Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

15 Ekim 2021 Cuma

Kör Vicdanlara Fırlatılan Oklar!



 Korona Palavrası Sebebiyle Maske Takmanın ve Aşı Olmanın Şirk ve Küfür Oluşuna İtiraz Eden Anlayışsızların Kör Vicdanlarına!

Konuyla ilgili ayet ve hadisler daha önce defaatle zikredildi, ayrıntılı risale de yayınlandı elhamdulillah. Maske takma özelinde, temimenin şirk olduğunu ifade eden hadis açık ve yeterli iken bulanık suda avlanmaya çalışan iblis piyonları, milyonlarca ahmağı basit şüphelerle aldatmayı başardı! Paganizm propagandacılarının maskenin tedbir olduğunu iddia etmeleri bu basit sapkın şüphelerden biridir ve böyle bir şüpheye ancak kalbinde imandan nasip kalmamış ahmaklar aldanır. Nazar boncuğu ve muskaların da tedbir olduğuna inananlar da zaten bu türden müşriklerdir.

Bu yüzden en sıradan ahmak müşriklerin dahi anlayabileceği ve en aptal insanlara dahi hüccetin ikame olacağı şekilde izah etmek gerekirse, korona komplosunun önemli bir takım yönlerini ele alalım:

1- Hastalığın bulaşması meselesi: Naslarda kesin bir dille hastalığın bulaşması inancı nefyedilmiştir. Çünkü Allah Azze ve Celle her kişide hastalığı ayrı ayrı yaratır. Bazen hastalığın etkeni kirli hava olur, bazen Taun’da olduğu gibi cinlerin saldırısı olur, bazen sulardan ve yiyeceklerden zehirlenme olur. Fakat bu etkenlere maruz kalan herkes mutlaka hasta olacak diye bir kural yoktur. Allah bir kimsenin hasta olmasını dilemişse o kimse bu etkenlere maruz kalmasa da hasta olur. Bu yüzden bir kimsenin salgın hastalıktan korunmak için zehirli olduğu anlaşılan sudan veya yiyecekten uzak durması meşrudur. Fakat Allah’a tevekkül ederek uzak durmayabilir de. Böyle bir tevekkül vacip olmasa da imanın kuvvetinden kaynaklanır. Çünkü bu kimse bilir ki Allah’ın ezelde yazdığı şey kendisine mutlaka isabet edecek, yazmadığı ise isabet etmeyecektir. Yani Allah kendisine o salgın hastalığı yazmışsa o zehirli maddeden uzak dursa bile kendisine o hastalık isabet eder, Allah ona böyle bir şey takdir etmediyse o zehiri yese de kendisine hastalık isabet etmez. Nitekim Halid b. Velid radiyallahu anh’ın kendisine ikram edilen zehiri Allah’a tevekkül ederek ve Allah’ı zikrederek içmesi ve bundan bir zarar görmemesi böyle kuvvetli bir tevekkülün neticesidir.

Bilimciliği ve tıbbı Paganizm dininin malzemesi halinde getirenler ise; hastalığın etkeninin, asla varlığını ispat edemedikleri virüsler olduğunu, virüslerin isabet ettikleri kimselerde mutlaka hastalık peydah edeceğini iddia ederler.  Hatta Abdurrahman Dilikaypak, Dr. Bilgehan Bilge vb. gibi plandemi aleyhtarı gibi görünen şirk ehli manipülatör piyonların akideleri de farklı değildir. Bu yüzden paganistlerin, kendilerine düşmanlık etmeleri için görevlendirdikleri bu zayıflatılmış aktivistler de aslında İblis’in gayesine hizmet etmekte olduklarından, cemaatle namazların, haccın yasaklanması, safların ayrıldığı namaz uydurulması gibi bariz küfürlere karşı temel bir karşı duruş göstermemişler, hatta mütevatir hadislerden dolayı dinde bilinmesi zorunlu bir kural olan: “Hastalık bulaşması inancının cahiliyye küfründen olduğu” esasını asla ağızlarına dahi almamışlardır!

Sıradan bir gribin, medya marifetiyle korku pompalanarak panik atağın eşlik ettiği vehmî nefes darlıklarına sebep olduğu, bu tuzağa düşerek hastanelere başvuranların da ilaçlarla göz göre göre katledildiği bir senaryo adım adım işlendi. İnsanlar hipokondri tuzağına düşürüldü, hastalıklarının öldürücü olduğuna inandırıldı. 

“Peki ya sıradan dediğimiz, eskiden bildiğimiz bu gribin vakıası nedir?” denilecek olursa, çünkü bir kimse grip oluyor, sonra sarılıp temas ettiği kimselerden hepsinde olmasa da çoğunda da grip meydana geliyor!  İşte burada yukarıda zikrettiğimiz kader inancı devreye girmelidir. Allah’ın grip olmasını dilediği kimseler grip oluyor, dilemediği kimseler olmuyor, bu kadar basit. Meselenin cahiliyye inancı olan kısmı ise: “Ben falan gripli kimse ile temas ettiğim için grip oldum, temas etmeseydim grip olmayacaktım” şeklinde bir zanna kapılmasıdır! İşte bu cahiliyye inancıdır! İslam’ın bu hurafeye verdiği cevap ise, kendisine uyuzlu bir devenin bütün sürüyü uyuz etmesi şeklinde getirilen şüpheye Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in verdiği: “Peki ilk deveyi uyuz eden kimdir?” şeklindeki istifhamî cevabıdır.

Böylesi bir cahilî düşüncenin insanlar arasında yaygın olması sebebiyle Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, hastalıklı hayvanın sağlıklı hayvanın yanına sokulmasını nehyetmiştir. Çünkü olur da Allah diğer hayvanların da hastalanmasını takdir etmişse, kişi bu cahiliyye kuruntusuna yenik düşebilir ve bundan dolayı da başkalarını itham edebilirdi.

Evet, hastalığın bulaşması konusunda bu cahiliyye inancının bertaraf edilmediği bir ortamda insanların hastalığın bulaştığı zannına sebebiyet vermemek için gripli kimseden uzak durmakta sakınca yoktur, Allah’a tevekkül ederek uzak durmamak ise daha üstündür.

2- Bu izahtan sonra gelelim namazların yasaklanması, safların arasına mesafe konması, hacc farizasının iptali meselesine: Her müslümanın şuna itikad etmesi zorunludur:  Hastalıkları yaratan Allah’tır, hastalıklardan koruyan da Allah’tır. Allah’ın emri olan cemaatle namaz, Cuma namazı, safları birleştirme ve hac gibi dinde bilinmesi zorunlu farz şiarları, Allah’ın takdir ettiği bir şeyden uzaklaşma bahanesiyle iptal etmek hangi imana, hangi akla sığar? Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur: “Her nerede olsanız sağlamlaştırılmış yüksek kalelerde de olsanız ölüm size yetişir. Onlara bir iyilik gelse: “Bu, Allah’tandır.” derler. Kendilerine bir kötülük dokununca: “Bu, senin tarafındandır!” derler. De ki: “Hepsi Allah tarafındandır.” O halde bu topluma ne oluyor da hiç söz anlamaya yanaşmıyorlar?!” (Nisa 78)

Cemaatle namazı, safları birleştirmeyi ve haccı terk etmek Allah’ın takdir ettiği bir şeyden kurtulmak için midir, yoksa takdir etmediği bir şeyden kaçmak için midir? 

Yoksa Allah’tan başka yaratıcı mı varsayıyorlar? 

Halbuki tam aksine, eğer hastalığı yaratmanın Allah’tan olduğunu kabul ediyorlarsa, ondan korunmak için yine Allah’ın emirlerine sarılmak gerekmez mi? 

Neden paganist D.S.Ö’nün atadığı kafir, din düşmanı bilim kurulu üyelerinin “bilim” diye pazarlamaya çalıştıkları hurafelere aldanıyorlar? 

Çünkü kalpleri imandan ve hakikatten fersah fersah uzaklaşmıştır, bu yüzden sarih küfür amelleri kendilerinden sadır oluyor! 

Evet, İblis şimdilik galip gelmiş, dünyanın % 99’unu bu küfre sözde bilim tuzağıyla düşürmüştür! 

Dünyalarını dinlerinden önde tutan çanak yalayıcısı çakma hoca takımı da bu işte öncülük etmişler, absürt fetvalar vermişlerdir! Tıpkı dün demokratik seçimlerde oy kullanmaya cevaz vermeleri gibi, tıpkı dün İslam’ın şehitlik kavramı ile demokrasi küfrünü bir araya getirerek: “demokrasi şehitliği” diye bir terim daha katmaları, demokrasi küfrünün yüceltildiği meydanlara “Okçular tepesi” yakıştırması yapmaları gibi!  

3- Maske ve aşı konularının meşru tedbir zannedilmesi hakkında azim bir yanılgıyı da defalarca açıklamış olmama rağmen burada şunları söyleyeyim: Hastalık bulaşması ve kadere iman konusu yukarıdaki izahlardan da anlaşılmış olmalıdır. Maske konusu ise çoğunluğun bilmediği veya akledemediği bazı hakikatlerin geçerli bir şüphe arz edebileceği mahiyet taşıyor. Hakkımda yapılan bazı dedikodular kulağıma geliyor, maske takmaktan dolayı tekfir ettiğim söyleniyormuş! Bu konuda da açık açık yazdım, tekrar edeyim, maskeden dolayı değil, Cuma ve cemaatle namazların yasaklanmasını onaylamaktan dolayı tekfir ediyorum. Bu sebeplerden dolayı tekfir etmeyeni de tekfir ediyorum! Maske takmak ise söz konusu farzları yasaklayanları onaylamanın zahirdeki bir sembolüdür. Aynı zamanda paganist din düşmanlarının safında olmanın bir sembolüdür. İblis’e ve avanesine itaat etmenin bir sembolüdür. Tanımadığım, müslüman olduğunu bilmediğim kimselerde de zahirlerine göre hükmetme mecburiyetim vardır. Kim düşmanların safında ise dünya hükmü bakımından onların hükmünü alır. Kim "maske tak", "pcr testine gir", "aşı ol", "hes kodu göster" diyosa o da kâfirlerdendir. İslam düşmanlarının safındadır! Malının, canının haramlığı söz konusu değildir. Çünkü İslam’a ve müslümanlara karşı savaş içindedir!

Plandemiyi reddediyorum, maskenin koruduğuna inanmıyorum, ama dayatmalardan dolayı zaruri işlerim için maske takıyorum” diyenler ise gafil, cahil veya zaruretin olmadığı bazı durumlarda fasık kimselerdendir, böylelerini tekfir etmiyorum! Bunlar itikadında olmasa da fiillerinde müşriklere benzedikleri için fasıktırlar yahut gerçekten zaruretleri bulunması hasebiyle mazur da olabilirler. Dünyayı tercih için MRNA aşısı olanlar ise artık resmen Deccalin mülkiyetli kölesi olmuşlardır, henüz onlar için İslam'a geri dönüş imkanı dahi net değil. Zira vücuda giren bu maddeyi çıkaracak net bir yol henüz bilinmiyor. 

Evet, maskenin hakikatine gelince, bugün artık herkes maskelerde, pcr test kitlerinde ve aşılarda grafen denilen maddenin olduğunu biliyor. Grafenin ne olduğunu internetten kolayca bulabilirsiniz. Nokta kadar olan bu maddeler vücuda girip ısısıyla karşılaşınca ip gibi uzuyor ve hareket ediyorlar. MRNA aşıları ile de belki bu grafenlerin yönlendirilmesi planlanıyor. 5G veya 6G ile de vücuda aşılarla dâhil edilen MRNA kontrolü hedefleniyor. Maske, PCR testi veya aşı yoluyla vücuda girerek DNA yapısına dahil olan bu maddeler, insanı genetiği değiştirilmiş bir varlık saymaya sebebiyet veriyor ve kişi uluslararası kanunlar önünde patent sahibinin (ki onlar İblis’in taşeronlarıdır) resmi mülkü haline geliyor!

Bunlar düne kadar komplo teorisi denilerek savsaklandı, hâlbuki bunları yıllar öncesinde resmi yayın organlarında ima etmişlerdi, şimdilerde de iblise tabi olan hükümetlerce, resmi diller tarafından bangır bangır ilan ediyorlar. Fakat hala uyuyan derin uykusuna devam ediyor, koyun postu giymiş aç kurtlara hüsnü zan edip kendilerini onların kucağına atmakta yarışıyorlar!

Bizler ise bizim de, onların da rabbi olan Allah’ın yüce kudretine olan imanımızla onların oynadıkları tiyatroyu ve Great Reset tuzaklarını ciddiye almıyoruz! Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Deccali haber verdiği gibi, onun için özenle hazırlandığına şahit olduğumuz bu düzenlerin işaretlerini de haber vermiş, küfrün ve küfür ehlinin zelil akibetini de müjdelemiştir. Bize düşen asıl iş o ki, vahye teslimiyette sebat etmek ve iman ehlinin saflarında kalmaya azmetmektir. Dünya menfaatleri için maske takarak, pcr testi veya aşı olarak ahireti harap etmemek, imanda direnmektir!

 

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)