Cabir b. Semura radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’i
şöyle buyururken işittim:
يَكُونُ
اثْنَا عَشَرَ أَمِيرًا فَقَالَ كَلِمَةً لَمْ أَسْمَعْهَا فَقَالَ أَبِي إِنَّهُ
قَالَ كُلُّهُمْ مِنْ قُرَيْشٍ
“On iki emîr olacak.” İşitemediğim bir söz daha söyledi. Babam
dedi ki: Şöyle buyurdu:
“Hepsi de Kureyş’ten olacak.”[1]
* Muslim’in bir rivayetinde şöyledir:
لَا
يَزَالُ أَمْرُ النَّاسِ مَاضِيًا مَا وَلِيَهُمُ اثْنَا عَشَرَ رَجُلًا ثُمَّ
تَكَلَّمَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بِكَلِمَةٍ خَفِيَتْ
عَلَيَّ فَسَأَلْتُ أَبِي مَاذَا قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ؟ فَقَالَ كُلُّهُمْ مِنْ قُرَيْشٍ
“İnsanların işi, on iki kişi onların yönetimini üstlendiği sürece
devam edecek.” Sonra Nebî sallallahu aleyhi ve sellem benim işitemediğim
bir şey söyledi. Babama Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ne dediğini
sordum. Dedi ki:
“Hepsi de Kureyş’ten olacak.”[2]
* Muslim’in diğer rivayetinde şu şekildedir:
لَا
يَزَالُ الْإِسْلَامُ عَزِيزًا إِلَى اثْنَيْ عَشَرَ خَلِيفَةً ثُمَّ قَالَ
كَلِمَةً لَمْ أَفْهَمْهَا فَقُلْتُ لِأَبِي مَا قَالَ؟ فَقَالَ كُلُّهُمْ مِنْ
قُرَيْشٍ
“On iki halifeye kadar İslâm aziz olarak devam edecek.” Sonra
anlayamadığım bir söz söyledi. Babama ne dediğini sordum. Dedi ki:
“Hepsi de Kureyş’ten olacak” buyurdu.”[3]
* Diğer rivayette şöyledir:
لَا
يَزَالُ هَذَا الْأَمْرُ عَزِيزًا
“Bu iş aziz olarak devam eder…”[4]
* Diğer bir rivayette şöyledir:
لَا
يَزَالُ هَذَا الدِّينُ عَزِيزًا مَنِيعًا
“Bu iş aziz ve yardım görmüş olarak devam eder…”[5]
Cabir b. Semura radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
لَا تَزَالُ أُمَّتِي عَلَى الْحَقِّ ظَاهِرِينَ
حَتَّى يَكُونَ عَلَيْهِمِ اثْنَا عَشَرَ أَمِيرًا كُلُّهُمْ مِنْ قُرَيْشٍ
“Ümmetim üzerine hepsi Kureyş’ten olan on iki emîr
bulundukça hak üzere zahir olmaya devam eder.”[6]
Cabir b. Semura radıyallahu anh’den diğer lafzı şöyledir:
إِنَّ هَذَا الْأَمْرَ لَا يَزَالُ ظَاهِرًا لَا
يَضُرُّهُ مَنْ خَالَفَهُ حَتَّى يَقُومَ اثْنَا عَشَرَ أَمِيرًا كُلُّهُمْ مِنْ قُرَيْشٍ
“Muhakkak ki bu iş, hepsi de Kureyş’ten olan on iki emir
emir kaim olana kadar zahir olmaya devam edecek, muhalefet eden ona bir zarar
veremeyecektir.”[7]
Cabir b. Semura radıyallahu anh’den diğer lafzı şöyledir:
لَا تَزَالُ هَذِهِ الْأُمَّةُ مُسْتَقِيمٌ أَمْرُهَا
ظَاهِرَةٌ عَلَى عَدُوِّهَا حَتَّى يَمْضِيَ مِنْهُمُ اثْنَا عَشَرَ خَلِيفَةً كُلُّهُمْ
مِنْ قُرَيْشٍ» فَلَمَّا رَجَعَ إِلَى مَنْزِلِهِ أَتَتْهُ قُرَيْشٌ، قَالُوا: ثُمَّ
يَكُونُ مَاذَا؟ قَالَ: «ثُمَّ يَكُونُ الْهَرْجُ
“Bu ümmet, hepsi de Kureyş’ten olan on iki kişi geçinceye
kadar istikamet üzere olmaya ve düşmanlarına galip gelmeye devam edecektir.”
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem evine döndüğü zaman Kureyş’liler O’na
gittiler ve: “Sonra ne olacak?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu ki:
“Sonra herc (kargaşa) olacaktır.”[8]
Irakî Mahaccetu’l-Kurab’da (83) bu hadisi rivayet ettikten
sonra şöyle demiştir:
“Derim ki: Ebu Davud bu hadisi Mehdî babına dahil etmiştir.
Çünkü Ebû Dâvûd’un rivayetlerinin başında: “Hepsi üzerinde de ümmet söz
birliği eder” lafzı geçmiştir. Ümmetin kendisi hakkında söz birliği
etmediği Yezid b. Muaviye gibiler bu halifelerden değildir. Zira Hicaz’da
Abdullah b. Ez-Zubeyr’e biat edilmiştir. Bu durumda Yezid’in onlardan
sayılmaması uygundur. Evet, Ömer b. Abdilaziz rahimehullah raşid halifelerden
sayılmaktadır. On iki halifenin yalnızca yönetime gelenler olmadıkları ortaya
çıktığına göre, onların sonuncusu el-Mehdi’dir. Burada bu ümmet için bu
zamanlarda dinin aziz olacağına dair müjde vardır. Hamd Allah’adır. Ancak bazı
beldelerde dinin izzeti azalsa da, beldeler dinin ikamesi ile mamur olur. Şeyhlerimizin
şeyhi allame kadıyu!-kudat Alauddin Ali b. İsmail Kunevî diyordu ki: “Muhakkak
ki Mısır ve şam yeryüzünün mescididir.” O yedinci asrın sonlarında bu beldelere
gelmişti ve orada meydana gelen bozulma ve münkeratı görmüştü. On iki halife
ile kastedilenin yalnızca yönetim başına gelenler olmadığına Huzeyfe radıyallahu
anh hadisi de delalet eder:
84- (Iraki en-Nu’man b. Beşir’e ulaşan isnadını zikreder) ve
der ki: Nu’man b. Beşir radıyallahu anh dedi ki:
كُنَّا قُعُودًا فِي الْمَسْجِدِ مَعَ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ وَكَانَ بَشِيرٌ رَجُلًا يَكُفُّ حَدِيثَهُ فَجَاءَ أَبُو ثَعْلَبَةَ الْخُشَنِيُّ
فَقَالَ يَا بَشِيرُ بْنَ سَعْدٍ أَتَحْفَظُ حَدِيثَ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ، فِي الْأُمَرَاءِ؟ فَقَالَ حُذَيْفَةُ: أَنَا أَحْفَظُ خُطْبَتَهُ، فَجَلَسَ
أَبُو ثَعْلَبَةَ، فَقَالَ حُذَيْفَةُ: قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ تَكُونُ النُّبُوَّةُ فِيكُمْ مَا شَاءَ
اللهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ
خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ، فَتَكُونُ مَا
شَاءَ اللهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ اللهُ أَنْ يَرْفَعَهَا،
ثُمَّ تَكُونُ مُلْكًا عَاضًّا، فَيَكُونُ مَا شَاءَ اللهُ أَنْ يَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا
إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ مُلْكًا جَبْرِيَّةً، فَتَكُونُ مَا شَاءَ
اللهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ
خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ نُبُوَّةٍ ثُمَّ سَكَتَ قَالَ حَبِيبٌ فَلَمَّا قَامَ عُمَرُ
بْنُ عَبْدِ الْعَزِيزِ، وَكَانَ يَزِيدُ بْنُ النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ فِي صَحَابَتِهِ،
فَكَتَبْتُ إِلَيْهِ بِهَذَا الْحَدِيثِ أُذَكِّرُهُ إِيَّاهُ، فَقُلْتُ لَهُ: إِنِّي
أَرْجُو أَنْ يَكُونَ أَمِيرُ الْمُؤْمِنِينَ، يَعْنِي عُمَرَ، بَعْدَ الْمُلْكِ الْعَاضِّ
وَالْجَبْرِيَّةِ، فَأُدْخِلَ كِتَابِي عَلَى عُمَرَ بْنِ عَبْدِ الْعَزِيزِ فَسُرَّ
بِهِ وَأَعْجَبَهُ
“Biz Mescidde
oturuyorduk. Beşir’in konuşmasını bir adam kesti. Ebu Sa’lebe el-Huşeni radıyallahu
anh geldi ve dedi ki:
“Ey Beşir b. Sa’d! Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
emirler hakkındaki hadisini kim ezberledi?” Huzeyfe radıyallahu anh:
“O hutbesini ben ezberledim” dedi. Bunun üzerine Ebu Sa’lebe
radıyallahu anh oturdu. Huzeyfe radıyallahu anh dedi ki: “Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Aranızda nübüvvet Allah’ın dilediği kadar kalır. Sonra Allah
onu kaldırmayı dilediği zaman kaldırır. Sonra nübüvvet minhacı üzere halifelik
olur. Allah’ın kalmasını dilediği kadar kalır, sonra kaldırmayı dilediği zaman
kaldırır. Sonra ısırıcı krallık olur. Allah’ın dilediği kadar kalır. Sonra kaldırmayı
dilediği zaman kaldırır. Sonra nübüvvet minhacı üzere halifelik olur.”
Sonra sükût etti.” Habib dedi ki: “Ömer b. Abdilaziz başa geçtiği zaman Yezid
b. En-Nu’man b. Beşir onun arkadaşlarından idi. Ona bu hadisi yazarak
hatırlattım ve dedim ki:
“Ben mü’minlerinin emirinin – yani Abdulmelik’in ısırıcı ve
zorba yönetiminden sonra gelen Ömer b. Abdilaziz’in – bu olduğunu (hadiste
müjdelenen nübüvvet minhacı üzere halifelik) umuyorum.” O da mektubumu Ömer b.
Abdilaziz’e götürdü, o da buna sevinip beğendi.”[9]
(el-Irakî dedi ki) bu hadis sahihtir. Ahmed Musned’inde
böylece rivayet etmiştir…
Yine adaletli yöneticiler arasında zalim yöneticiler
olacağına Ma’kil b. Yesar hadisi de delalet eder:
85- (el-Irakî Ma’kil b. Yesar radıyallahu anh’e ulaşan
isnadını zikrettikten sonra dedi ki:) Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
لَا
يَلْبَثُ الْجَوْرُ بَعْدِي إِلَّا قَلِيلًا حَتَّى يَطْلُعَ، فَكُلَّمَا طَلَعَ مِنَ
الْجَوْرِ شَيْءٌ ذَهَبَ مِنَ الْعَدْلِ مِثْلُهُ، حَتَّى يُولَدَ فِي الْجَوْرِ مَنْ
لَا يَعْرِفُ غَيْرَهُ، ثُمَّ يَأْتِي اللهُ بِالْعَدْلِ، فَكُلَّمَا جَاءَ مِنَ الْعَدْلِ
شَيْءٌ، ذَهَبَ مِنَ الْجَوْرِ مِثْلُهُ، حَتَّى يُولَدَ فِي الْعَدْلِ مَنْ لَا يَعْرِفُ
غَيْرَهُ
“Benden sonra zulüm çok az kalır, sonra açılır. Zulümden
bir şey geldikçe onun misli kadar adalet gider. Ta ki zulümden başkasını
bilmeyenler onun içinde doğar. Sonra Allah Tebarek ve Teâlâ adalet getirir.
Adaletten bir şey geldikçe onun misli kadar zulüm gider. Ta ki adaletten
başkasını bilmeyen kimseler adalet içinde doğar.”[10]
(Zeynuddin el-Irakî dedi ki) bu hadis hasendir. İmam Ahmed
Musned’inde bu şekilde rivayet etmiştir…
86- Sefine radıyallahu anh hadisine gelince: Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
الْخِلَافَةُ فِي أُمَّتِي ثَلَاثُونَ سَنَةً ثُمَّ مُلْكًا
“Nübüvvet halifeliği otuz senedir. Sonra krallık olur.”[11]
Bunu Ebû Dâvûd ve hasen kaydıyla Tirmizî rivayet etmişlerdir.
Bununla kastedilen ilk nübüvvet halifeliğidir. Böylece bu
hadis ile az önce geçen Huzeyfe radıyallahu anh hadisinin araları bulunur. Zira
Huzeyfe radıyallahu anh hadisi bu Sefine radıyallahu anh hadisinden daha
sahihtir. Aralarını bulmak, rivayetlerden birini atmaktan önceliklidir.
Buna göre burada kastedilen dört halifenin dönemidir. Bu
dönem hicretin kırkıncı yılında sona etmiştir. Allah en iyi bilendir.
Nitekim Abdullah b. Amr b. El-As radıyallahu anhuma hadisi
on iki halifeliği kimlerin üstleneceklerini belirlemektedir:
87- (isnadıyla) Rebia b. Seyf dedi ki:
كُنَّا عِنْدَ شَفِيٍّ الأَصْبَحِيِّ،
فَقَالَ سَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عَمْرٍو يَقُولُ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، يَقُولُ يَكُونُ خَلْفِي اثْنَا عَشَرَ خَلِيفَةً أَبُو
بَكْرٍ لا يَلْبَثُ خَلْفِي إِلا قَلِيلا، وَصَاحِبُ دَارَةِ الْعَرَبِ يَعِيشُ حَمِيدًا
وَيَمُوتُ شَهِيدًا قَالُوا: فَمَنْ هُوَ؟ قَالَ: عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ، قَالَ ثُمَّ
الْتَفَتَ إِلَى عُثْمَانَ فَقَالَ: يَا عُثْمَانُ إِنْ كَسَاكَ اللَّهِ قَمِيصًا فَأَرَادَكَ
النَّاسُ عَلَى خَلْعِهِ فَلا تَخْلَعْهُ،.. الحديث.
“Biz Şufey el-Asbahî’nin yanında oturuyorduk. Dedi ki: “Abdullah
b. Amr radıyallahu anhuma’yı şöyle derken işittim: “Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim:
“Benden sonra on iki halife olacak. Ebu Bekr benden sonra
çok az kalacak. Sonra araplarının çarkının sahibi övülmüş olarak yaşayacak,
şehid olarak ölecektir.” Dediler ki: “O kimdir?” Buyurdu ki:
“Ömer’dir.” Sonra Osman radıyallahu anh’e yöneldi ve
buyurdu ki:
“Allah sana bir gömlek giydirirse insanlar onu çıkarmaya
çalıştıklarında sakın çıkarma…”[12]
Hadisu Yahya b. Main Cüz’ünde böylece rivayet ettik. Bunu Taberânî
Mu'cemu'l-Kebîr’de ve el-Evsat’ta rivayet etti. Orada dedi ki: “Bunu bu isnad
ile yalnız el-Leys rivayet etmekle tek kaldı.” İbn Adiy el-Kamil’de Leys’in kâtibi
Abdullah b. Salih’in hal tercemesinde rivayet etti ve dedi ki: “Bana göre onun
hadisleri düzgündür. Ancak isnadlarında ve metinlerinde itimad edilmeyecek
yanlışlar meydana gelmiştir.” Zehebi de el-Mizan’da bu hadisi bizim sevk
ettiğimiz isnad ile zikrettikten sonra dedi ki: “Ben Yahya b. Main’in celaleti
ve uzmanlığına rağmen böyle bâtıl bir hadisi rivayet etmesine ve sükût etmesine
hayret ettim! Rebia münker ve tuhaf rivayetleri olan biridir!”
Ben derim ki: Rebia b. Seyf hakkında Nesâî et-Temyiz’de: “Onda
sakınca yoktur” demiştir. El-İclî: “Sika bir tâbîî’dir” dedi. Darekutni: “Mısırlı,
salih bir kimsedir” dedi. İbn Hibban onu es-Sikat’ta zikretti ve: “Çok hata
eder” dedi. Hakim el-Mustedrek’te onun bir rivayetini sahihledi. Evet, Buhârî
onun hakkında: “Münker rivayetleri var” demiştir.
Abdullah b. Salih’e gelince, Buhârî Sahih’inde ondan
rivayette bulunmuştur. Nitekim İbn Hammuye’nin rivayetinde kendisi bunu açıkça
söylemiştir. Ama el-Kuşmiyheni ve el-Mustemlî’nin rivayetleri olan (Buhârî
nüshasında) yalnızca muallak olarak rivayetini zikretmiştir.
Yahya b. Main onu sika görmüştir. Abdulmelik b. Şuayb b. El-Leys:
“Sika, me’mundur. Nitekim dedemden hadisini işitmiştir” dedi. Ebu Hâtim: “Saduk,
emîn” dedi. Ebu Zur’a: “Hasenu’l-hadis” dedi. İbn Hibban dedi ki: “Kendisi
saduktur. Onun münker rivayetleri ise bir komşusu tarafından meydana gelmiştir.”
Nitekim Ahmed b. Hanbel, Salih Cezera ve Nesâî onun hakkında eleştiride
bulunmuşlardır.
Zehebi el-Mizan’da dedi ki: “Sonuç olarak o (Abdullah b.
Salih) Nuaym b. Hammad’dan, İsmail b. Ebi Uveys’ten ve Suveyd b. Said’den aşağı
mertebede değildir. Bunların her birinin münker rivayetleri vardır ama
rivayetlerinin çoğunluğu bu bazı münker rivayetlerin kusurunu örter. Bu
rivayetlerin bazısı garibdir (tek kaldıkları rivayetlerdir), bazısı muhtemildir
(kusuru diğer rivayet yollarıyla giderilebilecek rivayetlerdir).
Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem dedi ki: “Babamı sayamayacağım
kadar çok defa: “Abdullah diyor ki” derken işittim. Kendisine: “Yahya b. Bukeyr
Ebu Salih (Abdullah b. Salih) hakkında bir şeyler diyor” denilince dedi ki: “Ona
de ki: “Senin el-Leys’ten rivayet ettiğin hiçbir hadis yoktur ki Ebu Salih’te de
o rivayet bulunmasın. Nitekim O, el-Leys ile beraber yolculuklara çıkan kâtibi
idi. Başkalarında bulunmayan rivayetlerin onun yanında bulunmasına mı karşı
çıkıyorsun?”
Iraki bundan sonra yöneticiliğin Kureyş’te olacağına dair
rivayetler zikreder ve kritiklerini yapar.
Sonuç:
Nübüvvet minhacı üzere hilafet dört raşid halifeyle
sınırlı değildir. El-Hasen b. Ali radıyallahu anhuma’nın kısa süreli hilafeti, otuz senelik
ilk nübüvvet minhacı üzere hilafet süresini tamamlamaktadır. Ömer b. Abdilaziz rahimehullah’ın
hilafeti de zulümden sonra gelen nübüvvet minhacı üzere bir hilafet olmuştur.
Yine Harun er-Reşid, el-Mehdi el-Abbasî dönemleri de bu şekilde kabul
edilebilir. Yine Abbasiler döneminde adaletle hükmeden, nübüvvet minhacı üzere
kaim olan birkaç Kureyş’li halife daha bu sayıya dahil edilirse, on ikinci
halife ahir zaman Mehdi’si olacaktır Allahu a’lem.
Şiaların on iki halifeyi, Ehli Beyt’in on iki imamı olarak
yorumlamaları ise hakikatten uzaktır. Zira hem onların çoğu ümmetin sözbirliği
ile halife olmamışlardır, hem de onların çoğunun dönemlerinde ümmetin işleri
yolunda gitmemiş, bilakis fitnelerle çalkalanmıştır.
[1]
Sahih. Buhârî (7222) Muslim (1821)
[2]
Sahih. Muslim (1821)
[3]
Sahih. Muslim (1821)
[4]
Sahih. Muslim (1821)
[5]
Sahih. Muslim (1821)
[6]
Sahih. Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr
(2/253)
[7]
Hasen. Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr
(2/216)
[8]
Hasen. Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (2/253)
Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (6382) İbn Hibban (15/43) Ebû Dâvûd (4280-81) İbnu’l-Ca’d
Musned (2662) Begavi Şerhu’s-Sunne “sahih” kaydıyla (4236) Bezzar (10/194)
el-Elbani es-Sahiha (1075)
[9]
Hasen. Ahmed (4/273) Bezzar (7/223) Mustagfiri
Delailu’n-Nubuvve (48) el-Elbani es-Sahiha (5)
[10]
Hasen. Ahmed (5/26)
[11]
Hasen. Ahmed (5/220) Ebû Dâvûd (4646) Tirmizî
(2226) Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (8155) Tayalisi (1203) İbn Hibbân (15/393) Ru’yani
(668) İbn Ebî Âsım el-Âhad ve'l-Mesânî (140) İbn Ebi Asım es-Sunne (1185)
Taberânî (1/89) Acurri eş-Şeria (1178-79) Beyhakî Delail (6/342) İbn Asakir
Tarih (4/267, 39/251) el-Elbani es-Sahiha (439, 1534-35) Mukbil b. Hadi
Camiu’s-Sahih (2269, 2553, 3150, 3720)
[12]
Hasen. Yahya b. Main Cuz’ul-Evvel
(38) Hasen b. Şazan Cüz (36) Acurri eş-Şeria (1182) İbn Bişran Emali (1393) Ebu
Ya’la el-Ferra Sittetu Mecalis (51) İbn Asakir Tarih (39/183)