Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

4 Şubat 2023 Cumartesi

İslamdan Çıkanları Tekfir Etmemek, Müslümanı Tekfir Kadar Büyük Bir Suçtur!

 

Cemaatle namazı korona bahanesiyle yasaklayan herkes, “Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmedenler” oldukları için kâfirdirler ve tekfir edilmeleri vaciptir.

Maske takmadan sokağa çıkmanın haram olduğunu, camiye maskesiz girmenin haram olduğunu ve namaz safları arasına mesafe konulmasının vacip olduğunu söyleyen herkes kâfirdir ve tekfir edilmeleri dinî bir zorunluluktur.

Çünkü bu zikredilen hususlarda Allah’ın dininde, Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmetmişler, dine dinde olmayan hükümler uydurarak ekleme ve çıkarma yapmışlar, cemaatle namaz şiarını yasaklamışlar, safları birleştirme emrini ters yüz etmişler, maskeyle namaz yasaklanmış olduğu halde bu hükmü değiştirmişler, Allah’tan ve rasulünden gelmeyen bir farz uydurarak maske takmayı dini bir emir gibi sokuşturmuşlardır.

Muasır Haricî köpeği, İhvanı Müflisin meşrepli sapık Suleyman b. Nasır el-Ulvan denen video artisti kara cahil ve Türkiye’deki tufeyliyatından M. Emin Akın ve benzerleri gibileri, plandemiden önce “Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmettikleri” gerekçesiyle yöneticileri tekfir ediyorlardı.

Hâlbuki böyle bir tekfir selefin menhecine aykırıdır. Çünkü Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmetmenin dinden çıkaran küfür olan kısmı; Allah’ın dini hakkında, helal, haram gibi şer’î hükümlerde kitap ve sünnetten başkasıyla hüküm vermek hakkındadır. Ve bu küfür mezhep taklidine cevaz veren herkesin içinde olduğu bir küfür türüdür. Ulvan ve tufeyliyatı da mezhep taklidine karşı çıkmayan, bilakis teşvik eden kimselerdir. Yani tekfir edilmesinin zorunlu olduğunu iddia ettikleri meselenin bir numaralı muhatapları, yöneticilerden önce kendileriydi.

Re’y ve kıyas ile Allah’ın dinine müdahalede bulunmayı meşru sayan bu zihniyetin sonucu olarak münafık devlet başkanları ve devlet kurumlarının yalaka din adamları da Allah’ın hükümlerine müdahalede bulunmaya cesaret bulmuşlar, uyduruk salgın bahanesiyle cemaatle namaz kılınmasını yasaklamış, safların arasına mesafe konulmasını emretmiş, maske takmayı dini bir zorunluluk gibi lanse etmişlerdir.

Kısacası plandemi bahanesiyle söz konusu bu küfürler ortaya çıkmadan önce yöneticileri şer’i had cezalarını vb. uygulamadıkları için tekfir edenler ne kadar sapık idiyseler, plandemiyle birlikte cemaat namazlarını ve haccı yasaklayan yöneticileri, maske takmaya vacip diyen soytarı hocaları vb. tekfir etmeyenler de aynı şekilde sapıklardır ve hatta daha da sapıklardır. Zira buradaki dinden çıkaran küfür alim ya da cahil her müslümanın kolayca anlayabileceği kadar açık bir meseledir. Plandemi öncesinde yöneticilerin tekfiri meselesi ise cahillere kapalı ve karışık görünen bir meseleydi.

Lakin bırakın müslümanların cahillerini, gayri müslimler dahi Allah’ın müslümanlara emri olan cemaatle namazın ve haccın yasaklanmasının Allah’ın hükümlerine karşı kafa tutmak olduğunu bilirler.

Bu konuda hastalık şüphesini öne sürerek felsefe yapanların sözlerinin hiçbir değeri yoktur ve bu kimselerin tekfirinde mazeret değildir. Çünkü hastalık olgusu ilk defa ortaya çıkmış değildir, eskiden de hastalıklar vardı ve cemaatle namazın farz bir şiar oluşu gerçeğine bir etkisi olmamıştır. Can tehlikesi de yeni ortaya çıkmış değildir. Can tehlikesinin en uç noktada olduğu sıcak savaş halinde dahi cemaatle namazın terkine müsaade edilmemiş, cemaat halinde kılınan korku namazı meşru kılınmıştır.

Kadim bir cahiliye hurafesi olan “hastalık bulaşması” inancı çeşitli kılıf ve yorumlarla tekrar müslümanlar arasına sokuşturulduktan sonra dahi, bu asra kadar hiçbir müslüman salgın gerekçesiyle cemaatle namazın yasaklanmasına ve mescidlerin kapatılmasına asla cevaz vermemiştir! Sapıkça te’viller sebebiyle bulaşıcı hastalık salgın olabileceği hurafesine aldanmış kimseler dahi böyle bir şeye karşı çıkmışlar, en fazla hastalık riski olan kimsenin ferdî olarak cemaatle namaza gelmeyebileceğine fetva vermişlerdir. Bu başka, mescidlere kilit vurup insanları cemaatle namazdan yasaklamak çok başka bir şeydir.

Satanist Allah düşmanı Dünya Sağlık Örgütü ve onun yerli işbirlikçisi kâfir sağlık bakanları Allah’ın dinine müdahale cesaretini, sapıtmış kıyasçı, re’y ehli mezhepçi ahmak din mensuplarından almış ve dinde, şeytanın fetvaları ile amel edilir olmuştur! Geçmiş yıllarda medya marifetiyle “domuz gribi” uydurması, “kuş gribi” uydurması gibi saçmalıklarla aldattıkları halklar arasında İbn Useymin ve benzeri alimlerin dili üzerinden şeytanın ne fetvalar verdirdiği malumdur. Sahih hadiste açıkça namazda ağzı örtmek yasaklanmış olduğu halde bulaşıcı(!) hastalık bahane edilerek sapıkça tevillerle buna fetva verilmiş, ihramda maske takmanın caiz olduğu fetvası yayınlanmıştır! Evet, Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmetmenin en habisini sözde kıyasa ve re’ye cevaz veren ilim ehli irtikap etmektedir ve münafık yöneticiler ancak bu sapıtmış ilim ehlinin ayak kaymalarından cesaret bulmaktadırlar! Şayet taklid edilen ve re’yleri, kıyasları din edinilen bu sözde alimlerin çakma fetvaları olmasaydı, münafık yöneticiler apaçık küfürlerini icra etmeye güç yetirebilirler miydi?

Daha devlet yasaklamadan önce haccın ve cemaatle namazın yasaklanmasını teklif eden Cübbeli kâfir Ahmed’i unuttunuz mu? Diyanet bu kararı onaylayınca, derhal bu karardan dolayı diyaneti kutlayan ve bu fetvanın arkasında olduğunu ilan eden kâfir Ebu Said Yarbuzi’yi, buna destek veren yolsuz Abdullah Yolcu’yu, Nureddin Yıldız’ı, Ubeydullah Aslan’ı, bilcümle sünnet inkarcısı taifenin elebaşlarını unuttunuz mu?

Ancak dinini dünya karşılığında satmış olanlar ve hevâlarını ilah edinmiş olanlar bunda (cemaatle namazın yasaklanmasında, haccın iptal edilmesinde, maskeyle namaz kılıp saflar arasında boşluk koyarak namaz kılınmasında) bir sakınca görmezler veya bu konunun mücrimlerini tekfir etme konusunda duraksarlar. Şayet kalpleri küfür içinde olmasaydı bu şekilde duraksamazlardı!

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)