Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

13 Aralık 2012 Perşembe

Bayramda Ziyaretleşmenin Bidat Oluşu/Şeyh Elbani

Tercüme: Ebu Muaz
Soru: “İnsanların bayram gününde birbirlerini ziyaret etmelerinin bidat olduğunu işittik. Bayramlarda kardeşlerin ve insanların ziyaretleriyle ilgili olan hükmü açıklamanızı rica ederiz.”
Şeyh el-Elbani rahimehullah dedi ki: “Biz defalarca tekrar ettiğimiz için şu an ayrıntıları zikretmeye gerek görmüyoruz. Özetle şöyle deriz: “Bayram gününde dirilerin ölüleri ziyaret etmesi sonradan çıkarılmış işlerdendir. Zira bu, şeriat koyucunun mutlak kıldığı şeyi sınırlamaktır. Şeriat koyucu ise hikmet sahibidir. Sahih hadiste şöyle buyrulmuştur: “Sizi kabirleri ziyaretten yasaklamıştım. Dikkat edin, artık ziyaret edebilirsiniz. Zira o size ahireti hatırlatır.” Buradaki “ziyaret edin” sözü genel bir emirdir. Bu emri belli bir zamana ve özel bir mekana tahsis ederek sınırlamak caiz değildir. Zira nasları sınırlamak veya mutlaklaştırmak insanların vazifesi değildir. Bu sadece alemlerin rabbinin vazifesidir, ki O, rasulü kerimini bununla mükellef kılarak ona şöyle buyurmuştur: “Sana da zikri indirdik ki, insanlara ne indirildiğini açıklayasın.” Mutlak olan bir nassın mukayyed olanını Nebî sallallahu aleyhi ve sellem açıklamıştır. Genel bir nassın özel olanını Nebî sallallahu aleyhi ve sellem açıklamıştır. Onun açıklamadıklarında ise takyid (sınırlama) ve tahsis (özel kılma) yoktur. O zaman “artık ziyaret edebilirsiniz” sözü senenin her günü için mutlaktır. Günler arasında fark yoktur. Gün içinde akşam, öğlen, gündüz veya gece gibi zaman dilimleri arasında da fark yoktur.
Yine deriz ki: bayram gününe özel olarak dirilerin ölüleri ziyaret etmesinde olduğu gibi, bayram gününe özel olarak dirilerin dirileri ziyaret etmeleri de böyledir. Bayram gününde meşru olan ziyaret; şiddetle üzücüdür ki, insanların bayram namazını mescidlerde kılıp sonra dağılmaları sebebiyle ortadan kalkmıştır. Onlara gereken şey, namazgahta hep birlikte toplanmalarıdır. Namazgah (musallâ); bir beldede, bütün halkın buluşabileceği şekilde belde dışında bulunur. Orada buluşur, bayram namazını kılar ve haliyle tanışırlar. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in hayatı boyunca devam ettiği bu sünnet iptal edilmiştir. Yine burada uyarılması gereken, gerçekten önemli bir husus vardır: “Hepimiz Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şu sözünü biliriz: “Şu mescidimde kılınan bir namaz, başka mescidlerdeki bin namaza bedeldir. Ancak Mescidu’l-Haram bundan hariçtir.” Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in mescidinde kılınan bir namaz böyle olmasına rağmen, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ramazan ve kurban bayramı namazlarını bu mescidin dışında kılıyordu. Neden musallâda (namazgahta) kılıyordu? Çünkü Müslümanların heryerden, civar karyelerden gelerek, hepsini kuşatacak tek bir yerde; Medine’de toplanmalarını istiyordu. Zamanla insanlar bu namazgahlarda uzaklaşarak; öncelikle Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti bilmekten ve uygulamaktan uzak kalanların Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetine göre tanışmasından uzaklaştılar. Bayram namazını, Cuma namazında ve beş vakit namazda olduğu gibi  mescidlerde kılmakla yetindiler. Sünnete gelince, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem hayatı boyunca buna devam etmiştir. Bir kere olsun bayram namazını mescidde kılmamıştır. O bayram namazını sadece namazgahta kılardı.
Kaynak: Şeyh Elbani’nin sitesi, kaset no: 527, fetva no: 13, Fetva no 9: Ölmüş ya da hayatta olan akraba ve arkadaşların ziyaretinin bayram gününe tahsis edilmesinin hükmü, saniye: 00:50:09/01:02:21
Soru: İnsanların çoğunun yaptıkları gibi, ziyaretlerin bayram gününe tahsis edilmesi hakkındaki hüküm nedir? Bazıları bunun sünnette gelen bir şey olmaması gerekçesiyle uzak duruyorlar. Bu konuda ne söylenir?
Şeyh el-Elbani rahimehullah dedi ki: “O bazılarına Allah bunu mübarek kılsın. Allah’tan bizleri de o bazılarından kılmasını dileriz. Zira bizler her zaman ve daima deriz ki, bu gün kardeşlerimizden biriyle bu konuda konuşurken şöyle dedim: “Ey falan! Sen önceden bahsedilmemiş yeni bir davet işittin. Sen de: “Bu zamanda yaygın olan bidatlerden birisi, (bayram gününde) dirilerin ölüleri ziyaret etmesidir diyorsun. Aslında bu yeni işittiğin bir davet değil. Bunun aslı eskiden beri mevcuttur. Bu da: “Bayram gününde dirilerin dirileri ziyaret etmesinin bidat olmasıdır.”
Bundan dolayı ilk oturduğunda Ebu Evfa’ya uyarıda bulundum. Dedi ki: “Ben sana bayram tebriği için değil, ziyaret için geldim.”
Soruyu soran: “Bayram tebriği için gitmek de ziyaret manasındadır” dedi.
Şeyh Elbani: “Dil böyle gelmemiş midir? Gel falanı bayram tebriğine gidelim denince ne anlaşılır?” dedi.
Soruyu soran: “Bayramda ziyaret edelim demektir.”
El-Elbani: “Dirilerin bayram gününde ölüleri ziyaret etmesi bidat değil midir?
Soruyu soran: “Bu uzak bir kıyastır”
El-Elbani:  Bu bir kıyas değildir.
Soruyu soran: Ölü bu ziyareti hissetmez ve bundan faydalanmaz. Fakat diriler arasındaki ziyaret sılayı rahim ve muhabbete sebeb olur
Elbani: Yani sen ziyaretini hissetmedikleri için mi ölüleri (bayramda) ziyaret etmiyorsun?

Soruyu soran: hayır.

El-Elbani: Güzel. Öyleyse bayram dışında ziyaret ettiğin güzel gaye için neden bayramda da ziyaret etmiyorsun?

Soruyu soran: Burada gaye güzeldir, ancak ölülere gitmek bayramın sevinci ile bu çelişir

El-Elbani: işte bu kıyastır. Bu cevap mı? (şeyh rahimehullah burada gülüyor) elcevap? Allah sana mübarek kılsın!

Soruyu soran: Öyleyse iyi bir adet bidat sayılır mı?

El-Elbani: “Dinle! Dirilerin ölüleri zirayet etmesi konusu bu mantıkî, hatta felsefî illet için değildir! Felsefecinin biri gelir, senin felsefeni geçer. Lakin cevap şudur: “Şayet bu bir hayır olsaydı, (selef) bizi bunda geçerdi. Bu cevaba ne dersin?

Soruyu soran: Güzel…
 
 

 
Kaynak: Şeyh el-Elbani rahimehullah’ın sitesi, kaset no:531, fetva no: 01 saniye: 00:00:46

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)