Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

31 Mart 2019 Pazar

Şirke Davet Eden Münafık Hatipler

Eğer münafıklar, kalblerinde bozukluk olanlar ve Medine'de kötü haber yayanlar davranışlarına son vermezlerse seni onlara mutlaka musallat ederiz ve senin yanında da çok az kalabilirler.” (Ahzab 60)
Münafık hatipler, Kitap ve sünnetin emir ve yasaklarını ölçü edinmez, bilakis başka ölçüler edinerek vahyin emir ve musaade ettiklerine karşı çıkar, yasakladığı şeylere ise davet ederler:
Rabbinizden size indrilene uyun. O’ndan başka velilere uymayın! Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.” (A’raf 3)
Demokratik küfür sisteminde oy kullanmaya davet etmeleri, ruh taşıyan canlıların suretlerini (başta kendi suretlerini) helal saymaları, bira, boza gibi bazı muskiratı helal görmeleri, Nureddin Yıldız’ın ve benzer şirk davetçilerinin: “Hasen el-Benna ve binlerce müslüman(!) yapıyor diye rabıtanın şirk olduğunu söyleyememeleri(!), kadın erkek ihtilatında sakınca görmemeleri, mezhep taklidi bid’atine, çoğunluğa şirin görünmek için Ebu Hanife gibi hala büyük bir saptırıcılık potansiyeli olan şahısları bayraklaştırmaları dernekçilik bid’atine revaç ettirmeleri vs.  
Bunlara karşın kadınların yüzlerini örtmelerine karşı çıkmaları (bunu maslahata aykırı görmeleri),  namazda ilk tekbir dışında elleri kaldırmaya karşı çıkmaları, sakalları serbest bırakmaya, sarığa, sünnette sabit giyim şekline karşı çıkmaları, Allah’ın ve rasulünün yasaklamadığı şeyleri mesela sigarayı yasaklamaları, tevhid ve sünnet davetini ihya edip şirk ve bid’atlere karşı çıkanları sırf oy kullanmaya karşı çıktıkları için “tekfirci, harici” gibi ithamlarla karalamaya çalışmaları, hoşlarına gitmeyen hak davetini izhar edenlere karşı tıpkı önceki ümmetlerin müşriklerinin yaptıkları gibi “cinli, deli, sapık” ithamında bulunmaları vs. Hatta Nureddin Yıldız bir sohbetinde sigaranın tıpkı şarap gibi haram olduğunu söyleyerek Allah’a ve rasulüne çok büyük bir iftira atmış, bütün gazozların haram olduğu iftirasında bulunmuş, sonra şunu da eklemiştir: “Çay da bağımlılık yapar, bağımlılık yapan herşey dinen sakıncalıdır
Allah Teâlâ’nın Kerim kitabında buyurduğu gibi:
Erkek olsun kadın olsun, bütün münafıklar biribirlerine benzerler. Kötülüğü emredip iyilikten nehyederler. (Cimrilikleri dolayısıyle) ellerini de sıkı sıkı yumarlar. Allah'ı unutmuşlardır Allah da onları unutmuştur. Münafıklar, işte asıl fâsık olanlar onlardır,” (Tevbe 67)
Müslüman olduklarını iddia eden bu münafık hatiplerden bazısı sevgide ortak koşar:

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
İnsanlardan öyleleri vardır ki Allah'tan başka denkler edinirler de onları Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah’ı sevmeleri daha güçlüdür. Zulmedenler, azabı gördükleri zaman gerçekten kuvvetin bütünüyle Allah'a ait olduğunu ve Allah’ın azabının gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi…
Kendilerine tabi olunanlar tabi olanlardan uzaklaştıkları zaman azabı görmüşlerdir, bağlar da onlardan kopmuştur.
 Uyanlar da: “Keşke bizim için bir dönüş olsaydı da, bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık!” diyeceklerdir. İşte böylece Allah kendilerine yaptıklarını hasretler halinde gösterecektir; onlar ateşten çıkıcı değillerdir!..
 Ey insanlar! Yeryüzündeki helal ve temiz olan şeylerden yiyin; şeytanın adımlarına uymayın! Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.
 Size ancak kötülüğü, hayâsızlığı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.
 Onlara: “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiği zaman: “Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız!” derler. Ya ataları bir şey akıl etmeyen ve doğru yolda olmayanlar idiyseler?” (Bakara 165-170)
Allah ile, rasulüyle, mü’minlerle izzet ve şeref bulamayanlar izzet ve şerefi başka yerde arıyorlar!
Münafıklara müjdele ki onlar için çok acıklı bir azap vardır!.. Onlar ki mü’minlerden başka kâfirleri veli edinirler. İzzeti onların yanında mı arıyorlar? Oysa muhakkak ki izzet bütünüyle Allah’a aittir.
Hâlbuki muhakkak O size kitapta indirmiştir ki: “Allah’ın ayetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman onlar başka bir söze dalıncaya kadar onlarla beraber oturmayın; yoksa o zaman muhakkak siz de onlar gibisinizdir.” Muhakkak Allah münafıkları da kâfirleri de hep beraber Cehennemde toplayacaktır.” (Nisa 138-140)
Kim izzet istiyor idiyse, bilsin ki, izzetin hepsi Allah'ındır. O'na ancak güzel sözler yükselir. Onları da Allah'a sâlih amel yükseltir. Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, onlar için çetin bir azap vardır ve onların tuzağı bozulur.” (Fatır 10)
Bu münafıkların vefa anlayışı da şirk ehlinin vefa anlayışına benzemiştir:
Ve dediler ki: ‘İlahlarınızı sakın bırakmayın; bırakmayın ne Vedd’i, ne Suva’ı, ne Yeğus’u, ne Yeuk’u, ne de Nesr’i.” (Nuh aleyhi's-selâm dedi ki):
“Şüphesiz ki onlar birçok kimseyi saptırdılar. O zalimlere sapıklıktan başkasını artırma!” (Nuh 23-24)
"Demokrasi nöbeti" (!) tutmak için meydanlarda İslam dışı bayraklar yükseltip, şirk ve isyan ortamlarını "Okçular tepesini terk etmeyin" gibi iğrenç sözlerle desteklemeleri bu müşrikçe vefalarının örneği değil mi?
 

29 Mart 2019 Cuma

Boza İçmenin Hükmü

Mısır diyarının eski müftülerinden Şeyh Muhammed Hatır, 1974 yılında boza hakkında sorulan bir soruya şöyle cevap vermiştir:
 “Nu’man b. Beşir radiyallahu anh’ın rivayet ettiği hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
إِنَّ مِنَ الحِنْطَةِ خَمْرًا ومِنَ الشَّعِيرِ خَمْرًا ومِنَ الزَّبِيبِ خَمْرًا ومِنَ التَّمْرِ خَمْرًا ومِنَ العَسَلِ خَمْرًا
Muhakkak ki buğdaydan hamr (sarhoş edici içki) olurr, arpadan hamr olur, üzümden hamr olur, hurmadan hamr olur ve baldan hamr olur.”[1] Bunu Ahmed, Ebû Dâvûd, İbn Mâce ve Tirmizî rivayet etmişlerdir. Ahmed ve Ebû Dâvûd’un rivayetlerinde şu ziyade vardır:
وأَنَا أَنْهَى عَنْ كُلِّ مُسْكِرٍ
Ve ben bütün sarhoşluk verenleri yasaklıyorum.”[2]
Bu gibi içeceklerde haramlık hükmünün dayanağı sarhoş edip etmemesidir. Eğer Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kullanılmasını yasaklamış olduğu; sarhoşluk veya gevşeklik veren şeylerden ise haramlık hükmü bakımından hamr ile aynıdır. Bunların çoğunu kullanmak haram olduğu gibi, az miktarını kullanmak da haramdır. Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem her sarhoş ediciden ve gevşeklik verenden yasaklamıştır.[3]
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
كُلُّ مُسْكِرٍ خَمْرٌ وكُلُّ مُسْكِرٍ حَرَامٌ
Her sarhoşluk veren şey hamrdır ve her sarhoşluk veren şey haramdır.”[4] Bunu Muslim, Tirmizî, Ebû Dâvûd ve Nesâî rivayet etmişlerdir. Bir rivayette lafzı şöyledir:
كُلُّ مُسْكِرٍ خَمْرٌ وكُلُّ خَمْرٍ حَرَامٌ
Her sarhoşluk veren şey hamrdır ve her hamr haramdır.”[5]
İnsanlar hamr’dan başka isimler verseler de boza ve ona benzer sarhoş ediciler de haramdır. Zira Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
لَيَسْتَحِلَّنَّ طَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِي الخَمْر باسْمٍ يُسَمُّونَهَا إِيَّاهُ
Elbette ki ümmetimden bir taife hamr’ı başka isimlerle adlandırıp helal sayacaktır.”[6] Bunu Ahmed ve İbn Mâce rivayet etmişlerdir.
Haramlık hususunda bunların azı ile çoğu eşittir. Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
مَا أَسْكَرَ كَثِيرُهُ فَقَلِيلُهُ حَرَامٌ
Çok miktarda olanı sarhoş eden şeylerin az miktarı da haramdır.[7]
Aişe radiyallahu anha şöyle demiştir: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
كُلُّ مُسْكِرٍ حَرَامٌ ومَا أَسْكَرَ الفَرَقُ مِنْهُ فَمِلْءُ الكَفِّ مِنْهُ حَرَامٌ
Her sarhoş edici şey haramdır. Bir küp miktarında içmesi sarhoş eden şeyden bir avuç dolusu içmek de haramdır.”[8]
Hadiste geçen “farak” (küp) kelimesi on altı rıtıl hacminde bir ölçektir. Böylece ortaya çıkmıştır ki boza haramdır. Çünkü o sarhoş etmektedir. Zikrettiğimiz gibi, her sarhoş eden şey hamrdır. Nitekim Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından bu sahih olarak gelmiştir ve onlar, İbnu’l-Kayyım’ın Zadu’l-Mead’de anlattığı gibi, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in hitabını en iyi bilenlerdir. Onlar (Ashab) şöyle demişlerdir:
إِنَّ الخَمْرَ مَا خَامَر العَقْلَ
“Hamr; aklı örten her şeydir.” Allah Subhanehu ve Teâlâ en iyi bilendir.”
******
Ebu Muaz’ın notu:
Boza ve benzerleri, insanlar ona hamr’dan başka isimler verseler de, sarhoş edici içkilerden olup içilmesi haramdır. Boza buğdaydan yapılan bir içkidir. Arpa ve buğdaydan yapılan içkiler ismen de yasaklanmıştır:
Ali radiyallahu anh şöyle demiştir:
نَهَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ حَلْقَةِ الذَّهَبِ وَعَنِ الْمِيثَرَةِ الْحَمْرَاءِ وَعَنِ الثِّيَابِ الْقَسِّيَّةِ وَعَنِ الْجِعَةِ شَرَابٌ يُصْنَعُ مِنَ الشَّعِيرِ وَالْحِنْطَةِ وَذَكَرَ مِنْ شِدَّتِهِ
Rasûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem, altın yüzük kullanmayı, atın üzerine ipekli minder koymayı, ipekli elbiseyi, arpa ve buğdaydan yapılan içecek olan cia’yı (birayı) yasakladı ve bu konuda şiddetli şeyler söyledi.”[9]
Muhammed Hatır’ın fetvasında geçen:
نَهَى عَنْ كُلِّ مُسْكِرٍ ومُفْتِرٍ
 Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem her sarhoşluk veren ve gevşeklik veren şeyden yasakladı” hadisini Şehr b. Havşeb, Umm Seleme radiyallahu anha’dan rivayet etmiştir.
Hafız İbn Hacer bu hadisin hasen olduğuna hükmetmiştir.[10] Ahmed ve Yahya b. Main Şehr b. Havşeb’i tevsik etmişler, Muslim Sahih’inden Şehr b. Havşeb’den bir hadis zikretmiştir. Şehr b. Havşeb’in hadisleri hasen derecesinden aşağı kalmaz. Ancak Şehr b. Havşeb ezber bakımından eleştirilen, yanılan bir ravidir ve “mufettir” lafzıyla rivayette tek kalmıştır. Hatta Şehr b. Havşeb’in hafıza bakımından eleştirilmesinin sebepleri arasında bu hadiste zikrettiği “mufettir” lafzında tek kalması da sayılmıştır.[11]
Zira el-Hakem b. Uteybe bu hadisi Umm Seleme radiyallahu anha’dan rivayet ederken “mufettir” ziyadesi olmaksızın rivayet etmiştir.[12]
Bu sebeple bu hadisteki “her müfettir” ziyadesinin sübutu şüphelidir. Aralarında el-Elbanî ve Şuayb el-Arnaut’un da bulunduğu bazı muhakkikler bu hadisin zayıf olduğuna hükmetmişlerdir.
 “Gevşeklik veren her şey” diye tercüme ettiğim “mufettir” kelimesi; bezginlik veren ve uyuşturan şey demektir. Bu hadisin bu lafızla sabit olduğu takdir edilse dahi; uyuşturan şeylerin mutlak olarak haram olduğunu göstermez.
Haşhaş’ın aklı gideren bir uyuşturucu olarak kullanılmasının haramlığına bu hadisi delil getiren olmuştur. Şüphesiz eroin, morfin, haşhaş gibi uyuşturucular aklı giderecek mahiyette kullanıldığında hamr’ın kapsamında olurlar. Lakin mufettir maddeler, hamr’ın mutlak haram kılındığı gibi mutlak bir şekilde haram kılınmamıştır.
Tıpta lokal ve genel anestezide uyuşturucu maddeler kullanılmaktadır ve bu gayeyle kullanımının meşru olduğu hususunda ilim ehli arasında bir hilaf yoktur. Yine bütün ağrı kesiciler uyuşturucu özelliği sebebiyle ağrı gidermede kullanılır. Lakin eğlence, kafa bulma, sarhoş olma gibi gayelerle bu uyuşturucuları kullanmanın hamr kapsamında; yani haram olduğu hususunda hiç tereddüt yoktur.
İbn Kuteybe rahimehullah şöyle demiştir: “El-Mufettir’den yasaklama te’dib içindir. Hadiste her müfettirin haram olduğu veya her müfettir hamr olduğu diye bir şey gelmemiştir. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunlardan başka, hükümleri birbirinden farklı olduğu halde iki şeyi bir arada zikrederek nehyetmiştir. Mesela zinakarın kazancı ve haccamın kazancından bir arada nehyetmiştir. Zinakarın kazancı haram, hacamatçının kazancı ise mekruh olduğu halde ikisini nehiyde bir arada zikretmiştir.”[13]


[1] Sahih. Ahmed (4/273) Hâkim (4/164) Tirmizî (1872) İbn Mâce (3379) Taberânî (21/87) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (7/327) Tirmizî ve Taberânî’nin isnadı Muslim’in şartına göredir.
[2] Hadis Ebû Dâvûd’un Sünen’inde mevcut değildir. Bir önceki dipnotta tahrici yapılmıştır.
[3] Zayıf. Ahmed (6/309) Ahmed el-Eşribe (4) Ebû Dâvûd (3686) İbn Ebî Şeybe (5/67) Taberânî (23/337) Ebu’ş-Şeyh Tabakat (668)
[4] Sahih. Muslim (2003) Ahmed (2/16) Ebû Dâvûd (3679) Tirmizî (1861) Nesâî (5585)
[5] Sahih. Muslim (2003) Ahmed (2/29) İbn Mâce (3390)
[6] Sahih. Ahmed (5/318) Ziyau’l-Makdisi el-Muhtare (8/256) İbn Mâce (3385) Bezzar (Keşfu’l-Estar 2689) İbn Ebi'd-Dunyâ Zemmu’l-Muskir (8) el-Elbani es-Sahiha (90)
[7] Sahih. Ebû Dâvûd (3681) Tirmizî (1865) Nesâî (5607) İbn Mâce (3392-94) Ahmed (2/91, 167, 179, 3/343) Hâkim (3/466) İbn Hibbân (12/202) İbnu’l-Carud el-Munteka (860)
[8] Sahih. Ahmed (6/71, 71, 131) Ebû Dâvûd (3687) Tirmizî (1866) İshak b. Rahuye (952) İbn Hibbân (12/203) İbnu’l-Carud el-Munteka (861) Ebû Ya'lâ (7/322)
[9] Sahih. Nesâ’î (5167) Tirmizî (2808) Ebu Davud (3697) Ziya el-Muhtare (2/334, 400) Ahmed (963, 1104) Bezzar (2/302) Beyhakî (8/293)
[10] Fethu’l-Bari (12/142)
[11] Bkz.: Mizzi, Tehzibu’l-Kemal (12/586)
[12] İbn Asakir Tarih (23/228)
[13] İbn Kuteybe Garibu’l-Hadis (1/336-337)

27 Mart 2019 Çarşamba

İstihlâk (Maddenin Diğer Bir Madde İçinde Kaybolması)

Yenilip içilmesi haram veya necis olan bir madde az miktarda olup, çok miktardaki temiz ve helal bir madde ile karışarak, koku, tat ve renk gibi özellikleri onun içinde kaybolursa dinen onun necislik ve haramlık sıfatı ortadan kalkar.[1]
Beklemekten dolayı tadı ve rengi değişmiş olan suyun temiz oluşu hakkında âlimlerin ittifakı vardır. Deri ve bakır kaplarda değişen sular ile balık gibi deniz hayvanları sebebiyle değişikliğe uğrayan sular da böyledir.[2] Bunun delillerine gelince şöyledir:
Umm Atîyye el-Ensârîye radiyallahu anha anlatıyor: “Rasûlüllâh sallallahu aleyhi ve sellem, kızı Zeyneb radiyallahu anha vefat ettiği zaman yanımıza girdi ve:
غْسِلْنَهَا ثَلاَثًا أَوْ خَمْسًا أَوْ أَكْثَرَ مِنْ ذَلِكَ إِنْ رَأَيْتُنَّ ذَلِكَ بِمَاءٍ وَسِدْرٍ وَاجْعَلْنَ فِي الآخِرَةِ كَافُورًا أَوْ شَيْئًا مِنْ كَافُورٍ فَإِذَا فَرَغْتُنَّ فَآذِنَّنِي فَلَمَّا فَرَغْنَا آذَنَّاهُ فَأَعْطَانَا حِقْوَهُ فَقَالَ أَشْعِرْنَهَا إِيَّاهُ تَعْنِي إِزَارَهُ
Onu sidrli su ile üç veya beş veya -gerek görürseniz- daha fazla yıkayın. Sonuncu yıkamaya kâfûr koyun. Yıkama işini bitirdiniz mi bana haber verin!” buyurdu. İşimiz bitince Rasûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem‘i çağırdık. Bize kendi izârını verdi ve:
Ebû Sa’îd el-Hudrî radiyallahu anh’den: “Rasûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem‘e:
“Ey Allah’ın Rasûlu! Biz senin için Budâ’a kuyusundan su alıyoruz. Hâlbuki onun içerisine (ölmüş) köpeklerin leşleri, kadınların hayız bezleri ve insan pislikleri atılıyor, (ne yapalım, su almaya devam edelim mi?)” diye sordular. Rasûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem şu cevabı verdi:
الْمَاءُ طَهُورٌ لَا يُنَجِّسُهُ شَيْءٌ
“Su temizdir. Onu hiçbir şey kirletmez.[3]
İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan: “Rasûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem‘e çöl bir arazide bulunan bir sudan ve ona uğrayan hayvan ve vahşilerden soruldu. Şöyle cevap verdi:
إِذَا كَانَ الْمَاءُ قُلَّتَيْنِ لَمْ يَحْمِلِ الْخَبَثَ
“Eğer su iki kulle (iki varil) miktarında olursa pislik taşımaz![4]
Yani bu miktardaki su, pisliği barındırmaz, atar. Ancak suyun vasfı değişirse bu başkadır. İki kulleden az miktardaki su hakkında mutlak olarak pisliği barındıracağı da söylenmemiştir. Suyun vasfının değişmesi dikkate alınır.
Ebu Umame radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
إِنَّ الْمَاءَ طَاهِرٌ إِلَّا أَنْ تُغَيَّرَ رِيحُهُ أَوْ طَعْمُهُ أَوْ لَوْنُهُ بِنَجَاسَةٍ تَحْدُثُ فِيهَا
Şüphesiz su temizdir. Ancak içine düşen necaset sebebiyle kokusu, tadı veya rengi değişirse başka.”[5]
Zuhrî rahimehullah dedi ki: “Tadı, kokusu veya rengi bozulmamış olan suda sakınca yoktur.”[6] Bu konuda icmâ olduğunu İbnu’l-Munzîr ve İbnu’l-Mulakkîn nakletmişlerdir.[7]
Necis veya haram bir madde çok miktardaki su veya temiz bir sıvıya karışıp onun içinde yok olursa, yani tadı, kokusu ve renginden eser kalmazsa bu su veya temiz sıvı temiz olarak kalmaya devam eder.[8]
İstihlâk denilen bu meselede ilim ehli arasında, farklı lafızlarla ifade etmiş olsalar da, hüküm olarak bir ihtilaf yoktur.[9]
İbn Hazm şöyle demiştir: “Muhakkak ki haramın haram kılınmasına sebep olan ismi ve özelliği iptal olduğunda haramlık düşer. Zira o şey ancak bu ismi ve özelliğinden dolayı haram kılınmıştır.”[10]
Yine dedi ki: “Sarhoş edici içkiden bir damla suya düşse, ondan (içkiden) bir eser ortada yoktur. Her şeyde durum böyledir. Hükümler, isimlere tabidir. İsimler de diğer çeşitlerinden ayrıldığı mahiyetlerinin sınırları olan özelliklere tabidir.”[11]
İbn Teymiyye şöyle demiştir: “Muhakkak ki Allah habis şeyler olan kan, leş, domuz eti ve benzerlerini haram kılmıştır. Bu maddeler suya veya başka bir şeyin içine düşüp yok olursa, aslen kan, leş ve domuz eti kalmamış olur. Aynı şekilde sarhoş edici içki, bir sıvının içinde kaybolursa, o sıvıyı içen sarhoş edici bir içki içmiş olmaz.”[12]
Yine dedi ki: “Şayet kadın sütünü suya dökse, sonra o süt suda kaybolup bir eseri kalmasa, bu sudan içen çocuk, o kadının süt oğlu olmaz.”[13]


[1] Bkz.: İbn Teymiyye Mecmuu’l-Fetava (21/508) Fetava’l-Kubra (1/256)
[2] Bkz. İbn Teymiye, Fetavâ (21/36).
[3] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Beyhaki el-Hilafiyyat (935) Nesâî (52, 328) Darekutni (1/15, 16, 21) Hâkim (1/225, 226) İbn Huzeyme (92) İbn Hibbân (4/64) İbnu’l-Carud el-Munteka (44) Ahmed (2/12, 23, 27) İbn Ebî Şeybe (1/133) Dârimî (759) İbn Mâce (517-18) Tirmizî (67) Ebû Dâvûd (63-65) Ebû Ya'lâ (9/441) Taberî Tehzibu’l-Asar (2299-2303) Tahavi Şerhu Muşkili’l-Asar (2645) Beyhaki (1/260) el-Elbani İrvau’l-Galil (23)
[4] Sahih. Ahmed (2/12, 23, 26, 27, 38) Darimî (1/186) Ebû Dâvud (63-65) Tirmizî (67) Nesâî (1/175) İbn Mâce (517-518) Hâkim (1/133) İbn Hibbân (2/274) İbn Huzeyme (92) Beyhakî (1/263)
[5] Hasen, sahih. Beyhaki (1/259) Beyhakî el-Hilafiyyat (935) isnadında Bakiyye b. el-Velid an’ane ile rivayet etmiştir. Yine Beyhaki’nin (1/260) rivayetinde Hafs b. Ömer, Bakiyye’ye mutabaat etmiştir. Hafs b. Ömer er-Razi zayıftır. Rivayetin şahidleri de vardır:
* Ebu Umame radiyallahu anh’den Rişdeyn b. Sa’d yoluyla: İbn Mâce (521) Ahmed (1/235) Beyhakî (1/238) Rişdeyn b. Sad zayıftır.
* Sevban radıyallahu anh’den: Darekutni (1/30) bunun da isnadında Rişdeyn vardır.
* Raşid b. Sa’d rahimehullah’tan sahih isnadla mürsel olarak: Darekutni (1/29) Ebû Hatim bu rivayet hakkında mürsel sahih demiştir. Bkz. Ta‘liku’l-Mugnî Ale’d-Darekutnî (1/28) Rivayet yollarının birbirini takviyesi ile hadis sahih derecesine çıkmaktadır.
[6] Sahih maktu. Buhârî (1/64) Bunu Buhârî, muallâk olarak nakletmiştir. İbn Vehb el-Cami’de sahih isnad ile mevsul olarak rivayet etmiştir. Bkz. El-Elbânî Muhtasaru’l-Buhârî (59) İbn Hacer Fethu’l-Bârî (1/342)
[7] Bkz. Sıddık Hasen Han Kannucî, Ravdâtu’n-Nediyye (s.11)
[8] Bkz.: İbn Teymiyye Muhtasaru’l-Fetava’l-Mısriyye (s.20)
[9] Bkz.: İbn Receb Kavaid (s.29) Şankitî el-Malikî İ’dadu’l-Mehec (s.35) Hattab el-Maliki Mevahibu’l-Celil (1/24) İbn Ruşd Bidayetu’l-Muctehid (1/24) Suyuti el-Eşbah (s.107) Zerkeşi el-Mensur (1/125-127) Serahsi el-Mebsut (23/14, 24/19) Mugni’l-Muhtac (4/188)
[10] El-Muhalla (7/422)
[11] El-Muhalla (1/138)
[12] İbn Teymiyye Mecmuu’l-Fetava (21/502) Fetava’l-Kubra (1/252)
[13] Mecmuu’l-Fetava (21/33) Fetava’l-Kubra (1/423)

İstihâle (Maddenin Diğer Bir Maddeye Dönüşmesi/Transformasyon)

İstihâle; bir şeyin tabiat ve vasfının değişmesidir. Yağın sabuna dönüştürülmesi veya kimyevî terkiplerle maddenin başka bir maddeye çevrilmesi böyledir.
İlim ehli şarabın sirkeye dönüşmesi halinde onun temiz ve kullanımının helal olacağı hususunda icma etmişlerdir.
Ömer radıyallahu anh şöyle demiştir:
لَا تَأْكُلْ خَلًّا مِنْ خَمْرٍ أُفْسِدَتْ حَتَّى يَبْدَأَ اللَّهُ بِفَسَادِهَا وَذَلِكَ حِينَ طَابَ الْخَلُّ وَلَا بَأْسَ عَلَى امْرِئٍ أَصَابَ خَلًّا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ أَنْ يَبْتَاعَهُ مَا لَمْ يَعْلَمْ أَنَّهُمْ تَعَمَّدُوا إِفْسَادَهَا
“Allah tarafından sirkeye dönüşmedikçe (İnsanlar tarafından etki edilerek) şaraptan elde edilen sirkeyi içme. Allah’ın takdiri ile (kendiliğinden) bozularak sirke haline gelmiş ise helal olur. Kişinin, kasten şaraptan sirkeye çevirdiklerini bilmediği sürece, kitap ehlinden aldığı sirkeyi satmasında sakınca yoktur.”[1]
Kulların müdahalesi ile şarabın sirkeye çevirilmesi ise yasaklanmıştır:
Enes radıyallahu anh dedi ki:
أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ سُئِلَ عَنِ الْخَمْرِ تُتَّخَذُ خَلًّا فَقَالَ لَا
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’e şarabın sirkeye çevirilmesi hakkında sorulunca:
Hayır” buyurdu.[2]
İstihâle hükmü sarhoş edici içkilere has değildir. Ölmüş hayvanın derisi tabaklandığı zaman temiz olur:
Mersed b. Abdillah el-Yezenî anlatıyor: “İbn Ya‘lâ es-Sebâ’î’nin üzerinde bir kürk gördüm ve elimle dokundum. Bana:
“Kürke niye elini değdin?” dedi. Ben bu hususta İbn Abbâs radiyallahu anhuma‘ya sordum ve dedim ki:
“Biz Magrîb’te yaşıyoruz. Bizimle birlikte Berberîler ve Mecusîler de var. Onlar bize kestikleri koyunu getiriyorlar. Kestiklerini yemiyoruz. Bize, içerisine iç yağı konmuş deriden mamul dağarcık getiriyorlar (bunu kabul edelim mi)?” İbn Abbâs radiyallahu anhuma cevaben dedi ki:
“Bundan biz de Rasûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem’e sormuştuk:
دِبَاغُهُ طَهُورُهُ
Derinin tabaklanması onun temizliğidir” buyurdu.”[3]
İbn Abbas radiyallahu anhuma’dan: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
أَيُّمَا إِهَابٍ دُبِغَ فَقَدْ طَهُرَ
Herhangi bir deri tabaklanınca temizlenmiş demektir.”[4]
Bu hadisteki genel ifade, tabaklanma yoluyla istihalesi mümkün olan bütün derileri kapsamaktadır.
Bilindiği üzere Allah Teâlâ ancak habislik vasfı olan şeyleri haram kılmıştır. Necislik veya haramlığa sebep olan özelliğin ortadan kalkmasıyla habislik vasfı da kalkar.[5]
İbn Hazm şöyle demiştir: “Necis veya haram olan bir şeyin özellikleri değişirse onun hakkındaki haramlık hükmü de iptal olur ve o şey başka bir isim alarak helal ve temiz olur. Artık o şey necis ve haram değildir, bilakis başka bir şeye dönüşmüş ve başka bir hüküm almıştır.”[6]
İdrar, dışkılar, ölmüş hayvan eti, köpek, domuz ve hayvan leşleri gibi necis maddeler yeryüzü üzerinde kuruyup su buharıyla semaya yükseldiğinde, sonra yağmura karışıp yeryüzüne indiğinde, helal ve temiz su olarak iner. Bunlar toprak altına gömüldüklerinde, suları yer altında başka sulara karışır ve dönüşerek kuyulardan temiz su olarak çıkarlar.
Aynı şekilde hayvanların sütleri de böyledir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
وَإِنَّ لَكُمْ فِي الْأَنْعَامِ لَعِبْرَةً نُسْقِيكُمْ مِمَّا فِي بُطُونِهِ مِنْ بَيْنِ فَرْثٍ وَدَمٍ لَبَنًا خَالِصًا سَائِغًا لِلشَّارِبِينَ
“Kuşkusuz sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır. Zira size, onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından, içenlerin boğazından kolayca geçen hâlis bir süt içiriyoruz.” (Nahl 66)
Damarlardaki kan, süte dönüşerek necislik ve haramlık hükmünden, temiz ve helallik hükmüne dönmüştür.
İbn Sirin rahimehullah dedi ki: “İbn Abbas radıyallahu anhuma süt içiyordu. Mutarrif kendisine: “Mazmaza etmeyecek misin?” dedi. İbn Abbas radiyallahu anhuma dedi ki:
لَا أُبَالِيهِ اسْمَحْ يُسْمَحْ لَكُمْ فَقَالَ رَجُلٌ إِنَّ اللَّهَ يَقُولُ {مِنْ بَيْنِ فَرْثٍ وَدَمٍ} قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ وَقَدْ قَالَ {لَبَنًا خَالِصًا سَائِغًا لِلشَّارِبِينَ}
“Ben buna dikkat etmiyorum. Musamahakar olursan sana da müsamahakâr olunur.” Başka birisi:
“Süt dışkı ve kandan çıkmaktadır” deyince de:
“Allah Teâlâ: “İçenlerin boğazından kolayca geçen hâlis bir süt içiriyoruz” (Nahl 66) buyurmuştur” dedi.”[7]
Aynı şekilde temiz ve helal bir maddenin necis ve haram bir maddeye dönüşmesi hali de böyledir. Su ve yemeklerin idrar ve dışkıya dönmesi gibi.
İstihale hükümleri konusunda temelde fakihler arasında ihtilaf yoktur. Ancak ayrıntılarda bazı ihtilaflar meydana gelmiştir. Mesela insan müdahalesi ile tezeğin yakılarak küle çevrilmesi, domuzun tuza konularak tuza çevrilmesi konusunda meşhur bir ihtilaf vardır.[8]
İbn Hazm şöyle demiştir: “Yenmesi mubah olan hayvanlar haram maddelerle beslense o hayvan yine helaldir. Tavuk, ördek, akbaba gibi hayvanlar böyledir. Şayet oğlak domuzdan sütü emse bu oğlağın etinin yenmesi yine helaldir.”[9]
İbn Teymiyye şöyle demiştir: “Necis maddelerin yakılmasıyla oluşan duman temizdir. Necis bir suyun buharı tavanda toplansa bu buhar temizdir.”[10]


[1] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Ebu Ubeyd el-Emval (288) İbn Zencuye el-Emval (438) Abdurrazzak (9/253) İbn Ebi Şeybe (5/513) Beyhakî (6/37)
[2] Sahih. Muslim (1983) Ahmed (3/180)Ebu Davud (3675) Tirmizi (1294)
[3] Sahih. Muslim (366) Malik (2/498) Ebû Dâvud (4123) Tirmizî (1728) Nesâî (7/173) İbn Mace (3609) Ahmed (1/219, 270) Darimî (1991)
[4] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. İbn Hibbân (4/103) İbn Carud el-Munteka (61) Ebu Avane (560-64) Ahmed (1/219, 270, 343) Tirmizî (1728) Nesâî (4241) İbn Mâce (3609) Beyhakî (1/16)
[5] İbn Kayyım İ’lamu’l-Muvakki’in (1/394)
[6] El-Muhalla (1/138)
[7] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Abdurrazzak (1/177) İbn Ebî Şeybe (1/60)
[8] Bkz.: İbn Teymiyye Mecmuu’l-Fetava (21/601)
[9] El-Muhalla (7/429) Bkz.: Hanefilerden: İbn Nuceym Bahru’r-Raik (1/239) İbn Abidin, Reddu’l-Muhtar (5/217) Şafiilerden: Şerbini Mugni’l-Muhtac (4/305) Gazali el-Vesit (7/165) Suyutî el-Eşbah (s.107) Malikîlerden: Karafî ez-Zehîra (4/104)
[10] İbn Teymiyye Fetava’l-Kubra (1/262) Mecmuu’l-Fetava (21/611)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)