Soru: Güneşin batıya meyletmesi ile beraber öğle namazının vaktinin girdiğini ve gölgenin herşeyin misli kadar olduğu zaman da ikindi vaktinin girdiğini biliyoruz. Lakin Türkiye’de bu kış mevsimlerinde güneş tepe noktasındayken yani zeval vaktine gölge zaten her şeyin mislinden fazla oluyor. Bu durumda öğle vakti ile ikindi vakti birbirine dahil oluyor ve bu iki vakti ayırmak mümkün olmuyor.
Cevap: Daha önce Ömer radıyallahu anh’ın başka beldeler
hakına yazdığı bir mektuptaki ifadelerinden dolayı fe’yu’z-zevalin gölge
hesabına katılmayacağı görüşündeydim:
Eslem rahimehullah dedi ki:
“Ömer b. el-Hattab radiyallahu anh şöyle mektup yazdı:
أَنَّ وَقْتَ الظُّهْرِ إِذَا كَانَ الظِّلُّ ذِرَاعًا إِلَى
أَنْ يَسْتَوِيَ أَحَدُكُمْ بِظِلِّهِ
“Öğlenin vakti gölgenin bir
dirsek boyu kadar olmasından itibaren başlar, birinizin gölgesiyle
eşitleninceye kadar devam eder.”[1]
Nitekim bu manaya delalet eden merfu hadis de şu şekilde
varid olmuştur: İbn Abbas radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem buyurdu ki:
أَمَّنِي جِبْرِيلُ عِنْدَ الْبَيْتِ مَرَّتَيْنِ
فَصَلَّى بِيَ الظُّهْرَ حِينَ مَالَتِ الشَّمْسُ قَدْرَ الشِّرَاكِ وَصَلَّى بِيَ
الْعَصْرَ حِينَ كَانَ ظِلُّ كُلِّ شَيْءٍ مِثْلَهُ… وَصَلَّى بِيَ الْغَدَ الظُّهْرَ حِينَ كَانَ ظِلُّ
كُلِّ شَيْءٍ مِثْلَهُ، وَصَلَّى بِيَ الْعَصْرَ حِينَ كَانَ ظِلُّ كُلِّ شَيْءٍ مِثْلَيْهِ
“Cibril bana Beyt’te (Kâbe’de) iki defa imamlık etti.
Öğle namazını güneş meyledip (gölgesi) ayakkabı bağı kadar (bir parmak boyu
kadar) iken kıldırdı. İkindiyi de her şeyin gölgesi kendisi kadar iken kıldırdı…
Ertesi gün de öğle namazını herşeyin gölgesi kendisi kadar iken kıldırdı,
ikindiyi her şeyin gölgesi iki katı kadar iken kıldırdı…”[2]
Bu rivayette görüldüğü gibi fey’u zeval yani güneşin tepe
noktasından batıya doğru meyletmeye başladığı esnadaki gölge miktarı, ikindi vaktindeki
gölgenin miktarının kapsamı içinde değerlendirilmiş, ayrıca fe’yu zeval
eklenmemiştir.
Faide: Zıl kelimesi gündüz boyunca olan bütün gölgeler
hakkında kullanılır. Fe’y kelimesi ise ancak zevalden sonraki gölgeler hakkında
kullanılır.
Lakin güneş tepe
noktasında iken gölgenin sıfırlanmadığı farklı zamanlar ve mekânlardaki gölge
boylarının farklı olması, hatta bizim ülkemizde olduğu gibi, zeval anındaki
gölgenin eşyanın misli kadar olması halinde bu konuda çözüme delalet eden
rivayet şu şekildedir: Cabir b. Abdillah radıyallahu anhuma’dan:
خَرَجَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
فَصَلَّى الظُّهْرَ حِينَ زَالَتِ الشَّمْسُ وَكَانَ الْفَيْءُ قَدْرَ الشِّرَاكِ ثُمَّ
صَلَّى الْعَصْرَ حِينَ كَانَ الْفَيْءُ قَدْرَ الشِّرَاكِ وَظِلِّ الرَّجُلِ…
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem çıktı ve öğle
namazını güneş batıya meyledince kıldı. Gölge ayakkabı bağı kadar idi. Sonra
ikindiyi ayakkabı bağı kadar gölge ve (ek olarak) kişinin kendi gölgesi kadar
iken kıldı…”[3]
Bu hadis, zeval anındaki gölgeden sonra eşyanın gölgesinin
misli kadar olmasıyla ikindi vaktinin gireceğini göstermektedir. Bizim ülkemiz gibi, güneş tepe noktasında
iken gölgenin sıfırlanmadığı bölgelerde, zeval anındaki gölgeye ek olarak gölgenin
bir de eşyanın misli kadar uzamasıyla ikindi vaktinin girdiğine hükmedilir.
Allah en iyi bilendir.
Nitekim Cabir radıyallahu anh’den diğer bir rivayette şu
şekilde geçer:
ثُمَّ أَذَّنَ لِلْعَصْرِ حِينَ ظَنَنَّا
أَنَّ ظِلَّ الرَّجُلِ أَطْوَلُ مِنْهُ…
“Sonra kişinin gölgesinin kendisinden daha uzun olduğunu
zannettiğimiz vakittte ikindi ezanını okumasını emretti…”[4]
Hilyetu’l-Ulema 2/13’te şöyle nakledilir: “Öğlenin son
vakti: zevaldeki gölge miktarına ek olarak her şeyin gölgesinin misli kadar
olmasıdır. Es-Sevrî, Ahmed, Ebu Yusuf, Muhammed b. el-Hasen ve el-Hasen b.
Ziyad’ın rivayetine göre Ebu Hanife’nin görüşü böyledir…
Ebu Sevr ve İbn Cerir et-Taberî, gölgenin eşyanın misli
kadar olduğu vakitte dört rekât namaz kılacak kadar vaktin, öğle ve ikindi
namazları arasında ortak vakit olduğunu söylemişlerdir.
Malik’ten şöyle dediği nakledildi: “Her şeyin gölgesi
kendisi kadar olduğu zaman öğlenin son vakti ve ikindinin ilk vaktidir.”
[1]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
İbnu’l-Munzir el-Evsat (948)
[2]
Hasen. Ebû Dâvûd (393) Tirmizî (149) İbn
Huzeyme (325) Hâkim (1/306)
[3]
Hasen. Nesâî (524) İbn Ebî Şeybe
(1/281) Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (4446) İbn Asakir Tarih (11/236)
[4]
Hasen. Taberânî Mu'cemu'l-Evsat
(6787) Musnedu’ş-Şamiyyin (907) el-Arnaut isnadı hasen demiştir.