, hakkın delillerinden bir huzme sunmaya çalışacağım. Başarı Allah’tandır.

5 Şubat 2012 Pazar

Namazı Vaktinden Geciktirmenin Hükmü


Namazı Vaktinden Geciktirmenin Hükmü


Soru: “Ben uyuyakalarak geciktirmem dışında namazı terk etmemek konusunda hırslı biriyim. Sabah saat yedide uyandığım zaman – yani güneşin doğmasından sonra – namazı kılıyor ve derslere gidiyorum. Perşembe ve Cuma günleri geç vakitte – yani öğle namazından bir veya iki saat önce – uyanıyorum ve sabah namazını uyandıktan sonra kılıyorum. Yine ben genellikle çoğu zaman içinde kaldığım üniversitenin odasında namazlarımı kılıyorum. Bana çok uzak olmasa da mescide gitmiyorum. Kardeşlerden birisi bunun caiz olmadığını söyleyerek beni uyardı. Bahsi geçen durumun hükmünü açıklamanızı ümit ederim. Allah size hayırlı karşılık versin.”

Cevap: Sabah namazının farzını vaktinde kılamayacağı şekilde güneşin doğmasından sonraya kasten bırakan kimse, vaktinde kılmamak hususundaki kastından dolayı, ilim ehlinden birçok kimseye göre büyük küfürle kâfir olur. Allah’tan afiyet dileriz. Çünkü kasıtlı olarak namazı vaktinde kılmayı terk etmiştir. Namazı öğle vaktine yakın bir zamana kadar erteleyip, sabah namazını öğle vaktinde kılan da böyledir. Ama uykusunun galip gelmesi sebebiyle vakti kaçırırsa bunda zarar yoktur. Bu kimsenin uyanınca kılması gerekir. Kendisine uyku galip geldiği için ona bir sıkıntı yoktur. Yahut namazı vaktinde ve cemaatle kılmasına yardımcı olan (çalar saati vakte ayarlamak ve erken yatmak gibi)  sebepleri yerine getirmesine rağmen unutarak terk ederse de böyledir.

Fakat insan namazı vaktinden sonraya ertelemeyi kasıtlı yaparsa veya vaktinde kılamayacak şekilde vaktinden sonraki bir saate kendisini odaklarsa, bu amel, terk etmeye kastetmektir. Bütün âlimlere göre büyük bir kötülük işlemiştir. Lakin böyle bir kimse tekfir edilir mi, edilmez mi? Bu konuda âlimler arasında ihtilaf vardır. Farz oluşunu inkar etmeyen kimse cumhura/çoğunluğa göre bu sebepten dolayı büyük küfürle tekfir edilmez. İlim ehlinden bir topluluk ise dinden çıkaran büyük küfürle tekfir edileceği görüşündedir. Çünkü Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

Kişi ile şirk veya küfür arasında namazın terki vardır.” Bunu Müslim, Sahih’inde rivayet etmiştir. Yine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

Bizimle onlar (kafirler) arasındaki ahid, namazdır. Onu terk eden kafir olur” Bunu İmam Ahmed ve dört sünen sahipleri sahih isnadla rivayet etmişlerdir.

Bu konuda sahabelerden rivayet edilen diğer bazı deliller de vardır. Büyük tabii Abdullah b. Şakik el-Ukayli şöyle der:

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sahabeleri namaz dışında bir şeyin terkini küfür olarak görmezlerdi.”

Namazın cemaatle kılınmasının terkine gelince, bu caiz olmayan bir münkerdir ve münafıkların sıfatlarındandır. Müslümana farz olan, namazı mescidde cemaatle kılmasıdır. Nitekim İbn Um Mektum radıyallahu anh – ki o â’mâ idi – şöyle demiştir:

“Ey Allah’ın rasulü! Beni mescide götürecek kimse yok” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den evinde namaz kılmak için izin istedi. Ona izin verdi. Geri dönüp giderken onu çağırdı ve:

Namaz için okunan nidayı (ezanı) işitiyor musun?” diye sordu. O da: “Evet” deyince,

O halde icabet et” buyurdu.  Bunu Müslim Sahih’inde rivayet etmiştir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu sabit olmuştur:

Nidayı (Ezanı) işiten kimse mazeretsiz olarak namaza gelmezse onun namazı yoktur.” Bunu İbn Mace, Darekutni, İbn Hibban ve Hakim sahih isnadla rivayet etmişlerdir. İbn Abbas radıyallahu anhuma’ya:

“Mazeret nedir?” diye sorulunca:

“Korku veya hastalık” demiştir. Müslim’in Sahih’inde İbn Mes’ud radıyallahu anh’den şöyle dediği rivayet edilmiştir:

Bizler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında cemaatle namazdan münafıklardan veya hasta olanlardan başkasının geri kaldığını görmedik.” Özetle, müminin mesciddte namaz kılması gerekir. Onun Mescide yakın olduğu halde evinde namaz kılması gibi gevşeklik göstermesi caiz değildir. Başarı Allah’tandır.”

Şeyh Abdulaziz b. Baz rahimehullah

Mecelletu’l-Arabiye (sayı 195 Rebiu’l-Ahir 1414) Mecmûun Fetâvâ ve Makâlâtun Mutenevvia (c.10)
http://www.binbaz.org.sa/mat/2444

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)