Sahabe Abdestsiz Mushafa Dokunmayı Haram Görüyor
Muydu?
Bazı âlimlerin: “Bu görüş sahabeden sabit olup, buna
sahabeden muhalefet eden bilinmiyor” şeklindeki sözleri dört açıdan doğru
değildir:
1- Onların bu konuda muhalefet edeni bilmiyor olmaları,
muhalefet eden olmadığı anlamına gelmez. Şer’î kaide şöyledir: “Bir şeyin
olduğunu bilmemek, o şeyin olmadığına dair bir ilim ifade etmez.”
2- Muhakkak ki âlimler, İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan
muhdis (abdesti olmayan veya cünüp olan) kimseye tahareti şart koşmadığını
nakletmişlerdir.
Nitekim Abdurrazzak Musannef’inde: “Mushafa ve üzerinde
Kur’ân yazılı olan dirhemlere dokunmak babı” şeklinde başlık açmış ve orada
İbn Cureyc – Atâ yoluyla şöyle rivayet etmiştir:
“Bir adam İbn Abbas radıyallahu anhuma’ya: “Mushafı üzerinde
cima ettiğim ve ihtilam olduğum, içinde terlediğim yatağa koyabilir miyim?”
diye sordu. İbn Abbas radıyallahu anhuma: “Evet” dedi.”
Ebu Ubeyd el-Kasım b. Sellam rahimehullah, İbn Abbas
radıyallahu anhuma’nın müşrik kimsenin veya tahir olmayan müslüman kimsenin
mushafa dokunmasını caiz gördüğüne bu rivayeti delil getirmiştir. Az önce
aktarılmıştı.
Hafız Ebu’l-Abbas Ca’fer b. Muhammed el-Mustagfiri (v.432
hicri) Fadailu’l-Kur’ân kitabında şöyle başlık açmıştır:
“Muhdis kimsenin mushaftan okumasını ve ona dokunmasını
kerih görenler babı” Sonra burada Osman b. Ebi’l-As hadisini ve Amr b.
Hazm’ın mürsel hadisini zikretmiş, sonra şöyle başlık açmıştır:
“Bu konuda ruhsat verenler babı” Sonra isnadıyla İbn
Abbas radıyallahu anhuma’dan: “O’na ancak temiz kılınanlar dokunabilir” (Vakıa
79) ayeti hakkında şöyle dediğini rivayet eder:
الْكِتَابُ الَّذِي فِي السَّمَاءِ لَا يَمَسُّهُ
إِلَّا الْمَلَائِكَةُ الْمُطَهَّرُونَ
“Allah’ın semadaki
kitabına temiz kılınmış olan meleklerden başkası dokunamaz.”[1]
Sonra isnadıyla Said b. Cubeyr rahimehullah’ın bevlettikten
sonra yüzünü ve ellerini yıkayıp mushafı alarak oradan okumasına dair rivayeti
zikreder.[2]
3- İlim ehli, sahabeden bazısından mushafa dokunmak için
büyük tahareti de küçük tahareti de şart koşmadıklarını düşündüren nakillerde
bulunmuşlardır. Sonraki maddede bu husus anlaşılacaktır inşaallah.
4- Said b. Ebi Vakkas radıyallahu anh’ın mushafa dokunmak
için tahareti şart gördüğüne dair zikredilen rivayette durum açık değildir.
Sa’d b. Ebi Vakkas Radıyallahu anh Abdestsiz
Mushafa Dokunmayı Haram Gördü mü?
Nitekim İbn Ebi Davud, Kitabu’l-Mesahif’te: “Cinsel
organına dokunmuş olan kimse mushafa dokunabilir mi?” diye başlık açmış,
sonra Malik – İsmail b. Muhammed b. Sa’d – Mus’ab b. Sa’d yoluyla şöyle
dediğini rivayet etmiştir:
كُنْتُ أُمْسِكُ الْمُصْحَفَ عَلَى
سَعْدِ بْنِ أَبِي وَقَّاصٍ فَاحْتَكَكْتُ فَقَالَ سَعْدٌ لَعَلَّكَ مَسَسْتَ ذَكَرَكَ؟
قُلْتُ نَعَمْ قَالَ قُمْ فَتَوَضَّأْ فَقُمْتُ فَتَوَضَّأْتُ ثُمَّ رَجَعْتُ
“Sa’d b. Ebi Vakkas radıyallahu anh için mushafı tutuyordum.
Bu sırada kaşındım. Sa’d radıyallahu anh dedi ki:
“Galiba cinsel organına dokundun?” Ben: “Evet” dedim. Dedi
ki: “Kalk, vudû yap/abdest al.” Bunun üzerine kalkıp abdest aldım, sonra
döndüm.”[3]
Sonra Ebu Amir – Şu’be – Ziyad b. Feyyad – Mus’ab yoluyla
şöyle dediğini rivayet etti:
كُنْتُ آخُذُ الْمُصْحَفَ عَلَى أَبِي
فَحَكَكْتُ ذَكَرِي فَقَالَ إِنْ شِئْتَ حَكَكْتَ مِنْ وَرَاءِ الثِّيَابِ
“Babam (Sa’d b. Ebi Vakkas) radıyallahu anh için mushafı
tutuyordum. Cinsel organımı kaşıdım. Dedi ki: “Kaşınmak istiyorsan elbise
üzerinden yap.”[4]
Sonra Ebû Dâvûd – Şu’be yoluyla aynısını:
ثُمَّ قَالَ قُمْ فَتَوَضَّأْ
“Kalk, abdest al” dediği ziyadesiyle rivayet etmiştir.[5]
Sonra el-Hasen b. Miynâ – Mucahid – Sa’d radıyallahu anh’ın
oğullarından biri yoluyla şöyle dediğini rivayet etti: “O, Sa’d radıyallahu anh
için mushafı tutuyordu…” Aynısını zikretti, sonunda:
قُمْ فَتَوَضَّأْ
“Kalk abdest al” dediği geçer.[6]
Sonra Ebu Abdirrahman el-Ezramî – Yezid b. Harun – İbn Ebi
Halid – ez-Zubeyr b. Adiy yoluyla – zannederim ki o Mus’ab’dan diyerek şöyle
dediğini rivayet etti:
كُنْتُ أُمْسِكُ عَلَى أَبِي الْمُصْحَفَ
فَمَسَسْتُ ذَكَرِي فَقَالَ اغْسِلْ يَدَكَ
“Babam için mushafı tutuyordum ve cinsel organıma dokundum.
Bana dedi ki: “Elini yıka.”[7]
Bu rivayette “elini yıka” ifadesi, önceki rivayette geçen:
“Kalk, abdest al” sözünden kastedileni açıklamaktadır.
Böylece diğer rivayetlerde geçen “vudû” ifadesiyle Sad b.
Ebi Vakkas radıyallahu anh’ın ıstılahi manadaki abdesti değil de, lügavî
manadaki yıkamayı kastetmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Ebu Amir’in Şu’be yoluyla rivayetinde abdesti emrettiğinin
zikredilmeyişi de bunun şahididir.
Tahavi’nin Açıklaması
Et-Tahavî şöyle demiştir: “İbrahim b. Merzuk – Ebu Amir –
Abdullah b. Ca’fer – İsmail b. Muhammed – Mus’ab b. Sa’d isnadıyla:
كُنْتُ آخُذُ عَلَى أَبِي الْمُصْحَفَ
فَاحْتَكَكْتُ فَأَصَبْتُ فَرْجِي فَقَالَ أَصَبْتَ فَرْجَكَ؟ قُلْتُ نَعَمِ احْتَكَكْتُ
فَقَالَ اغْمِسْ يَدَكَ فِي التُّرَابِ وَلَمْ يَأْمُرْنِي أَنْ أَتَوَضَّأَ
“Babam için mushafı tutuyordum. Kaşındım. Elim cinsel
organıma değdi. Babam: “Cinsel organına mı dokundun?” dedi. Ben: “Evet,
kaşındım” dedim. Dedi ki:
“Elini toprağa daldır” Bana abdest almamı emretmedi.”[8]
Yine Mus’ab’dan, babasının ona elini yıkamasını söylediği
rivayet edildi.
Muhammed b. Huzeyme – Abdullah b. Reca – Zaide – İsmail b.
Ebi Halid – ez-Zubeyr b. Adiy – Mus’ab b. Sa’d isnadıyla aynısını rivayet etti,
ancak bu rivayette:
قُمْ فَاغْسِلْ يَدَكَ
“Kalk elini yıka” demiştir.[9]
Böylece Hâkim’in Mus’ab’dan rivayet ettiği vudû lafzı ile
kastedilen elin yıkanmasıdır. Ez-Zubeyr b. Adiy’in rivayeti bu durumu açıklığa
kavuşturmaktadır. İki rivayet arasında çelişki yoktur.
Nitekim Sa’d radıyallahu anh’den bundan dolayı (cinsel
organa dokunmaktan dolayı) abdesti gerekli görmediği rivayet edilmiştir;
Muhammed b. Huzeyme – Abdullah b. Reca – Zaide – İsmail b. Ebi Halid – Kays b.
Ebi Hazım isnadıyla:
سُئِلَ سَعْدٌ عَنْ مَسِّ الذَّكَرِ فَقَالَ
إِنْ كَانَ نَجِسًا فَاقْطَعْهُ لَا بَأْسَ بِهِ
“Sa’d (b. Ebi Vakkas) radıyallahu anh’e cinsel organa
dokunmak hakkında sorulunca dedi ki: “Eğer o necis olsaydı onu keserdim. Bunda
bir sakınca yoktur.”[10]
Tahavi’nin cinsel organa dokunmaktan dolayı abdestin
bozulmaması hakkında Sa’d radıyallahu anh’den zikrettiği rivayeti Abdurrazzak;
İbn Uyeyne – İsmail b. Ebi Halid – Kays b. Ebi Hazım – Sa’d radıyallahu anh
isnadıyla şöyle rivayet etti:
سَأَلَ رَجُلٌ سَعْدَ بْنَ أَبِي وَقَّاصٍ
عَنْ مَسِّ الذَّكَرِ أيَتَوَضَّأُ مِنْهُ؟ قَالَ إِنْ كَانَ مِنْكَ شَيْءٌ نَجِسٌ
فَاقْطَعْهُ
“Bir adam Sa’d radıyallahu anh’e cinsel organa dokunmak
hakkında sorunca dedi ki: “Senden olan bir şey necis olsa onu kesecek misin!” [11]
Bunu İbn Ebî Şeybe; Veki – İsmail – Kays yoluyla, şu lafızla
rivayet etti:
سَأَلَ رَجُلٌ سَعْدًا
عَنْ مَسِّ الذَّكَرِ فَقَالَ إِنْ عَلِمْتَ أَنَّ مِنْكَ بِضْعَةً نَجِسَةً فَاقْطَعْهَا
“Bir adam Sa’d radıyallahu anh’e cinsel organa dokunmak
hakkında sordu. Dedi ki: “Senden olan bir parçanın necis olduğunu öğrenince
keser misin?”[12]
İbn Ebî Şeybe bu rivayeti “Cinsel organa dokunmayı abdest
bozucu görmeyenler” başlığı altında zikretmştir.
Sa’d b. Ebi Vakkas radıyallahu anh’e kadar isnadı sahihtir.
Muhakkak ki o, cinsel organa dokunmayı abdest bozucu görmüyordu. O halde
mushafı tutmakta olan oğlu Mus’ab’a cinsel organına dokunmasından dolayı abdest
almasını neden söylesin?
Böylece ona Kur’ân’a saygı için elini yıkamasını emretmiş
olduğu ortaya çıkmaktadır. Çünkü âdeten o bölgede ter olur.
“Elini yıka sözü”, “Kalk, vudû yap” sözünü açıklamaktadır.
Burada yalnızca el yıkama manasında olan lugavî vudûyu kastetmiştir, şer’î abdesti
değil! Bu açıklamayı destekleyen hususlar şunlardır:
Abdurrazzak munkatı isnad ile rivayet ediyor: “Ömer
radıyallahu anh bir adamın koltuk altını kaşıdığını gördü ve dedi ki:
مَنْ مَسَّ إِبِطَهُ فَلْيَتَوَضَّأْ
“Koltuk altına
dokunan vudu yapsın”[13]
İbn Ebî Şeybe’nin rivayetinde şu şekildedir:
مَنْ نَقَّى أَنْفَهُ أَوْ حَكَّ إِبْطَهُ
تَوَضَّأَ
“Burnunu kurcalayan veya koltuk altını kaşıyan vudû yapsın.”[14]
Diğer bir rivayette de lafzı şöyledir:
قُمْ فَاغْسِلْ يَدَيْكَ أَوْ تَطَهَّرْ
“Kalk, ellerini yıka veya temizlen.”[15]
Beyhakî Ömer radıyallahu anh’den gelen bu rivayet hakkında
dedi ki: “El yıkamasını emretmesi temizlik amacıyladır. Allah en iyi bilendir.”[16]
İbn Ömer Radıyallahu anhuma Mushafa Dokunmak İçin
Abdesti Şart Görüyor muydu?
Aynı şekilde, İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan rivayet
edilen, mushafa dokunmak için tahareti şart koştuğuna dair sözü İbn Ebî Şeybe;
İbn Numeyr – Ubeydullah b. Ömer – Nafi – İbn Ömer radıyallahu anhuma isnadıyla
rivayet etmiştir:
أَنَّهُ كَانَ
لَا يَمَسُّ الْمُصْحَفَ إِلَّا وَهُوَ طَاهِرٌ
“İbn Ömer radıyallahu anhuma ancak temiz iken mushafa
dokunurdu.”[17]
Ebu Ubeyd el-Kasım b. Sellam’ın rivayetinde şu şekilde
geçmişti:
“İbn Ömer radıyallahu anhuma temiz olmadığı halde mushafı
tutmazdı.”[18]
Bu lafız ise görüldüğü gibi, İbn Ömer radıyallahu anhuma’nın
bunu haram gördüğünü ifade etmemektedir.
Bu yüzden Beyhakî, “İbn Ömer radıyallahu anhuma’nın hayızlı
kadının mushafa dokunmasını mekruh gördüğü söylendi” şeklinde zikretmiştir.[19]
İbn Ömer radıyallahu anhuma’nın bunu yalnızca hoş
görmediğine dair rivayeti Hafız el-Mustagfiri Fadailu’l-Kur’an kitabında “Muhdisin
Kur’an’ı ezberinden ve bakarak okumasını hoş görmeyenler babı” başlığı
altında zikretmiştir.
Sonra sahih isnad ile İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan şöyle
rivayet etti:
أنه كان لا يقرأ القرآن ولَا يرد السلام
ولَا يذكر الله تعالى إلا وهو طاهر
“İbn Ömer radıyallahu anhuma, temiz değilken Kur’ân okumaz,
selamı cevaplamaz ve Allah Teâlâ’yı zikretmezdi.”[20]
Bütün bunlardan sonra bir kimse çıkıp da “İbn Ömer
radıyallahu anhuma abdestsiz Kur’an okumayı, selamı cevaplamayı ve Allah’ı
zikretmeyi caiz görmezdi” diyebilir mi?
Yoksa rivayetten açıkça anlaşılanın İbn Ömer radıyallahu
anhuma’nın bunu haram görmeyip, yalnızca hoşlanmadığı olduğunu kabul etmeyecek
mi?
Selman Radıyallahu anh Mushafa Abdestsiz Dokunmayı
Caiz Görmüyor muydu?
Abdurrahman b. Yezid rahimehullah’tan:
كُنَّا
مَعَ سَلْمَانَ فِي الغزو فَانْطَلَقَ فَقَضَى حَاجَتَهُ ثُمَّ جَاءَ إِلَيْنَا فَقُلْنَا
لَهُ تَوَضَّأْ فإنا
نريد أن نَسْأَلُكَ عَنْ الْقُرْآنِ فَقَالَ سَلُونِي فإِنِّي لَسْتُ أَمَسُّهُ
إِنَّمَا يَمَسُّهُ الْمُطَهَّرُونَ
“Biz bir gazvede Selman radiyallahu anh ile beraberdik. O, ihtiyacını
gidermeye gitti, sonra yanımıza geldi. Biz ona:
“Abdest al. Biz sana Kur’ân’dan sormak istiyoruz” dedik. Dedi ki:
“Haydi, bana sorun. Zira ona dokunmayacağım. Ona ancak temiz kılınanlar
dokunabilir.”[21]
Görüldüğü üzere bu lafızdan da Selman radıyallahu anh’ın
bunu haram gördüğü anlaşılmaz. Bilakis hoş görmediği anlaşılır. Çünkü
kendisinden bahsetmiştir, “Bir kimsenin temiz olmadan mushafa dokunması caiz
olmaz” dememiştir!
Nitekim Alkame rahimehullah’ın rivayeti şu şekildedir:
أَتَيْنَا سَلْمَانَ الْفَارِسِيَّ فَخَرَجَ عَلَيْنَا مِنْ
كَنِيفٍ لَهُ فَقُلْنَا لَهُ لَوْ تَوَضَّأْتَ يَا أَبَا عَبْدِ اللَّهِ ثُمَّ
قَرَأْتَ عَلَيْنَا سُورَةَ كَذَا؟ فَقَالَ سَلْمَانُ إنَّمَا قَالَ اللَّهُ عز
وجل {فِي كِتَابٍ مَكْنُونٍ} {لا يَمَسُّهُ إِلا الْمُطَهَّرُونَ} وَهُوَ
الذِّكْرُ الَّذِي فِي السَّمَاءِ لَا يَمَسُّهُ إلَّا الْمَلَائِكَةُ ثُمَّ
قَرَأَ عَلَيْنَا مِنَ الْقُرْآنِ مَا شِئْنَا
“Selman el-Farisî radıyallahu anh heladan çıkıp yanımıza geldi. Biz ona:
“Abdest alsaydın ey Ebu Abdillah! Sonra bize falan sureyi okurdun” dedik.
Selman radıyallahu anh dedi ki:
“Allah Azze ve Celle ancak şöyle buyurmuştur: “Doğrusu bu Kitâb, sadece
temiz kılınanların dokunabileceği, saklı bir Kitâb’dadır.” (Vakıa 78-79) O, semada bulunan
ez-Zikirdir. Ona meleklerden başkası dokunamaz.” Sonra bize Kur’ân’dan
dilediğimizi okudu.”[22]
Ayet ile istidlal yapması, bunu haram gördüğünü
göstermemektedir. Zaten bu konuda sahabeden Enes ve İbn Abbas radıyallahu anhum
buna muhaliftirler! Çünkü ayette “temiz kılınanlar” ile kastedilenin
melekler olduğunu söylemişlerdir.
Bilindiği üzere, başka sahabilere muhalif olan sahabi kavli
bizatihi hüccet olmaz! Ancak delil ondan yanaysa hüccet olur. Bu konuda ise
delil, Enes ve İbn Abbas radıyallahu anhumden yanadır. Selman radıyallahu
anh’ın kendisi de ayette meleklerin kastedildiğini açıklamıştır.
Ali, İbn Mes’ud ve Said b. Zeyd radıyallahu anhum
Mushafa Abdestsiz Dokunmayı Haram Gördüler mi?
Bu konuda Ali, İbn Mes’ud ve Said b. Zeyd radıyallahu
anhum’den lafızları zikredilmeksizin isimlerine atıfla nakil yapılmıştır.
Genellikle onların davranışları zikredilmekte, sözleri zikredilmemektedir.
Bu yüzden İshak b. Rahuye bunu fiil olarak zikretmiş, söz
veya emir olarak zikretmemiştir. Şöyle demiştir:
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı ve tabiin de bu
şekilde yapmışlardır”[23]
Bilindiği gibi mücerred fiil, haramlık ifade etmez. Çünkü
fiil, mustehaplar ve faziletler yahut mekruhlar babındandır. Şayet bu
sahabelerin abdestsiz mushafa dokunmaktan yasaklamış oldukları sabit olsaydı
dahi, İbn Abbas radıyallahu anhuma ve başka sahabiler buna muhalif oldukları
için yine delil olmazdı.
İbn Ebi Davud’un Zikrettikleri
İbn Ebi Davud, “Mushafa abdestsiz olarak dokunmak”
başlığı altında Osman b. Ebi’l-As ve Amr b. Hazm hadisini zikretmiştir.
Veki (b. el-Cerrah) rahimehullah’ın şöyle dediğini rivayet
etti:
كَانَ سُفْيَانُ يَكْرَهُ أَنْ يَمَسَّ
الْمُصْحَفَ وَهُوَ عَلَى غَيْرِ وُضُوءٍ
“Sufyan rahimehullah abdestsiz olarak mushafa dokunmayı
mekruh görürdü.”[24]
Sonra Galib Ebu’l-Huzeyl rahimehullah’tan şöyle dediğini
rivayet etti:
أَمَرَنِي أَبُو رُزَيْنٍ أَنْ أَفْتَحَ الْمُصْحَفَ
وَأَنَا عَلَى غَيْرِ وُضُوءٍ قَالَ فَسَأَلْتُ إِبْرَاهِيمَ فَكَرِهَهُ
“Ebu Rezin (Mes’ud b. Malik el-Esedî) rahimehullah bana
mushafı açmamı söyledi. Benim abdestim yoktu. İbrahim (en-Nehai) rahimehullah’a
sorduğumda kerih gördü.”[25]
Sonra İbrahim (en-Nehai) rahimehullah’tan cünüp kimsenin
üzerine yazı bulunan dirheme dokunmasını kerih gördüğünü[26],
el-Hasen’in ise: “Bunda sakınca yoktur” dediğini[27]
zikretti.
Sonra bir bab açarak dedi ki: “Abdestsiz olarak mushafa
dokunmaya ruhsat verilmiştir.” Bu babda şunları rivayet etti:
فِي قَوْلِهِ {فِي كِتَابٍ مَكْنُونٍ}
قَالَ فِي
السَّمَاءِ {لَا يَمَسُّهُ إِلَّا الْمُطَهَّرُونَ} قَالَ الْمَلَائِكَةُ وَأَمَّا كِتَابُكُمْ هَذَا فَيَمَسُّهُ
الطَّاهِرُ وَغَيْرُ الطَّاهِرِ
Said b. Cubeyr rahimehullah, “Korunmuş bir kitaptadır.”
(Vakıya 78) ayeti hakkında: “Semâdadır” dedi. “Temiz kılınanlardan başkası ona dokunamaz.”
(Vakıa 79) ayeti hakkında dedi ki: “Melekler kastedilmektedir. Ama şu
kitabınıza ise temiz olan da, temiz olmayan da dokunur.”[28]
Sonra Said b. Cubeyr rahimehullah’tan, ihtiyaç giderdikten
sonra su istediğini, onunla yüzünü ve dirseklerini mesh ettiğini ve mushafı
eline aldığını rivayet etmiştir.[29]
Sonra Amir eş-Şa’bî’den şöyle dediğini rivayet etti:
مَسَّ الْمُصْحَفَ مَا لَمْ تَكُنْ جُنُبًا
“Cünüp olmadığın sürece mushafa dokunabilirsin.”[30]
Sonra “Mushafı çarşaf üzerine koymak” şeklinde başlık
açmış ve burada Ubeyd b. Umeyr rahimehullah’tan şunu rivayet etmiştir:
أَرْسَلَ إِلَى عَائِشَةَ قَالَ
أَرَأَيْتِ الْمِقْرَمَةَ الَّتِي يُجَامَعُ عَلَيْهَا أَقْرَأُ عَلَيْهَا الْمُصْحَفَ؟
قَالَتْ وَمَا يَمْنَعُهُ؟
“O, Aişe radıyallahu anha’ya haber gönderip: “Üzerinde cima
edilen çarşaf üzerinde mushaftan okuyabilir miyim?” diye sordurmuş, Aişe
radıyallahu anh: “Buna ne mani var?” demiştir.[31]
Diğer rivayette:
وَمَا بَأْسُهُ؟
“Bunda ne sakınca var?” demiştir.[32]
Ata rahimehullah’tan şöyle rivayet etti:
سَأَلَ رَجُلٌ ابْنَ عَبَّاسٍ فَقَالَ أَضَعُ
الْمُصْحَفَ عَلَى الْفِرَاشِ الَّذِي أُجَامِعُ
عَلَيْهِ؟ قَالَ نَعَمْ
“Bir adam İbn Abbas radıyallahu anhuma’ya: “Mushafı üzerinde
cima ettiğim yatağa koyabilir miyim?” diye sordu. İbn Abbas radıyallahu anhuma:
“Evet” dedi.”[33]
Sonra “Hristiyan mushafları yazabilir” diye başlık
açmış ve burada isnadında zayıflık ve inkıta bulunan şu rivayeti zikretmiştir:
أَنَّ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ عَوْفٍ اسْتَكْتَبَ
رَجُلًا مِنْ أَهْلِ الْحِيرَةِ نَصْرَانِيًّا مُصْحَفًا فَأَعْطَاهُ سِتِّينَ دِرْهَمًا
“Abdurrahman b. Avf radıyallahu anh Hire halkından hristiyan
bir adam mushaf yazdırır, ücret olarak altmış dirhem verirdi.”[34]
Sonra Abdurrahman b. Ebi Leyla’dan zayıf isnadla, onun Hire
halından bir adama yetmiş dirhem karşılığında sahifeler yazdırdığını rivayet
etti.[35]
Sonra sahih isnad ile en-Nehai’den şöyle rivayet etti:
أَنَّ
عَلْقَمَةَ كَتَبَ لَهُ نَصْرَانِيُّ مُصْحَفًا
“Alkame rahimehullah bir hristiyana mushaf yazdırdı.”[36]
Sonra “Hayızlı ve cünüp olan kimseler mushafı kılıfıyla
tutabilirler” başlığı açmış ve burada sahih isnadla el-Hasen el-Basrî
rahimehullah’tan şöyle rivayet etmiştir:
أَنَّهُ كَانَ
لَا يَرَى بَأْسًا أَنْ يَتَعَلَّقَ الْجُنُبُ بِالْمُصْحَفِ أَوْ يَجُوزَ بِهِ مِنْ
مَكَانٍ إِلَى مَكَانٍ آخَرَ
“el-Hasen el-Basri rahimehullah’ın cünüp kimsenin mushafı
kılıfıyla tutmasında sakınca görmez, onun mushafı, bir yerden alıp bir yere
koymasını da caiz görürdü.”[37]
Sonra İbrahim en-Nehai’den şöyle dediğini rivayet etti:
الْحَائِضُ وَالْجُنُبُ يَتَنَاوَلَانِ الشَّيْءَ
وَذَكَرَ كَلِمَةَ الْخُمْرَةِ قَالَتْ إِنِّي حَائِضٌ قَالَ إِنَّهَا لَيْسَتْ فِي يَدِكِ
“Hayızlı ve cünüp kimse bir şeyi alabilir.” Humre hadisini
ve Aişe radıyallahu anha: “Ben hayızlıyım” deyince Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem’in: “Hayızın senin elinde değildir” demesini zikretti.[38]
Sonra Aişe radıyallahu anha hadisini lafzıyla zikretti[39]
Hafız el-Mustagfiri’nin Zikrettikleri
El-Mustagfiri, Fadailu’l-Kur’ân’da “Ücret karşılığında
zimmet ehline mushafları yazdırmak hakkında gelenler, bunu kerih görenler ve
ruhsat verenler babı” şeklinde başlık açmış ve burada İbrahim en-Nehai
rahimehullah’tan:
لا بأس أن نشتري المصاحف من أهل الكتاب
“Kitap ehlinden mushaflar satın almakta sakınca yoktur”
dediğini zikretmiştir.[40]
İbn Muflih’in Zikrettikleri
İbn Muflih dedi ki: “Ücret karşılığında nüsha yazdırmak,
cemaatin bunu nakletmesi caizdir. Bu konuda İbn Abbas radıyallahu anhuma’nın
sözü delil getirilmiştir. Muhdis kimsenin taşımadan ve dokunmadan okumasında
iki rivayet vardır. Kâfir hakkında da böyledir. En-Nihaye’de “Yasaklanır”
denilmiştir.
Ebu Bekr dedi ki: “İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan rivayet
edilenlerden dolayı Ebu Abdillah’ın (Ahmed b. Hanbel’in) mushafları hristiyanlara
yazdırmak konusunda sözlerinde ihtilaf yoktur. Mushafı yazan müslümanlar veya
hristiyanlar bunun ücretini alabilirler.”
El-Hallal, Kitabu’l-Mesahif’te el-Begavi’den, o Ahmed (b.
Hanbel)’den şöyle dediğini rivayet etti:
نَصَارَى الْحِيرَةِ كَانُوا يَكْتُبُونَهَا
لِقِلَّةِ مَنْ كَانَ يَكْتُبُهَا قِيلَ لَهُ يُعْجِبُك هَذَا؟ قَالَ لَا مَا يُعْجِبُنِي
“Mushaf yazan kimselerin azlığından dolayı Hire
hristiyanları mushaf yazarlardı.” Ahmed’e: “Bu hoşuna gider mi?” denilince:
“Hayır, hoşlanmam” demiştir.”[41]
El-Hilaf’ta şöyle denilmiştir: “Bunun onların mushafı
yazarken taşımalarına yorumlanması mümkündür.”
El-Cami’de denildi ki: “Bunun zahiri, bunu kerih gördüğüdür”[42]
Merdavi’nin Zikrettikleri
El-Merdavi, Tashihu’l-Furu’da hristiyanların mushafları
yazması meselesinde şöyle demiştir:
“Caizdir, sahih olan budur. Şeyh Muvaffak (İbn Kudame) ve
başkaları bunu kesin olarak belirttiler. Kadı (Ebu Ya’la), et-Ta’lik’te ve
başka yerde bunu tercih etti. El-Hiraki’nin sözünün gereği ve Zerkeşi’nin
tercihinin zahiri de bunu göstermektedir.”[43]
İbn Akil’in Zikrettikleri
İbn Akil dedi ki: “Mushaf yazdırmak için onu taşımaması
kaydıyla, kâfiri ücretle tutmak caizdir.”[44]
Es-Serahsi’nin Zikrettikleri
Es-Serahsi dedi ki: “Şayet bir kimse mushaf yazdırmak için
veya malum bir fıkhı yazdırmak için bir adamı kiralasa bu caizdir. Zira yazı
malum bir iştir. Bunu müslüman da, kâfir de yapabilir.”[45]
İbn Teymiye’nin Zikrettikleri
İbn Teymiye dedi ki: “Sahifeye dokunmadan mesela bir
deynekle sayfasını çevirmesi gibi, yazması caizdir. Zira sahabe Hire halkına
mushafları yazdırırlardı. Denildi ki: “Deynekle sayfasını çevirmesini caiz
görsek de, onu yazması caiz değildir.” Denildi ki: “Cünüp olmayıp, abdesti
olmayan kimsenin tilaveti caizdir.”[46]
[1]
Zayıf. Mustagfiri Fadailu’l-Kur’ân
(158) İbnu’l-Ca’d Musned (2366) İsnadında Hakîm b. Cubeyr zayıftır.
[2]
Mustagfiri Fadailu’l-Kur’an (1/215-217)
[3]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
Malik Muvatta (1/42) İbn Ebi Davud el-Mesahif (619) İbnu’l-Munzir el-Evsat (86)
[4]
Muslim'in şartına göre sahih. İbn Ebi
Davud el-Mesahif (620)
[5]
Muslim'in şartına göre sahih. İbn Ebi
Davud el-Mesahif (621)
[6]
Sahih. İbn Ebi Davud el-Mesahif (622)
Abdurrazzak (1/114 no:414) Abdurrazzak’ın rivayetinde el-Hasen b. Miyna diye
zikredilen ravinin ismi el-Hasen b. Muslim şeklindedir.
[7]
Sahih. İbn Ebi Davud el-Mesahif (623)
[8]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
Tahavi Şerhu Meani’l-Asar (1/77)
[9]
Buhârî'nin şartına göre sahih. Tahavi
Şerhu Meani’l-Asar (1/77)
[10]
Buhârî'nin şartına göre sahih. Tahavi
Şerhu Meani’l-Asar (1/77)
[11]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
Abdurrazzak (1/119 no:434)
[12]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
İbn Ebî Şeybe (1/151 no: 1739)
[13]
Zayıf. Abdurrazzak (1/111 no: 405)
[14]
Munkatı. İbn Ebî Şeybe (1/55 no:566)
[15]
Munkatı. İbn Ebî Şeybe (1/54 no: 565)
[16]
Beyhakî Sunen (1/404)
[17]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
İbn Ebî Şeybe (2/140 no:7428) İbnu’l-Munzir el-Evsat (629)
[18]
Ebu Ubeyd Fadailu’l-Kur’an (s.122, 400)
[19]
Beyhakî Sunenu’l-Kubra (2/406)
[20]
Sahih. El-Mustagfiri Fadailu’l-Kur’ân
(152)
[21]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Mustagfiri Fadailu’l-Kur’an (143) İbn Ebî
Şeybe (1/98) Hâkim (1/292, 2/519) Darekutni (1/124 no:443) el-Lalekai İtikad
(575) Beyhakî (1/88) Beyhakî Hilafiyyat (305-308)
[22]
Sahih. Abdurrazzak Musannef (1/340)
İbn Hazm el-Muhalla (1/99)
[23]
Mesailu’l-İmam Ahmed ve İshak b. Rahuye (2/345)
[24]
Sahih. İbn Ebi Davud el-Mesahif
(s.436)
[25]
Hasen. İbn Ebi Davud El-Mesahif
(s.436)
[26]
Sahih. İbn Ebi Davud el-Mesahif
(s.437)
[27]
Hasen. İbn Ebi Davud el-Mesahif
(s.438)
[28]
Sahih ligayrihi. İbn Ebi Davud
el-Mesahif (s.441)
[29]
Sahih. İbn Ebi Davud el-Mesahif
(s.442)
[30]
Sahih. İbn Ebi Davud el-Mesahif
(s.442)
[31]
Zayıf. İbn Ebi Davud el-Mesahif
(s.446) isnadında el-Abbas b. Abdirrahman mestur bir ravidir.
[32]
Zayıf. İbn Ebi Davud el-Mesahif
(s.446)
[33]
Sahih. Abdurrazzak (1/342 no: 1331)
İbn Ebi Davud el-Mesahif (s.446) İbnu’l-Munzir el-Evsat (745)
[34]
Zayıf. İbn Ebi Davud el-Mesahif
(s.300)
[35]
Zayıf. İbn Ebi Davud el-Mesahif
(s.300)
[36]
Sahih. İbn Ebi’d-Dunya el-Mesahif
(s.301)
[37]
Sahih. İbn Ebi Davud el-Mesahif
(s.420) Abdurrazzak (1/342 no: 1330)
[38]
Zayıf. İbn Ebi Davud el-Mesahif
(s.421) İsnadında Ebu Abdilkerim zayıftır.
[39]
Sahih. İbn Ebi Davud el-Mesahif
(s.422) Muslim (298)
[40]
Sahih. El-Mustagfiri Fadailu’l-Kur’an
(1/234)
[41]
Mesailu Ebi’l-Kasım el-Begavi An Ebi Abdillah Ahmed b. Hanbel (10)
[42]
İbn Muflih el-Furu (6/139) İbn Muflih el-Adabu’ş-Şer’iyye (s.276)
[43]
El-Furu, Tashihu’l-Furu ile birlikte baskısı (6/139)
[44]
Et-Tezkira Fi’l-Fıkh (s.78)
[45]
El-Mebsut (16/42)
[46]
Şerhu’l-Umde, Kitabu’t-Tahare (s.385)