Sonraki Şiiler
nezdinde akşam namazının ve dolayısıyla iftar vaktinin tayini hakkında güneşin
kaybolmakla beraber doğu tarafında karanlığın da hâkim olması veya doğudaki
kızıllığın kaybolmasını şart koşan görüş itibar görmekte, sünnet ehli olduğunu
zanneden bazı cahil veya bozuk menhec sahibi kimseler de bu görüşe şiddetle
meyletmektedirler. Sünnet ehli olduğunu iddia ettiği halde güneşin batı ufkunda
kaybolmasını yeterli görmeyen kimselere Ehl-i Sünnet’in kaynaklarından birçok
delillerle defaatle yazılar yayınlamıştım. Sonra Şia taifesinin eski
kaynaklarında da güneşin gözden kaybolmasını yeterli gördüklerine dair rivayetler
gördüm. Hatta muasır bazı Şii araştırmacılar da Şia kaynakları nezdinde bu
meselenin tartışmasını gündeme getirmişlerdir.
Üstad eş-Şehidî diye
bilinen muasır bir Şii alimi, Kitabu’s-Salat adlı eserinde Şia’nın bu mesele
ile ilgili ihtilafını incelemiş ve sonuç olarak tercihini sunmuştur. Ben de
faydasına binaen Şia ilim ehli tarafından sahih kabul edilen, metni de sarih
olan üç rivayeti tercüme edeceğim. eş-Şehidî bahsi geçen risalesinde her iki
tarafın delillerini ve cevaplarını zikretmiş sonra tercih edilmesi gereken
görüş olarak şöyle demiştir: “Akşam namazının vaktinin doğudaki kızıllığın
kaybolması olduğu görüşü meşhurdur. Biz ise güneşin yuvarlağının
perdelenmesinin yeterli olduğuna delalet eden rivayetleri kabul ediyoruz. Güneş
dairesinin perdelenmesinin yeterli olduğunu gösteren sahih ve sarih rivayet
bulunmaktadır….” Sonra eş-Şehidî bu rivayetleri te’vil etmeye çalışanlara reddiye
vermiş, doğu tarafında kızıllığın kaybolmasını şart koşan rivayetlerin sahih
olmadığını açıklamıştır.
Bu konuda Şia’nın
sahih kabul ettiği rivayetler şu şekildedir:
روى الصدوق في الأمالي عن
مُحَمَّدُ بْنُ الْحَسَنِ بْنِ أَحْمَدَ بْنِ الْوَلِيدِ قَالَ حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ بْنُ الْحَسَنِ الصَّفَّارُ عَنِ الْعَبَّاسِ بْنِ مَعْرُوفٍ عَنْ
عَلِيِّ بْنِ مَهْزِيَارَ عَنِ الْحَسَنِ بْنِ سَعِيدٍ عَنْ عَلِيِّ بْنِ
النُّعْمَانِ عَنْ دَاوُدَ بْنِ فَرْقَدٍ قَالَ: سَمِعْتُ أَبِي يَسْأَلُ أَبَا
عَبْدِ اللَّهِ الصَّادِقَ (عليه السلام) مَتَى يَدْخُلُ وَقْتُ الْمَغْرِبِ
فَقَالَ إِذَا غَابَ كُرْسِيُّهَا قَالَ وَ مَا كُرْسِيُّهَا قَالَ قُرْصُهَا
قَالَ مَتَى تَغِيبُ قُرْصُهَا قَالَ إِذَا نَظَرْتَ فَلَمْ تَرَهُ
Es-Saduk, Emali’sinde
Muhammed b. El-Hasen b. Ahmed b. El-Velid’den şöyle dediğini rivayet etti: bize
Muhammed b. El-Hasen es-Saffar tahdis etti, o el-Abbas b. Ma’ruf’tan, o Ali b.
Mehziyar’dan, o el-Hasen b. Said’den, o Ali b. En-Nu’man’dan, o Davud b. Ferkad’dan
şöyle dediğini rivayet etti:
“Babamı Ebu Abdillah
(Cafer) es-Sadık aleyhi’s-selam’a: “Akşamın vakti ne zaman girer?” diye
sorarken işittim. Cafer es-Sadık dedi ki: “Güneşin kürsisin kaybolmasıdır.” Babam
dedi ki: “Onun kürsisi nedir?” dedi ki: “Yuvarlağıdır.” Babam: “Yuvarlağı ne
zaman kaybolur?” dedi. Dedi ki: “Ona baktığın zaman görememendir.”[1]
Eş-Şehidî dedi ki: “Rivayetin
isnadı sahihtir. Davud b. Ferkad’ın babasının sika oluşunun sabit olmaması
zarar vermez. Çünkü Davud b. Ferkad babasının, Ebu Abdillah aleyhi’s-selam’a
sorusunu işitmiştir.”
Güvenilir
biri dedi ki:
قلت لأبي عبد الله عليه السلام: في المغرب إنا ربما صلينا
و نحن نخاف أن تكون الشمس باقية خلف الجبل، أو قد سترنا منها الجبل، قال: فقال:
ليس عليكم صعود الجبل
“Ebu Abdillah (Cafer
es-Sadık) aleyhi’s-selam’a dedim ki: “Akşam bazen namaz kılıyoruz ve güneşin
dağın arkasında duruyor olmasından veya onu dağın perdelemiş olmasından endişe
ediyoruz.” Dedi ki: “Sizin dağa çıkmanız gerekmez.”[2]
Eş-Şehidî dedi ki: “es-Saduk’un
(ismi belirtilmeyen) güvenilir kişiye kadar isnadı muteberdir.”
Es-Saduk, Ebu Usame
Zeyd eş-Şehham’dan şöyle dediğini rivayet etti:
صَعِدْتُ مَرَّةً جَبَلَ أَبِي قُبَيْسٍ وَ اَلنَّاسُ يُصَلُّونَ اَلْمَغْرِبَ فَرَأَيْتُ اَلشَّمْسَ لَمْ تَغِبْ إِنَّمَا
تَوَارَتْ خَلْفَ اَلْجَبَلِ عَنِ اَلنَّاسِ فَلَقِيتُ أَبَا عَبْدِ اَللَّهِ عَلَيْهِ
اَلسَّلاَمُ فَأَخْبَرْتُهُ بِذَلِكَ فَقَالَ لِي «وَ لِمَ فَعَلْتَ ذَلِكَ بِئْسَ مَا صَنَعْتَ
إِنَّمَا تُصَلِّيهَا إِذَا لَمْ تَرَهَا خَلْفَ اَلْجَبَلِ غَابَتْ أَوْ غَارَتْ مَا
لَمْ يَتَجَلَّلْهَا سَحَابٌ أَوْ ظُلْمَةٌ تُظِلُّهَا فَإِنَّمَا عَلَيْكَ مَشْرِقُكَ
وَ مَغْرِبُكَ وَ لَيْسَ عَلَى اَلنَّاسِ أَنْ يَبْحَثُوا
“Bir defasında insanlar
akşam namazını kılarlarken Ebu Kubeys dağına çıktım ve güneşin kaybolmamış
olduğunu gördüm. Yalnızca dağın arkasında kaldığı için insanlar görememişlerdi.
Ebu Abdillah (Cafer es-Sadık) aleyhi’s-selam ile karşılaştım ve ona bunu haber
verdim. Bana dedi ki:
“Neden böyle yaptın?
Ne kötü bir şey yapmışsın! Akşam namazı ancak güneş dağ arkasında kaldığı için
görmediğinde veya onun önündeki bulutlar açılmadıkça yahut onu gölgeleyen karanlık
çekilmedikçe kılınır. Sana düşen ancak senin doğun ve senin batındır.
İnsanların araştırmaları gerekmez.”[3]
Bu rivayet hemen hemen
bütün Şia fıkıh kitaplarında zikredilmektedir. İbn Şehid es-Sani bunu Şia
nezdinde sahih kabul edilen hadisleri derlediği Munteka’l-Cuman kitabında
isnadıyla zikretmiştir. Ancak isnadında Ebu Cemile Mufaddal b. Salih Şia
münekkidlerince eleştirilmiştir. Ehl-i Sünnet indinde de Mufaddal b. Salih’i Ebu
Hatim, Buhari, İbn Hibban, Tirmizi gibi imamlar zayıf görmüşler, Hâkim onun rivayetini
şahit rivayet olarak getirmiştir. Darekutni
Ebu Cemile Mufaddal b. Salih hakkında: “Salih” demiştir. İbn Adiy ise
el-Hasen b. Ali’den münker bir rivayeti dışında diğer rivayetlerinin müstakim olduğunu
söylemiştir.