Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

26 Şubat 2014 Çarşamba

İbn Kayyım rahimehullah diyor ki:



İnsanlar Kitap ve Sünnetle hüküm vermekten ve onlarla muhakeme olmaktan yüz çevirip, sadece bunların yeterli gelmeyeceğine inandıkları ve bunların dışında görüşlere, kıyaslara baş vurdukları, bunları ve şeyhlerin görüşlerini güzel saydıkları zaman;

Bu kimselerin fıtratlarında bir değişme baş gösterir.

 Kalplerinde zulüm oluşuverir ve anlayışlarında bir sakatlık ve akıllarında bir ahmaklık meydana gelir.

İşte bu tip insanları bu hasletler kuşatıverir ve ona galip gelir.

Hatta küçükleri bunlarla eğitmekte, yaşlıları ise buna sevk etmektedirler. Bunu kötü bir iş olarak da görmezler.

Bu öyle bir hâl alır ki;

- Artık doğrunun yerini bid'at,

- Aklın yerini cehalet,

- Rüşdün yerini heva,

- Hidâyetin yerini sapıklık,

- İyiliğin yerini kötülük,

- İlmin yerini cahillik,

- İhlasın yerini riya,

- Hakkın yerini bâtıl,

- Doğrunun yerini yalan,

- Nasihatin yerini vurdumduymazlık ve

- Adaletin yerini de zulüm alır.

( el-Fevaid )
* Bu yazıyı gönderen Azerbaycan'dan Ebu İbrahim kardeşe teşekkür ederiz.

22 Şubat 2014 Cumartesi

Kadının Elleri ve Yüzünün Avret Olmadığını İddia Edenlerin Dayandığı Delil Çürüktür


Aişe radıyallahu anha’dan:
أَنَّ أَسْمَاءَ بِنْتَ أَبِي بَكْرٍ، دَخَلَتْ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَعَلَيْهَا ثِيَابٌ رِقَاقٌ، فَأَعْرَضَ عَنْهَا رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، وَقَالَ: «يَا أَسْمَاءُ، إِنَّ الْمَرْأَةَ إِذَا بَلَغَتِ الْمَحِيضَ لَمْ تَصْلُحْ أَنْ يُرَى مِنْهَا إِلَّا هَذَا وَهَذَا» وَأَشَارَ إِلَى وَجْهِهِ وَكَفَّيْهِ
“Esma bt. Ebi Bekr radıyallahu anha Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına girdi. Esma’nın üzerinde ince bir elbise vardı. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ondan yüz çevirdi ve şöyle buyurdu: “Ey Esma! Muhakkak ki kadın hayız çağına geldiğinde şundan ve şundan başka yerinin görünmesi uygun olmaz” Bunu derken yüzüne ve ellerine işaret etti.”
Bu hadisi Ebu Davud (4104) Beyhaki (2/226, 7/86) ve İbn Adiy, el-Kamil’de (3/1209); el-Velid b. Muslim – Said b. Buşeyr – Katade – Halid b. Dureyk – Aişe radıyallahu anha yoluyla rivayet etmişlerdir.
Ebu Davud: “Bu mürseldir. Halid b. Dureyk, Aişe radıyallahu anha’ya yetişmemiştir” demiştir.
Şeyh el-Elbanî rahimehullah Ebu Davud’un Sünen’inin tahkikinde bu hadis hakkında “sahih” değerlendirmesi yaparak büyük bir hata yapmıştır. Bu hadisin rivayet yollarıyla sahih olduğunu iddia etmesi şu sebeplerden dolayı hadis usulü kaidelerine uygun değildir.
1. illet: Ebu Davud’un işaret ettiği gibi Halid b. Dureyk’in Aişe radıyallahu anha’dan rivayeti munkatı’dır.
2. illet: Ravilerinden Said b. Buşeyr, Katade’den rivayetinde çok zayıf bir ravi olup, bunu mevsul olarak rivayet etmekte tek kalmıştır. Muhammed b. Abdillah b. Numeyr Said hakkında: “Munkeru’l-hadis, bir şey değildir, hadiste kuvvetli değildir. Katade’den münker rivayetlerde bulunmuştur” demiştir.  İbn Hibban ise: “Ezberi çok kötüdür. Fahiş hatalar yapardı. Katade’den tabi olunmayan rivayetlerde bulundu” demiştir.
Said b. Buşeyr, Katade’den başkasından rivayetlerinde itibar edilebilecek bir ravi olsa dahi, Katade’den rivayette çok zayıftır. Onun sağlam ashabından olmadığı gibi, şeyhlerden de değildir. Nitekim Hişam ed-Dustuvaî, Katade’den rivayette insanların en sağlamlarından olup, Said b. Buşeyr’e muhalif rivayette bulunmuştur:
Hişam bunu Katade yoluyla şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Muhakkak ki cariye hayız olduğu zaman yüzünden ve bileklerine kadar elinden başkasının görünmesi uygun olmaz.”
Bunu Ebu Davud, Merasil’de (437); Muhammed b. Beşşar – İbn Davud – Hişam – Katade yoluyla rivayet etmiştir ve mahfuz olan tariki budur.
Katade’ye kadar isnadı sahih olsa dahi, Katade’nin mürselleri çok zayıftır. Çünkü mu’dal türündendir.
Hafız Zehebî, el-Mukiza’da (s.40) şöyle der: “Mürsellerin en zayıfları el-Hasen (el-Basri)’nin mürselleridir. Bundan daha zayıfı Zührî, Katade ve Humeyd et-Tavil gibi tabiinin küçüklerinin mürselleridir. Muhakkiklerin geneli bu kimselerin mürsellerini mu’dal rivayetlerden saymışlardır. Zira bunların rivayetlerinin geneli; tabiinin büyüklerinden birisinin, sahabeden rivayeti yoluyla gelmiştir. Böyle bir mürselde isnaddan iki ravi düşmektedir. Mu’dal rivayetin zayıflığı ise, munkatı’dan daha şiddetlidir.” Hadis usulünden bilindiği gibi, şahit olarak getirilecek zayıf rivayetin zayıflığı şiddetli olmamalıdır. Mu’dal rivayet ise şiddetli zayıf türündendir.
3. İllet: Velid b. Muslim mudellis olup, an’ane ile rivayet etmiştir.
4. İllet: Kadate müdellis olup, an’ane ile rivayet etmiştir.
5. illet: Bu hadiste diğer bir illet daha vardır ki, o da ızdırapdır. Said b. Buşeyr bunu Umm Seleme radıyallahu anha’dan da rivayet etmiştir. İbn Adiy der ki: “Katade’den bunu rivayet eden Said b. Buşeyr’den başkasını bilmiyorum. Bir seferinde Aişe radıyallahu anha rivayeti yerine; Halid b. Dureyk – Ummu Seleme radıyallahu anha yoluyla rivayet etmiştir.”
Hadisin Birinci Şahidi:
Hadisin Esma bt. Umeys radıyallahu anha’dan şahidi şu şekildedir: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Aişe bt. Ebi Bekr radıyallahu anhuma’nın yanına girdi. Yanında kızkardeşi Esma bt. Ebi Bekr radıyallahu anhuma vardı. Onun üzerinde yenleri geniş bir Şam elbisesi vardı. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ona bakınca hemen kalktı ve çıktı. Aişe radıyallahu anha: “Neden kalktın?” diye sordu. Buyurdu ki: “Şeklini görmedin mi? Müslüman bir kadın şu ve şurasından başkasını gösteremez.” Ellerinin üzerini ellerinin dışıyla kapattı, sadece parmakları göründü. Sonra ellerini şakaklarına koydu ve sadece yüzü göründü.”
Bunu Taberani, el-Evsat’ta (8394) Beyhaki (7/86); Muhammed b. Rumh yoluyla rivayet ettiler. Taberani el-Kebir’de (24/142-143); Amr b. Halid el-Harrani – İbn Lehia – Iyaz b. Abdillah – İbrahim b. Ubeyd b. Rifaa el-Ensari – Babası – Esma radıyallahu anha yoluyla rivayet etmiştir.
Beyhaki: “İsnadı zayıf” demiştir.
1. illeti: İsnadında İbn Lehia vardır. O, kitapları yandıktan sonra hafıza karışıklığına uğramıştır.
2. İlleti: İbn Lehia, yine tedlis ile nitelenmiş bir ravi olup bunu tedlis sigası olan an’ane ile rivayet etmiştir.
3. İlleti: Iyaz b. Abdillah da zayıf bir ravidir. Buhari onun hakkında: “Münkeru’l-hadis” demiştir. es-Sacî: “İbn Vehb ondan şüpheli hadisler rivayet etmiştir” dedi. İbn Main: “Zayıftır” dedi. Ebu Hâtim: “Kuvvetli değildir” dedi.
4. İlleti: Bu metinde de münkerlik vardır. Çünkü buluğa ermiş kadının görünebilecek yerleri, Katade’nin mürsel rivayetinde kadından görünen kısım ile metinde ızdırap halindedir.
Sonuç: Bu rivayet isnad olarak zayıf, metin olarak münkerdir. Münker hadis ise çok zayıf türünden olup şahit getirmeye elverişli değildir.
İkinci Şahidin Durumu
Aişe radıyallahu anha dedi ki: “Yanıma annemden kardeşim olan Abdullah b. Tufeyl’in kızı Muzeyne girdi. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem gelince yüz çevirdi. Dedim ki: “Ey Allah’ın rasulü! O benim yeğenim olan bir cariyedir.” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kadın hayız olduğu zaman yüzünden başkasını ve şundan fazlasını göstermesi helal olmaz.” Böyle derken kollarını yumdu, iki avucu arasında bir avuçluk yer açıkta bıraktı.”
İbn Cerir et-Taberi (18/93); İbn Cureyc – Aişe radıyallahu anha yoluyla rivayet etmiştir.
1. İlleti: Bu isnad mu’daldir. İbn Curayc ile Aişe radıyallahu anha arasında iki ravi düşmüştür.
2. İlleti: Metninde ise görüldüğü gibi şiddetli bir münkerlik vardır. Özellikle kollarını göstermesi ve cariyeler ile bunu sınırlaması bunu göstermektedir.
Sonuç: Rivayetin bu tariki de şiddetli zayıf bir yoldur. Şahit getirmeye elverişli değildir.
İbn Abbas Radıyallahu anhuma’dan Mevkuf Şahid:
Merfu rivayetler için mevkuf rivayetlerin şahit olmayacağı bilinen bir husustur. İbn Abbas'ın tefsirinin merfu hadis hükmünde olduğu da burada gerekçe gösterilemez. zira sahabe tefsirinin merfu hadis hükmünde olması, ancak sahabe arasında ihtilaf bulunmaması şartıyla kabul edilir. Bu meselede ise sahabelerden farklı tefsirler gelmiştir.
İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan Nur suresi 31. ayetin tefsiri hakkında (görünen kısmın eller ve yüz olduğuna dair) gelen bütün rivayetlerde zayıflık vardır ve İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan daha sahih olarak gelene aykırıdır. İsnadında geçen zayıf ravilerin durumu şu şekildedir:
1. Müslim b. Keysan el-Mellai çok zayıftır. El-Fellas onun metruk olduğunu söylemiştir. Ahmed: Hadisi yazılmaz dedi. İbn Main: güvenilir değildir dedi. İbn Hacer, Ebu Zur’a, Tirmizi, İbnu’l-Medini, Buhari, Ebu Davud, Darekutni ve başkaları onun zayıf bir ravi olduğunu belirtmişlerdir. (Bkz.: Mizzi Tehzibu’l-Kemal (7/633) Mizanu’l-İtidal (4/106)
2. Muhammed b. Humeyd er-Razi; İmam Taberi’nin şeyhi olup zayıftır.
3. Nehşel; çok zayıf bir ravidir.
4. Dahhak b. Muzahim; İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan işitmemiştir.
5. İbn Curayc; İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan işitmemiştir.
6. İbn Ebi Hatim’in Tefsir’inde (8/2574) gelen rivayete gelince; el-A’meş’in Said’den rivayeti ile gelmiştir. El-A’meş ise Said’den dört hadisten başka bir şey almamıştır. Bunu Cerh ve Ta’dil imamı İbnu’l-Medini söylemiştir. Nitekim el-A’lâî Camiu’t-Tahsil’de (s.189) şöyle der: “İbnu’l-Medini dedi ki: el-A’meş, Said b. Cubeyr’den sadece dört hadis işitmiştir…” bu dört hadisi zikretmiş ve bu tefsir bunlar arasında yoktur. Bu ifadeler, Ebu Zür’a’nın et-Tahsil’de (s.136) bizzat zikrettikleridir.” Bu rivayet Ebu Abdillah Müslim b. Keysan el-Mellai el-A’ver’in rivayeti olarak meşhurdur.
7. Ayrıca Süleyman el-A’meş tedlis yapar. İşte bu rivayet de Müslim b. Keysan’dan yaptığı bir rivayet olup tedlis için onun adını zikretmemiş ve tedlis sigası olan an’ane ile rivayet etmiştir. A’meş’in Said’den dört hadisten başka bir şey işitmediği sabit olduğuna göre ve ilim ehlince bu tefsir Müslim b. Keysan’ın Said’den rivayeti olarak bilindiğinden dolayı, el-A’meş’in tedlis yaparak Muslim b. Keysan’ı isnaddan düşürdüğü anlaşılmıştır. Müslim b. Keysan ise yukarıda geçtiği gibi çok zayıf bir ravidir.
8. Beyhaki’nin rivayetine gelince, iki ravisinin zayıflığı söz konusudur. Ravilerinden Ahmed b. Abdilcebbar el-Utaridi hakkında Zehebi; onu birden çok kimse zayıf saydı demiştir. Bkz.: Mizan (1/112) Takribu’t-Tehzib (1/19) diğer bir ravisi Abdullah b. Hurmuz el-Mekki hakkında İbn Main “zayıf” demiştir. Ebu Hatim: kuvvetli değildir der. İbnu’l-Medini ve Nesai de zayıf olduğunu söylemişlerdir. Hafız ibn Hacer de et-Takrib’de zayıf demiştir. (1/450) Mizanu’l-İtidal (2/503)
9. İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan gelen sahih rivayet, ellerin ve yüzün gösterilmesinin yasaklandığını ifade etmektedir:
عن بن عباس: {وَلاَ يُبْدِينَ زَينَتَهُنَّ}،قال: الكف ورقعة الوجه
İbn Ebi Şeybe Musannef’inde (4/283) ve İbn Ebi Hatim Tefsir’inde (8/2574) Ziyad b. Er-Rabi – Salih b. Ed-Dehhan – Cabir b. Yezid – İbn Abbas radıyallahu anhuma isnadıyla rivayet ediyorlar: “İbn Abbas; “ziynetlerini göstermesinler” kavli hakkında: "(zinet) el ve yüzün bir parçasıdır” dedi.
Bunun ravileri güvenilir olup isnadı sahihtir. Bu durumda İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan gelen, ellerin ve yüzün istisna edilen kısım olduğuna dair tefsirin hicab emrinin nüzulünden önceki durum hakkında olması muhtemeldir. Hicab emri gelince de Ahzab suresinden ayetlerin tefsirinde olduğu gibi, bütün vücudun örtülmesi gerektiğini belirtmiştir. Nitekim İbn Teymiyye (Fetava 22/109) gibi birçok muhakkik buna dikkat çekmişlerdir. Yahut "kendiliğinden görünen kısım" hakkında İbn Abbas radıyallahu anhuma'nın söylediği; yüzün bir parçası, kadının sadece gözlerini açıkta bırakmasından dolayı görünen kısmıdır. Bunu destekleyen husus; bizzat İbn Abbas radıyallahu anhuma'nın Ahzab 59. ayeti hakkındaki tefsiridir:
Taberi (20/324) ve İbn Ebi Hatim (10/3153);  Ali – Ebu Salih (Leys’in katibi) – Muaviye (b. Salih) – Ali (b. Ebi Talha) – İbn Abbas radıyallahu anhuma isnadıyla rivayet ediyor:  Abdullah b. Abbas radıyallahu anhuma diyor ki: "Allah, müminlerin kadınlarına, bir ihtiyaçları için evlerinden çıktıklarında, başlarının üzerinden örtecekleri örtüleriyle yüzlerini örtmelerini ve sadece bir gözlerini açmalarını emretmektedir."
İsnadı hasendir. Ali b. Ebi Talha’nın İbn Abbas’tan işitmemiş olması sebebiyle isnadına itiraz edilmiştir. Lakin onun Mucahid ve ikrime yoluyla İbn Abbas’tan rivayette bulunduğu sabit olmuştur.  Bu ikisi ise güvenilir ravilerdir. Senedindeki kopukluk illeti böylece zail olmuştur.
İsnadında Leys’in kâtibi Abdullah b. Salih vardır. İmam Buhari onun Muaviye b. Salih – Ali b. Ebi Talha – İbn Abbas yoluyla rivayet edilen sahifesine itimad etmiştir.  Abdulmelik b. Şuayb, İbn Main ve bir cemaat onun güvenilir olduğunu belirtmişlerdir. İbn Hacer onun hakkında: “saduk (dürüst), çok hata eder. Yazıyla rivayetinde sağlamdır. Kendisinde gaflet vardı” demiştir. Bu rivayet ise ezberinden değil, yazıyla rivayettir. Eğer başka güvenilir ravilerin rivayeti ona muhalif olmazsa, sahife ile rivayeti makbuldür.

10. İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan gelen rivayetler, kadının yabancı erkeklere değil, ayette zikredilen mahremlerine karşı ellerini ve yüzünü açabileceğine delalet etmektedir:
İbn Cerir et-Taberi (17/259); Ali – Abdullah – Muaviye – Ali b. Ebi Talha – İbn Abbas radıyallahu anhuma isnadıyla rivayet ediyor:
عن ابن عباس قوله: {وَلاَ يُبْدِينَ زَينَتَهُنَّ إِلاَّ مَا ظَهَرَ مِنْهَا}، قال: والزينة الظاهرة: الوجه، وكحل العين، وخضاب الكف، والخاتم. فهذه تظهر في بيتها، لمن دخل من الناس عليها"
İbn Abbas dedi ki: “Ayette geçen görünen ziynet; yüz, göz sürmesi, eldeki kına ve yüzüktür. Bunları evinde, yanına gelen insanlara gösterir.”


Şimdi İbn Abbas radıyallahu anhuma’nın bahsettiği bu insanlar kimlerdir? Yabancı erkekler olamaz, zira onların kadınların yanına girmesi yasaklanmıştır. Nitekim Nebi sallallahu aleyhi ve sellem; “Sizleri kadınların yanına girmekten sakındırırım” buyurmuştur. Yine hicab ayetinde “Onlardan bir şey isteyeceğiniz zaman perde arkasından isteyin” buyrulmuştur. Şu halde İbn Abbas’ın kastettiği kimseler, kadının yanına girebilen kocası dışındaki mahremleridir.
Ayrıca İbn Ebi Hatim (8/2576) İbn Abdilberr et-Temhid (16/230) Beyhaki (7/94) Taberi (9/307); Muaviye b. Ebi Salih – Ali b. Ebi Talha – İbn Abbas radıyallahu anhuma yoluyla, şu lafızla rivayet ettiler:
{وَلاَ يُبْدِينَ زَينَتَهُنَّ}، قال:" لا تُبْدِي خَلاخِلَهَا, وَمِعْضَدَاتِهَا, وَنَحْرَهَا, وَشَعْرَهَا إِلا لِزَوْجِهَا"
“İbn Abbas radıyallahu anhuma “zinetlerini göstermesinler” ayeti hakkında; kadın halhalını, (pazuya bağlanan) kolluğunu, boynunu ve saçlarını kocasından başkasına gösteremez” dedi.”
Aynı isnad ile diğer rivayet lafzı şöyle:
والزينة التي تبديها لهؤلاء الناس قرطاها وقلادتها وسوارها، فأما خلخالها وخصرها وجيدها وشعرها، فإنها لا تبدي ذلك إلا لزوجها"
“Bu insanlara (ayette zikredilen kimselere) gösterebileceği ziynetleri küpeleri, gerdanlığı, bilezikleridir. Halhalı, beli, boynu ve saçlarını ise sadece kocasına gösterebilir.” İsnadı hasendir. İsnadı hakkında yukarıda açıklama geçmişti.
Sonuç:
Görüldüğü gibi kadının ellerini ve yüzünü açabileceğine dair hadisin rivayet yolları şiddetli zayıftır, sahih veya hasen derecesine çıkması mümkün değildir.



Elbani rahimehullah’ın Hicab risalesinde ileri sürdüğü diğer şüpheler ve cevabı özetle şu şekilde

1- Fadl b. Abbas radıyallahu anhuma ilgili rivayette Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e fetva sormaya gelen kadının güzelliğinden bahsedilmesi, onun yüzünün açık olduğuna delalet etmez. Kadının yüzünün açık olduğu zikredilmemiştir. Kadının güzellikle vasıflanmış olması sadece yüzünden olmaz. Rivayetin diğer metninde Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem illet olarak kadının güzelliğini değil, her ikisinin genç olması sebebiyle fitneye düşebileceklerini belirtmiştir. (Ahmed (1/75) Bezzar (2/164) Ziyaul Makdisi el-Muhtare (2/240) Bu da kadının yüzünün örtülü olduğunu gösterir. Kadınların yüzlerini örtmelerinin vacip olduğunu gösteren net delillerden sonra ihtimallerle hükme gidilemez. Bu müteşabihle delil getirmek olur.
2-  Sehl b. Sa'd radıyallahu anh’ın rivayet ettiği, kendisini Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e hibe etmek isteyen kadına Rasulullah’ın bakmasını delil getirmek üç açıdan müteşabihe tutunmaktır:  a- hicab emrinden önce vuku bulmuş olabilir. b- rivayette kadının yüzünün açık olduğu geçmemektedir. c- nikah talebiyle kadına bakmak ruhsat verilen hususlardandır
3- Subey’a bt. Haris rivayetinde kadının yüzünün açık olduğu geçmemektedir. Gözlerinin sürmeli ve ellerinin kınalı olduğu zikrediliyor.
4- Cabir b. Abdillah radıyallahu anhuma’dan siyah yanaklı kadın vasfıyla gelen rivayette, Müslimin rivayetinde hata vardır. “Kadınların arasında” diye geçen ifadenin doğrusu: “Kadınların düşüklerinden siyah yanaklı bir kadın” şeklindedir. (Nesai (3/186) Ahmed (3/318) Beyhaki (3/296, 300) Darimi (1/377)
Nitekim İbn Ebi Şeybe’nin rivayetinde “Kadınların seçkinlerinden olmayan..” lafzıyla gelmiştir. Bu ifade kadının cariyelerden olduğunu ifade etmektedir. Cariyeler ise yüzlerini örtmezler. Yine evlenme ümidi kalmamış yaşlı bir kadın olabilir. Onlara da yüzlerini örtmek farz değildir. Yahut bu hadisenin hicab emrinden önce vaki olması da muhtemeldir. Bu da müteşabihle delil getirmek olur.
5- İbn Abbas radıyallahu anhuma’nın bayram namazı ile ilgili rivayetinde kadınların yüzüklerini Bilal radıyallahu anh’ın serdiği yaygıya atmalarında onların ellerini görmüş olabileceği de sadece bir ihtimal zikridir. Bu hadiste yüzün açık olduğuna dair bir şey yoktur. Yine ellerinin açık olduğuna dair de bir açıklama yoktur. İbn Abbas’ın o sırada yaşının küçük olduğunun zikredilmesi de diğer bir husustur.
6- Kadınlara bakmaktan yasaklayan hadisleri yüzü açmanın caiz olmasına delil getirmeye gelince, bu bakışlar hakkındaki yasak mutlaktır. Cariyelere ve zımmilerin kadınlarına yahut örtünme emrini terk edenlere bakmayı da yasakladığı gibi, bakma yasağı sadece yüzlerine bakmaktan yasaklamak değildir. Onların endamına bakmak da yasaktır.
7- Aişe radıyallahu anha’dan sabah namazına kadınların çıkması rivayetinde onların tanınmasına karanlığın mani olmasının zikredilmesini, yüzlerinin açık olduğuna delil getirilmiştir. Rivayette geçen mutelleffiat bimurutihinne ifadesi, yüzlerinin örtülü olduğu anlamına gelmektedir. Karanlıktan tanınmamalarının zikredilmesi ise, erkek mi, kadın mı olduklarının bilinmeyecek şekilde olduğu veya kadınların dahi birbirlerini tanıyamayacakları kadar karanlık olduğu anlamına gelir.  

 Ebû Muâz el-Çubukâbâdî




5 Şubat 2014 Çarşamba

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)