Bâtıl ehlinin hastalık bulaşması hurafesine delil getirmeye çalıştıkları bir rivayet var, aslında bu rivayet açıkça kendi aleyhlerine delil olmasına rağmen tefekkür ve tedebbür etmekten mahrum bırakılmış kimselerin çoğunlukta olduğuna maalesef hala şahit oluyoruz. Bu yüzden söz konusu rivayetin metnini ve düşünmeyi akletmedikleri inceliği vurgulamak istiyorum:
Abdullah b. Abbas radiyallahu anhuma’dan:
أَنَّ عُمَرَ بْنَ الخَطَّابِ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ، خَرَجَ إِلَى الشَّأْمِ
حَتَّى إِذَا كَانَ بِسَرْغَ لَقِيَهُ أُمَرَاءُ الأَجْنَادِ أَبُوعُبَيْدَةَ بْنُ
الجَرَّاحِ وَأَصْحَابُهُ فَأَخْبَرُوهُ أَنَّ الوَبَاءَ قَدْ وَقَعَ بِأَرْضِ الشَّأْمِ
قَالَ ابْنُ عَبَّاسٍ فَقَالَ عُمَرُ ادْعُ لِي المُهَاجِرِينَ الأَوَّلِينَ فَدَعَاهُمْ
فَاسْتَشَارَهُمْ وَأَخْبَرَهُمْ أَنَّ الوَبَاءَ قَدْ وَقَعَ بِالشَّأْمِ فَاخْتَلَفُوا
فَقَالَ بَعْضُهُمْ قَدْ خَرَجْتَ لِأَمْرٍ وَلاَ نَرَى أَنْ تَرْجِعَ عَنْهُ وَقَالَ
بَعْضُهُمْ مَعَكَ بَقِيَّةُ النَّاسِ وَأَصْحَابُ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ وَلاَ نَرَى أَنْ تُقْدِمَهُمْ عَلَى هَذَا الوَبَاءِ فَقَالَ ارْتَفِعُوا
عَنِّي ثُمَّ قَالَ ادْعُوا لِي الأَنْصَارَ فَدَعَوْتُهُمْ فَاسْتَشَارَهُمْ فَسَلَكُوا
سَبِيلَ المُهَاجِرِينَ وَاخْتَلَفُوا كَاخْتِلاَفِهِمْ فَقَالَ ارْتَفِعُوا عَنِّي
ثُمَّ قَالَ ادْعُ لِي مَنْ كَانَ هَا هُنَا مِنْ مَشْيَخَةِ قُرَيْشٍ مِنْ مُهَاجِرَةِ
الفَتْحِ فَدَعَوْتُهُمْ فَلَمْ يَخْتَلِفْ مِنْهُمْ عَلَيْهِ رَجُلاَنِ فَقَالُوا
نَرَى أَنْ تَرْجِعَ بِالنَّاسِ وَلاَ تُقْدِمَهُمْ عَلَى هَذَا الوَبَاءِ فَنَادَى
عُمَرُ فِي النَّاسِ إِنِّي مُصَبِّحٌ عَلَى ظَهْرٍ فَأَصْبِحُوا عَلَيْهِ قَالَ أَبُوعُبَيْدَةَ
بْنُ الجَرَّاحِ أَفِرَارًا مِنْ قَدَرِ اللَّهِ؟ فَقَالَ عُمَرُ لَوْ غَيْرُكَ قَالَهَا
يَا أَبَا عُبَيْدَةَ؟ نَعَمْ نَفِرُّ مِنْ قَدَرِ اللَّهِ إِلَى قَدَرِ اللَّهِ أَرَأَيْتَ
لَوْ كَانَ لَكَ إِبِلٌ هَبَطَتْ وَادِيًا لَهُ عُدْوَتَانِ إِحْدَاهُمَا خَصِبَةٌ
وَالأُخْرَى جَدْبَةٌ أَلَيْسَ إِنْ رَعَيْتَ الخَصْبَةَ رَعَيْتَهَا بِقَدَرِ اللَّهِ
وَإِنْ رَعَيْتَ الجَدْبَةَ رَعَيْتَهَا بِقَدَرِ اللَّهِ؟ قَالَ فَجَاءَ عَبْدُ الرَّحْمَنِ
بْنُ عَوْفٍ وَكَانَ مُتَغَيِّبًا فِي بَعْضِ حَاجَتِهِ فَقَالَ إِنَّ عِنْدِي فِي
هَذَا عِلْمًا سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ إِذَا
سَمِعْتُمْ بِهِ بِأَرْضٍ فَلاَ تَقْدَمُوا عَلَيْهِ وَإِذَا وَقَعَ بِأَرْضٍ وَأَنْتُمْ
بِهَا فَلاَ تَخْرُجُوا فِرَارًا مِنْهُ قَالَ فَحَمِدَ اللَّهَ عُمَرُ ثُمَّ انْصَرَفَ
“Ömer b. el-Hattab radiyallahu anh Şam’a geldi. Surg vadisine geldiği
zaman ordu komutanları onu karşıladılar. Ebu Ubeyde b. el-Cerrah radiyallahu
anh ve ashabı Şam’da tâun vebasının meydana geldiğini haber verdiler. Ömer radiyallahu
anh dedi ki:
“Bana ilk muhacirleri çağırın.” Onları çağırdılar ve onlarla istişare
etti. Onlara Şam’da veba meydana geldiğini haber verdi. Bu konuda ihtilaf ettiler.
Bazıları dedi ki:
“Sen bir iş için çıktın, geri dönmeni uygun görmüyoruz.” Bazıları da
dediler ki: “İnsanların ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından
kalanlar seninle beraberdir. Bu vebânın olduğu yere gitmeni uygun görmüyoruz.”
Ömer radiyallahu anh dedi ki: “Yanımdan kalkın.” Sonra dedi ki:
“Bana Ensar’ı çağırın.” Onları çağırdılar ve onlarla da istişare etti.
onlar da Muhacirler gibi görüş belirttiler ve ihtilaf ettiler. Ömer radiyallahu
anh: “Yanımdan kalkın” dedi. Sonra dedi ki:
“Bana Kureyş’in Fetihte hicret eden yaşlılarını çağırın.” Onları
çağırdılar ve onlardan iki kişi dahi ihtilaf etmeden dediler ki:
“Senin insanlarla birlikte geri dönmeni ve vebâ olan bu bölgeye
gitmemeni uygun görüyoruz.” Bunun üzerine Ömer radiyallahu anh insanlara şöyle
nida etti:
“Muhakkak ki ben bineğim üzerinde geri dönüyorum, siz de öyle yapın.”
Ebu Ubeyde b. el-Cerrah radiyallahu anh dedi ki:
“Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun?” Ömer radiyallahu anh dedi ki:
“Keşke bunu senden başkası söyleseydi ey Ebu Ubeyde! Evet, Allah’ın
kaderinden yine Allah’ın kaderine kaçıyorum. Ne dersin senin deve sürün olsa,
iki vadiden biri yeşillik, diğeri kıraç olsa, develerini yeşillikte otlatman
da, kıraç alanda otlatman da Allah’ın kaderiyle değil midir?” Bu sırada bir
ihtiyacı için oradan ayrılmış olan Abdurrahman b. Avf radiyallahu anh geldi ve
dedi ki:
“Bu konuda bende bir ilim vardır. Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’i şöyle buyururken işittim:
“Bir yerde onu işitirseniz oraya gitmeyin. Siz orada iken meydana
gelirse de ondan kaçarak çıkmayın.” Bunun üzerine Ömer radiyallahu anh
Allah’a hamd etti ve geri döndü.”[1]
* Tâûn hastalığı diğer bazı hadislerle açıkça ifade edildiği gibi cinlerin saldırısına maruz kalmaktan meydana gelmektedir. Hurafe ehlinin iddia ettikleri gibi bir bulaşıcı hastalık sözkonusu değildir. Bu hadisin manasını tahrif ederek bulaşıcı olduğunu iddia ettikleri hastalıklardan korunmak için karantina uygulamasına delil getirmeleri ise açık bir bâtıldır.
Şam’daki ordu komutanları Ömer radiyallahu anh ve kafilesini karşılamışlardır. Şayet bulaşıcılık diye bir inanç söz konusu olsaydı onların da Ömer radiyallahu anh ve kafilesiyle bir araya gelmemeleri gerekirdi! Yahut bulaşıcılık diye bir şey olsaydı onlara da hastalık bulaşmış olurdu ve onların Medine'ye geri dönmeleri caiz olmazdı!