Bid’at ve bid’atçilerle fingirdeşme içinde olanlar, kendilerini aklamak için “Müslüman arı gibi olmalı, her çiçekten almalıdır” sözünü kullanıyorlar. Lakin çiçeklere değil b.klara konarak pislik ortaya çıkaran sineklere daha çok benzerler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in buyurduğu gibi: “Sinekler cehennemdedir”[1]
Ebu Hanzala taklitçileri, “Tevhid Dergisi” adı altında ortaya çıkardıkları şirk ve bid’at pislikleriyle, zaten her yanı kuşatmış olan ufûneti daha da dayanılmaz hale getiriyor! Sözde dine davet için ruh taşıyan canlı sureti yapma şirkini helal saymış, abuk subuk çizgi filimler yapmaya başlamışlardı. Şimdi de dine davet amaçlı tiyatro şaklabanlığına girişerek rezillik ortaya koyuyorlar!
Daha önce Bizden Olmayanlar kitabımda “Tiyatro ve Sinema Yapanlar Kafirlere Benzer” başlığı altında yayımladığım yazıyı aşağıda aktaracağım.
Haram unsurlar içermeyen tiyatro hakkında gevşeklerin alimi ve alimlerin gevşeği İbn Useymin’in bir cevaz fetvası zikredilir. O, bu fetvasında, dini şiarlarla alay edilmemesi, erkeğin kadın kılığına, kadının erkek kılığına girmemesi, hayvanların taklidi yapılmaması vb. şartlarla tiyatroda sakınca olmadığını zikreder(!).İbn Useymin ucunun nerelere ulaştığını bilemediği birçok sorumsuzca verdiği fetvalarla elbette kabrinde karşı karşıyadır. Allah taksiratını affetsin! Fakat onunla muasır diğer alimler tiyatrodaki belaları fark etmiş ve bunun neden caiz olmayacağını açıklamışlardır.
Bunun en büyük tehlikelerinden biri, halklar arasında (ilk üç asırdan sonrasından beri her dönemde ümmetin çoğunluğunu münafıklar oluşturuyor olması gerçeğinden hareketle) şerefsiz, şahsiyetsiz tipler bulunmaktadır ve İslamî değerleri hevalarına alet etmek için her fırsatı değerlendirirler. Sözün başında dediğimiz gibi, çiçeğe de, b.ka da konan sinekler var! İbn Useymin ve tiyatroya cevaz verme gafletinde bulunan her kim ise, insan olması hasebiyle dışkılarlar, lakin asıl bela bu dışkılardan ümmetin aleyhine geneli kuşatan zehirleri taşıyan sineklerdir. Yani asalak taklitçiler!
Maalesef ümmetin durumu İbn Useymin’in hüsnüzan ettiği gibi temiz değildir,
tiyatro konusu insanları güldürmek için basit bir taklitten ibaret değildir!
Güldürme işini ve şakacılığı meslek edinenlerin şahitliğinin kabul edilmeyeceği
fıkıh kitaplarında anlatılır. Durum bu kadarla da kalmıyor, bok sineği kılıklı
mahluklar tiyatroyu “Dini anlatmak” için kullanıyor ve habis bir bid’at
çıkarıyorlar!
Şeyh Bekr Ebu Zeyd rahimehullah et-Temsil adlı
kitabında (s.35-36) şöyle der: “Mürüvvet, dinin maksatlarındandır ve mürüvveti
ortadan kaldıran şeyler yargıda şahitliği geçersiz kılar. Din, üstün ahlakı
emreder ve düşük ahlaktan yasaklar. Tiyatro yapan kimselerin kendilerini hangi
hallere soktuklarını, her hangi bir uzvuna yaptıklarını, hareketlerini,
seslerini değiştirmeleri, hatta deli, ahmak, bunak rolüne girdikleri
görülmektedir. Nitekim fakihler “şahitlikler” babında şahitlik vasfını düşüren
şeyler arasında gülünç, sihirbaz, alaycı,
çokça şaka yapan kimseleri saymışlardır. Dört mezhep fakihleri ve diğer
fakihler arasında bu durum meşhurdur… Bundan dolayı akıl sahibi şüphe etmez ki;
tiyatroculuk mürüvveti yok eden şeylerin başında gelir, bu ve bunun gibi şeyler
yargıda şahitlik vasfını iptal eder. Muhakkak ki din bunu hiçbir şekilde
onaylamaz. Yine şu husus kabul edilen şeylerdendir ki: tiyatro mürüvvet ehlinin
sanatı olamaz. Akıl ve din ile anılan bir kimsenin de sıfatı olamaz.”
Evet, durumu bu olan tiyatronun hele bir de
dine davet, dini anlatmak vb. gayelerle yapılması çok daha iğrenç bir
çirkinliktir. BÂTIL HAK SURETİNDE GELEBİLİR AMA HAK ASLA BÂTIL SURETTE GELMEZ!
Nebi sallallahu
aleyhi ve sellem’den sabit olduğuna göre, imanı zayıf olanların kâfirlere
benzeyeceklerini, kendilerini kâfirlerin karşısında eksik ve hâkir
hissedeceklerini, bu yaptıklarını çirkin görerek şöylece haber vermiştir: Ebu
Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
لتَتَّبِعُنَّ سَنَن مَنْ كان
قبلكم شِبْرا بِشِبر، وَذِرَاعا بِذِراع حتى لو دَخَلُوا جُحْرَ ضَبّ لَتَبِعْتُموهُمْ
قَالَ أَبُو سَعِيدٍ الْخُدْرِيُّ قُلْنَا: يَا رَسُولَ اللهِ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى
قَالَ: فَمَنْ
“Elbette
sizden öncekilerin yoluna adım adım, karış karış uyacaksınız. Hatta öyle ki,
onlar bir kertenkele deliğine girseler siz de onları takip edeceksiniz.” Ebu Said el-Hudri
radıyallahu anh dedi ki:
“Biz: Ey Allah’ın
rasulü! Yahudi ve Hıristiyanları mı (kastediyorsun)? Dedik. Buyurdu ki:
“(Başka)
kimler olacaktı ki?”[2]
Sünen; yollar
demektir. Bu hadis Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in mucizelerindendir. Bu
yüzden Müslüman erkek ve kadınların çoğunun bugün pek çok konuda, hatta
kendilerine hiçbir faydası olmayan giyim, saçların şekli, yanaklardaki tüyleri
ve sakalları tıraş etmeleri gibi hususlarda bile kâfirleri taklit ettiklerini
görürsün. Öyle ki Müslüman erkek ve kadınlar gazete ve dergilerde batıdaki veya
doğudaki kâfirlerin son modalarını araştırıp aynısını yapmaktadırlar.
Sehl b. Sa’d
radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
وَالَّذِي نَفْسِي
بِيَدِهِ لَتَرْكَبُنَّ سُنَنَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ مِثْلًا بِمِثْلٍ
“Nefsim
elinde olana yemin olsun ki, sizden öncekilerin yaptıklarını aynısıyla siz de
yapacaksınız”[3]
Şeddad b. Evs
radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
لَيَحْمِلَنَّ
شِرَارُ هَذِهِ الْأُمَّةِ عَلَى سَنَنِ الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِهِمْ أَهْلِ
الْكِتَابِ حَذْوَ الْقُذَّةِ بِالْقُذَّةِ
“Bu
ümmetin kötüleri, daha önce yaşayan Ehl-i Kitab’ın yaptıklarını eksiksiz bir
şekilde, adım adım aynen yapacaktır.”[4]
Mısır Allamesi Ahmed Muhammed Şakir Nebi
sallallahu aleyhi ve sellem’in Abdullah b. Amr radıyallahu anhuma’ya: “Kâfirlerin
elbisesini giyme” buyurduğu hadisin dipnotunda şöyle demiştir:
“Bu hadis, giyim ve görünüm konusunda kâfirlere
benzemenin haram olduğunu açıkça ifade etmektedir. Nitekim diğer bir sahih
hadiste: “Kim kendisini bir kavme benzetirse onlardandır” buyrulmuştur.
İlim ehli ilk asırlardan bu son asırlara kadar, kâfirlere benzemenin haramlığı
hususunda ihtilaf etmemişlerdir. Müslümanlar arasında köleleşmeye çalışan zelil
nesiller çıkmış, her konuda kâfirlere benzeyerek onlara alay konusu olmuş ve
köleleşmişlerdir. Sonra ilme yapışan ve kendilerini ilme nispet edip, giyim,
görünüm, şekil, ahlak ve her konuda kâfirlere benzeme işini onlara süsleyen
kimseler buldular. Durum o hale geldi ki, ümmet arasında içine bidat soktukları
namaz, oruç ve hac görüntüleri dışında kâfirlere benzetmedik bir İslam alameti
kalmadı.”[5]
Bazı âlimler kâfirlere benzeme kastı
olmaksızın sadece benzemeyi haram, kâfirlere benzeme kastı varsa dinden çıkaran
küfür olarak görmüşlerdir. Bu görüşe göre onlara benzeme kastı olmasa da teşebbüh
gerçekleşmiş olur. Şayet bu amelini beğenir ve hoşlanırsa küfür olmayıp,
haramdır.
İbn Haldun
şöyle demiştir: “Yenilmiş kavimler, giyim ve kuşam, mezhep, diyanet ve başkaca
hal ve itiyatlarında kendilerine galip gelen kavim ve hükümdarları örnek
edinirler. Bunun sebebi şudur; nefis ve kalp daima kendi kavimlerine galebe
çalmış ve kendi kavmine boyun eğdirmiş olanların olgunluk ve üstünlüklerine
inanır. Buda kendisine galebe çalanı ululamak, kalbinde yerleşmiş yahut
kendisinin ona boyun eğmesinin tabii sebeplerinden olmayarak kendisini yenen
kimsenin kemal ve fazilet sahibi olmasından ileri gelmiş olduğuna inanmasından
ve bu hususta yanılmasından ileri gelir. Yenilen kimse buna inandıktan sonra
bütün iş ve hareketlerinde kendisini yeneni örnek edinir ve ona benzemeye
çalışır… Oğulların babalarına benzemesi hususundaki hallerine dikkat edersen,
oğulların daima babalarını kendilerine örnek edindiğini görürsün. Bu da
oğulların babalarının olgunluk ve üstünlüklerine inanmalarından ileri gelir… Bu
hal çağımızda Endülüs’te de görülmektedir. Bu ülkedeki Müslümanlar kendilerine
galebe çalan Gal’leri örnek alarak giyim-kuşam, birçok adet ve halleriyle
onlara benzemeye çalışmaktadırlar. Bu durumu gören bunların birer istila
belgesi olduğunu hikmet gözüyle görür…”[6]
Tiyatro ve Sinema Yapanlar Kâfirlere Benzer
Video
cihazlarıyla yapılan şeylerin en meşhuru “İslami temsiller/tiyatrolar” denilen
şeyler ve benzerleridir[7] ki bunlar
haramdır. Bunlar ister insanların sureti çekilmek suretiyle olsun, ister
çizgifilm şeklinde olsun fark etmez. Bunların haramlığı şu açılardandır:
1-
Temsil/tiyatro denilen şeyin aslı Hristiyanlardan, eski ve modern tarihteki
putperestlerden alınmıştır.
*
Temsil/tiyatro, Yunan putperestlerinde başlamış, sonra Hristiyanlara intikal
etmiş, mabedlerine kilisilerine bu tiyatroları yapmışlar, sonra da onlardan
başkalarına geçmiştir.
*Modern
tarihte ise Avrupa’da başlamış, sonra Nakkaş Marun denilen Yunan bir hristiyan
eliyle müslümanlara geçmiştir. 1840 yılında ilk arapça temsilini yapmış, sonra
insanlar temsil yapmaya başlamışlardır… Allah yardımcımız olsun.
Temsil
bu kimselere benzemektir. Müsned’de ve diğer hadis kitaplarında İbn Ömer
radıyallahu anhuma’dan gelen hadiste:
“Kim
kendisini bir kavme benzetirse onlardandır” buyrulmuştur.
2-
Temsilde açık bir yalan vardır. Zira o olmadığı halde, filan kimse olduğunu
iddia eder. Öyle bir iş yapmadığı halde, o işi yapar. Kıssası yalandır! Bu ise
ciddi de olsa, şaka yoluyla da olsa haramdır. Nitekim İmam Ahmed, sahih
isnadla, Şu’be’den, o Ebu İshak’tan, o da Ebu Ahvas’tan diyerek, Abdullah b.
Mes’ud radıyallahu anh’ın şöyle dediğini rivayet eder:
“Şüphesiz
yalanın ciddisi de, şakası da yaramaz. Kişi çocuğuna yapmayacağı birşeyin
sözünü vermesin. Muhakkak ki Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem bize şöyle
buyurdu:
وَإِنَّ الرَّجُلَ لَيَصْدُقُ حَتَّى
يَكُونَ صِدِّيقًا وَإِنَّ الرَّجُلَ لَيَكْذِبُ حَتَّى يُكْتَبَ عِنْدَ اللَّهِ كَذَّابًا
“Kişi
doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk olarak yazılır. Yine kişi yalan
söyleye söyleye Allah katında kezzab/çok yalancı yazılır.”[8]
Eğer
tiyatrosu (veya filmi) oynanan kıssa sahih ise ve aslı varsa da yalana nispet
edilir:
3- Bu
müslümanların mahremiyetine girmektir ve rızası olmadan onun adına anlatmaktır.
Bu ise haram olan gıybettendir. Nitekim Sahihu Muslim’de Ebu Hureyre
radıyallahu anh’den, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu
rivayet edilmiştir:
أَتَدْرُونَ مَا الْغِيبَةُ؟ قَالُوا:
اللهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ، قَالَ: ذِكْرُكَ أَخَاكَ بِمَا يَكْرَهُ قِيلَ أَفَرَأَيْتَ
إِنْ كَانَ فِي أَخِي مَا أَقُولُ؟ قَالَ: إِنْ كَانَ فِيهِ مَا تَقُولُ، فَقَدِ اغْتَبْتَهُ،
وَإِنْ لَمْ يَكُنْ فِيهِ فَقَدْ بَهَتَّهُ
“Bilir
misiniz gıybet nedir?” “Allah ve rasulü daha iyi bilir” dediler. Buyurdu
ki:
“Kardeşini
hoşlanmayacağı şekilde zikretmendir” denildi ki:
“Söylediğim
şey kardeşimde mevcutsa ne dersin?” Şöyle buyurdu:
“Eğer
onda söylediğin mevcutsa gıybetini etmişsin demektir. Yok, eğer onda mevcut
değilse, iftira etmişsindir.”[9]
Birinin
fiillerini ve sözlerini taklid etmek amelî gıybettir. Aişe radıyallahu anha
şöyle demiştir: “Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e birinin taklidini yaptım.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
مَا يَسُرُّنِي أَنِّي حَكَيْتُ رَجُلًا
وَأَنَّ لِي كَذَا وَكَذَا
“Bana
şu kadar ve şu kadar verilse bile herhangi birinin taklidini yapmak hoşuma
gitmez” buyurdu.[10]
Şayet bu
taklitler çizgi film denilen resimlerle yapılırsa bu daha da çirkindir. Zira
buna şunlar da eklenir:
4-
Çizgifilmler şu kötülükleri bir araya getirir:
* El ile suret çizmek. Bu dinde kötülenen şeyin aslıdır.
* Rızası olmadan müslümanın taklidini yapmak.
* Çocuklar için müslümanı tasvir etmek ve resmini çizmek. Bunda alay
etme söz konusudur. Hiçkimsenin bu şekilde tasvir edilmesine razı olacağını ve
buna izin vereceğini zannetmem. Şahısların fiil olarak taklid edilmesi,
resminin çizilmesinden daha ehvendir!
* İki açıdan yalan söz konusudur: birincisi: Resmi yapan bu suretlerin
o kimselere ait olduğunu iddia eder, lakin kendisi onları görmemiştir.
İkincisi: Bu resimlerin diliyle konuşur, onun sözlerine yalan katar. Daha önce
açıklandığı gibi, bu da üçüncü açıdır.
Eğer
gayri müslimlerin taklidi yapılıyorsa buna da şunlar katılır:
5- Bu,
yollarında, sözlerinde ve fiillerinde kâfirlere benzemektir. Bu ise daha önce
geçtiği gibi, haramdır.
Eğer
buna onların putlara secde, islam ile alay etmek gibi küfür olan görüşlerinden
veya ibadetlerinden bir şey de eklenirse bu Allah’a sığınırız, küfürdür. Bu gibi
münkeratın sunumuyla tiyatro (ve sinema)ya ruhsat yoktur.
Bu tiyatro
(ve filmler), tıpkı “İslâmî” diye isimlendirmelerinde olduğu Allah’a yakınlık
olarak yapılır ve öyle görülürse:
6- Bu
dinde bid’at çıkarmaktır! Rasullerin efendisinin yoluna aykırılıktır! Nitekim
Sahih’te Aişe radıyallahu anha’dan Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
مَنْ أَحْدَثَ فِي أَمْرِنَا هَذَا مَا
لَيْسَ فِيهِ، فَهُوَ رَدٌّ
“Emrimizde
ondan olmayan bir şey çıkaran reddolunur”[11]
Diğer rivayette:
مَنْ عَمِلَ عَمَلًا لَيْسَ عَلَيْهِ
أَمْرُنَا فَهُوَ رَدٌّ
“Kim
emrimiz olmayan bir amelde bulunursa reddolunur”[12]
buyrulmuştur.”
[1] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
Taberânî (12/398, 419) Abdurrazzak (5/213)
[2] Sahih. Buhari (3456) Müslim (2669) benzerini
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Buhari (7319) rivayet etmiştir.
[3] Hasen ligayrihi. Ahmed (5/340) Taberani
(8/204)
[4] Hasen. Ahmed (4/125) Tayalisi (1217)
Taberani (7/281)
[5] Musned
(10/19)
[6]
İbni Haldun Mukaddime (1/374)
[7] Ömer Muhtar, gibi islami film denilen şeylerde
bu kimseler müzik dışında bir münker görmemektedirler! Sonra da kalkıp “İslamî”
diyorlar. Ayn-ı Calut Aslanı, Fatih Sultan Mehmed ve benzerleri gibi elle
çizilen çizgi filmlerde de durum aynıdır. “İslami video”(!) yu helal sayanlar
ruh taşıyan canlıların resimlerini “İslami tasvir” adı altında yapmakta
yarışıyorlar! Bu filmler hakikatte büyük günahlardan ve ifsattandır. La havle
vela kuvvete illa billah..
[8] Sahih. Buhari (6094) Muslim (2607)
[9] Sahih. Muslim (2589)
[10] Sahih.
Tirmizi (2502) Ebu Davud (4875) Ahmed (6/128, 136, 189, 206) İshak b. Rahuye
(1596-97) Beyhaki (10/247) Beyhaki Şuab (5/301) Tahavi Şerhu Muşkili’l-Asar
(1080) Haraiti Mesaviu’l-Ahlak (198)
[11] Sahih. Buhari (7350) Muslim (1718)
[12] Sahih. Buhari (2697) Muslim (1718)