Makaleyi yazan:
Ziyaeddin Abdullah Salih
Tercüme eden: Ebu Leyla Ali Karaçay
Hamd Allah’a salat ve selam Rasulullah’a,
ailesine, ashabına ve onlara uyanlara olsun…
Bundan sonra;
“Ben müslüman ve eşcinselim” sözünü “Trend” denilen popüler bir
medya sloganına dönüştürerek yayan, genelde bütün toplumların ahlaki ve insani
değerlerini özelde ise Müslüman toplumları hedef alan, müstehcenliği ve
ahlaksızlığı savunan organize bir küresel saldırının varlığı kimseye gizli
değildir. Bu durumun tehlikesi dini, toplumsal ve insani değerlere, akıl,
mantık ve selim fıtrata aykırı bir şekilde ahlak ve değerler sistemini tehdit
edip onları kökten yok etme girişiminde yatmaktadır.
Eşcinsellik adı verilen sapkın cinsel
ilişkilerin teşvik edilmesi ve propagandası, bunun tanıtımı ve pazarlanması
için çeşitli platformların kullanılması, her eve giren gençlere ve çocuklara
hitap eden sinema ve çizgi filmlerin bu fuhşiyata özendirmesi, bunun bireysel
bir özgürlük olup bunda utanılacak bir ayıp veya haramlık olmadığını söyleyerek
bu işin temize çekilmeye çalışılması da buna dâhildir. Spor müsabakalarını da
bu ahlaksızlığa özendirmek için fırsat bilmekle beraber bu ahlaksızlığın
mensuplarını simgeleyen ve tüm insanların bildiği güneş tayfının renklerinden
esinlenerek oluşturulan renkli bayrağı da dalgalandırırlar. Hatta durum büyük ülkelerin
başkanları tarafından bunun benimsenip bazılarının seçim programlarında bunun
insani bir hak olduğunu belirterek eşcinsellere cinsel özgürlük çağrısı
yapmasına kadar vardı. Sonunda onlar birçok batı ülkesinde ciddi bir güce
sahip, hassas mevkilerde konumlanmış ve uluslararası ve ekonomik politikada söz
sahibi baskı grupları haline geldiler.
Eşcinsellik olgusunu ve cinsel sapmayı erkeğin
kadına olan doğal eğilimini bırakıp hemcinslerinden olan bir erkeğe yönelten
veya bunun tam tersi olarak kadını hemcinsine yönelten insan genetiğinden
kaynaklanan bir hastalıkla açıklanması da onların bu girişimindendir. Yani bize
düşen onlar hasta oldukları için onları aşağılamak ve onlardan nefret eetmek
değil, onlarla normal bir şekilde muamelede bulunmaktır (!) Bu nedenle 2014
senesinde bir Amerikan üniversitesinde bir grup araştırmacı doktor 400 eşcinsel
erkeğin DNA testini içeren bilimsel bir çalışmayla bu iddianın yalan olduğunu
kanıtladı. Doktorlar onların bu sapkın cinsel eğilimlerinden sorumlu olan tek
bir gen bile bulamadılar.
İşte bu durum meselenin tıbbî veya ilmî bir
boyutunun olmadığı, daha çok siyasi ve ahlakî bir boyutta olduğuna; bunun habis
bir masonik plan olduğuna ve İslam şeriatına, Arap örf ve adetlerine yabancı
olan bu projenin Arap İslam âleminin de çok uzağında olmadığına bir delildir.
Bütün şeriat ve dinler ile medeni ülkelerin
beşeri kanunları bu fuhşiyatın yasaklanması, failinin cezalandırılması ve
caydırıcı bir cezanın düzenlenmesi konusunda ittifak etmişlerdir. İster
erkekler arasında isterse de kadınlar arasında olsun eşcinselliğin
cezalandırılması konusunda arlarında hiçbir ihtilaf yoktur.
Bu fuhşiyat İslam fakihlerinin icma ettiği
üzere haramdır. Bu nedenle fıkıh ve ahkâm kitaplarında bu “Fuhşiyat”
olarak isimlendirmiştir. Her ne kadar bazıları Allah’ın nebisi Lut’un böyle bir
cürme bağlantılı olarak anılmasından dolayı bu isimden hoşlanmasalar ve “bunu “Livata”
değil de “Lut kavminin fiili” olarak isimlendirmek gerekir” deseler de
bazı fıkıh kitapları da Lut kavminin fiiline nispetle onu “Livata”
olarak isimlendirmiştir. Istılahda buna “Sapkınlık” ismi verildi.
Sonraları “Eşcinsellik” ismi yayıldı. Ne şekilde isimlendirilmiş olursa
olsun neticede şeriatta bunun ismi fuhşiyat veya haramdır. Bu, kebairden ve
Kitap’ta ve şerefli nebevi Sünnet’te haramların en büyük ve en
çirkinlerindendir.
Bu çirkin fiili haramlığını belirten birçok
mübarek Kuran ayeti vardır:
«أَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَمِينَ وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ
بَلْ أَنْتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ»
“İnsanlar içinden erkeklere mi
yaklaşıyorsunuz? Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıyorsunuz!
Doğrusu siz sınırı aşmış bir kavimsiniz!” (Şuara, 165-166)
«وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ أَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ
مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ أَحَدٍ مِنَ الْعَالَمِينَ ۞ إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ
الرِّجَالَ شَهْوَةً مِنْ دُونِ النِّسَاءِ بَلْ أَنْتُمْ قَوْمٌ مُسْرِفُونَ»
“Lut’u da (gönderdik). Hani kavmine demişti
ki: “Sizden önce âlemlerden hiç kimsenin yapmadığı hayâsızlığı mı yapıyorsunuz?
Siz gerçekten de kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Hayır,
siz haddi aşan bir topluluksunuz.” (A’raf, 80-81)
«وَلَا تَقْرَبُوا الزِّنَا إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاءَ
سَبِيلًا»
“Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayâsızlıktır
ve çok kötü bir yoldur.” (İsra, 32)
«قُلْ إِنَّمَا حَرَّمَ رَبِّيَ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ
مِنْهَا وَمَا بَطَنَ وَالْإِثْمَ وَالْبَغْيَ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَأَنْ
تُشْرِكُوا بِاللَّهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَانًا وَأَنْ تَقُولُوا عَلَى
اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ»
“De ki: “Rabbim ancak hayâsızlıkları, onlardan
hem açık olanı, hem de gizli olanı, her türlü günahı, haksız yere isyanı, hakkında
hiçbir delil indirmediği bir şeyi Allah’a ortak koşmanızı ve Allah hakkında
bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.” (A’raf, 33)
Şerefli nebevi sünnete gelince, orda da bu
fuhşiyatın cezasına dair pek çok hadis varid olmuştur:
İbn Abbas radıyallahu anhumadan: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve selem şöyle buyurmuştur:
«مَنْ وَجَدْتُمُوهُ يَعْمَلُ عَمَلَ قَوْمِ
لُوطٍ، فَاقْتُلُوا الْفَاعِلَ، وَالْمَفْعُولَ بِهِ»
“Lut kavminin amelini işleyeni bulursanız onu
yapanı da kendisine yapılanı da öldürün” [1]
Ebu Hureyre radıyallahu anh Nebi aleyhissalatu
vesselamın Lut kavminin amelini işlemiş birisi hakkında şöyle buyurduğunu
rivayet etmiştir:
«ارْجُمُوا الْأَعْلَى وَالْأَسْفَلَ،
ارْجُمُوهُمَا جَمِيعًا»
“Lut kavminin amelini yapanı da kendisine
yapılanı da recmedin” [2]
Cabir bin Abdillah radıyallahu anhuma Nebi
aleyhissalatu vesselamın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
«من عمل عمل قوم لوط فاقتلوه»
“Kim Lut kavminin amelini yaparsa onu öldürün” [3]
İbn Abbas radıyallahu anhumadan: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve selem buyurdu ki:
«اقْتُلُوا الفَاعِلَ وَالمَفْعُولَ بِهِ
والذي يأتي البهيمة»
“Yapanı da yapılanı da öldürün. Hayvanlara
yaklaşanı da öldürün” [4]
Ebu Musa el-Eşari radıyallahu anh Rasulullah
sallallahu aleyhi ve selemden şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
«إِذَا أَتَى الرَّجُلُ الرَّجُلَ فَهُمَا
زَانِيَانِ، وَإِذَا أَتَتِ الْمَرْأَةُ الْمَرْأَةَ فَهُمَا زَانِيَتَانِ»
“Erkek erkeğe yaklaşırsa ikisi zina etmiştir.
Kadın kadına yaklaşırsa ikisi zina etmiştir”
[5]
İbn Abbas radıyallahu anhumadan Nebi
aleyhissalatu vesselamın şöyle buyurdu:
«لَعَنَ اللهُ مَنْ عَمِلَ عَمَلَ قَوْمِ
لُوطٍ، لَعَنَ اللهُ مَنْ عَمِلَ عَمَلَ قَوْمِ لُوطٍ ثَلاثً»
“Lut kavminin amelini işleyene Allah lanet
etsin!” Bunu üç kere tekrarladı. [6]
Nebi aleyhissalatu vesselamın laneti üç kere
tekrarlaması bu fiilin ne kadar çirkin bir fiil olduğuna işarettir.
İbn Kayyım rahimehullah Cevabu’l Kafi (1/168)
kitabında şöyle demiştir:
“Lutiliğin fesadı en büyük mefsedetlerden
olduğu için onun dünya ve ahiretteki cezası da en büyük cezalardandır.”
Bu fuhşiyatın Hanif şeriattaki cezasına
gelince;
Fakihler lezbiyenliğin haram ve kebairden
olduğu, hakkında belirlenmiş bir had cezasının olmadığı, masiyetlerden ve büyük
günahlardan olduğundan yöneticinin takdir ettiği caydırıcı bir ta’zir cezasıyla
cezalandırılması gerektiği konusunda ittifak etmişlerdir.
Livatanın cezasında ise 3 görüş üzere ihtilaf
etmişlerdir:
Birinci görüş:
Cumhur ister bekâr ister muhsan (evlilik
yaşamış kimse), ister yapan ister yapılan olsun, livatanın cezasının mutlak
olarak öldürülmek olduğu görüşündedir. Bu İmam Malik ve İmam Ahmed’in
mezhebiyle İmam Şafii’nin kavlidir. Yine bu görüş, içlerinde Ebu Bekr
es-Sıddık, Ömer b. El-Hattab, Ali b. Ebi Talib ve Abdullah b. Abbas radıyallahu
anhum’un da içlerinde bulunduğu Sahabe-i Kiramdan bir topluluktan rivayet
edilmiştir.
Hatta livatanın cezasının ölüm olduğunda
sahabenin icma ettiği nakledilmiştir.[7]
İkinci Görüş:
Livatanın haddi aynı zina haddi gibidir.
Muhsan ise öldürülür, değilse sopa vurulur. Çünkü bu erkek fercinin başka bir
erkek fercine girmesidir. Bunda bir mülkiyet veya mülkiyet şüphesi de yoktur.
Bu tıpkı erkek fercinin kadın fercine girmesi gibi bir zinadır. Eğer bunun da
zina olduğu sabit olursa zinayla ilgili ayet ve rivayetlerin umumuna dâhil
olur. Çünkü bu da bir fuhşiyattır, zina olur. Aynı kadın ile erkek arasındaki
fuhşiyat gibidir.
Bunu Said b. el-Müseyyeb, Ata, Hasan, İbrahim
en-Nehai, Katade, Evzai, Ebu Yusuf, Muhammed b. El-Hasen ve Ebu Sevr
söylemiştir. Şafii’nin iki kavlinden meşhur olanı da budur.
Üçüncü görüş:
Bu, Ebu Hanife’nin görüşüdür. Hanefilere göre
livata büyük ve çirkin bir günahtır ama zina gibi değildir. Dolayısıyla onun
haddi de zina haddi değildir. Livata için ancak yöneticinin uygun gördüğü, bu
çirkin fiilden caydırıcı bir ta’zir cezası vardır.
Sonuç
Geçenlerden eşcinsellik veya cinsel sapma
olarak isimlendirilen şeyin bütün şeriatlarda, dinlerde ve beşeri kanunlarda
yasaklanmış olduğu ve bunun bir fuhşiyat ve büyük günahlardan bir günah olduğu,
selim bir fıtrata sahip olan bir insanın kınayacağı çirkin bir fiil olduğu ve
bunun cezasının da âlimlerin cumhuru tarafından belirtildiği üzere öldürülmek
olduğu sonucuna varmaktayız.
Bu tehlikeli olgunun yayılmasını sınırlamak
adına hükümetlere ve devletlere düşen; caydırıcı kanunlar çıkarmak, bu
sapkınlığı işleyenlerin cezalarını arttırmak, onların meşruiyet sağlamamak,
derneklerine ve festivallerine izin vermemektir.
Aynı şekilde uluslararası kuruluşlar, İslamî
cemaatler ve medya platformları da bu çirkin işe karşı uyarmalı, bunun
propagandasını engellemeli, bireyin ve toplumun sağlığı, psikolojisi ve sosyal
yaşamı üzerindeki tehlikeli etkilerini bu işten uzak durmaları ve onu kabule
yanaşmamaları adına açıklamalı ve çeşitli bireysel ve toplumsal vesilelerle bu
sapmayla mücadele etmek için çalışmalı, insanları bunun tehlikesi ve sonuçları
hakkında bilinçlendirmeli ve insanlar arasında fuhşiyatın yayılmasının
tehlikeli sonuçlarını onlara hatırlatmalı. Çünkü Nebi aleyhi’s-salatu ve’s-selam
sahih bir hadiste şöyle buyuruyor:
«لم تظهَرِ الفاحشةُ في قومٍ قطُّ حتَّى يُعْلِنوا بها، إلَّا فشا
فيهم الطَّاعونُ والأوجاعُ الَّتي لم تكُنْ مضَتْ في أسلافِهم الَّذين مَضَوا»
“Bir toplumda fuhşiyat açıkça ortaya
çıktığında mutlaka aralarında taun hastalığı ve kendilerinden önce geçmiş
kavimlerde meydana gelmemiş hastalıklar yayılır” [8]
Günümüzün en meşhur ve en yaygın tedavi
türlerinden olan psikolojik tedavi gibi bu sapkınlık durumundan kurtulmaya
vesile olacak tedavileri geliştirmeye de ilgi gösterilmeli. Doğru İslamî aile
eğitimine odaklanılmalı. Büyük bir kısmı saptırılmış, cahil ve gafiller olan bu
kimselere bu fiili haram kılan ve büyük günahlardan sayan şeri nasları
bildirmek, onları tövbe edip Allah azze ve celleye dönmeye davet etmek onların
bizim üzerimizdeki haklarındandır. Çünkü Allah Subhanehu ve Teâla bütün günahları
bağışlar. Onlara Allah’ın şu kavlini hatırlatmalıyız:
«قُلْ يَـٰعِبَادِىَ ٱلَّذِينَ أَسْرَفُوا۟
عَلَىٰٓ أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا۟ مِن رَّحْمَةِ ٱللَّهِ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ
يَغْفِرُ ٱلذُّنُوبَ جَمِيعًا ۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْغَفُورُ ٱلرَّحِيمُ»
“De ki: “Ey kendi nefisleri aleyhine haddi
aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları
bağışlar. Şüphesiz ki O, Gafûr’dur, Rahîm’dir.” (Zümer, 53)
Allah en iyi bilendir…
[1] Ebu
Davud (4/269), Tirmizi (4/57), İbn Mace (2/856), Ahmed (64/4), Müstedrek
(4/395), Darekutni (3/124)
[2]
İbn Mace (2/856), Ebu Yala (12/42)
[3] Haris
b. Ebi Usame (2/566), Metalibu’l Aliye (9/35), Haraiti Mesaviu’l Ahlak
(201/439), el-İstizkar (82/24), Zemmu’l Heva (s.163)
[4] Tirmizi
(4/57), İbn Mace (2561), Ahmed (4/458)
[5]
Beyhaki (406/8)
[6] Ahmed
(5/83), Müstedrek (4/396)
[7] bknz:
el-Mebsut, Serahsi el-Hanefi (9/77) Şerhu Muhtasar, Halil el-Hiraşi el-Maliki
(8/87) el-Havi’l Kebir, Maverdi (9/821) el-Muğni (9/61)
[8] İbn Mace (2/1332), İbn Hıbban (10/259)