Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

21 Ağustos 2021 Cumartesi

Zatu Envat Kıssasının Sıhhatini İnkâr Mümkün Değildir!

 Serseri bid’at ehli kelam ve felsefe dolu yorumlarıyla naslara itiraz etmekle yetinmiyor, son zamanlarda yine hiç bilmedikleri diğer bir alan; hadis ilmine de cahil cesaretiyle pisliğe bulanmış habis burunlarını sokuyorlar. Eskiden hevalarına uymayan ayet ve hadisleri devredışı bırakmak için yorumlara girişirlerdi, şimdi ise inkâr için yeni bir yol icat ettiler! Vahiy münkirlerinden birisi meşhur Zatu Envat kıssasının sahih olmadığını iddia için, rivayetin isnadında geçen Sinan b. Ebi Sinan’ın meçhul olduğunu iddia etmiştir! Hâlbuki kıssanın diğer ravileri gibi, Sinan b. Ebi Sinan da Buhârî ve Muslim ricalindendir ve hadis Buhârî ve Muslim’in şartlarına göre sahihtir.

Rical kitapları ittifakla şu bilgileri verirler: Sinan b. Ebi Sinan Yezid b. Umeyye ed-Diylî el-Medenî’dir. Hicri 23 senesinde doğmuş, 105 senesinde vefat etmiştir. Tabiinin orta tabakasındandır. Buhârî ve Muslim ricalinden sika bir ravidir. El-İclî dedi ki: “Medineli, tabiî, sikadır” Bkz.: İbn Hacer Tehzibu’t-Tehzib (4/242) Buhârî Tarihu’l-Kebir (4/162) Zehebi Tarihu’l-İslam (3/59) Kelabazi Ricalu’s-Sahihi’l-Buhârî (483)

Nitekim hiçbir hadis âlimi bu kıssanın zayıf olduğunu iddia etmemiştir. Ancak vahye iman etmeyi kibrine yediremeyen bir kâfir bu hadisi inkar eder!

Buhârî ve Muslim’in şartına göre sahih olan bu rivayetin isnadı ve metni şu şekildedir:

قَالَ محمد بن نصر المَرْوَزِي رَحِمَهُ الله فيِ السنة حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ أَسْمَاءِ بْنُ عُبَيْدٍ الضَّبْعِيُّ عَنْ جُوَيْرِيَّةَ عَنْ مَالِكٍ عَنِ الزُّهْرِيِّ عَنْ سِنَانِ بْنِ أَبِي سِنَانٍ الدَّيْلِيِّ حَدَّثَهُ عَنْ أَبِي وَاقِدٍ اللَّيْثِيِّ قَالَ خَرَجْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَى حُنَيْنٍ وَنَحْنُ حَدَيِثُو عَهْدٍ بِكُفْرٍ قَالَ وَكَانَتْ لِلْكُفَّارِ سِدْرَةٌ يَعْكِفُونَ عِنْدَهَا وَيَنُوطُونَ بِهَا أَسْلِحَتَهُمْ يُقَالَ لَهَا ذَاتُ أَنْوَاطٍ قَالَ فَمَرَرْنَا بِسِدْرَةٍ فَقُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ اجْعَلْ لَنَا ذَاتَ أَنْوَاطٍ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِنَّهَا السُّنَنُ اللَّهُ أَكْبَرُ قُلْتُمْ وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ كَمَا قَالَ بَنُو إِسْرَائِيلَ لِمُوسَى {اجْعَلْ لَنَا إِلَهًا كَمَا لَهُمْ آلِهَةٌ قَالَ إِنَّكُمْ قَوْمٌ تَجْهَلُونَ} لَتَرْكَبُنَّ سَنَنَ مَنْ قَبْلَكُمْ

Ebu Vakıd el-Leysi radıyallahu anh dedi ki: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber Huneyn savaşına çıktık. Bizler Küfür’den yeni kurtulmuş kimselerdik. Kâfirlerin yanında toplanıp ibadet ettikleri ve üzerine silahlarını astıkları “Zatu envat” denilen bir ağaçları vardı. Biz bir ağacın yanından geçerken dedik ki:

“Ey Allah’ın rasulu! Bizim için bir “Zatu envat” belirle!” Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Muhakkak bu takip edilen adetlerdendir! Allahu ekber! Nefsim elinde olana yemin ederim ki bu sizin dediğiniz, İsrailoğullarının Musa’ya söylediği şey gibidir: “Onların ilahları olduğu gibi bizim için de ilahlar edin” dediler. O da dedi ki: “Muhakkak sizler cahillik eden bir topluluksunuz.” (A’raf 138) Muhakkak ki sizden öncekilerin adetlerini birer birer işleyeceksiniz.”[1]

Bu kıssanın zayıf isnadlarla gelen tariklerinde de lafızları mutabakat etmektedir:

Ezrakî, Ahbaru Mekke’de; dedesi - Muhammed b. İdris – el-Vakidi – İbn Ebi Habibe – Davud b. el-Husayn – İkrime - İbn Abbas radiyallahu anhuma yoluyla şu şekilde rivayet etti:

كَانَتْ ذَاتُ أَنْوَاطٍ شَجَرَةً يُعَظِّمُهَا أَهْلُ الْجَاهِلِيَّةِ، يَذْبَحُونَ لَهَا، وَيَعْكُفُونَ عِنْدَهَا يَوْمًا، وَكَانَ مَنْ حَجَّ مِنْهُمْ وَضَعَ زَادَهُ عِنْدَهَا وَيَدْخُلُ بِغَيْرِ زَادٍ؛ تَعْظِيمًا لَهَا، فَلَمَّا مَرَّ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِلَى حُنَيْنٍ قَالَ لَهُ رَهْطٌ مِنْ أَصْحَابِهِ فِيهِمُ الْحَارِثُ بْنُ مَالِكٍ: يَا رَسُولَ اللَّهِ، اجْعَلْ لَنَا ذَاتَ أَنْوَاطٍ كَمَا لَهُمْ ذَاتُ أَنْوَاطٍ. قَالَ: فَكَبَّرَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، وَقَالَ: «هَكَذَا فَعَلَ قَوْمُ مُوسَى بِمُوسَى عَلَيْهِ السَّلَامُ

“Zatu Envat, Cahiliyye halkının tazim ettikleri, kendisi için kurban kestikleri ve bir gün onun yanında itikâfa çekildikleri bir ağaç idi. Cahiliyye halkından biri hac yapmak istediğinde azığının onun yanına koyar ve ona tazim için oraya azıksız olarak girerdi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ashabından bir toplulukla beraber Huneyn’e uğradığı zaman, aralarında bulunan el-Haris b. Malik dedi ki:

“Ey Allah’ın rasulü! Onların Zatu Envat’ı gibi bize de bir Zatu Envat belirle!” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bunun üzerine tekbir getirdi ve buyurdu ki:

Bu Musa aleyhi's-selâm’ın kavminin Musa aleyhi's-selâm’a yaptığı şeydir!”[2]

Bu hadiste geçen “El-Haris b. Malik”; Ebu Vakid el-Leysî radiyallahu anh’ın ismidir. Bu rivayetin isnadında el-Vakidi metruk bir ravi olsa da siyer ve megazide hüccettir. İbn Ebi Habibe’de zayıflık vardır. Ancak metni yukarıda geçtiği üzere sahihtir.

Kesir b. Abdillah b. Amr b. Avf el-Muzeni – babası – dedesi yoluyla gelen rivayet metni de şu şekildedir:

غَزَوْنَا مَعَ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَامَ الْفَتْحِ، وَنَحْنُ أَلْفٌ وَنَيِّفٌ، فَفَتَحَ اللهُ لَنَا مَكَّةَ، وحُنَيْنًا، حَتَّى إِذَا كُنَّا بَيْنَ حُنَيْنٍ وَالطَّائِفِ أَبْصَرَ شَجَرَةً كَانَ يُنَاطُ بِهَا السِّلَاحُ، فَسُمِّيَتْ ذَاتُ أَنْوَاطٍ، وَكَانَتْ تُعْبَدُ مِنْ دُونِ اللهِ، فَلَمَّا رَآهَا رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ انْصَرَفَ عَنْهَا فِي يَوْمٍ صَائِفٍ إِلَى ظِلٍّ هُوَ أَدْنَى مِنْهَا، فَقَالَ رَجُلٌ: يَا رَسُولَ اللهِ، اجْعَلْ لَنَا ذَاتَ أَنْوَاطٍ كَمَا لِهَؤُلَاءِ ذَاتُ أَنْوَاطٍ، فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: " إِنَّهَا السُّنَنُ، قُلْتُمْ وَالَّذِي نَفْسُ مُحَمَّدٍ بِيَدِهِ كَمَا قَالَتْ بَنَو إِسْرَائِيلَ لِمُوسَى: اجْعَلْ لَنَا إِلَهًا كَمَا لَهُمْ آلِهَةٌ، فَقَالَ: أَغَيْرَ اللهِ أبْغِيكُمْ إِلَهًا، وَهُوَ فَضَّلَكُمْ عَلَى الْعَالَمِينَ

“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber Fetih senesinde bin küsur kişi olarak gazaya çıktık ve Allah bize Mekke ile Huneyn’in fethini nasip etti. Biz Huneyn ile Taif arasında insanların silahlarını astıkları ve Zatu Envat ismini verdikleri bir ağaç gördük. Allah’ın dışında bu ağaca da ibadet ediliyordu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onu görünce ondan uzaklaştı. Hâlbuki sıcak bir gündü ve o ağacın gölgesi vardı. Bir adam dedi ki:

“Ey Allah’ın rasulü! Onların Zatu Envat’ı gibi bize de bir Zatu Envat belirle.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona buyurdu ki:

Muhakkak ki bunlar takip edilen adetlerdir! Muhammed’in nefsi elinde olana yemin ederim ki İsrailoğullarının Musa’ya söylediği: “Bize onların ilahları gibi bir ilah belirle” demeleri gibi dediniz. Musa da demişti ki: “Allah’tan başka bir ilah mı arıyorsunuz? Hâlbuki O sizi âlemlere üstün kılmıştır.”[3]

Bu rivayetin isnadında bulunan Kesir b. Abdillah’ı çoğunluk zayıf görmüştür. Lakin rivayetin metni Ebu Vakid el-Leysi’nin rivayetine mutabık olduğundan sahihitir.

Netice:

1- Zatu Envat kıssası inkârına yol olmayacak şekilde sahih olarak sabit olmuştur.

2- Zatu Envat; cahiliyye halkının ilah edindikleri, tazim ettikleri ve ibadet sundukları bir ağaçtır.

3- Ebu Vakid Haris b. Malik el-Leysî radiyallahu anh ya da sahabe cemaatinden birileri kendileri için de bir Zatu Envat edinilmesini talep etmişler ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu teklifin, İsraioğullarının Musa aleyhi's-selâm’dan ilah edinme talebiyle aynı olduğunu söyleyerek reddetmiştir. Dolayısıyla vahye teslim olmayan bid’at ehlinin “Bu teklifte ne var ki? Böyle bir teklif neden şirk olsun?” şeklindeki itirazlarının çöp olduğu ortadadır.

4- Böylesine şirk ihtiva eden bir teklif, İslam’a yeni girmiş olan ve tevhidi tam anlamıyla öğrenmemiş kimselerden, kendilerine ilmin yeterince ulaşmadığı kimselerden sadır olduğu için, teklif sahibinin müşrik olduğuna hükmedilmemiştir. Hadis, geçerli mazereti olan kimseler için cehaletin tekfire mani bir unsur teşkil ettiği hususunda açıktır. Lakin tuhaf olan şu ki, muhaliflerini tekfir etmede insafsız olan Harici ve Mürcie taifelerinden bu hadisi sahih kabul edenleri, hadis hevalarına uygun düşmeyince, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şirk olduğunu açıkça ifade ettiği bir teklifi dahi temize çekmeye kalkıyor, bunun şirk olmadığını iddia ediyorlar! Tıpkı Allah’tan başkası adına yemin etmenin küçük şirk olduğunu iddia etmeye çalışmaları gibi!



[1] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Muhammed b. Nasr el-Mervezi es-Sunne (39) Tirmizi (2180) Muzeni, Sunenu’ş-Şafii (400) Ahmed (5/218) İbn Ebî Şeybe (7/479) Tayalisi (1443) İbn Hibban (15/94) Humeydi (848) Taberî Tefsir (10/411) İbn Ebî Hâtim Tefsir (8906, 8910) Ebû Ya'lâ (3/30) Taberani (3/244) Ezraki Ahbaru Mekke (1/129) İbn Kani Mu’cem (1/172) el-Lalekai İtikad (205) Herevi Zemmu’l-Kelam (467) Ebu Nuaym Marife (2021) İbn Ebi Asım es-Sunne (76) Hatib el-Muttefak ve’l-Mufterak (1813) Beyhakî Delail (5/124)

[2] Ezraki Ahbaru Mekke (1/130)

[3] Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr (17/21) İbn Ebî Hâtim Tefsir (8910)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)