Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

6 Temmuz 2022 Çarşamba

Her B.ka Konan Sinek Gibi Oldular!

 Bid’at ve bid’atçilerle fingirdeşme içinde olanlar, kendilerini aklamak için “Müslüman arı gibi olmalı, her çiçekten almalıdır” sözünü kullanıyorlar. Lakin çiçeklere değil b.klara konarak pislik ortaya çıkaran sineklere daha çok benzerler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in buyurduğu gibi: “Sinekler cehennemdedir[1]

Ebu Hanzala taklitçileri, “Tevhid Dergisi” adı altında ortaya çıkardıkları şirk ve bid’at pislikleriyle, zaten her yanı kuşatmış olan ufûneti daha da dayanılmaz hale getiriyor! Sözde dine davet için ruh taşıyan canlı sureti yapma şirkini helal saymış, abuk subuk çizgi filimler yapmaya başlamışlardı. Şimdi de dine davet amaçlı tiyatro şaklabanlığına girişerek rezillik ortaya koyuyorlar! 

Daha önce Bizden Olmayanlar kitabımda “Tiyatro ve Sinema Yapanlar Kafirlere Benzer” başlığı altında yayımladığım yazıyı aşağıda aktaracağım. 

Haram unsurlar içermeyen tiyatro hakkında gevşeklerin alimi ve alimlerin gevşeği İbn Useymin’in bir cevaz fetvası zikredilir. O, bu fetvasında, dini şiarlarla alay edilmemesi, erkeğin kadın kılığına, kadının erkek kılığına girmemesi, hayvanların taklidi yapılmaması vb. şartlarla tiyatroda sakınca olmadığını zikreder(!).İbn Useymin ucunun nerelere ulaştığını bilemediği birçok sorumsuzca verdiği fetvalarla elbette kabrinde karşı karşıyadır. Allah taksiratını affetsin! Fakat onunla muasır diğer alimler tiyatrodaki belaları fark etmiş ve bunun neden caiz olmayacağını açıklamışlardır. 

Bunun en büyük tehlikelerinden biri, halklar arasında (ilk üç asırdan sonrasından beri her dönemde ümmetin çoğunluğunu münafıklar oluşturuyor olması gerçeğinden hareketle) şerefsiz, şahsiyetsiz tipler bulunmaktadır ve İslamî değerleri hevalarına alet etmek için her fırsatı değerlendirirler. Sözün başında dediğimiz gibi, çiçeğe de, b.ka da konan sinekler var! İbn Useymin ve tiyatroya cevaz verme gafletinde bulunan her kim ise, insan olması hasebiyle dışkılarlar, lakin asıl bela bu dışkılardan ümmetin aleyhine geneli kuşatan zehirleri taşıyan sineklerdir. Yani asalak taklitçiler! 

Maalesef ümmetin durumu İbn Useymin’in hüsnüzan ettiği gibi temiz değildir, tiyatro konusu insanları güldürmek için basit bir taklitten ibaret değildir! Güldürme işini ve şakacılığı meslek edinenlerin şahitliğinin kabul edilmeyeceği fıkıh kitaplarında anlatılır. Durum bu kadarla da kalmıyor, bok sineği kılıklı mahluklar tiyatroyu “Dini anlatmak” için kullanıyor ve habis bir bid’at çıkarıyorlar!

Şeyh Bekr Ebu Zeyd rahimehullah et-Temsil adlı kitabında (s.35-36) şöyle der: “Mürüvvet, dinin maksatlarındandır ve mürüvveti ortadan kaldıran şeyler yargıda şahitliği geçersiz kılar. Din, üstün ahlakı emreder ve düşük ahlaktan yasaklar. Tiyatro yapan kimselerin kendilerini hangi hallere soktuklarını, her hangi bir uzvuna yaptıklarını, hareketlerini, seslerini değiştirmeleri, hatta deli, ahmak, bunak rolüne girdikleri görülmektedir. Nitekim fakihler “şahitlikler” babında şahitlik vasfını düşüren şeyler arasında gülünç, sihirbaz,  alaycı, çokça şaka yapan kimseleri saymışlardır. Dört mezhep fakihleri ve diğer fakihler arasında bu durum meşhurdur… Bundan dolayı akıl sahibi şüphe etmez ki; tiyatroculuk mürüvveti yok eden şeylerin başında gelir, bu ve bunun gibi şeyler yargıda şahitlik vasfını iptal eder. Muhakkak ki din bunu hiçbir şekilde onaylamaz. Yine şu husus kabul edilen şeylerdendir ki: tiyatro mürüvvet ehlinin sanatı olamaz. Akıl ve din ile anılan bir kimsenin de sıfatı olamaz.”

Evet, durumu bu olan tiyatronun hele bir de dine davet, dini anlatmak vb. gayelerle yapılması çok daha iğrenç bir çirkinliktir. BÂTIL HAK SURETİNDE GELEBİLİR AMA HAK ASLA BÂTIL SURETTE GELMEZ!

Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’den sabit olduğuna göre, imanı zayıf olanların kâfirlere benzeyeceklerini, kendilerini kâfirlerin karşısında eksik ve hâkir hissedeceklerini, bu yaptıklarını çirkin görerek şöylece haber vermiştir: Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لتَتَّبِعُنَّ سَنَن مَنْ كان قبلكم شِبْرا بِشِبر، وَذِرَاعا بِذِراع حتى لو دَخَلُوا جُحْرَ ضَبّ لَتَبِعْتُموهُمْ قَالَ أَبُو سَعِيدٍ الْخُدْرِيُّ قُلْنَا: يَا رَسُولَ اللهِ الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى قَالَ: فَمَنْ

Elbette sizden öncekilerin yoluna adım adım, karış karış uyacaksınız. Hatta öyle ki, onlar bir kertenkele deliğine girseler siz de onları takip edeceksiniz.” Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh dedi ki:

“Biz: Ey Allah’ın rasulü! Yahudi ve Hıristiyanları mı (kastediyorsun)? Dedik. Buyurdu ki:

(Başka) kimler olacaktı ki?[2]

Sünen; yollar demektir. Bu hadis Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in mucizelerindendir. Bu yüzden Müslüman erkek ve kadınların çoğunun bugün pek çok konuda, hatta kendilerine hiçbir faydası olmayan giyim, saçların şekli, yanaklardaki tüyleri ve sakalları tıraş etmeleri gibi hususlarda bile kâfirleri taklit ettiklerini görürsün. Öyle ki Müslüman erkek ve kadınlar gazete ve dergilerde batıdaki veya doğudaki kâfirlerin son modalarını araştırıp aynısını yapmaktadırlar.

Sehl b. Sa’d radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَتَرْكَبُنَّ سُنَنَ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ مِثْلًا بِمِثْلٍ

Nefsim elinde olana yemin olsun ki, sizden öncekilerin yaptıklarını aynısıyla siz de yapacaksınız[3]

Şeddad b. Evs radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

لَيَحْمِلَنَّ شِرَارُ هَذِهِ الْأُمَّةِ عَلَى سَنَنِ الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِهِمْ أَهْلِ الْكِتَابِ حَذْوَ الْقُذَّةِ بِالْقُذَّةِ

Bu ümmetin kötüleri, daha önce yaşayan Ehl-i Kitab’ın yaptıklarını eksiksiz bir şekilde, adım adım aynen yapacaktır.[4]

Mısır Allamesi Ahmed Muhammed Şakir Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in Abdullah b. Amr radıyallahu anhuma’ya: “Kâfirlerin elbisesini giyme” buyurduğu hadisin dipnotunda şöyle demiştir:

“Bu hadis, giyim ve görünüm konusunda kâfirlere benzemenin haram olduğunu açıkça ifade etmektedir. Nitekim diğer bir sahih hadiste: “Kim kendisini bir kavme benzetirse onlardandır” buyrulmuştur. İlim ehli ilk asırlardan bu son asırlara kadar, kâfirlere benzemenin haramlığı hususunda ihtilaf etmemişlerdir. Müslümanlar arasında köleleşmeye çalışan zelil nesiller çıkmış, her konuda kâfirlere benzeyerek onlara alay konusu olmuş ve köleleşmişlerdir. Sonra ilme yapışan ve kendilerini ilme nispet edip, giyim, görünüm, şekil, ahlak ve her konuda kâfirlere benzeme işini onlara süsleyen kimseler buldular. Durum o hale geldi ki, ümmet arasında içine bidat soktukları namaz, oruç ve hac görüntüleri dışında kâfirlere benzetmedik bir İslam alameti kalmadı.”[5]

Bazı âlimler kâfirlere benzeme kastı olmaksızın sadece benzemeyi haram, kâfirlere benzeme kastı varsa dinden çıkaran küfür olarak görmüşlerdir. Bu görüşe göre onlara benzeme kastı olmasa da teşebbüh gerçekleşmiş olur. Şayet bu amelini beğenir ve hoşlanırsa küfür olmayıp, haramdır.

İbn Haldun şöyle demiştir: “Yenilmiş kavimler, giyim ve kuşam, mezhep, diyanet ve başkaca hal ve itiyatlarında kendilerine galip gelen kavim ve hükümdarları örnek edinirler. Bunun sebebi şudur; nefis ve kalp daima kendi kavimlerine galebe çalmış ve kendi kavmine boyun eğdirmiş olanların olgunluk ve üstünlüklerine inanır. Buda kendisine galebe çalanı ululamak, kalbinde yerleşmiş yahut kendisinin ona boyun eğmesinin tabii sebeplerinden olmayarak kendisini yenen kimsenin kemal ve fazilet sahibi olmasından ileri gelmiş olduğuna inanmasından ve bu hususta yanılmasından ileri gelir. Yenilen kimse buna inandıktan sonra bütün iş ve hareketlerinde kendisini yeneni örnek edinir ve ona benzemeye çalışır… Oğulların babalarına benzemesi hususundaki hallerine dikkat edersen, oğulların daima babalarını kendilerine örnek edindiğini görürsün. Bu da oğulların babalarının olgunluk ve üstünlüklerine inanmalarından ileri gelir… Bu hal çağımızda Endülüs’te de görülmektedir. Bu ülkedeki Müslümanlar kendilerine galebe çalan Gal’leri örnek alarak giyim-kuşam, birçok adet ve halleriyle onlara benzemeye çalışmaktadırlar. Bu durumu gören bunların birer istila belgesi olduğunu hikmet gözüyle görür…”[6]

Tiyatro ve Sinema Yapanlar Kâfirlere Benzer

Video cihazlarıyla yapılan şeylerin en meşhuru “İslami temsiller/tiyatrolar” denilen şeyler ve benzerleridir[7] ki bunlar haramdır. Bunlar ister insanların sureti çekilmek suretiyle olsun, ister çizgifilm şeklinde olsun fark etmez. Bunların haramlığı şu açılardandır:

1- Temsil/tiyatro denilen şeyin aslı Hristiyanlardan, eski ve modern tarihteki putperestlerden alınmıştır.

* Temsil/tiyatro, Yunan putperestlerinde başlamış, sonra Hristiyanlara intikal etmiş, mabedlerine kilisilerine bu tiyatroları yapmışlar, sonra da onlardan başkalarına geçmiştir.

*Modern tarihte ise Avrupa’da başlamış, sonra Nakkaş Marun denilen Yunan bir hristiyan eliyle müslümanlara geçmiştir. 1840 yılında ilk arapça temsilini yapmış, sonra insanlar temsil yapmaya başlamışlardır… Allah yardımcımız olsun.

Temsil bu kimselere benzemektir. Müsned’de ve diğer hadis kitaplarında İbn Ömer radıyallahu anhuma’dan gelen hadiste:

Kim kendisini bir kavme benzetirse onlardandır” buyrulmuştur.

2- Temsilde açık bir yalan vardır. Zira o olmadığı halde, filan kimse olduğunu iddia eder. Öyle bir iş yapmadığı halde, o işi yapar. Kıssası yalandır! Bu ise ciddi de olsa, şaka yoluyla da olsa haramdır. Nitekim İmam Ahmed, sahih isnadla, Şu’be’den, o Ebu İshak’tan, o da Ebu Ahvas’tan diyerek, Abdullah b. Mes’ud radıyallahu anh’ın şöyle dediğini rivayet eder:

“Şüphesiz yalanın ciddisi de, şakası da yaramaz. Kişi çocuğuna yapmayacağı birşeyin sözünü vermesin. Muhakkak ki Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem bize şöyle buyurdu:

وَإِنَّ الرَّجُلَ لَيَصْدُقُ حَتَّى يَكُونَ صِدِّيقًا وَإِنَّ الرَّجُلَ لَيَكْذِبُ حَتَّى يُكْتَبَ عِنْدَ اللَّهِ كَذَّابًا

Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk olarak yazılır. Yine kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzab/çok yalancı yazılır.”[8]

Eğer tiyatrosu (veya filmi) oynanan kıssa sahih ise ve aslı varsa da yalana nispet edilir:

3- Bu müslümanların mahremiyetine girmektir ve rızası olmadan onun adına anlatmaktır. Bu ise haram olan gıybettendir. Nitekim Sahihu Muslim’de Ebu Hureyre radıyallahu anh’den, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

أَتَدْرُونَ مَا الْغِيبَةُ؟ قَالُوا: اللهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ، قَالَ: ذِكْرُكَ أَخَاكَ بِمَا يَكْرَهُ قِيلَ أَفَرَأَيْتَ إِنْ كَانَ فِي أَخِي مَا أَقُولُ؟ قَالَ: إِنْ كَانَ فِيهِ مَا تَقُولُ، فَقَدِ اغْتَبْتَهُ، وَإِنْ لَمْ يَكُنْ فِيهِ فَقَدْ بَهَتَّهُ

Bilir misiniz gıybet nedir?” “Allah ve rasulü daha iyi bilir” dediler. Buyurdu ki:

Kardeşini hoşlanmayacağı şekilde zikretmendir” denildi ki:

“Söylediğim şey kardeşimde mevcutsa ne dersin?” Şöyle buyurdu:

Eğer onda söylediğin mevcutsa gıybetini etmişsin demektir. Yok, eğer onda mevcut değilse, iftira etmişsindir.”[9]

Birinin fiillerini ve sözlerini taklid etmek amelî gıybettir. Aişe radıyallahu anha şöyle demiştir: “Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e birinin taklidini yaptım. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

مَا يَسُرُّنِي أَنِّي حَكَيْتُ رَجُلًا وَأَنَّ لِي كَذَا وَكَذَا

Bana şu kadar ve şu kadar verilse bile herhangi birinin taklidini yapmak hoşuma gitmez” buyurdu.[10]

Şayet bu taklitler çizgi film denilen resimlerle yapılırsa bu daha da çirkindir. Zira buna şunlar da eklenir:

4- Çizgifilmler şu kötülükleri bir araya getirir:

* El ile suret çizmek. Bu dinde kötülenen şeyin aslıdır.

* Rızası olmadan müslümanın taklidini yapmak.

* Çocuklar için müslümanı tasvir etmek ve resmini çizmek. Bunda alay etme söz konusudur. Hiçkimsenin bu şekilde tasvir edilmesine razı olacağını ve buna izin vereceğini zannetmem. Şahısların fiil olarak taklid edilmesi, resminin çizilmesinden daha ehvendir!

* İki açıdan yalan söz konusudur: birincisi: Resmi yapan bu suretlerin o kimselere ait olduğunu iddia eder, lakin kendisi onları görmemiştir. İkincisi: Bu resimlerin diliyle konuşur, onun sözlerine yalan katar. Daha önce açıklandığı gibi, bu da üçüncü açıdır.

Eğer gayri müslimlerin taklidi yapılıyorsa buna da şunlar katılır:

5- Bu, yollarında, sözlerinde ve fiillerinde kâfirlere benzemektir. Bu ise daha önce geçtiği gibi, haramdır.

Eğer buna onların putlara secde, islam ile alay etmek gibi küfür olan görüşlerinden veya ibadetlerinden bir şey de eklenirse bu Allah’a sığınırız, küfürdür. Bu gibi münkeratın sunumuyla tiyatro (ve sinema)ya ruhsat yoktur.

Bu tiyatro (ve filmler), tıpkı “İslâmî” diye isimlendirmelerinde olduğu Allah’a yakınlık olarak yapılır ve öyle görülürse:

6- Bu dinde bid’at çıkarmaktır! Rasullerin efendisinin yoluna aykırılıktır! Nitekim Sahih’te Aişe radıyallahu anha’dan Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

مَنْ أَحْدَثَ فِي أَمْرِنَا هَذَا مَا لَيْسَ فِيهِ، فَهُوَ رَدٌّ

Emrimizde ondan olmayan bir şey çıkaran reddolunur[11] Diğer rivayette:

مَنْ عَمِلَ عَمَلًا لَيْسَ عَلَيْهِ أَمْرُنَا فَهُوَ رَدٌّ

Kim emrimiz olmayan bir amelde bulunursa reddolunur[12] buyrulmuştur.”



[1] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Taberânî (12/398, 419) Abdurrazzak (5/213)

[2] Sahih. Buhari (3456) Müslim (2669) benzerini Ebu Hureyre radıyallahu anh’den Buhari (7319) rivayet etmiştir.

[3] Hasen ligayrihi. Ahmed (5/340) Taberani (8/204)

[4] Hasen. Ahmed (4/125) Tayalisi (1217) Taberani (7/281)

[5] Musned (10/19)

[6] İbni Haldun Mukaddime (1/374)

[7] Ömer Muhtar, gibi islami film denilen şeylerde bu kimseler müzik dışında bir münker görmemektedirler! Sonra da kalkıp “İslamî” diyorlar. Ayn-ı Calut Aslanı, Fatih Sultan Mehmed ve benzerleri gibi elle çizilen çizgi filmlerde de durum aynıdır. “İslami video”(!) yu helal sayanlar ruh taşıyan canlıların resimlerini “İslami tasvir” adı altında yapmakta yarışıyorlar! Bu filmler hakikatte büyük günahlardan ve ifsattandır. La havle vela kuvvete illa billah..

[8] Sahih. Buhari (6094) Muslim (2607)

[9] Sahih. Muslim (2589)

[10] Sahih. Tirmizi (2502) Ebu Davud (4875) Ahmed (6/128, 136, 189, 206) İshak b. Rahuye (1596-97) Beyhaki (10/247) Beyhaki Şuab (5/301) Tahavi Şerhu Muşkili’l-Asar (1080) Haraiti Mesaviu’l-Ahlak (198)

[11] Sahih. Buhari (7350) Muslim (1718)

[12] Sahih. Buhari (2697) Muslim (1718)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)