Allah Azze ve Celle:
وجادلهم
بالتي هي أحسن
“Onlarla en güzel olan şekilde tartış” buyurduğu
gibi:
وليجدوا
فيكم غلظة
“Size bir sertlik bulsunlar” da buyurmuştur.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
ما
كان الرّفق في شيئ إلا زانه
“Rıfk (yumuşak davranış) bir şeyde bulunursa mutlaka onu
süsler” buyurduğu gibi,
إذا
رأيتم الرجل يتعزى بعزاء الجاهلية فأعضّوه بهنّ أبيه ولا تكنوا
“Bir kimsenin cahiliyye ile övündüğünü görürseniz ona
babasının şeyini ısırtın (babasının erkeklik organını ısırmasını söyleyin) ve
bunu kinayeli söylemeyin” sözünü de buyurmuştur.
Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem haricileri “cehennemin
köpekleri” ve Kaderiyye’yi “Mecusiler” ve “zındıklar” diye isimlendirmiştir.
İmam Muslim, isnadıyla Salim b. Abdillah b. Ömer radiyallahu
anhum’den rivayet ediyor:
عُمر
أَنَّ أباهُ عبد الله بن عمر رضي الله عنهما قال سَمِعْت رَسُولَ اللَّهِ صلى الله
عليه وسلم يقول لا تَمنعوا نِسَاءَكُمْ الْمَسَاجِدَ إذَا اسْتأْذَنّكمْ إلَيْهَا
. فَقَالَ بِلاَلُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ: واَللّه لَنَمْنَعُهُنَّ, فأقبل عَلَيْهِ
عَبْدُ اللَّهِ بْن عُمر فَسَبَّهُ سَبًّا سَيِّئًا, مَا سَمِعْته سَبَّهُ
مِثْلَهُ قَطُّ قال: أُخبِرك، عَن رَسُول اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَتقولُ:
وَاَللَّهِ لَنَمْنَعُهُنَّ
“Babası Abdullah b. Ömer radiyallahu anhuma dedi ki: “Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in
“Kadınlarınızı sizden mescide çıkmak için izin
istediklerinde engellemeyin” buyurduğunu işittim. Bunun üzerine oğlu Bilal b. Abdillah:
“Vallahi mutlaka onları engelleriz” dedi. İbn Ömer radiyallahu
anhuma ona döndü ve daha önce hiç işitmediğim şekilde ona şiddetle sövdü. Sonra
dedi ki:
“Ben sana Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den haber
veriyorum, sen ise vallahi engelleriz diyorsun!”
عامر
بن شراحيل الشعبي رحمه الله حين سئل عن القياس فقال: أيرٌ في القياس
Büyük tabiî Amir b. Şerahil eş-Şa’bî rahimehullah’a kıyas
hakkında sorulunca erkeklik organını zikrederek kıyasa sövmüştür.
Hasen el-Basrî rahimehullah’a: “Falan kimse heva ehlinden
birinin cenazesini yıkadı” denilince dedi ki:
قيل
لِلْحَسَنِ: إِنّ فلانا غسَّل رجُلا من أَهل الأهوَاء فَقال عَرِّفُوه أنَّه إِن
مات لَم نُصَلِّ عَلَيْهِ
“Onu tanıtın (ki ondan sakınılsın)”, eğer ölürse onun cenaze
namazını kılmayız.”
نظَر
اِبْنُ سِيرِينَ إِلَى رجل مِن أَصحابِه في بَعْضِ مَحَالِّ اَلْبَصْرَةِ فَقَالَ
لَهُ: يَا فُلانُ مَا تَصْنَعُ ها هُنا فَقال عُدْتُ فُلانًا مِنْ عِلَّةٍ,
يَعْنِي رَجُلاً مِنْ أَهْلِ اَلأهْوَاءِ فَقال لَه اِبْنُ سِيرِينَ إِنْ مَرِضْتَ
لَمْ نَعُدْكَ وَإِنْ مُتَّ لَمْ نُصَلِّ عَلَيْكَ إِلَّا أَنْ تَتُوبَ قَالَ
تُبْتُ
İbn Sirin rahimehullah ashabından bir adamı Basra’da bir
mahalde gördü ve ona dedi ki:
“Ey falanca! Burada ne yapıyorsun?” O da dedi ki:
“Falan kimseyi bir sebepten dolayı ziyaret ettim.” Yani heva
ehlinden birinden bahsediyordu. İbn Sirin rahimehullah ona dedi ki:
“Eğer sen hastalanırsan seni ziyaret etmeyeceğiz, ölürsen
cenaze namazını kılmayacağız, yahut tevbe edeceksin.” O da: “Tevbe ettim” dedi.
قال
الْفضيل آكُلُ طَعام اَلْيهودِيِّ وَالنَّصْرَانِيِّ ولا آكُلُ طَعامَ صاحِبِ
بِدْعَة
Fudayl b. Iyad rahimehullah dedi ki: “Yahudi veya Hristiyan
birinin yemeğini yerim de bid’at sahibi birinin yemeğini yemem.”
وَقَالَ
: مَنْ تَبِعَ جِنَازَةَ مُبْتَدِعٍ لَمْ يَزَلْ فِي سُخْطِ اَللَّهِ حَتَّى
يَرْجِعَ
Yine dedi ki: “Kim bir bid’atçinin cenazesini takip ederse
dönünceye kadar Allah’ın öfkesinde kalmaya devam eder.”
Bunları İbn Batta rahimehullah, el-İbane’de rivayet
etmiştir.
Şeyh el-Ahdarî rahimehullah sufilerin zikrini niteleyen bir
şiirinde şöyle demiştir:
وينبحون
النبح كالكـلاب ..... طريقهم ليست على الصواب
وليس فيهم من فتى مطيع..... فلعنـة الله عـلى الجميـع
وليس فيهم من فتى مطيع..... فلعنـة الله عـلى الجميـع
“Köpekler gibi havlıyorlar, yolları ise doğru değildir
Aralarında itaatkar bir genç yok, Allah hepsine lanet etsin.”
Allame selefî et-Tayyib el-Ukbî rahimehullah da heva ve bid’at
ehli olan kabirci sufileri reddeden kasidesinde buna benzer ifadeler
kullanmıştır.
Abdulmelik Ramazanî, Medariku’n-Nazar adlı kitabında şöyle
demiştir: “Münkeri reddetmek ancak bir tür sertlikle mümkün oluyorsa,
müslümanlara karşı dahi olsa bunu kullanmakta beis yoktur. Görmez misiniz Allah
Teâlâ bunun için kıtali (savaşı) bile mubah kılmıştır. Kıtalden büyük sertlik
yoktur: “
“Eğer mü'minlerden
iki gurup birbirleriyle vuruşurlarsa, aralannı düzeltin. Eğer biri diğerine
tecavüz ederse, Allah'ın emrine donünceye kadar, tecavüz edenle savaşın” (Hucurat 9)
Nitekim mü’min,
kendi kardeşine, düşmanına karşı olduğundan bile sert davranabilmektedir.
Görmez misiniz Musa aleyhi's-selâm Firavuna karşı yumuşak konuşmakla
emrolunmasına rağmen, öz kardeşi Harun aleyhi's-selâm’ın başından çekerek
sürüklemiştir.
Şimdi bir kimse
Tevhid ve Sünnet ehlini, “kardeşine karşı dilini sert kullanıyor, tagutlara
karşı ise yumuşak konuşuyor” diye itham edebilir mi?
Bazen âlimler, kendi
ashabı hata ettiği zaman onlara başkalarından daha sert davranırlar. Mesela
Muaz radiyallahu anh insanlara namaz kıldırırken uzun tutunca Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona: “Sen
fitneci misin ey Muaz!” demiştir. Buhârî ve Muslim rivayet etmişlerdir.
Buna karşın,
mescidde idrarını yapmaya kalkışan bedeviye yumuşak ve lütufkar davranmıştır. Buhârî
ve başkaları rivayet etmişlerdir.
Yine Usame b. Zeyd radiyallahu
anh savaşta bir müşriği tevhid sözünü söylemesinden sonra öldürdüğü için Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Ey Usame! La ilahe illallah dedikten sonra onu
öldürdün mü!” demiş ve bunu o kadar çok tekrar etmiştir ki Usame radiyallahu
anh: “Keşke o günden önce müslüman olmamış olsaydım” demiştir! Bu sert
nasihatten ibret alması sebebiyledir ki, Usame radiyallahu anh, Osman radiyallahu
anh’ın öldürüldüğü fitne olayında elini çekmiş, evinden dışarı çıkmamıştır!
Bu nebevî terbiyeyi menhec edinmek bazıları tarafından hangi
sebeple abes görülür oldu iyi düşünün! Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in:
“Kim fitneye başını kaldırıp bakarsa kendisini onun içinde buluverir” uyarısını
hiçe sayanlar, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in mübarek siyerinde,
selefin mübarek menhecinde bu incelikleri fıkh edebilirler mi?
İhvanu’l-Muflisin’in zehirli ortamlarına ve hizipçi şâşa’âlarına
yarsıyanlar, selefin menheci üzerinde sebat eden bir alim göremeyince, bilakis
ilim vazifesini yüklenmiş oldukları halde, menfaatlerine râm olup bâtıla karşı
kör ve sağır kesilerek bel’amlaşmış kimseleri “hiçbir alim böyle davranmıyor”
diyerek, menhecde sebat edenleri kınıyorlarsa bu gayet doğal bir sonuçtur!
İbn Teymiyye rahimehullah şöyle demiştir: “Mü’min, diğer mü’mine
karşı birbirini yıkayan iki el gibidir. Bazı kirler ancak bir tür sertlikle
çıkar.”