Selefî Davet İle Tekfirci İşid Arasındaki Açık Farklar
* Makale sahibi isminin yayınlanmasını istememiştir.Tercüme Eden: Ebu Muaz el-Çubukâbâdî
Bismillah. Hamd, Allah’adır. Salat ve selam Allah’ın rasulüne,
ailesine, ashabına ve onları dost edinenlerin üzerine olsun. Bundan sonra;
Şu son zamanlarda Selefîliğin, işidcilikle suçlanması arttı. Üç
grup tarafından İşid’in Vehhabi Selefiliğin uzantısı olduğu iddia edilmektedir:
Bu grupların birincisi; İslam’ın hilekâr düşmanlarıdır ki, onlar
İslâm dininin hakikati olan Selefîlik ile onun sahte yüzlerini karıştırıp,
İşidcilerin Selefilik’ten kaynaklandığı suçlaması yapmak istemektedirler.
Halbuki onlar bizzat kendileri bu suçlamanın yalan bir iftira olduğunu
bilmektedirler.
İkinci grup; Özellikle kabirciler başta olmak üzere Bid’atçilerdir.
Onlar hakikî selefî davete karşı koymaktan aciz kalıp iflas edince karalama ve
iftiraya sığınmışlardır.
Üçüncü grup ise; bu iki gruptan etkilenen bazı avam halktır.
Fitne kalmaması için İşid ile Selefilik arasındaki apaçık farkları
açıklamak üzere bu makaleyi hazırladım. Tâ ki yaşayan delil üzere yaşasın ve
helak olan da delil üzere helak olsun. Başarılı kılacak olan Allah’tır.
1- Selefîler, zulmetseler ve fısk işleseler dahi, kendilerinden
apaçık küfür ortaya çıkmadıkça müslümanların yöneticilerini tekfir etmezler.
Onların tekfir edilmemesinin anlamı; onların yaptıkları herşeyi doğru bulmak ya
da dinin terazisinde yöneticilerin çıkardıkları bütün hükümlerin adil ve sağlam
hükümler olduğuna inanmak demek değildir. Bilakis deriz ki, bunların bazısı
maruftur (uygun görülür), bazısı da münkerdir (karşı çıkılır).
* İşid ise yöneticileri tekfir eder ve aslen kâfir olan kimselerden
bile daha şerli oldukları görüşündedirler.
2- Selefîler, günah olmayan konularda yöneticilere itaat etmek
gerektiği, günah olan hususlarda ise onlara ayaklanmamakla beraber, itaat de
edilmeyeceği görüşündedirler. Bilakis onlarla imkân nispetinde, edep ve hikmet
çerçevesinde nasihatleşilmesi kanaatindedirler.
* İşid ise aslen onları yönetici kabul etmezler ve onlara itaat
edilmesini kabul etmezler. Bilakis onların kendilerine karşı ayaklanılması
gereken tagutlar oldukları görüşündedirler.
3- Selefîler yöneticilerin kanlarını dökmeyi caiz görmezler.
* İşid ise bütün yöneticilerin kanlarını dökmeyi helal sayarlar.
4- Selefîler müslümanların beldelerindeki polisleri, askerleri ve
güvenlik güçlerini tekfir etmezler, onların kanlarını dökmenin haram olduğuna
inanırlar.
* İşid ise polisleri, askerleri ve güvenlik güçlerini tekfir edip
onların kanlarını mubah sayarlar.
5- Selefîler müslümanların bugünkü devletlerini İslam diyarı
sayarlar.
* İşid ise bütün bu müslüman devletlerin küfür diyarı olduğu
görüşündedir.
6- Selefîler, müslüman ülkelerinde aşırılar tarafından yapılan
öldürme eylemlerini meşru bir cihad değil, fesat olarak görürler.
* İşidciler ise müslüman hükümetlere ve müslüman halklara karşı
yapılan öldürme eylemlerini cihad olarak görürler.
7- Selefîler, yöneticilerin iyiliği, ıslah olmaları, düzelmeleri ve
yönetimde Allah’ın dinine uygun düşmeleri için dua etmeyi sünnet kabul ederler.
* İşidciler ise onların lehine dua değil de, aleyhine beddua etmek
gerektiği görüşündediler. Zira onlar yöneticilerin kâfir olduklarına
inandıklarından, “bir kâfirin Allah’ın dinine uygun amel etmesi için dua nasıl
mümkün olur?” derler.
8- Selefiler devrimler, ayaklanmalar ve miting gösterilerine
müsaade etmezler. Zira onların gayesi insanları karanlıklardan aydınlığa,
kullara kulluktan, kulların rabbine kulluğa, diğer dinlerin zulmünden, İslam’ın
adaletine çıkarmaktır. Bu da yönetenlere ve yönetilenlere nasihat etmekle,
hikmet ve güzel öğütle Allah’a davet etmekle, en güzel şekliyle mücadele
etmekle olur. Onların gayesi insanların oylarını toplayıp kürsülere ulaşmak
değildir.
* İşidciler ise devrimler, hükümetlerin devirilmesi, ayaklanmalar,
miting gösterileri gibi eylemleri dinî bir görev kabul ederler. Selefilerin
tevhid ve sünnete davet etmelerini ve ülkelerin güven ortamını korumaya
çalışmalarını mürcielik, yardımsız bırakma ve sultanlara uşaklık olarak
değerlendirirler.
9- Selefiler, savaşın kıyamet gününe kadar geçerli olduğuna, lakin
bunun şartlarının ve gerektirici sebeplerinin mevcudiyetine, engellerinin ise bulunmamasına
bağlı olduğuna inanırlar. Gerektirici sebep; müdafaa cihadı ve talep cihadı
hallerinde dünyada Allah’a davetin önündeki engelleri kaldırmaktır. Bulunması
gereken şartlar; kudret, bizatihi yeterlilik, daha büyük fitneye sebebiyet
vermekten güvende olmak, savaştan dolayı kötülükler meydana gelmemesi ve
maslahatların kaybedilmemesidir.
* İşidciler ise “savaş geçerlidir” sözünün manasının harp silahlarını
bırakmamak olduğunu iddia ederler. Bu yüzden harp ehli bir kâfir bulamadıkları
zaman müslümanı veya anlaşmalı kâfiri öldürürler. Hatta onların putperestleri
bırakıp İslam ehlini öldürdüklerini de söyleyebiliriz.
10- Selefîler insanlara
yöneticilere itaatten ayrılmayıp, ayaklanmamalarını emrederler. Meşru cemaatin;
müslümanların islam üzere müslüman beldelerin başkanlarının yöneticiliği
altında toplanmak olduğu, bu cemaatten ayrılmanın cinayet, sapıklık ve cehalet
olduğunu söylerler.
* İşidciler ise insanlara İşid’in emirine itaatten ayrılmamalarını,
müslümanların ülkelerindeki yöneticilere ise ayaklanmalarını emrederler. Çünkü
onlara göre cemaat; kendilerinin cemaatidir ve onlardan ayrılanın kanını mubah
görürler.
11- Selefiler, anlaşmalı
kâfirleri ve eman verilmiş olanları öldürmeyi haram sayarlar.
* İşidciler ise onların kanlarını helal sayar ve öldürülmelerini
vacip görürler.
12- Selefiler beşerî kanunların iki tür olduğu görüşündediler:
Allah’ın dinine aykırı olanlar ki, bunlar reddedilir ve bir küfürdür. Ama bu
fiilin sahibi ya bir kâfir, ya bir zalim ya da bir fâsık olabilir. Allah’ın
dinine aykırı olmayan, insanlara ve ülkelere faydalı idârî kanunlar ise
cahiliyyeden ve küfürden sayılmayan kanunlardır. Bilakis bunları gözetmek
gerekir. Allah en iyi bilendir.
* İşidciler ise beşerî kanunların tamamını cehalet, sapıklık ve en
büyük küfür olarak görürler, bunlarla hükmedenin de büyük küfürle kâfir
olacağını söylerler.
13- Selefiler müslüman devletlerle kafir devletler arasında dünyevî
bir alaka bulunmasını, bu alaka meşru olmayan anlaşmalar içermediği sürece
haram görmezler. İslam ve müslümanların aleyhine olarak müşriklere destek olmak
ve yardımlaşmak ise küfürdür.
* İşidciler ise müslümanlar ile kafirler arasında her türlü alakayı
haram sayar ve bunun müşriklerle yardımlaşmak sayılıp küfür olduğuna
hükmederler.
14- Selefiler dininden dolayı seninle savaşmayan ve dünyan
hususunda sana zulmetmeyen kafire iyilik yapmanı caiz görürler. Zira Allah
Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Allah, dîn hususunda sizinle savaşmayan ve sizi
yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten ve onlara karşı adaletli
davranmaktan sizi men etmiyor. Şüphesiz Allah, adil davrananları sever.”
(Mumtehine 8)
* İşidciler ise hangi türden olursa olsun kafirlere iyilikte
bulunmayı ve onlara adil olmayı caiz görmezler.
15- Selefiler: “Kim kafiri tekfir etmezse veya onun küfründe şüphe
ederse kendisi kafir olur” kaidesini, aslen kafir olan, Allah’ı ve rasulünü inkar
ederek mürted olan kimseler hakkında uygularlar. Ama müslümanlardan biri bir
günah işlerse veya bir küfürde vuku bulursa onu muayyen olarak tekfir etmezler,
onu tekfir etmeyeni de tekfir etmezler. Yine aşırı giden Haricilerin haksız
yere tekfir ettikleri kimseyi tekfir etmeyen hakkında da bu kaideyi
kullanmazlar.
* İşidciler ise tekfir ettikleri kimseleri tekfir etmemeyi de küfür
sayarlar.
16- Selefiler kendilerini tekfir eden müslümanları tekfir etmezler.
Onlar ancak Allah’ı ve rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’i inkar eden
kimseleri tekfir ederler. Yanlışa başka bir yanlışla karşılık vermezler,
tekfire de tekfirle karşılık vermezler. Bilakis bid’ati sünnet ile reddederler,
yanlışı doğru ile reddederler, zulmü adalet ile reddederler ve masiyeti taat
ile reddederler. Kendileri hakkında Allah’a isyan edenler hakkında Allah’tan
sakınırlar.
* İşidciler ise Selefileri tekfir ederler, onların mürted olduklarını
söyler ve başlarını kesmekle tehdit ederler.
17- Selefîler emniyet ve
güvenliğin sebebidirler. Hisleriyle galeyana gelmiş kimseleri sakinleştirir,
onlara İslam’a nasıl hizmet edebileceklerini ve nasıl destek olacaklarını
öğretirler. Bunu da nebîlerin menheciyle yaparlar.
* İşidciler ise kaos ve fitnelerin sebebidirler. “Düşünceleri kıt,
yaşları küçük” gençleri kanları dökmeye cesaretlendirir ve onlara müslümanları
İslam dairesinden nasıl çıkaracakarını, sonra da Haricilerin menhecine göre
nasıl boğazlayacaklarını öğretirler.
18- Selefiler bilinen rabbanî ve köklü alimlerle istişare ederler.
* İşidciler ise cahillerle istişare ederler.
19- Selefiler alemler için hidayete götürücü bir rahmettirler.
Onlar insanların hakkı en iyi bilenleri ve halka en merhametli olanlarıdır.
* İşidciler ise müslümanlara boğazlamakla gelirler ve insanlara
karşı en şedid kimselerdir.
20- Selefiler müslümanlara
faydalı olurlar ve İslam’ı süsler, insanların kalplerinde onu sevdirirler.
* İşidciler ise müslümanların yüzünü çirkinleştirir, insanların
kalplerinde İslam’a karşı nefret salarlar.
21- Selefiler küfre düşen herkesin kafir olduğuna hükmetmezler.
* İşidciler ise küfre düşen herkesin kafir olacağı görüşündedirler.
22- Selefiler tekfirde aşırılıktan insanların en uzak olanlarıdır.
* İşidciler ise tekfirde aşırı giden kimselerdir.
23- Selefinlerin davetleri, aşırılıktan en uzak davettir. Zira
onların menheci vahyin naslarından vasatlık (orta yolu tutmak) şeklinde
gelmiştir. Bu aynı zamanda sahabe radiyallahu anhum ve kıyamet gününe kadar
onlara güzelce tabi olanların menhecidir.
* İşidciler ise aşırılığa davet ederler. Zira onların menheci,
selefleri olan önceki Haricilerin ve Seyyid Kutup ile Mevdudinin kitapları
gibi, muasır aşırıların kitaplarındandır.
24- Selefiler yönetenlerin ve yönetilenlerin, din ve dünyalarının
ıslahı için davet ederler.
* İşidciler ise ne İslam’a destek olmaktadırlar, ne de düşmanı
kırmaktadırlar. Ne dini ikame etmektedirler, ne de dünyayı bırakmaktadırlar.
25- Selefilerin daveti, müslümanların aziz olup düşmanları olan
kafirlerle müşriklerin zilleti için tek yoldur. Lakin bu hikmet ve ilimle olur.
* İşidcilerin yolu ise müslümanların zillete düşüp, müşriklerden ve
müslümanların ülkelerine musallat olan mülhitlerden olan düşmanlarının aziz
olmasına en yakın yoldur.
26- Selefiler tevhidi; rububiyet, uluhiyet ve isimler ve sıfatlar
tevhidi olmak üzere üç kısma ayırırlar.
* İşidcilere göre ise tevhidde en önemli şey, önderleri Seyyid
Kutub’un bid’at olarak çıkardığı ve adına “Hakimiyet tevhidi” dediği, bunun
arkasında müslümanların bütün yöneticilerinin tekfir edildiği şeydir.
27- Selefilerin hedefi insanlara rablerini tanıtmak ve O’na kulluk
etmelerini sağlayıp, şirkten uzaklaştırmaktır.
* İşidcilerin hedefi ise insanları yöneticilerine karşı kışkırtmak,
onların aleyhine ordular hazırlamaktır.
28- Selefiler müslümanları muhacirlere, ensara, rabbani alimlere
bağlar.
* İşidciler ise insanları tekfircilere ve Seyyid Kutupçulara
bağlarlar. Eğer onlar kendilerine selefi diyorlarsa, onların selefi sahabe ve
rabbani alimler değil, haricilerdir.
29- Selefiler müslümanları kötülükten
ve fitnelerden uzaklaştırırlar.
* İşidciler ise kötülük ve fitneleri müslümanlar üzerine çekerler.
30- Selefiler Allah’a basiret ve hikmetle davet ederler. Böylece
müslümanlar için bir nimet ve iyilik olurlar.
* İşidciler ise cahillik ve hikmetsizliğe tahrik ederek müslümanlar
için bir nikmet ve bela olurlar.
31- Selefilerin daveti tasfiye ve terbiye ile başlar. Müslümanların
akidelerini şirk, ta’til (Allah’ın isim ve sıfatlarını iptal etme), tahrif
(Allah’ın isim ve sıfatlarını tahrif etme), temsil (Allah’ın isim ve
sıfatlarını mahluka benzetme), tendid (Allah’a denk koşma) gibi unsurlardan
tasfye eder, arındırırlar. Tevhide, Allah’ın isim ve sıfatlarını ispat ile
beraber, Allah’a yakışmayan sıfatlardan tenzihe, Allah Teâlâ’yı noksanlardan
tesbih edip saygı ve teslimiyet göstermeye ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’e ittiba etmeye göre terbiye eder, eğitirler.
* İşidcilerin daveti ise hakimiyet tevhidi, yönetimlerle çekişmek
ve yollarına çıkanı öldürmek ile başlar, tasfiye ve terbiyeyi önemsemezler.