Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

17 Ocak 2021 Pazar

Büyük Kıyamet Alametlerinin İlki Güneşin Batıdan Doğmasıdır!

 

Enes radiyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

أَوَّلُ أَشْرَاطِ السَّاعَةِ نَارٌ تَحْشُرُ النَّاسَ مِنَ المَشْرِقِ إِلَى المَغْرِبِ

Kıyamet alametlerinin ilki (Evvelu eşrati’s-Sâ’a) insanları doğudan batıya sürecek bir ateştir.” Bunu Buhârî rivayet etmiştir. Bu hadisteki eşratu’s-sâ’a kavli, kıyamet alametleri demektir.

Ebu Zur’a Amr b. Cerir rahimehullah şöyle demiştir: “Mervan b. el-Hakem’in yanında Medine’de müslümanlardan üç kişilik bir grup kıyamet alametlerinin ilkinin deccalin çıkışı olduğundan bahsettiler. Bunun üzerine Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma dedi ki: “Mervan bir şey dememiş! Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittikten sonra hiç unutmadığım bir hadis ezberledim. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:

إِنَّ أَوَّلَ الْآيَاتِ طُلُوعُ الشَّمْسِ مِنْ مَغْرِبِهَا وَخُرُوجُ الدَّابَّةِ عَلَى النَّاسِ ضُحًى فَأَيُّهُمَا كَانَتْ فَالْأُخْرَى عَلَى إِثْرِهَا قَرِيبًا

Muhakkak ki ayetlerin (iman etmeye mecbur bırakan delillerin) ilki güneşin batıdan doğması ve dabbenin insanlara bir kuşluk vaktinde çıkmasıdır. Bu ikisinden hangisi önce meydana gelirse, diğeri hemen ardından meydana gelir.”[1]

Bu hadiste geçen Âyat kelimesi ise ayetin çoğuludur, iman etmeye mecbur bırakan kesin delil manasındadır. Bu yüzden önceki hadisle bu hadis arasında bir çelişki yoktur.

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لاَ تَقُومُ السَّاعَةُ حَتَّى تَطْلُعَ الشَّمْسُ مِنْ مَغْرِبِهَا فَإِذَا طَلَعَتْ فَرَآهَا النَّاسُ آمَنُوا أَجْمَعُونَ فَذَلِكَ حِينَ {لاَ يَنْفَعُ نَفْسًا إِيمَانُهَا لَمْ تَكُنْ آمَنَتْ مِنْ قَبْلُ أَوْ كَسَبَتْ فِي إِيمَانِهَا خَيْرًا} وَلَتَقُومَنَّ السَّاعَةُ وَقَدْ نَشَرَ الرَّجُلاَنِ ثَوْبَهُمَا بَيْنَهُمَا فَلاَ يَتَبَايَعَانِهِ وَلاَ يَطْوِيَانِهِ وَلَتَقُومَنَّ السَّاعَةُ وَقَدِ انْصَرَفَ الرَّجُلُ بِلَبَنِ لِقْحَتِهِ فَلاَ يَطْعَمُهُ وَلَتَقُومَنَّ السَّاعَةُ وَهُوَ يَلِيطُ حَوْضَهُ فَلاَ يَسْقِي فِيهِ وَلَتَقُومَنَّ السَّاعَةُ وَقَدْ رَفَعَ أَحَدُكُمْ أُكْلَتَهُ إِلَى فِيهِ فَلاَ يَطْعَمُهَا

Güneş, battığı yerden doğmadıkça kıyamet kopmaz. Güneşin oradan doğduğunu gördüklerinde bütün insanlar iman ederler. Bu, “Daha önce iman etmemiş olan veya imanında bir hayır kazanmamış olan hiç kimseye imanı bir fayda vermez” (En’âm 158) buyrulduğu zamandır. İki adam kumaşlarını yayıp aralarında alış veriş yaptıkları sırada onu düremeden elbette kıyamet kopacaktır. Kişi devesinin sütünü sağıp onun tadına bakamadan elbette kıyamet kopacaktır. Kişi havuzunu sıvarken ondan içemeden elbette kıyamet kopacaktır. Biriniz yiyeceğini ağzına götürüp de onun tadına bakamadan elbette kıyamet kopacaktır.”[2]

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den diğer rivayet lafzı şu şekildedir:

ثَلَاثٌ إِذَا خَرَجْنَ لَمْ يَنْفَعْ نَفْسًا إِيمَانُهَا لَمْ تَكُنْ آمَنَتْ مِنْ قَبْلُ طُلُوعُ الشَّمْسِ مِنْ مَغْرِبِهَا وَالدَّجَّالُ وَدَابَّةُ الْأَرْضِ

Üç şey çıktığında daha önceden iman etmemiş olan hiçbir nefse iman etmesi bir fayda vermez: Güneşin batıdan doğması, deccal ve dabbetu’l-arz.”[3]

Abdullah b. Mes’ud radiyallahu anh, “Daha önce iman etmeyen ya­hut imanında bir hayır kazanmayan hiç bir kimseye, o günkü imanının fayda vermeyeceği zaman” (En’âm 158) âyeti hakkında şöyle dedi:

طُلُوعُ الشَّمْسِ مَنْ مَغْرِبِهَا مَعَ الْقَمَرِ كَالْبَعِيرَيْنِ ثُمَّ قَرَأَ هَذِهِ الآيَةَ وَجُمِعَ الشَّمْسُ والقمر

“Güneşin batıdan, ay ile beraber iki deve gibi doğmasıdır.” İbn Mes’ud radiyallahu anh sonra: “Güneş ve ay bir araya getirildiği zaman” (Kıyamet 9) ayetini okudu.”[4]

Aişe radiyallahu anha dedi ki:

إِذَا خَرَجَتْ أَوَّلُ الْآيَاتِ طُرِحَتِ الْأَقْلَامُ وَطُوِيَتِ الصُّحُفُ وَخَلَصَتِ الْحَفَظَةُ وَشَهِدَتِ الْأَجْسَادُ عَلَى الْأَعْمَالِ

Ayetlerin ilki çıktığı zaman kalemler kaldırılır, (amel defterlerinin) sahifeleri dürülür, hafaza melekleri serbest kalır, cesetler amellere şahitlik eder.”[5]

Bu rivayet mevkuf olsa da, hükmen merfudur.

Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma şöyle demiştir:

يَبْقَى النَّاسُ بَعْدَ طُلُوعِ الشَّمْسِ مِنْ مَغْرِبِهَا عِشْرِينَ وَمِائَةَ سَنَةٍ

“İnsanlar güneşin batıdan doğmasından sonra yüz yirmi sene kalırlar.”[6] Bu haber mevkuftur ve İsrailiyyat kaynaklı olma ihtimali vardır.

Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma’dan: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

الْآيَاتُ خَرَزَاتٌ مَنْظُومَاتٌ فِي سِلْكٍ إِذَا انْقَطَعَ السِّلْكُ تَبِعَ بَعْضُهَا بَعْضًا

Ayetler (iman etmeye mecbur bırakan deliller) bir ipte dizili boncuklar gibidir. İp koptuğu zaman boncuklar peşpeşe dağıldığı gibi bu ayetler de peşpeşe gelir.”[7]

Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

إِذَا طَلَعَتِ الشَّمْسُ مِنْ مَغْرِبِهَا يَخِرُّ إِبْلِيسُ سَاجِدًا يُنَادِي إِلَهِي مُرْنِي أَنْ أَسْجُدَ لِمَنْ شِئْتَ فَتَجْتَمِعُ إِلَيْهِ زَبَانِيَتُهُ فَيَقُولُونَ يَا سَيِّدُهُمْ مَا هَذَا التَّضَرَّعُ؟ فَيَقُولُ إِنَّمَا سَأَلْتُ رَبِّي أَنْ يُنْظِرَنِي إِلَى الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ وَهَذَا الْوَقْتُ الْمَعْلُومُ ثُمَّ تَخْرُجُ دَابَّةُ الْأَرْضِ مِنْ صَدْعٍ فِي الصَّفَا فَأَوَّلُ خَطْوَةٍ تَضَعُهَا بِأَنْطَاكِيَّةَ ثُمَّ تَأْتِي إِبْلِيسَ فَتَلْطِمُهُ

Güneş batıdan doğduğu zaman iblis secdeye kapanacak ve şöyle seslenecek: “İlahî! Bana emret, kimse dilersen ona secde edeyim! Zebanileri onun başına toplanıp derler ki:

“Ey (şeytanların) efendisi! Nedir bu yalvarışın?” İblis der ki: “Ben rabbimden ancak malum vakte kadar süre istemiştim. İşte malum vakit budur.” Sonra Safâ kayalığından dabbetu’l-arz çıkar. İlk adımını Antakya’ya atar, sonra İblise gelip ona tokat vurur.”[8]

İbn Hacer şöyle naklediyor: Beyhakî el-Ba’s ve’n-Nuşur’de dedi ki: “el-Halimî şöyle zikretti: “Muhakkak ki ayetlerin ilki deccaldir. Sonra İsa aleyhi's-selâm’ın nüzulüdür. Çünkü güneşin batıdan doğması, İsa aleyhi's-selâm’ın nüzulünden önce olursa kâfirlerin o zamanda imanlarının faydası olmazdı. Lakin onlara faydası olmasa da din tek olacak, onlardan müslüman olanlar sadece İslam dininde olacaklardır.” Beyhakî dedi ki: “Sahih hadiste zikredilen: “Muhakkak ki ayetlerin ilki güneşin batıdan doğmasıdır” kavline aykırı olmasaydı bu doğru bir açıklamaydı.” Yine Beyhakî dedi ki: “Eğer Allah’ın ilminde güneşin batıdan doğması daha önce ise, bununla kastedilenin İsa aleyhi's-selâm’a şahit olan asırda yaşayanlara imanın fayda vermesi muhtemeldir. Sonra zaman uzayacak ve bazıları küfre dönecekler ve durum gaybe iman mükellefiyetine dönecektir. Yine Deccal kıssasında Deccale şahit olunduğu zaman İsa aleyhi's-selâm’a iman edenin imanının fayda vermemesi, bu müddetin uzayıp geçmesinden sonra ise imanın fayda vermesi söz konusudur. Şayet Allah’ın ilminde güneşin batından doğuşu İsa aleyhi's-selâm’ın nüzulünden sonra ise Abdullah b. Amr radiyallahu anhuma hadisinde bildirilen ayetler, deccal ve İsa aleyhi's-selâm’ın nüzulü dışındaki ayetlerdir. Zira haberde İsa aleyhi's-selâm’ın daha önce nüzul edeceğine dair bir nas yoktur.” İbn Hacer sonra bu açıklamanın sahih haberlere aykırı olduğunu açıklamıştır.[9]

Ebu’l-Leys es-Semerkandî Tefsir’inde isnad zikretmeksizin, İmran b. Husayn radiyallahu anhuma’dan şöyle dediğini rivayet etti:

إِنَّمَا لَا يُقْبَلُ الْإِيمَانُ وَالتَّوْبَةُ وَقْتَ الطُّلُوعِ لِأَنَّهُ يَكُونُ حِينَئِذٍ صَيْحَةٌ فَيَهْلِكُ بِهَا كَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ فَمَنْ أَسْلَمَ أَوْ تَابَ فِي ذَلِكَ الْوَقْتِ لَمْ تُقْبَلْ تَوْبَتُهُ وَمَنْ تَابَ بَعْدَ ذَلِكَ قُبِلَتْ تَوْبَتُهُ

“İman ve tevbenin kabul edilmeyeceği vakit ancak güneşin batıdan doğduğu vakittir. Zira o zaman bir sayha (yüksek ses) olacak, insanlardan çoğu ölecektir. O vakit müslüman olan veya tevbe edenin tevbesi kabul edilmeyecektir. Bu hadiseden sonra tevbe edenin tevbesi ise kabul edilecektir.”[10] Aslı olmayan bu rivayet de sabit rivayetlere aykırıdır!

Nitekim mütevatir hadislerde güneşin batıdan doğmasıyla tevbe kapısının kapanacağı belirtilmiştir.

Beyhakî ve el-Halimî’ye cevap olarak derim ki:

Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

وَإِنْ مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ إِلَّا لَيُؤْمِنَنَّ بِهِ قَبْلَ مَوْتِهِ وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يَكُونُ عَلَيْهِمْ شَهِيدًا

Kitap ehlinden her biri and olsun ki ona ölümünden önce iman edecektir. Kıyamet gününde de onların aleyhlerine şahit olacaktır.” (Nisa 159)

Bu ayette İsa aleyhi's-selâm’ın ölümünden önce, yani nüzul ettiğinden sonra kitap ehlinden herbirinin İsa aleyhi's-selâm’a iman edecekleri bildirilmiştir. Lakin ayet, onların imanlarının kabul edileceğini ifade etmiyor! Şayet imanları kabul edilecek olsaydı, neden kıyamet gününde İsa aleyhi's-selâm onların aleyhlerine şahit olsun?

Nitekim İbn Zeyd rahimehullah bu ayetin tefsirinde şöyle demiştir:

إِذَا نَزَلَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ فَقَتَلَ الدَّجَّالَ لَمْ يَبْقَ يَهُودِيُّ فِي الْأَرْضِ إِلَّا آمَنَ بِهِ قَالَ وَذَلِكَ حِينَ لَا يَنْفَعُهُمُ الْإِيمَانُ.

“İsa b. Meryem aleyhi's-selâm nüzul edip Deccali öldürdüğü zaman yeryüzünde ona iman etmemiş hiçbir Yahudi kalmayacak. Bu da iman etmenin fayda vermeyeceği zamanda olacaktır.”[11]

Hulasa: Büyük kıyamet alametlerinin ilki güneşin batıdan doğması olacak, tevbe kapısı kapanacak, bundan sonra iman ve salih amel kabul edilmeyecek, sonra Deccal çıkacak, İsa aleyhi's-selâm nüzul edecek, Deccali öldürecektir. İnsanların güneş batıdan doğmadan önce işledikleri ameller, sonrasında Deccalin safında mı, yoksa İsa aleyhi's-selâm ve Mehdi’nin safında mı olacaklarını belirleyecektir. Allah en iyi bilendir.

-



[1] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Muslim (2941) İbn Ebi Asım, el-Evail (62) Taberani el-Evail (32)

[2] Sahih. Buhârî (6506) Muslim (2954)

[3] Sahih. Muslim (158)

[4] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Zahir b. Tahir eş-Şehamî Hadisu’s-Serrac (2698) Hâkim (2/553, 4/566, 588) Taberî Tefsir (10/24) Ebu’ş-Şeyh el-Azamet (661) el-Muhalledi Fevaid (el yazma no:370)

[5] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Abdurrazzak Tefsir (878) İbn Ebî Şeybe (7/506) Nuaym b. Hammad el-Fiten (1798, 1819) el-Mustagfiri Delailu’n-Nubuvve (394)

[6] Sahih mevkuf. İbn Ebî Şeybe (7/506) Nuaym b. Hammad el-Fiten (1849, 1979) Ebu Amr ed-Dani Sunenu’l-Varide Fi’l-Fiten (713)

[7] Sahih ligayrihi. Ahmed (2/219) İbn Ebî Şeybe (7/466) Hâkim (4/520) Ebu’ş-Şeyh Emsal (264) Ramehurmuzi Emsal (s.125) el-Elbani es-Sahiha (1762)

* Enes radiyallahu anh’den Muslim'in şartına göre sahih isnad ile: Hâkim (4/589)

[8] Zayıf. Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (94) isnadında İbn Lehia vardır.

[9] Fethu’l-Bari (11/354)

[10] Aslı yok. Ebu’l-Leys es-Semerkandî Bahru’l-Ulum (1/497) Kurtubi Tezkira (2/416) İbn Hacer Fethu’l-Bari (11/354)

[11] Sahih maktu. Taberî Tefsir (7/666)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)