Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

25 Ağustos 2019 Pazar

Kimden Gelirse Gelsin Hakkı İtiraf Etmek

Ebu Bekr İbnu’l-A’rabî (v.543) rahimehullah Ahkamu’l-Kur’ân’da (1/248-249) dedi ki: “Bana Muhammed b. Kasım el-Usmanî haber verdi, dedi ki:
وَصَلْت الْفُسْطَاطَ مَرَّةً فَجِئْت مَجْلِسَ الشَّيْخِ أَبِي الْفَضْلِ الْجَوْهَرِيِّ وَحَضَرْت كَلَامَهُ عَلَى النَّاسِ، فَكَانَ مِمَّا قَالَ فِي أَوَّلِ مَجْلِسٍ جَلَسْت إلَيْهِ إنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ طَلَّقَ وَظَاهَرَ وَآلَى فَلَمَّا خَرَجَ تَبِعْته حَتَّى بَلَغْت مَعَهُ إلَى مَنْزِلِهِ فِي جَمَاعَةٍ فَجَلَسَ مَعَنَا فِي الدِّهْلِيزِ وَعَرَّفَهُمْ أَمْرِي فَإِنَّهُ رَأَى إشَارَةَ الْغُرْبَةِ وَلَمْ يَعْرِفْ الشَّخْصَ قَبْلَ ذَلِكَ فِي الْوَارِدِينَ عَلَيْهِ فَلَمَّا انْفَضَّ عَنْهُ أَكْثَرُهُمْ قَالَ لِي أَرَاك غَرِيبًا، هَلْ لَك مِنْ كَلَامٍ؟ قُلْت نَعَمْ قَالَ لِجُلَسَائِهِ أَفْرِجُوا لَهُ عَنْ كَلَامِهِ فَقَامُوا وَبَقِيت وَحْدِي مَعَهُ. فَقُلْت لَهُ حَضَرْت الْمَجْلِسَ الْيَوْمَ مُتَبَرِّكًا بِك وَسَمِعْتُك تَقُولُ آلَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَصَدَقْت وَطَلَّقَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَصَدَقْت وَقُلْت وَظَاهَرَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَهَذَا لَمْ يَكُنْ وَلَا يَصِحُّ أَنْ يَكُونَ لِأَنَّ الظِّهَارَ مُنْكَرٌ مِنْ الْقَوْلِ وَزُورٌ وَذَلِكَ لَا يَجُوزُ أَنْ يَقَعَ مِنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَضَمَّنِي إلَى نَفْسِهِ وَقَبَّلَ رَأْسِي وَقَالَ لِي أَنَا تَائِبٌ مِنْ ذَلِكَ جَزَاك اللَّهُ عَنِّي مِنْ مُعَلِّمٍ خَيْرًا. ثُمَّ انْقَلَبْت عَنْهُ، وَبَكَّرْت إلَى مَجْلِسِهِ فِي الْيَوْمِ الثَّانِي فَأَلْفَيْته قَدْ سَبَقَنِي إلَى الْجَامِعِ وَجَلَسَ عَلَى الْمِنْبَرِ فَلَمَّا دَخَلْت مِنْ بَابِ الْجَامِعِ وَرَآنِي نَادَى بِأَعْلَى صَوْتِهِ مَرْحَبًا بِمُعَلِّمِي أَفْسِحُوا لِمُعَلِّمِي فَتَطَاوَلَتْ الْأَعْنَاقُ إلَيَّ وَحَدَّقَتْ الْأَبْصَارُ نَحْوِيوَتَعْرِفنِي يَا أَبَا بَكْرٍ يُشِيرُ إلَى عَظِيمِ حَيَائِهِ فَإِنَّهُ كَانَ إذَا سَلَّمَ عَلَيْهِ أَحَدٌ أَوْ فَاجَأَهُ خَجِلَ لِعَظِيمِ حَيَائِهِ وَاحْمَرَّ حَتَّى كَأَنَّ وَجْهَهُ طُلِيَ بِجُلَّنَارٍ قَالَ وَتَبَادَرَ النَّاسُ إلَيَّ يَرْفَعُونَنِي عَلَى الْأَيْدِي وَيَتَدَافَعُونِي حَتَّى بَلَغْت الْمِنْبَرَ وَأَنَا لِعَظْمِ الْحَيَاءِ لَا أَعْرِفُ فِي أَيْ بُقْعَةٍ أَنَا مِنْ الْأَرْضِ وَالْجَامِعُ غَاصٌّ بِأَهْلِهِ وَأَسَالَ الْحَيَاءُ بَدَنِي عَرَقًا وَأَقْبَلَ الشَّيْخُ عَلَى الْخَلْقِ فَقَالَ لَهُمْ أَنَا مُعَلِّمُكُمْ وَهَذَا مُعَلِّمِي لَمَّا كَانَ بِالْأَمْسِ قُلْت لَكُمْ آلَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَطَلَّقَ وَظَاهَرَ فَمَا كَانَ أَحَدٌ مِنْكُمْ فَقُهَ عَنِّي وَلَا رَدَّ عَلَيَّ فَاتَّبَعَنِي إلَى مَنْزِلِي وَقَالَ لِي كَذَا وَكَذَا وَأَعَادَ مَا جَرَى بَيْنِي وَبَيْنَهُ وَأَنَا تَائِبٌ عَنْ قَوْلِي بِالْأَمْسِ وَرَاجِعٌ عَنْهُ إلَى الْحَقِّ؛ فَمَنْ سَمِعَهُ مِمَّنْ حَضَرَ فَلَا يُعَوِّلْ عَلَيْهِ وَمَنْ غَابَ فَلْيُبَلِّغْهُ مَنْ حَضَرَ فَجَزَاهُ اللَّهُ خَيْرًا وَجَعَلَ يَحْفُلُ فِي الدُّعَاءِ وَالْخَلْقُ يُؤَمِّنُونَ
“Bir defasında Fustat’a gittim ve Şeyh Ebu’l-Fadl el-Cevherî’nin meclisine geldim. Onun insanlara yaptığı konuşmaya katıldım. Katıldığım ilk meclisinde dedi ki:
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem boşadı, zıhar da yaptı, îlâ da yaptı.” Çıktığı zaman evine kadar bir cemaat onunla beraber gitti. Dehlizde bizimle beraber oturdu. Onlara benim durumumu sordu. Çünkü yolculuk alametlerini görmüştü ve kendisine gelenler arasında bu şahsı daha önce tanımıyorlardı. Onların çoğu ayrılıp gidince bana dedi ki:
“Senin bir yabancı olduğunu görüyorum. Diyeceğin bir şey mi var?” Ben:
“Evet” dedim. Meclisindekilere dedi ki:
“Bizi onunla konuşmam için yalnız bırakın.” Onlar da kalktılar ve onunla başbaşa kaldık. Ona dedim ki:
“Seninle teberrük için bugün meclisine katıldım ve senin: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ilâ yaptı” dediğini işittim. Doğru söyledin. “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem boşadı” dedin, bunu da doğru söyledin. Yine: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem zıhar yaptı” dedin. Hâlbuki böyle bir şey olmadı ve olması da doğru değildir. Çünkü zıhar münkerdir, batıl sözlerdendir. Böyle bir şeyin Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den meydana gelmesi mümkün değildir.” Bunun üzerine beni kucakladı, başımdan öptü ve bana dedi ki:
“Ben bundan tevbe ediyorum. Bana öğretmenden dolayı Allah sana hayırlı karşılık versin.” Sonra ondan ayrıldım ve ikinci gün erkenden onun meclisine gittim. O, camiye benden önce gitmiş ve minbere oturmuştu. Cami kapısından girdiğimde beni gördü ve yüksek sesle şöyle dedi:
“Hocama merhaba! Hocam için yer açın.” Boyunlar bana doğru döndü, gözler benim bulunduğum tarafa dikildi.” el-Usmânî, utangaçlığına işaret ederek bana: “Ey Ebu Bekr!” dedi. Zira kendisine biri selam verdiği zaman veya mahcup olduğu zaman yüzü narçiçeği gibi kızarırdı. Dedi ki:
“İnsanlar hemen bana yöneldiler, elleri üzerinde beni kaldırarak minberin yanına kadar götürdüler. Ben çok utanıyordum. Nerede olduğumu bilemedim, cami halkla dolu idi ve utançtan bedenim terle dolmuştu. Şeyh cemaate döndü ve onlara dedi ki:
“Ben sizin hocanızım ve bu da benim hocamdır. Ben dün size Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem îlâ yaptı, boşadı ve zıhar yaptı” demiştim. Sizden hiçkimse benim ne dediğimi anlamadı ve cevap vermedi, hiçbiriniz beni evime kadar takip edip, şöyle şöyle dedin demedi.” Benimle onun arasında geçenlerden bahsetti ve dedi ki:
“Ben dünkü sözümden tevbe ediyor ve hakka dönüyorum. Burada bulunup da sözümü işitenler buna aldırmasın, burada bulunmayanlara da haber versin. Allah ona hayırlı karşılıklar versin.” Böylece benim için dualar etti ve cemaat de âmin dediler.”
Ebu Bekr İbnu’l-A’rabî rahimehullah bu kıssayı aktardıktan sonra dedi ki: “Allah size merhamet etsin, şu dinin sağlamlığına ve önderlik konumunda olan meşhur bir ilim ehlinin kalabalıkların önünde, nereden geldiği bilinmeyen ve kim olduğu tanınmayan bir yabancıdan gelen ilmi itiraf etmesine bir bakın! Buna uyun ve doğruya yönelin!”

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)