Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

3 Temmuz 2017 Pazartesi

Demokratik Seçim Sistemi İslam'a Aykırıdır

el-Elbani rahimehullah şöyle demiştir: “Bizden önceki şeriatlerle delil getirenlerin hatasını düşündüm, yakın geçmişte seçimleri ve bunun meşru olmadığını konuşuyorduk. Bazı İslamî cemaatler, Allah’ın indirdiklerinden başkasıyla hükmetmek üzere kurulu olan parlementolara girme vartasına düştüler. Oturumdakilerden birisi senin şüphene benzer bir şüphe ortaya attı. Şöyle diyordu: “İşte Yusuf Aleyhi's-selâm; “Dedi ki: “Beni ülkenin hazineleri üzerine tayin et. Çünkü ben bir koruyucuyum, bilenim.” (Yusuf 55) O, putperest Aziz’in otoritesi altında bir yönetici olduğuna göre müslümanların bu parlementolara girmesine neden cevaz vermiyorsunuz?”
Benim cevabım iki veya daha fazla açıdan olmuştu:
Birinci açı: Yusuf aleyhi's-selâm bu üstün makama meşru olmayan seçimler yoluyla ulaşmadı. Ancak Allah Azze ve Celle’nin engin hikmeti onu Aziz’in karısıyla iptila etti ve ikisinin arasında olanlar oldu. Bunun neticesinde hapse atıldı. Hapiste kaldığı süre içinde iki kişiyle bir kıssası geçti. Bu iki kişiden biri öldürüldü, diğeri kralın sulayıcısı oldu. Bildiğiniz gibi kral o rüyayı gördü. “Hükümdar dedi ki: “Yedi zayıf ineğin, yedi semiz ineği yediğini, yedi yeşil başak ve diğerleri ise kupkuru görüyorum. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumunu biliyorsanız benim bu rüyamı çözüverin.” Dediler ki: “Karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenler değiliz.” O iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zaman sonra hatırladı ve dedi ki: “Ben bunun yorumunu size haber veririm, hemen beni gönderin.” “Yusuf! Ey doğru sözlü! Bize söyler misin; yedi semiz ineği yiyen yedi zayıf inek ile yedi yeşil başak ve diğerleri kuru olan ne demektir? Umarım ki insanlara da dönerim, belki onlar öğrenmiş olurlar.” (Yusuf 43-46)
Bu fetva krala iletildi ve kral bunu beğendi. “Hükümdar dedi ki: “Onu bana getirin, onu bana en yakınlardan kılayım.” Onunla konuştuğunda dedi ki: “Sen bugün bizim yanımızda önemli bir yer sahibisin, güvenilirsin.” (Yusuf 54)
Yusuf aleyhi's-selâm, yüksek bir makam olan hedefine ulaşmak için bir yol tuttu. Bunda vebale girecek bir tehlike yoktu. Ancak rabbimiz Azze ve Celle çeşitli şekillerde olayları ona takdir etti ve kralın kendisi onu devletinde vezir yaptı ve o da rabbinin vahyiyle, kâfirin diniyle değil, kendi şeriatinin hükmüyle hükmetti. Bir açısı budur.
Bizler ise bugün şirk kapılarını ve putperest küfür kapılarını çalıyoruz! Yusuf aleyhi's-selâm’ın vebale sokacak bir uygulamaya girmesi bir yana, böyle bir tehlikenin kapısını dahi çalmamıştır. Bildiğiniz gibi seçimler içinde mü’min veya kâfirin, erkek ile kadının ayırt edilmediği, insanların hepsinin eşit sayıldığı kâfir sistem olarak uygulanmaktadır. Kadına, erkeğe verilen hakların aynısı verilmektedir. Buna göre bu seçimler, kapılarını açtığı zaman mü’min de, kâfir de, erkek de, kadın da, salih de, tâlih de buna katılır. Sonucunda da ancak halkın en şerlileri seçilir. Bu kafir yolları tuttuğumuzda olan budur. Yusuf aleyhi's-selâm’ın kıssası ile günümüzdeki seçimler birbirinden tamamen farklıdır.”[1]
Yine El-Elbani rahimehullah şöyle demiştir: “Seçimlere katılmak zulmedenlere meyletmek demektir. Çünkü bildiğim kadarıyla sahih İslam kültüründen birşeyleri olan bütün müslümanlar itikat ederler ki; seçim sistemi ve parlementolar İslamî bir nizam değildirler.”
Yine şöyle demiştir: “İlimlerine güvenilen müçtehitlerden birinin görüşü üzere kurulu olan, müslümanların mezheplerinden bir mezhep ile hükmetmek ile Allah’a ve rasulüne iman etmeyen kâfirlerin sistemleri üzere kurulu olan parlementolar birbirinden farklıdır. Hatta o kâfirler Allah Teâlâ’nın şu gibi ayetlerinin kapsamına öncelikle giren kimselerdir:
Kendilerine kitap verilmiş olanlardan, Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve rasulünün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dinini din olarak kabul etmeyenlerle küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın” (Tevbe 29)
Parlementoya girip de kendileriyle savaşmamız emredilen kimselerin kanunlarıyla hükmetmek için aday olmak isteyen müslümanlara hayret edilir!
Elbette parlementerlerin hükmettiği parlemento sistemi ile İslamî şura birbirlerinden çok farklıdır!”
Yine şöyle demiştir: “Şüphesiz bu seçimler ve parlementolar İslamî değildir. Ben bir müslümana bu parlementoya vekil adayı olmasını asla tavsiye etmem. Zira o İslam için asla bir şey yapamaz. Bilakis akıntıyla sürüklenir gider.”[2]
Rebi b. Hadi el-Medhali şöyle demiştir: “Demokrasi yoluyla yönetime veya millet meclisine ulaşmak imandan kaynaklanan bir şey değildir. Çeşitli partile bölünmek üzere kurulu olan seçimler yapmayı Allah haram kılmıştır. Kadınların seçimlere katılmasına ve parlementoya girmek için aday olmasına davet etmek İslam ile gelen hidayet, nur, adalet ve ihsana aykırıdır. İslam, ümmeti Allah için kardeşlik ve muhabbet üzere birlik olmaya, tek bir akide etrafında toplamaya çağırır.
Demokrasi ise ümmeti parçalar, parti gruplarının ve fertlerin nefislerinde, yalan, bozuk ahlak ve kınanmış hizipçilik üzere kurulu yayın vasıtaları eliyle daha çok oy kazanmak için düşmanlık ve kin eker.  Bu yüzden başta Amerika olmak üzere Yahudi ve Hristiyanlar bu demokrasiyi şart koşmak için çalışır, bunu İslam ümmetine karşı “Kadın hakları” iddiasıyla sunarlar.”[3]

[1] Mevsuatu’l-Elbani Fi’l-Akide (9/621-623)
[2] Silsiletu’l-Hedyi ve’n-Nur (660- 1. Fetvadan 5. Fetvaya kadar, seçimlerin ve parlementoya girmenin hükmü)
[3] Rebi b. Hadi, Zikra Li’l-Muslimin Umumen ve Liulemaihim ve Hukkamihim Husususen başlıklı makalesi

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)