Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

29 Mayıs 2022 Pazar

Şia'nın İddia Ettiği "Akşam Vakti İçin Doğuda Kızıllığın Kaybolması" Şartı Hakkında

 

Sonraki Şiiler nezdinde akşam namazının ve dolayısıyla iftar vaktinin tayini hakkında güneşin kaybolmakla beraber doğu tarafında karanlığın da hâkim olması veya doğudaki kızıllığın kaybolmasını şart koşan görüş itibar görmekte, sünnet ehli olduğunu zanneden bazı cahil veya bozuk menhec sahibi kimseler de bu görüşe şiddetle meyletmektedirler. Sünnet ehli olduğunu iddia ettiği halde güneşin batı ufkunda kaybolmasını yeterli görmeyen kimselere Ehl-i Sünnet’in kaynaklarından birçok delillerle defaatle yazılar yayınlamıştım. Sonra Şia taifesinin eski kaynaklarında da güneşin gözden kaybolmasını yeterli gördüklerine dair rivayetler gördüm. Hatta muasır bazı Şii araştırmacılar da Şia kaynakları nezdinde bu meselenin tartışmasını gündeme getirmişlerdir.

Üstad eş-Şehidî diye bilinen muasır bir Şii alimi, Kitabu’s-Salat adlı eserinde Şia’nın bu mesele ile ilgili ihtilafını incelemiş ve sonuç olarak tercihini sunmuştur. Ben de faydasına binaen Şia ilim ehli tarafından sahih kabul edilen, metni de sarih olan üç rivayeti tercüme edeceğim. eş-Şehidî bahsi geçen risalesinde her iki tarafın delillerini ve cevaplarını zikretmiş sonra tercih edilmesi gereken görüş olarak şöyle demiştir: “Akşam namazının vaktinin doğudaki kızıllığın kaybolması olduğu görüşü meşhurdur. Biz ise güneşin yuvarlağının perdelenmesinin yeterli olduğuna delalet eden rivayetleri kabul ediyoruz. Güneş dairesinin perdelenmesinin yeterli olduğunu gösteren sahih ve sarih rivayet bulunmaktadır….” Sonra eş-Şehidî bu rivayetleri te’vil etmeye çalışanlara reddiye vermiş, doğu tarafında kızıllığın kaybolmasını şart koşan rivayetlerin sahih olmadığını açıklamıştır.

Bu konuda Şia’nın sahih kabul ettiği rivayetler şu şekildedir:

روى الصدوق في الأمالي عن مُحَمَّدُ بْنُ الْحَسَنِ بْنِ أَحْمَدَ بْنِ الْوَلِيدِ قَالَ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْحَسَنِ الصَّفَّارُ عَنِ الْعَبَّاسِ بْنِ مَعْرُوفٍ عَنْ عَلِيِّ بْنِ مَهْزِيَارَ عَنِ الْحَسَنِ بْنِ سَعِيدٍ عَنْ عَلِيِّ بْنِ النُّعْمَانِ عَنْ دَاوُدَ بْنِ فَرْقَدٍ قَالَ: سَمِعْتُ أَبِي يَسْأَلُ أَبَا عَبْدِ اللَّهِ الصَّادِقَ (عليه السلام) مَتَى يَدْخُلُ وَقْتُ الْمَغْرِبِ فَقَالَ إِذَا غَابَ كُرْسِيُّهَا قَالَ وَ مَا كُرْسِيُّهَا قَالَ قُرْصُهَا قَالَ مَتَى تَغِيبُ قُرْصُهَا قَالَ إِذَا نَظَرْتَ فَلَمْ تَرَهُ

Es-Saduk, Emali’sinde Muhammed b. El-Hasen b. Ahmed b. El-Velid’den şöyle dediğini rivayet etti: bize Muhammed b. El-Hasen es-Saffar tahdis etti, o el-Abbas b. Ma’ruf’tan, o Ali b. Mehziyar’dan, o el-Hasen b. Said’den, o Ali b. En-Nu’man’dan, o Davud b. Ferkad’dan şöyle dediğini rivayet etti:

“Babamı Ebu Abdillah (Cafer) es-Sadık aleyhi’s-selam’a: “Akşamın vakti ne zaman girer?” diye sorarken işittim. Cafer es-Sadık dedi ki: “Güneşin kürsisin kaybolmasıdır.” Babam dedi ki: “Onun kürsisi nedir?” dedi ki: “Yuvarlağıdır.” Babam: “Yuvarlağı ne zaman kaybolur?” dedi. Dedi ki: “Ona baktığın zaman görememendir.”[1]

Eş-Şehidî dedi ki: “Rivayetin isnadı sahihtir. Davud b. Ferkad’ın babasının sika oluşunun sabit olmaması zarar vermez. Çünkü Davud b. Ferkad babasının, Ebu Abdillah aleyhi’s-selam’a sorusunu işitmiştir.”

Güvenilir biri dedi ki:

قلت لأبي عبد الله عليه السلام: في المغرب إنا ربما صلينا و نحن نخاف أن تكون الشمس باقية خلف الجبل، أو قد سترنا منها الجبل، قال: فقال: ليس عليكم صعود الجبل

“Ebu Abdillah (Cafer es-Sadık) aleyhi’s-selam’a dedim ki: “Akşam bazen namaz kılıyoruz ve güneşin dağın arkasında duruyor olmasından veya onu dağın perdelemiş olmasından endişe ediyoruz.” Dedi ki: “Sizin dağa çıkmanız gerekmez.”[2]

Eş-Şehidî dedi ki: “es-Saduk’un (ismi belirtilmeyen) güvenilir kişiye kadar isnadı muteberdir.”

Es-Saduk, Ebu Usame Zeyd eş-Şehham’dan şöyle dediğini rivayet etti:

صَعِدْتُ مَرَّةً جَبَلَ أَبِي قُبَيْسٍ وَ اَلنَّاسُ يُصَلُّونَ اَلْمَغْرِبَ فَرَأَيْتُ اَلشَّمْسَ لَمْ تَغِبْ إِنَّمَا تَوَارَتْ خَلْفَ اَلْجَبَلِ عَنِ اَلنَّاسِ فَلَقِيتُ أَبَا عَبْدِ اَللَّهِ عَلَيْهِ اَلسَّلاَمُ فَأَخْبَرْتُهُ بِذَلِكَ فَقَالَ لِي «وَ لِمَ فَعَلْتَ ذَلِكَ بِئْسَ مَا صَنَعْتَ إِنَّمَا تُصَلِّيهَا إِذَا لَمْ تَرَهَا خَلْفَ اَلْجَبَلِ غَابَتْ أَوْ غَارَتْ مَا لَمْ يَتَجَلَّلْهَا سَحَابٌ أَوْ ظُلْمَةٌ تُظِلُّهَا فَإِنَّمَا عَلَيْكَ مَشْرِقُكَ وَ مَغْرِبُكَ وَ لَيْسَ عَلَى اَلنَّاسِ أَنْ يَبْحَثُوا

“Bir defasında insanlar akşam namazını kılarlarken Ebu Kubeys dağına çıktım ve güneşin kaybolmamış olduğunu gördüm. Yalnızca dağın arkasında kaldığı için insanlar görememişlerdi. Ebu Abdillah (Cafer es-Sadık) aleyhi’s-selam ile karşılaştım ve ona bunu haber verdim. Bana dedi ki:

“Neden böyle yaptın? Ne kötü bir şey yapmışsın! Akşam namazı ancak güneş dağ arkasında kaldığı için görmediğinde veya onun önündeki bulutlar açılmadıkça yahut onu gölgeleyen karanlık çekilmedikçe kılınır. Sana düşen ancak senin doğun ve senin batındır. İnsanların araştırmaları gerekmez.”[3]

Bu rivayet hemen hemen bütün Şia fıkıh kitaplarında zikredilmektedir. İbn Şehid es-Sani bunu Şia nezdinde sahih kabul edilen hadisleri derlediği Munteka’l-Cuman kitabında isnadıyla zikretmiştir. Ancak isnadında Ebu Cemile Mufaddal b. Salih Şia münekkidlerince eleştirilmiştir. Ehl-i Sünnet indinde de Mufaddal b. Salih’i Ebu Hatim, Buhari, İbn Hibban, Tirmizi gibi imamlar zayıf görmüşler, Hâkim onun rivayetini şahit rivayet olarak getirmiştir. Darekutni  Ebu Cemile Mufaddal b. Salih hakkında: “Salih” demiştir. İbn Adiy ise el-Hasen b. Ali’den münker bir rivayeti dışında diğer rivayetlerinin müstakim olduğunu söylemiştir.



[1] Şeyh Saduk Emali (s.79)

[2] Vesailu’ş-Şia (4/198)

[3] Men La Yahduruhu’l-Fakih (1/22) Vesailu’ş-Şia (4/198) İbn Şehidi’s-Sani Munteka’l-Cuman Fi’l-Ahadisi’s-Sihah ve’l-Hisan (1/415)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)