Ayrılırken Musafaha
Etmenin Hükmü
Ebu Muaz el-Çubukâbâdî
Bismillah. Hamd Allah içindir. O'na hamd eder, O'ndan yardım ister ve O'ndan bağışlanma dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden O'na sığınırız. Allah kimi hidayet etmişse onu saptıracak yoktur, kimi de saptırmışsa onu hidayet edecek yoktur. Şehadet ederim ki Allah'tan başka ibadete layık hak ilah yoktur. yine şehadet ederim ki Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem O'nun kulu ve rasulüdür. Bundan sonra:
Karşılaşınca musafaha
etmek sünnettir. Bu konuda gelen hadisler çok ve meşhurdur. Lakin ayrılırken
musafaha etme konusunda bir şüphe meydana gelmiş, bazıları bunun bid’at
olduğunu iddia etmişlerdir. Meselenin tahkikinin sonucunda ayrılırken musafaha
etmenin meşrû olduğu anlaşılmıştır. Ancak bunun meşruluk derecesi, karşılaşma
anındaki meşruluk derecesinden aşağıdadır.
Şeyh Mukbil b. Hadi rahimehullah’a
ayrılırken musafaha etmek hakkında sorulduğunda şöyle demiştir:
لا أعلم دليلاً على هذا المصافحة تكون عند
اللقاء نعم النبي صلى الله عليه وعلى آله وسلم عند أن ودع أمير جيشٍ مسك بيده
فهل كانت مصافحة أم كانت نسك بيده ليمشي معه قليلاً فإنه ربما يودع المسافر ويمشي
معه قليلاً أما هذا بخصوصه فلا أعلم دليلاً عند الفراق والذي جاء في اللقاء إذا
إلتقا المسلمان فتصافحا سقطت ذنوبهما أو خطاياهما من أصابعهما أو بهذا المعنى
السائل: وهل تصل إلى حد البدعة؟
الشيخ: إذا دويم عليها
“Buna bir delil
bilmiyorum. Musafaha karşılaşınca yapılır. Evet, Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem ordu komutanını gönderirken elinden tutmuştur. Bunu musafaha etmek için
mi, yoksa onunla beraber yürüyüp teşyî (yolcu) etmek için mi yaptı? Bazen kişi
misafiri yolcu etmek için onunla beraber biraz yürür. Ama özellikle ayrılırken
musafaha hakkında bir delil bilmiyorum. Karşılaşınca musafaha etmek hakkında: “İki
müslüman karşılaşınca musafaha ettiklerinde günahları veya hataları parmaklarından
dökülür” veya bu manada hadisler gelmiştir.”
Soru sahibi dedi ki: “Peki
ayrılırken musafaha bid’at sınırına ulaşır mı?”
Mukbil rahimehullah
dedi ki: “Eğer buna devam edilirse.”[1]
Şeyh Mukbil rahimehullah
veda esnasında el tutma hakkındaki rivayetleri musafahadan başka bir şey
olabileceği ihtimali sebebiyle delil olarak görmemiştir. Lakin aşağıda
aktaracağım üzere, söz konusu rivayetler ayrılırken musafahaya delalet
etmektedir:
Tirmizî, Abdullah b.
Ömer radiyallahu anhuma’dan şöyle rivayet etmiştir:
كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ إِذَا وَدَّعَ رَجُلًا أَخَذَ بِيَدِهِ فَلَا يَدَعُهَا حَتَّى يَكُونَ الرَّجُلُ
هُوَ يَدَعُ يَدَ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَيَقُولُ اسْتَوْدِعِ
اللَّهَ دِينَكَ وَأَمَانَتَكَ وَآخِرَ عَمَلِكَ
“Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem bir kimseyi yolcu ederken elinden tutar, o kişi Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’in elini bırakmadığı sürece o da elini bırakmaz ve
şöyle derdi:
“Dinini, emanetini
ve amelinin sonucunu Allah’a emanet ediyorum.”[2]
İmam Ahmed’in
rivayetinde şu şekildedir: Kaz’a (b. Yahya) rahimehullah dedi ki:
قَالَ عَبْدُ اللهِ بْنُ عُمَرَ وَأَرْسَلَنِي
فِي حَاجَةٍ لَهُ فَقَالَ تَعَالَ حَتَّى أُوَدِّعَكَ كَمَا وَدَّعَنِي
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَأَرْسَلَنِي فِي حَاجَةٍ لَهُ فَأَخَذَ
بِيَدِي فَقَالَ أَسْتَوْدِعُ اللهَ دِينَكَ وَأَمَانَتَكَ وَخَوَاتِيمَ عَمَلِكَ
“Abdullah b. Ömer radiyallahu
anhuma beni bir ihtiyacı için gönderirken dedi ki:
“Gel sana Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in bana veda ettiği gibi veda edeyim. O beni bir
ihtiyacı için gönderirken elimden tuttu ve şöyle buyurdu
“Dinini, emanetini
ve amelinin sonucunu Allah’a emanet ediyorum.”[3]
Bu hadis açık bir
şekilde ayrılırken musafaha etmenin meşru olduğuna delalet etmektedir.
Hatta Nesâî’nin
rivayet lafzı şu şekildedir: Kaz’a (b. Yahya) rahimehullah dedi ki:
كُنْتُ عِنْدَ عَبْدِ اللهِ بْنِ عُمَرَ فَأَرَدْتُ
الِانْصِرَافَ فَقَالَ كَمَا أَنْتَ حَتَّى أُوَدِّعَكَ كَمَا وَدَّعَنِي النَّبِيُّ
صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَأَخَذَ بِيَدِي فَصَافَحَنِي ثُمَّ قَالَ أَسْتَوْدِعُ
اللهَ دَيْنَكَ وَأَمَانَتَكَ وَخَوَاتِيمَ عَمَلِكَ
“Abdullah b. Ömer radiyallahu
anhuma’nın yanında idim. Ayrılmak istediğimde dedi ki:
“Dur da sana Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’in bana veda ettiği gibi veda edeyim. Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem elimden tutup benimle musafaha etti ve şöyle
buyurdu:
“Dinini, emanetini
ve amelinin sonucunu Allah’a emanet ediyorum.”[4]
Yine Nesâî’nin diğer
lafzı şöyledir:
فَأَخَذَ بِيَدِي فَحَرَّكَهَا
“Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem elimden tuttu ve hareket ettirdi.”[5]
El-Elbani rahimehullah
bu hadis hakkında şöyle demiştir:
الأخذ باليد الواحدة في المصافحة وقد جاء
ذكرها في أحاديث كثيرة,وعلى مادل عليه هذا الحديث يدل اشتقاق هذه اللفظة في اللغة
ففي لسان العرب: والمصافحة الأخذ باليد والتصافح مثله والرجل
يصافح الرجل إذا وضع صفح كفه في صفح كفه, وصفحا كفيهما وجهاهما ومنه حديث المصافحة
عند اللقاء وهي مفاعلة من إلصاق صفح الكف بالكف وإقبال الوجه بالوجه
“Bu
hadiste tek elle tutarak musafaha etmek geçmektedir. Nitekim birçok hadislerde
bu zikredilmiştir. Hadisin lafzında lügatte iştikak olarak bu manaya delalet
vardır. Lisanu’l-Arab’da şöyle geçer: “Musafaha el ile tutmaktur. Tasafuh kelimesi
de böyledir. Kişinin biriyle musafa etmesi; avucunu açık halde onun açık
avucuna koymasıdır. Her ikisinin de avuçlarının açık tarafları birbirine bakar.
Karşılaşma anında musafaha hadisi bu manada mufâ’ale kalıbındandır. Bu da
avucun iç tarafıyla avucun iç tarafını birbirine getirmek ve yüz yüze
dönmektir.”
Sonra el-Elbani rahimehullah
musafaha hakkında Huzeyfe radiyallahu anh hadisini zikrettikten sonra şu
uyarıyı da ekliyor:
فهذ الأحاديث كلها تدل على أن السنة في
المصافحة الأخذ باليد الواحدة فما يفعله بعض المشايخ من التصافح باليدين كلتيهما
خلاف السنة فليعلم هذا
“Bu
hadislerin hepsinde musafahada sünnet olanın tek elle tutmak olduğuna delil
vardır. Bazı şeyhlerin iki eliyle tutarak musafaha etmeleri sünnete aykırıdır.
Bu iyi biline!” Sonra şöyle demektedir:
أن المصافحة تشرع عند المفارقة أيضآ لقوله
صلى الله عليه وسلم إذا دخل أحدكم المجلس فليسلم وإذا خرج فليسلم فليست الأولى
بأحق من الأخرى فقول بعضهم إن المصافحة عند المفارقة بدعة
مما لا وجه له نعم أن الواقف على الأحاديث الواردة في
المصافحة عند الملاقاة يجدها أكثر وأقوى أن الأحاديث الواردة في المصافحة عند
المفارقة ومن كان فقيه النفس يستنتج من ذلك أن المصافحة الثانية ليست مشروعيتها
كالأولى في الرتبة فالأولى سنة والأخرى مستحبة وأما أنها بدعة فلا للدليل
الذي ذكرنا واما المصافحة عقب الصلوات, فبدعة لاشك فيها
إلا أن تكون بين اثنين لم يكونا قد تلاقيا قبل ذلك فهي سنة كما علمت وقد صرح بذلك
جماعة من العلماء منهم العز بن عبدالسلام وسنذكر نص كلامه في ذلك في رسالتنا
الرابعة من تسديد الإصابة إن شاء الله
“Muhakkak
ki ayrılırken de musafaha yapmak meşrudur. Zira Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur:
“Biriniz meclise girdiğinde
selam versin. Çıkarken de selam versin. İlk selam diğer selamdan daha evla
değildir.” Bazılarının ayrılırken musafaha etmenin bid’at olduğunu
söylemesinin bir itibar edilecek bir yönü yoktur. Evet, ayrılırken musafahaya
dair gelen hadislere bakan kimse eğer fakih ise buradan ikinci musafahanın meşruluk
mertebesi bakımından ilki (karşılaşma anındaki) kadar olmadığı sonucunu
çıkarır. Karşılaşma anındaki musafaha sünnettir, ayrılırken musafaha ise
mustehaptır. Ama zikrettiğimiz delilden dolayı bid’at olması söz konusu
değildir. Fakat namazların arkasından musafaha etmeye gelince bunun bid’at olduğunda
tereddüt yoktur. Ancak daha önce karşılaşmamış iki kişi musafaha ediyorsa bu
hariçtir. Bilindiği gibi karşılaşınca yapılan musafaha sünnettir. Namazlardan sonra
musafaha etmenin bid’at olduğunu aralarında el-İz b. Abdisselam’ın da bulunduğu
âlimlerden bir cemaat belirtmişlerdir.”[6]
[1]
Es’iletu’l-Benanî Li’l-Allameti’l-Yemanî adlı kasetten.
[2]
Sahih. Tirmizî (3442)
[3]
Sahih. Ahmed (2/38) Nesâî
Sunenu'l-Kubrâ (10269) Nesâî Amelu’l-Yevm ve’l-Leyle (512) Abd b. Humeyd (832) Mehamili
ed-Dua (4) Beyhakî (5/251) Beyhakî Daavat (455) İbn Asakir Tarih (49/317)
el-Elbani es-Sahiha (1/48)
[4]
Sahih. Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (10270) Nesâî
Amelu’l-Yevm ve’l-Leyle (513) Hatib el-Cami Liahlaki’r-Ravi (1723) İbn Asakir
Tarih (49/316)
[5]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
Nesâî Sunenu'l-Kubrâ (10271) Nesâî Amelu’l-Yevm ve’l-Leyle (514)
[6]
El-Elbani es-Sahiha (1/53 no 16)