Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

19 Şubat 2010 Cuma

Sireti Zehebiye'nin Tenkidi

SİRET-İ ZEHEBİYYE’NİN TENKİDİ




Muhterem ve saygı değer şeyh Muhammed b. Rızk Tarhuni’nin, İslami Turas’ın bazı kitapları üzerinde önemli tahkikleri olmuştur. Bu tahkiklerden biri de şudur:

“Siretu’z-Zehebiyye” diye isimlendirilen “Sahihi Sireti’n-Nebeviyye” adlı eserdir.

Kendi kitabının önsözünde, siret adlı eserde varid olan rivayetler üzerinde yaptığı tahkikle ilgili bazı kural veya usüller zikretmiş. Ben zikredilen bu usullere göz gezdirdim ve gördüm ki bir veya daha fazla mülahaza edilecek birşey yoktur, ancak zikredilen bu usullerin pek az faydasının olduğunun kanaati bende hasıl oldu ki, o da şu sebebten ötürü: Çünkü bu usuller; tahkik ehli olan hadis alimlerinin üzerinde birleştiği gerçeklere muhaliftir. Saygı değer şeyhten, yaptığım bu mülahazalarımı kabul etmesini rica ediyorum. Ve ayrıca kendisinden istirhamımı zikrettiği bu usullerin çoğuna tekrar bir göz gezdirsin.

-Bundan dolayıdır ki bu usuller üzerine bina edilen bu rivayetler- Gerçek olan odur ki gerçek olan şey, tabi olunmaya daha müstahaktır.

1- Vakidi, yalancılıkla itham edilmiştir. Bununla beraber şeyh, onun rivayetlerine, tıpkı Meğazi ve Siyer kitaplarında şahit kabul edilenler gibi itimat etmiştir. Üstelik bu görüş üzerinede, Zehebi gibi Cerh ve ta’dil alimlerinin görüşlerinin hülasası olduğunu izafe etmiştir.

Sevab olan şudur: Vakidi Kezzab’tır (Yalancı) Onun rivayetlerinin, ne usulde, ne şevahidlerde, ne Meğazi kitaplarında ve ne de Meğazi’nin dışındaki kitaplarda olması pek iç açıcı ve sevilecek bir yani yoktur. Vakidi’nin bulunduğu en hasen senetler dahi da’fuş şedid (şiddetli zayıf) diye nitelendirilir.

İmam Zehebi, Vakidi hakkında katı davranmayarak ve müsamaha göstererek şöyle demiş:

“Ben onu ved ile uydurmakla itham etmiyorum.” Bilakis onu mevzu hadis uydurmakla itham aden imam Ahmet’tir ve şöyle demiş:

“Huve kezzabun” yani yalancıdır.

Ebu Hatem ve Nesai’de Vakidi’nin (hadis uydurduğunu söylemiştir.

İbni Rahuye şöyle demiş:

“O benim yanımda hadis uyduranlardandır.” (Mizan’ul-İtidal) adlı eserde (663-664).

Ve yine İmam Zehebi, Vakidi için müsamahada bulunmuşta olsa şöyle demiş:

“Meğazi, Sahabe Tarihi ve haberleri” hakkında ondan istifade edilir demiştir.

İmam Ali b. Medini şöyle demiş:

“Kendisinin yanında Vakidi’den daha evsak (güvenilir) olanlar için (Heysem b. Ady benim yanımda Vakidi’den daha evsaktır (güvenilir sika): Heysem b. Ady için, Hadis, nesebler ilminde ve hiçbir şeyde ondan honşut değilim.) demiş. Buhari, Heysem b. Ady için şöyle demiş:

“Sika değildir. Yalan söylüyordu.” Hakeza İbni Main de:

“Sika değildir. Yalan söylüyordu.” demiş.

Ebu Davut “Kezzabun” yani yalancıdır demiş.

Mizan’ul-İtidal 4/324’te bakın. Bunu bu şekilde belirten sadece eski alimler değildir ve bunları takiben aynı şekilde muhaddis şeyh Nasruddin el-Elbani de onun hakkında şöyle demiş:

“Onun ne sirede ne de başka bir yerde rivayetlerinin olduğunu bilmiyorum. Ancak, el-Elbani, Vakidi’nin içinde olduğu senetlere, Dafu’ş-Şedid (çok zayıf) hükmünü vermiş bazen de mevzu olduğuna hüküm vermiştir.

(Silsilet el-Ehadis eddaife ve’l-mevzua) adlı eserin (1689-1143-1052-1208 ve 1445)’e bakınız.

2- El-Kelbi Muhammed b. Saib, bizzat şeyh’in kendisi onun hadis isnadını tasnif ediyor ve şöyle yapıyor: “Silsiletu’l-Kezib) Yani yalan hadis isnatları zinciri (1/394) ve Şuraya bakın (1/318).

3- İshak b. Abdullah b. Ebu Ferve’ye itimat etmiştir ve oda şevahid konusunda (metruktur). 1/364.

(2) El-Kelbi Muhammed b. Saib, bizzat şeyhin kendisi onun hadis isnadını tasnif ediyor ve şöyle yapıyor:

“Silsiletu’l-Kezib” Yani yalan hadis isnatları zinciri 1/394 ve şuraya bakın: 1/318.

(3) İshak b. Abdullah b. Ebu Ferve’ye itimat etmiştir ve oda şevahid konusunda (metruktur). 1/364.

(4) İbrahim b. Osman el-Absi’nin rivayetlerine itimat etmiştir. Ve o da (metruk)’tur. Şeyhin kendisini tashihini yaptığı hadislerin hiçbirinde onun isim ve ünivanına rastlamamıştır. 1/318.

(5) 2/260’ta sadece Muhammed b. Humeyd Razi’nin ted’ifini (zayıflık derecesini göstermesi) yapmakla yetinmiştir. O da kezib (yalancılık) ile itham edilmiştir. Yalancılıkla itham edilen Haris el-A’ver’in olduğu bir isnadta şöyle demiş: “zayıftır”.

Şeyh, İbn Hazm Zahiri’den naklederek şöyle demiş:

“O, Zübeyr’den (an’ane) yoluyla gelenleri kabul ederdi. Oysaki o mutlak surette (tedlis) yapmakla meşhurdur.”

Zübeyr’in tedlis yapması hakkında şöyle demiş:

“O bu konularda müsamaha gösterdiği şeylerdendir. Çünkü o, zayıf olanlardan (tedlis) yapmıyor. İbni Hazm’ında şu rakamda yerlerde belirttiği gibi 1/3121.

(Tenbih’ul-Müslim bi taaddil elbani ala sahihi Müslim) adlı kitaba yönelerek şöyle demiş:

“Bu kitap kendisine müracat edilecek bir kitap veya eser olmaktan ziyade, ilmi tenkitlerden uzaklığıyla maruf olan bir kitaptır. Sevap olan şudur: İbn Hazm’da, diğer tahkikçiler gibi Zübeyr’in hadislerini reddetmiştir. Bununla beraber eğer Cabir’den, hadis rivayet ettiğini tasrih etmemişse veya Leys b. Sa’d’ın tarikiyle ondan tasrih etmemişse hiç kabul etmemiş.” Muhalla İbn Hazm: 11/325; el-İhkam: 6/135.

(7) 19. sahifede O, İbni Hibban’ın sika gördüklerine eğer maruf olan biriyse itimat ediyor.

Bu da şeyhten olan garip bir fikirdir; Meçhul ile maruf olanların arasını ayırmak, şeyhin icad ettiği şeylerden biridir.

Tahkik sahibi alimlerden hiçbirine rastlanmamıştır. “Tarihi Buhari el-Kebir’de” veya İbni Ebu Hatem’in “Cerh ve Ta’dil” kitaplarında, hakkında sukut edilen birini, İbni Hibban sika görmüş onlar da buna itimat etmiş olsun.

Ancak ondan, sikalardan bir grup rivayet etmişse ve muhalif te değilse, Hasenul hadistir.

(8) Sahife 19-20’de şöyle demiş: İbn Hibban ve Ucli’nin sika görmeleri (ikisi de bu konuda müsamahakardırlar yani katı değiller), adamın rivayetinin tahsini (hasen olması) bakımından yeterlidir.

Bu konuda da müellif, bütün tahkikçilere muhalif davranmıştır. Bilakis o çamuru daha da sulandırarak, Darekutni ve Hatib’in birini sika görmeleriyle, İbni Hibban ve Ucli’nin birini sika görmelerini aynı kefeye veya makama koymuştur.

(9) Zira o, sahife 18’de şöyle bir zanda bulunmuş: En az itimat edilen bazı rivayetler: Ali dereceleri bakımından; İbni Huzeyme, İbni Hibban, Hakim, Heysemi, Suyuti ve diğerlerinin tashih ettiği çoğu hadislerinden daha ali veya üstün derecededir. Hakeza mütesahilinlerinde tashihte bazı payları vardır.

Ve diyorum ki: Vakidi ve metruk olan diğerlerine itimadan şeyh tashih etmiş ve çoğu rivayetleri hasen kılmıştır.

Yapılan bu tashih, Allah aşkına diğer muhlis imamların yaptığı tasihten daha üstün olur mu?!

(10) 2/475’te şöyle demiş: Ahkaf suresindeki şu 17. ayetin sebebi nüzulu “Vellezi kale livalideyhi uffin lekuma etaidanini... ibahirilaye” hakkında şöyle der:

“Bu ayet Abdurrahman b. Ebbekir Sıddık (r.a.) hakkında nazil olmuştur. Bu ifadeyi, Mervan b. Hakem’in sözüne binaen kullanmıştır. Ki Mervan tabiinlerdendir. Buhari’nin Sahih’in de Feth’ul-Bari: 4827’de rivayet ettiğine göre Mervan’ın Rasulullah’ı (s.a.v.) gördüğü hiç bir şekilde doğrulanmamıştır. Birde şunu izafe etmiş veya eklemiş: Abdurrahman b. Ebubekir Sıddık (r.a.), güya Mervan’ın kendisine bunu demesine rağmen karşısında sukut etmiş ve bu da Abdurrahman’ın ikrarı sayılırmış diyor. Diyorum ki:

“Yani Mervan bu konuda Mervan tasdik edilirde, Mervan’dan bu asılsız ifadeyi duyan ve ona cevap veren Ebubekir Sıddik’in kızı Sıddık’a (doğru) olan Aişe (r.a.) tekzip edilir mi? Cevabı şöyle:

“Allah’ın benim özrümün (ifk ile ilgili) dışında, ailemizle ilgili hiçbir ayet nazil etmemiştir.”

Daha sonra müellif, İbni Abbas üzerine mevkuf olan bir rivayetiki, isnadı, zayıf hadisler zincirine bağlı olan bu hadisin isnadı (vah)’tır) ve Kezzab olan Kelbi’nin tarikiyle olan bir rivayeti kendine delil gösteriyor.

İbni Kesir bu meseleyi tefsirinde tahkik edip taşı gediğine koyarak değiştirmiştir. Ve şeyhin kelamı tahkik sahibi gerçek alimlerin kelamına muhalif olduğundan dolayı gayri makbuldur. Zaten kendisi haddi zatından gayri sahihtir.

(11) sahife (41)’de şöyle demiş: Ali b. Ebu Talha’nın İbni Abbas’tan olan rivayetleri konusunda ağlep olarak vasıta, Mücahid’tir. Muhalif olmadığı zaman isnadı hasendir. Ve daha sonra bu mevzuda, mastır tezini önsöz yaparak kendine delil göstermiştir.

Ve diyorum ki: Tahkikçiler bu isnadın var oluşu hakkında (munkatı) olduğunu beyan etmişler. Ali b. Ebu Talha denilen bu adam, İbni Abbas’ı hiç görmemiştir. Sonra o, kendi kafasından konuşmaktadır. İsnadının hasen olması nerde?! Mümkün de değildir.

(12) Bu minval üzere müellif, Muhammed b. Ebu Muhammed Medeni’nin rivayetini kabulünde meçhullük üzeredir!

(13) Müellifin sevab olan yönleri de çoktur: Garanik kıssasını batıllığını ispat eden muhadislerin görüşlerine ve olayı kökünden kazıyan el-Elbani’nin “Nesh’ul Meranik li-nesfi kısset’il ğeranik” kitabındaki görüşe ve talebesi Şeyh Ali b. Hasan İbn Abdul-Humeyd’in “Delail’ut tahkik li-ibtali kısset’il ğaranik” kitabındaki görüşlere te’yid ederek takviye temiş ve isimlerini de zikrederek garanik kıssasıyla ilgili olan bu şahısları da kınamıştır. Müellifin yanında en önemli olaylardan biride Feth’ul-Bari’de: 8/439’da olan Hafız İbn Hacer’in kelamıdır. Müellifin kıssaya verdiği takviye, birbirine destek olan Merasillerledir. 2/537-48’e bakınız.

Eğer her mürsel bir başka yönden yine mürsel olarak geliyorsa o zaman mütad ve makbuldur. Öyleyse şeyh Tarhuni’nin kahkaha ile ilgili hadisi kabul etmesi lazım. Çünkü tabiinden olan bir gruptan mürsel olarak ta gelmiştir. Hiçbir mahzuru var mıdır veya birşey denilebilir mi?

Bazılarının tefsirine birşey denilebilir mi şu ayet hakkında: “Felemma atahuma salihen ceala lehu şurekae fima atahum” Hasan’ın rivayetiyle Semure’den merfu olarak rivayet edilmiştir ki ayette kastedilen iki kişi Adem (a.s.) ve Havva (a.s.)’dır? Hasan Basri (anene) tarikiyle rivayet ettiğinden müdellistir ve bundan başka herhangi bir illeti de yoktur.

Geniş bilgi için “silsilet’ul ehadisu’d-daifeti ve’l-mevduati’da 606-607 rakamlarına bakın. Elbani bu makamda gerçekten tafsilatıyla hakkını vererek açıklamış ve Allah ecrini artırsın.

(14) 1/270’te: Sirede aslıda Muttalib b. Abdullah b. Kays b. Mahreme’ye dayandırılan bir rivayet zikretmiş ve İbni Hibban’ın bu raviyi sika gömesine binaen o da hasen görmüştür ve sonra bu görüşüne iki şahit getirmiş ve şahitlerinin birinde; Abdulaziz b. Sabit vardır. Şeyh bunun için metruk ve daha sonra bu isnat zayıftır demiş.

Ve diğer Şahidinde de: Zekeriya b. Yahya Kesai vardır, yine şeyh, bunun metruk olduğunu itiraf etmiştir. Müellif bu rivayeti nasıl hasen kabul etmiştir? Aslıda meçhul olan Muttalib’e dayanıyor ve bu adamdan İbni İshak’tan başka kimse ondan rivayet etmemiş ve İbni Hibban’dan başka da kimse onu sika kabul etmemiştir.

İsnadlarında metruk olan iki şahidi kendisine nasıl delil getirmiştir? Allah aşkına yapılan bu tashih mi? (Heysemi, Suyuti ve ikisinden öncede Hakim, İbni Hibban ve İbni Huzeyme’lerin yaptıkları tashihlerden çok daha üstündür?

(15) Amma 1/324’te (peygamber olarak gönderilmeden önce) Rasulullah’ın (s.a.v.) putlara dokunup ziyaret ettiği hadisi zikretmiş. Bu hadisin metni hakkında bazı alimler “Munkerun cidden” ifadesini kullanmışlar ve Zehebi de onlardan biridir ve Mizan’ul-İtidal’de 3/36’da demiş: Bilakis İmam Ahmed’in bu konuda nefret, kınama ve şiddeti artarak, Ukayli’nin (edduafa) 3/223 adlı kitapta rivayet ettiği bu ve buna benzer diğer hadisler hakkında şöyle demiş:

“Bu hadisler mevzudur. Veya sanki bu hadisler mevzu gibidir” Ve şöyle demiş:

“Onu kardeşi Ebubekir b. Ebu Şeybe, Osman b. Ebu Şeybe’nin kardeşi bu hadisi rivayet etmişlerdir ve (la yuzennu) lafzını onun için kullanmıştır. Yani bu hadisten herhangi bir şeyle kendi nefsini tedlis etmez ve daha sonra, din ve dünya hakkında Allah’tan selamet isteriz demiş ve bu hadisle vehmettiğini görüyorum selamet, selamet ver demiş.”

Ebubekir, sika, hafız bir musanniftir. Hakeza kardeşi Osman da öyledir ancak bazı evhamları vardır. Kur’an’ı hıfzetmemiştir deniliyor. Belki bu kendisinin evhamlarından biridir veya deriz ki:

“O, Abdullah b. Muhammed b. Ukayl’in evhamlarındandır. Çünkü o kendi kafasından konuşurdu. Osman’a vehmi isnat etmekten daha evladır bu görüş. Çünkü Osman hafız musannef sahibi ve sika biridir. İbni Ukayl ise, bu ayrıcalığın onda olması ihtimali de yoktur!”

Faraza, Hafız İbni Hacer ve Zehebi gibi bu hadisin subutunu (var oluşunu) düşünsek ve kabul etsek te şüphesiz o hadis yakini olarak, Zehebi, İbni Hacer ve diğerlerinin zikrettikleriyle te’vil edilmiştir.

(16) Müellifin şeyhi, meşhur (Kezzap: yalancı ve vedda hadis uyduran) Davud b. Muhabbir (veya muhabber) hakkında sukut etmekle tesahul (kolaylık gösterme veya müsamaha etme) etmiş ve onu zayıf görmekle iktifa etmiştir. 2/381’de Süheyli’den nakletmiştir ve Hakeza Ebubekir Huzeli için de zayıftır demiş. (2/504).

Sevap olan ise o”zaifun cidden”’dir. Tehzib 12/46’da ⁄under onu yalancılıkla itham etmiştir.

(17) 2/533’te Cüveybir’in rivayetini şahit getirerek, onun zannına göre o sadece (zayıf)’tır ifadesini kullanmıştır. Sevap olan: O “zaifun cidden” ve o şahit delil gösterilmez. Tehzib: 2/124.

(18) 2/337’de (Hiç kimse Ebu Süfyan Talha b. Nafi’in Cabir’den simal (duyması işitmesi) hakkında bir şey konuşmamıştır) diyor ve keza sevap olan şudur demiş:

“Onun Cabir’den olan simal yönünden (yani hadis işitmesi) hakkında konuşulan biridir. İmamlardan bazıları bunu bir sahife kadar olduğunu addetmişler bazıları da sadece ondan dört hadisin olduğunu söylemişler ve bu da ondan kat’i olan bir şey değildir. Ve”(tuhfetut tahsil bi ahkamil merasil” adlı esere rakam 296 ve keza “Cami’ut-Tahsil” esere rakam 313’te yaptığım tahkike bakın.

(19) Orada şeyhin içine girdiği başka büyük bir olay ya da büyük bir hata daha vardır: Rasulullah’ın (s.a.v.) miraca gidişinin uyanıkken ceset ile değil uykudayken ruh ile gitmiştir diyor. 2/385-410.

Bu kavlin mutlaka böyle olduğunu zannetmiş ve şu sebeble: Rivayetlerde olan idtırab ve işkalin neyinden ötürü.

Şeyhe şöyle deriz: Allah’a hamdolsun, tahkik sahibi gerçek alimlerin yanında işkal yoktur. Ve üzerine ihtilaf ettikleri herşeyde de muzdarilik yoktur.

Aişe (r.a.) ve Muaviye’den (r.a.) rivayet edilenle de zayıftır; Aişe’den gelen isnatta cehalet olduğundan ve Muaviye’den gelen isnatta da müdallik olduğundan ötürü. Siret İbni Hişam 2/50 sahihliği hakkında hiçbir şüphe yoktur ki büyük olan bu isra ve miraç, uykuda değil uyanıkken gerçekleşmiştir. İmamlardan çoğu da bu görüş üzerinedirler. Onlardan biri olan ve sunnetin temel dayanak ve destekçisi olan imam hafız Ebu Kasım Isbehani’dir ve şu eserinde: “el hucccetu fi beyanil mahacceti ve şerhu akideti ehli sunne): 1/511-514. Çok önemlidir mutlaka oraya bakın.

(20) 2/333’te Zehebi’nin söylediği şu kelamına müteakıp (Buhari’den nakletiğini söyleyen Halid b. Ebu Bekir b. Ubeydullah’tır. Zayıftır. Şöyle söylemiş: “Lehu menakirun” yani onun menakir hadisleri vardır. Ve şeyh şöyle söylemiş: “Bunun hadisleri zayıf görülemez ancak onun menakirlerinden olduğu kesin olarak saptanırsa müstesna.”

Biz şeyhe şöyle deriz: Halid denilen bu adam hakkında (takrib)’te 1628’de hafız şöyle demiş: “Fihi leyyinun”.

Bu hafızdan gereği gibi olan bir hükümdür. Dayanak mercii de, cerh ve ta’dil imamlarının bu Halid denilen hakkında belirttikleri görüşler üzerine olan tam bir istikra usulüyledir. Tehzib’te 3/82-83’te öyle bir ibare zikretmiştir ki eğer Tarhuni bu görüşe rastlamış olsaydı bu hataya düşmezdi.

Buhari’den şu kavl nakledilmiş: “Halid b. Ebubekir’in (Salim’den) menakirleri vardır.

Halit denilen bu adam isnadı Salim b. Abdullah’tan olan ve üzerinde konuştuğumuz hadisi rivayet ediyor:

“Yani bu hadis Buhari’nin yanında onun menakirlerindendir ve şeyh buna ne diyecek?

Sonra İbni Hibban onun hakkında şöyle demiş: “Sikaları zikrettikten sonra (yuhtiu) hata ediyor.”

(21) Tedlisi’nin çok olduğundan ve çoğu tarafından zayıf görülen Ebu Cenab için: 2/313’te o burada simaının olduğunu beyan etmiş. Öyleyse bir zararı yoktur demiş.

Cevap: Ebu Cenab denilen kişinin ismi, Yahya b. Ebu Habbe’dir. Bazı imamların yanında mutlak suretle zayıftır. Fellas; ona metruktur demiş. Bundan dolayı Hafız onu tedlisçilerin beşinci mertebesine koyup zikretmiştir. Hadisini kabul etmeyenler onlardır, Meğer onun simaını tasrih etseler de; çünkü onların onu zayıf görmeleri tedlis dışında başka bir şey iledir. Tedlis fil hadis sh. 145 ve Camiu tahsil sh. 113 bakınız ve Ebu Cenab’ın ta’yinini veya belirginliğini, Alai, bu mertebeye bir misalmiş gibi yapmıştır.

Umulur ki bu kadar yazmamız yeterli olsun. İnşallah. Kendimiz, muhterem şeyh ve bütün müslümanlar için Allah’tan şunu dileriz: Hakkı hak olarak görüp bizi onunla rızıklandırmayı batılı da batıl olarak gördürüp ondan kaçınmayı bize nasip etsin. Şüphesiz o, semi ve karibtir.



Bazı İslami Terbiye kitaplarında geçen yalan ve asılsız hadislerden olan tahzir:



Ahmed’in Müsned’te 1/65’te Osman b. Affan’dan merfu olarak rivayet etitği şu hadis Rasulullah’dan (s.a.v.) geldiği sahihtir:

“Kim benim söylemediğim şeyi söyleyip bana atfederse ateşteki yerini hazırlasın”

Bu hadise şahit olarak ceyyid bir isnatla Tahavi’nin yanında Müşkil’il-Asar’da 1/361’de 399 nolu rakamla rivayet edilen Aişe’den rivayet edilen 1/359’da 394 nolu hadiste vardır.

Şu lafızla: “Kim kasıtlı olarak benim üzerime yalan söylerse ateşteki yerini hazırlasın” Bu pekçok sahabiden mütevatir olarak gelen sahih bir hadistir.

Her müslümana gerekli olan ise; bunlardan ders veya ibret alarak kendine bir siper edinerek, Rasulullah (s.a.v.) hakkında söylemediği şeyler hakkında yalan söylemlere düşüp cezaya maruz kalmaktan şiddetle sakınsın. Gerçekten ne kadar esef verici bir olaydır ki, İslami terbiye usülünde araştırma yapan ve te’lif edilen bir çok eser görüyoruz ki çeşitli mevzulardan müteşekkil olup ve çok şekilde mevzularına; zayıf, aslı olmayan El-Vahiye bilakis mekzup (yalan) olan hadisleri almışlardır.

“Terbiyet’ul-İslamiyettu suluha ve tetavvuruha fil bil adil arabiyyeti” adlı kitap Dr. Muhammed Munir Mürsi’nindir. Vakii olarak murad ettiğimizi misal bu makalededir.

(1) Sh. 26’da şu mevzu hadisi zikretmiş: “Çinde de olsa ilmi talep ediniz” Bunu sh. 38 ve 52’de de tekrar etmiş.

(2) Şu hadis: “Dünyayı isteyen ilme yanaşsın, Ahireti isteyen ilme sarılsın ve her ikisini de isteyen de ilme sarılsın” Bu da bir önceki hadis misalidir.

(3) Şu hadis: “Şüphesiz hikmet, şerif olana şeref kazandırır ve köleyi de, kralların yerine kadar makamını kaldırıp yüceltir” Bu hadis, zayıftır Ebu Nuaym’ın Hilye’de olan rivayetlerindendir. (6/173)

(4) “İlim meclisinde bulunmak bin rekat namazdan daha efdaldir. İlim meclisinde bulunmak, bin hastayı ziyaret etmekten daha efdaldir. İlim meclisinde bulunmak, bin cenazeyi hazırlayıp defnetmekten daha efdaldir.” Denildiki:

“Ya Rasulallah, Kur’an’ın kıraatinden mi?” O da şöyle dedi:

“İlim olmadan Kur’an’ın kıraatı fayda verir mi?” Bu hadis. İbni Cevzi’nin (mevzuat) kitabındadır. Hafız Iraki (ihya’nın) tahricini yaparkan o da aynen bu görüşü söylemiştir. 1/16.

(5) Hadis sh. 27: “İlmi öğrenin ve öğrendiğiniz ilmi ve öğrendiğiniz ilmi insanlarada öğretin.” Elbani’nin de Müşkil Mesabih’te 279 rakamda dediği gibi zayıftır.

(6) Hadis: “İlmi öğrenin. İlmi Allah için öğrenmek güzeldir. Keza sevab olan: Onun korku ve tedrisi tesbihtir. Onu araştırmak cihadtır. Talep etmek ibadettir, onun ta’limi sadakadır. Onu ehli için sarfetmek (bezl) yakınlaşmaktır (kurbe).” Muaz b. Cebel’den rivayet edilmiştir. İsnadında Vedda (hadis uyduran) vardır. Ebu Hureyre’den hadisinden zayıf bir isnatta Tenzihu’ş-Şeri’a 1/281-282’de rivayet edilmiştir.

(7) Hadis: “İlim ehline engel çıkarmayınız, zira bunda dinimiz için fesat olur ve gözleriniz kör olur” Bu aslı olmayan bir hadistir.

(8) Sh. 38’de Hadis: “ilim yolunda sefere çıkan, Allah yolunda mücahidmiş gibi olur. İlim yolunda sefere çıkıp ölen şehittir. İlim mü’minin yitiğidir nerde bulursa onu alır.” Bu da bir önceki gibi asılsızdır.

(9) Sh. 60’ta hadis: Zayıf hadis olup muhtelif lafızları da vardır. Elbani’nin “Daifu’l-Camiu’s-Sağir” eseri (4080)’e bakın.

(10) Sh. 73 te hadis:

“Kim ilmin bir gayesi olduğunu zannederse onun hakkını çiğnemiş olur ve Allah’ın vasfettiği şeklin dışında bir menzile koymuş olur.” Ve şöyle diyor: “Size pek az ilim verilmiştir” Bu hadisin Rasulullah’tan (s.a.v.) olduğuna dair aslı yoktur.

(11) sh. 74-75’te hadis:

“Bir baba çocuğuna güzel edepten daha hayırlı bir miras bırakmamıştır.” Zayıf bir hadistir. Şu lafızda da rivayet edilmiştir. Matahalle: “Silsiletu daife: 1121.

(12) Sh. 75’te hadis:

“Ahmak çocuklarınızı süt annelere vermeyiniz.” Zayıf hadistir. (Mecmauz’z-Zevaid Heysemi: 4/262.

(13) Sh. 79’da Hadis: “Küçük yaşta öğrenenin misali kaya üzerine yapılan nakış (oyma ile) gibidir. Büyükken öğrenenin misali, su üzerine yazılan yazı gibidir.” Rasulullah (s.a.v.) üzerine uydurulan mevzu bir hadistir. Senedinde hadis uyduran Mervan b. Salim Şami vardır. Elbaninin silsiletud daife: 618-619.

(14) sh. 97’de Hadis:

“Biz peygamberler güruhu insanları kendi mevkilerine indirilmekle ve onlarla akılları miktarınca konuşmakla emrolunduk.”

Bu öyle bir hadistir ki; Rasulullah’a (s.a.v.) merfu edilmesi sahih değildir. İki isnadla rivayet edilmiş bir isnadı (şedidu da’f)tır.

Bu hadisin mürsel bir şahidi Ukayli’nin “Ed-Duafa) adlı kitabında (4/425)’tedir. İsnadında, babasından Menakirleri rivayet eden Yahya b. Malik b. Enes vardır. Sehavi: “Makasidu’l-Hasene” 180.

(15) Sh. 98’de hadis: “Hiç kimse yoktur ki birilerine hadis söyleyip te akıllarına ulaşamıyorsa ancak bu bazılarına fitne olmuştur.”

Bunun merfu edilişi de sahih değildir. Sevah olan İbni Mes’ud üzerinde sahih değildir. Sevab olan İbni Mes’ud üzerine mevkuftur. Müslim, Sahih’in mukaddimesinde rivayet etmiş: 1/11.

(16) Sh. 105 hadis: “İslam güzel ahlaktır.” Deylemi’nin Müsned’indeki rivayetlerindendir. Bu, zayıf ve mevzu hadislerden olduğu zannediliyor.

Yine sh. 105’te hadis:

“Güzel ahlaka sarıl zira insanların güzel ahlaklısı dininde güzel olanıdır.”

Elbani’nin belirttiğine göre mevzu hadistir. (Daif’ul-Cami): 3748.

(17) Aynı sahifede hadis:

“Kötü ahlak müstesna herşeyin tevbeyle olması mümkündür.”

Mevzu hadistir. İsnadında kezzap (yalancı) olan Amr b. Cumey vardır.

(18) Başka bir lafzı şöyle:

“Kötü ahlak öyle bir şeydir ki günahı affolunmaz.”

Sh. 106’da hadis:

“Ahlakınızı güzelleştiriniz” isnadında inkıta (kopukluk) olduğundan zayıftır. İthaf Sadet’ul-Müttekin’de olduğu gibi: 7/332.

(19) Sh. 108 hadis:

“Kötü arkadaştan sakın.” Mevzu hadistir. Bu, hadis uyduran Muhammed b. Müslim Vasiti’nin afetidir. Silsilet Daife: 847.

(20) Sh. 108 hadis:

“Facir olanla arkadaş olmayın zira onun fucurundan size de bulaşır”

Merfu olması sahih olmayan bir hadistir. Ömer b. Hattab’tan mevkuf olarak rivayet edilmiş. İbni Ebu Asım Zühd: 91.

(21) Hadis:

“Allah’ın ilk yarattığı şey akıldır.”

Sh. 111. Mekzup hadistir. Rasulullah’dan (s.a.v.) aklın fazileti hakkında olması sahih değildir. Doktor mekzub olan bu rivayeti yapmakla yetinmemiş bir de şunu eklemiş:

“Deniliyor ki: Biraz önceki hadisten maksat (mekzup hadis) akıldır. Allah’ın şu ayetinde vardır:

“İzzetime ve celalime yemin olsun ki benim yanımda senden daha aziz bir yaratık ve senden daha faziletli birşey yaratmadım. Seninle alır ve yine seninle veririm.”

(22) Sh. 121 hadis:

“Hiçbir baba çocuğuna, güzel edepten daha faziletli birşey vermemiştir.”

Daha önce zayıf olduğu açıklanmıştı.

(23) Aynı sahife hadis:

“Kendisine çocuğunun iyilikle muamele etmeye yardım eden kula Allah rahmet etsin ve çocuğuna iyiliği hoş gösteren, onu ona öğreten ve onunla terbiye eden kula da Allah rahmet etsin.”

Bir önceki zayıftır. Şevkani “Fevaidu’l-Mecmua” rakam 774.

(24) Hadis:

“Birinizin, çocuğunu terbiye etmesi, ona hergün yarım sa’ miskinlere sadaka vermesinden daha hayırlıdır.” Zayıftır.

Elbani: “Daif Sünen Tirmizi: 332.

Ve daha sonra bu üç hadisi sh. 140’ta toplayıp şunu eklemiş:

“Çocuğun babasının üzerindeki hakları. Kendisine yazıyı, yüzmeyi ve atıcılığı öğretmesidir.” Bu hadis (daifun cidden)’dir. Elbani’nin de söylediği gibi: “Daif’ul-Cami: 2732.

(25) Sh. 151 hadis:

“Kimin çocuğu olursa üzerine su serpsin veya döksün” Zayıftır. (Daif’ul-Cami: 5800).

(26) Sh. 156. Hadis:

“İlimden sukunet ve vakar öğreniniz. İlim ehlinden olana tevazu gösterin.”

Senedinde vedda (hadis uyduran) vardır. Başka bir lafzı şöyle:

“İlmi öğreniniz, ilimden vakara öğreniniz” Bu hadis daifun cidden’dir. (Silsilet’ut Daife: 1610).

(27) Sh. 157’de birinden şöyle bir hadis rivayet edilmiş: “İlim talep etme peşinde koşuşturunuz. Rabbime ilmin ümmetim için mübarek kılınması için niyazda bulundum.” Evvelinde olan ziyadeki de zayıf bir hadistir. Keza perşembe gününün ziyade olmasıyla da zayıftır. “Rabbime ilmin ümmetim için mübarek kılınması için niyazda bulundum.” Evvelinde olan ziyadelikte zayıf bir hadistir. Keza “perşembe günü”nün ziyade olmasıyla da zayıftır. Rabbime hamdolsun zira ben bunu tafsilatıyla tahkik ettim: “El-İbtihac biezkaril musafiril hac sh. 10. Hafız Sehavi.

(28) Sh. 57’de şu lafızla hadis:

“Ümmetim için cumartesi ilmin peşinde koşuşturmak mübarek kılınmıştır.”

Bu lafız asılsızdır. Hafız İbni Mülkin’in dediği gibi. Keşf’ul-Hafa: 1/187. Şu hadisi de zikretmiş:

“İlmi pazartesi günü talep edin, bugünde istemek ilim talibi için kolaylaştırlar.”

Zayıftır. Keşf’ul-Hafa: 1/139.

(29) Sh. 163’te yalancılıkla itham edilen Vakidi’den nakledilmiş:

“Rasulullah’ın (s.a.v.) zevceleri Aişe ve Ümmü Seleme okuma-yazmayı öğrenmişlerdir.” Zira sahih olan odur ki Şifa binti Abdullah tarafından okuma yazma öğretilen Hafsa binti Ömer’dir. (Silsilet sahife: 178).

(30) Sh. 163 hadis: “Dininizin yarısını şu Humeyradan alınız.” Mekzup ve asılsız hadistir. (Makasid’ul-Haseneh: 432.)

(31) Sh. 170-171. Hadis:

“Ben ancak muallim olmak için gönderildim” Zayıf hadis.

Bu konudaki Elbani’nin tahricine müracat edin Silsilet’ut-Daife rakam. 11.

(32) Sh. 171’de hadis:

“İnsanların en hayırlısı ve yeryüzünde yürüyenlerin hayırlısı muallimlerdir.” Mevzu’dur. Karib lafzıyle (Fevaid’ul-Mucemma)’ya bakın. 864.

(33) Sh. 175. Hadis:

“Kendisinden öğrendiğiniz kimselere karşı vakarlılık veya saygı gösteriniz. Kendisine ilim öğrettiğiniz kimselere de vakarlılık ve saygı gösteriniz.”

Mekzup hadistir. Daif’ul-Cami: 6126.

(34) Aynı sahifede hadis:

“Öğretiniz ama aşırıya gitmeyin. Zira muallim aşırı gidenden daha hayırlıdır.” Zayıf hadistir. Daif’ul-Cami: 3731.

(35) Hadis:

“Öğrettiklerinize karşı ve sizi öğretenlere karşı yumuşak olun.” Zayıftır. İthaf Sade: 8/27.

(36) Hadis: “İnsanlar hayvan kığılamasını (pislik, tezek) ufaltmaktan alıkonulmuş olsalardı bile yine onu ufaltırlardı.” Dediler ki: “Nehyedildiğmiz herşeyde bir şey vardır.”

Batıl ve asılsızdır. Ben “İhyadaki mevzu hadisler” tahkikimde tafsilatıyla üzerinde konuşmuştum. Sh. 19.

(37) Aynı sahifede hadis:

“Hangi müeddib, bu ümmetin çocuklarından üç çocuğun sorumluluğunu üzerine alıp ta, onların fakirlerini zenginleriyle eşit tutup ve zengin olanını fakirle etiş tutup eşit öğretmezse kıyamet gününde hainlerle beraber haşir edilir.” Ve sonra sh. 241’de iade etmiş.

İbni Sahnun “Adabu’l-Mualimin”de sh. 84-85’te muzlim bir isnadla rivayet etmiş.

(38) Sh. 176 hadis:

“İlmi ehlinden menetmeyiniz. Bunda şüphesiz dininiz için fesat ve basiretleriniz açısından iltibas vardır.”

Daha önce asılsız ve mekzup hadis olduğu geçmişti.

(39) Aynı sahifede hadis:

“Kardeşinize, onu irşat edecek ilimle tasadduk edin veya ona keskin bir görüş vermeyi tasadduk ediniz.”

Asılsız hadistir.

(40) Hadis:

“Öğretiniz ve öğreniniz. Zira öğretenle öğrenenizin ecirleri eşittir.”

“Bu ikisinin ecri nedir?” denildi. Dedi ki:

“100 mağfiret ve cennette 100 derecedir.”

Bu lafızla asılsız bir hadistir. Şu lafızla da rivayet edilmiş:

“İnsanlar iki kişiden oluşur: Alim ve müteallim (öğrenen) onların ikisi ecirde eşittir. İnsanlar arasında bunlardan hayırlısı yoktur.”

Daha öncede geçtiği gibi mevzudur. Şu lafızlada rivayet edilmiş:

“Alim ve müteallim, hayır da ortaktırlar. Diğer insanlarda bir hayr yoktur.”

İsnadında Halik ve hadis çalan (Yahya b. Muaviye Sudfi) vardır. Mecma’uz-Zevaid hırsızı: 1/132.

(41) Doktor sh. 176’da hadis zikretmiş:

“Mü’min vakkaftır. (Teeni üzerine olan) Münafık ise vessabtır (teenni üzerine olmayan).” Mevzudur ve asılsızdır.

(42) Sh. 179 hadis:

“Öğretin ama aşırıya gitmeyin...”

“Öğrettiklerinize yumuşak olun...”

İkisinin de zayıf olduğu söylenmiştir.

(43) Sh. 198 hadis:

“Bir kavmin lugatını öğrenen, onların şerrinden emin olur.”

Mekzup ve asılsız hadistir. Şu hadis bir öncekine ihtiyaç duydurtmuyor:

“Yahudilerin kitabını öğren. Zira ben kitabımız üzerine onlardan emin olmuyorum.”

Zeyd b. Sabit’e (r.a.) demiştir: Silsilet Sahiha: 187.

(44) Sh. 241 Hadis:

“Kim ki irab ile Kur’an’ı okursa ona şehid ecri vardır.”

Mekzup ve asılsız hadistir.

(45) Sh. 242 hadis:

“Çocuğu üç hayırlı hasletle terbiye edin. Üzerine bişey eklerse kıyamet gününde sorulur.”

İbni Sahnun Adab’ul-Mualimin’de sh. 91-93’te mürsel olarak zayıf bir isnatla rivayet etmiş.

(46) Sh. 260 hadis:

“Ahlakınızı güzelleştirin” daha önce geçtiği gibi zayıftır.

(47) Başkasından sh 304’te zikri geçen mevzu hadis rivayet edilmiş:

“İnsanların en hayırlısı ve yeryüzünde yürüyenlerin hayırlıları muallimlerdir.”

Bu mülahazaları yapmakla ilim ehli üzerine farz olan gerekli görevimizi ifa etmiş bulunduk ki o da şunlardır:

“Yalan asılsız hadislerden ve tahkik sonucu zayıf olduğu belirtilen hadislerden sakındırmak ve Rasulullah’ın (s.a.v.) şu sözüne binaen:

“Bu ilmin sorumluluğunu kendisinden sonra gelen adil kişi üstlenir ve devam ettirir. Bu ilmi tahrif etmek isteyen sapıkları uzaklaştırırlar.”

Buğyet’ul-Multebis: 3-4; Mişkat’ul-Mesabih: 1/82-83.



Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)