Ebu Abdirrahman b. Ebi’z-Zinad rahimehullah (vefatı 174
hicrî) şöyle demiştir:
" أدركنا أهل الفضل والفقه من خيار أوليّة الناس يعيبون أهل الجدل
والتنقيـب والأخذ بالرأي أشد العيب، وينهوننا عن لقائهم، ومجالستهم، وحذرونا مقاربتهم
أشد التحذير، ويخبرونا أنهم على ضـلال، وتحريـف لكتاب الله وسنـن رسوله – صلى الله
عليه و سلم -، وما توفي
رسول الله – صلى الله عليه و سلم - حتى كره المسائل، والتنقيب عن الأمور، وزجر عن ذلك، وحذره المسلمين في غير موضع حتى كان من قول النبي – صلى
الله عليه و سلم - في كراهيـة ذلك أن قال: " ذروني ما تركتكم، فإنما هلك
الذين من قبلكم بسؤالهم، واختلافهم على أنبيائهم فإذا نهيتكم عن شيء فاجتنبوه، وإذا
أمرتكم بشيء فأتوا منه ما استطعتم
“Kendilerine yetiştiğimiz, insanların en hayırlılarından
olan fazilet ve fıkıh ehli, cedel ehlini, ince eleyip sık dokuyanları ve
kişisel görüşlere tutunanları şiddetle ayıplıyorlar, bizi onlarla buluşmaktan
ve beraber oturmaktan yasaklıyorlar, onlara yakın olmaktan en şiddetli bir
şekilde sakındırıyorlardı. Bize onların sapıklık ehli olduğunu, Allah’ın
kitabını ve rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in sünnetini tahrif ettiklerini
haber veriyorlardı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem çok soru sormayı ve
meselelerin detayını araştırmayı mekruh kılmadıkça ve bundan sakındırmadıkça vefat
etmemiştir. Birçok yerde müslümanları bundan sakındırmış ve bunun çirkinliği
belirterek şöyle buyurmuştur: “Sizi bıraktığım sürece siz de beni bırakınız.
Zira sizden öncekiler çokça soru sormaları ve nebilerine muhalefet etmeleri
sebebiyle helak oldular. Sizi bir şeyden yasakladığımda ondan derhal kaçının.
Size bir şey emrettiğimde ise onu gücünüz yettiği kadarıyla yerine getirin.”
(İbn Batta el-İbane 187)
Abdurrahman b. Amr el-Evzâî rahimehullah (vefatı 157 hicrî)
şöyle demiştir:
اتقوا الله معشر المسلمين، واقبلوا نصح الناصحين، وعظة الواعظين، واعلموا أن هذا العلم دين فانظروا ما
تصنعون وعمن تأخذون وبمن تقتدون ومن على دينكم تأمنون؛ فإن أهل البدع كلهم مبطلون
أفّاكون آثمون لا يرعوون ولا ينظرون ولا يتقون ولا مع ذلك يؤمنون على تحريف ما تسمعون
ويقولون مالا يعلمون في سرد ما ينكرون وتسديد ما يفترون، والله محيـط بما يعملون
فكونوا لهم حذرين متهمين رافضين مجانبين، فإن علماءكم الأولين ومن صلح من
المتأخرين كذلك كانوا يفعلون ويأمرون، واحذروا أن تكونوا على الله مظاهرين، ولدينه هادمين،
ولعراه ناقضين موهنين بتوقير لهم أو تعظيم أشد من أن تأخذوا عنهم الدين وتكونوا بهم
مقتدين ولهم مصدّقين موادعين مؤالفين، معينين لهم بما يصنعون على استهواء من
يستهون، وتأليف من يتألفون من ضعفاء المسلمين لرأيهم الذي يرون، ودينهم الذي يدينون،
وكفى بذلك مشاركة لهم فيما يعملون
“Allah’tan sakının ve nasihat edenlerin nasihatine, öğüt
verenlerin öğüdüne yönelin ey müslümanlar topluluğu! Şunu iyi bilin ki, bu ilim
bir dindir. Ne yaptığınıza dikkat edin! Bu dini kimden aldığınıza, dininiz
hususunda kimlere güvenerek uyduğunuza bakın! Zira bid’at ehlinin tamamı
bâtıl ehlidir, yalancı, iftiracı, günahkâr kimselerdir. Sakınıp gözetmez,
haklara riayet etmezler. Onlardan işittiğiniz şeylerde tahrif yapmalarından
güvende olunamaz. Neyi inkar ettiklerini bilmeden konuşurlar ve iftiralarını
düzgün gösterirler. Muhakkak ki Allah onların yaptıklarını kuşatmıştır. Onlara
karşı daima sakınma üzere olun, onları daima itham edin ve onlardan ayrılarak
uzak durun. Zira önceki alimleriniz ve sonraki alimlerden salih olanlar aynı
şekilde bunu uyguluyor ve bunu emrediyorlardı. Onlara saygı göstererek Allah’a
karşı kafa tutan, O’nun dinini yıkan, bu dinin sağlam kulplarını eksilten gevşek
kimselerden olmaktan, daha da kötüsü; onlardan din öğrenip, onları tasdik
ederek uyan, onlara sevgi besleyen, hevalarına uymada onlara yardım eden kimseler
olmaktan sakının! Onlara sevgi gösterenler sebebiyle zayıf müslümanlar onların
görüşlerine saparlar, onların dinlerine uyarlar. Bu da yaptıkları amellerde
onlara ortak olmak bakımından yeter!” (el-İbane 184)