Halkının % 99’u kâfir, müşrik ve sapıklardan oluşan Türkiye’de yaşayanlar için rol model; Zeyd b. Amr b. Nufeyl radıyallahu anh'ın biyografisini İbn Kesir el-Bidaye ve’n-Nihaye’de (2/316-329) şöyle anlatır: (el-Bidaye Tercümesi: 2/380-388 – tercümedeki fahiş hataları tashih ederek aktardım ve düzelttiğim önemli hataların arapça metinlerini verdim.)
Şeceresi şöyledir: Zeyd b. Amr b. Nüfeyl b.
Abduluzza b. Rabah (veya: Riyah) b. Abdillah b. Kurz b. Rezah b. Adiyy b. Ka'b
b. Lueyy el-Kureyşî el-Adevî.
Ömer radıyallahu anh'ın babası el-Hattab, Zeyd
b. Amr b. Nufeyl'in amcası aynı zamanda ana bir kardeşiydi. Bu şöyle olmuştu:
Zeyd'in babası Amr b. Nufeyl, babası Nufeyl'in ölümünden sonra üvey annesiyle
evlenmişti. O zamana göre böyle bir evlilik normaldi. Bu kadın, Zeyd'in dedesi
Nufeyl ile evliyken el-Hattab'ı doğurmuştu. Bu rivayet, Zubeyr b. Bekkar ile
Muhammed b. İshak'a aittir.
Zeyd b. Amr, putlara ibadet etmeyi bırakmış ve
putperestlikten ayrılmıştı. Yalnız Allah’ın adına kesilmiş olmayan hayvanların
etini yemezdi.
Yunus b. Bukeyr, Ebu Bekr radıyallahu anh'ın
kızı Esma radıyallahu anha’nın şöyle dediğini rivayet eder: “Zeyd b. Amr b. Nufeyl'in
-sırtını Ka'be'nin duvarına yaslanmış vaziyette- şöyle dediğini işittim:
يا معشر قريش والذي نفس زيد بيده ما أصبح أحد منكم على دين إبراهيم غيري ثم يقول اللهم إني لو أعلم أحب الوجوه إليك عبدتك به ولكني لا أعلم ثم
يسجد على راحلته
“Ey Kureyş topluluğu! Nefsimi elinde tutan
Allah'a yemin ederim ki, aranızda benden başka İbrahim'in dininde bulunan hiç
kimse yoktur. Allah’ım! Hangi yolu daha çok sevdiğini bilseydim onunla sana
ibadet ederdim. Ama bilmiyorum.” Sonra bineği üzerinde secde ediyordu.
Ebu Usame de Hişam'dan böyle bir rivayette
bulunmuş ve rivayetine şunları eklemiştir: “Ka'be'ye doğru namaz kılar ve
şöyle derdi:
“Benim rabbim, İbrahim'in rabbidir. Benim
dinim, İbrahim'in dinidir.”
Zeyd b. Amr b. Nufeyl, diri diri toprağa gömülecek
olan kızların gömülmelerine engel olup hayatta kalmalarına çabalardı. Bir
kimse, kendi kızını toprağa diri diri gömüp öldürmek istediğinde ona şöyle
derdi:
“Bunu öldürme. Bana ver, ben kendisine bakarım,
büyüdüğünde istersen geri alırsın, istersen bırakırsın.”
Yunus b. Bukeyr, Muhammed b. İshak'tan şöyle
bir rivayette bulunur: “Şu bir kaç kişi Kureyş’lilerden kaçıp gitmişlerdi:
Zeyd b. Amr b. Nufeyl,
Varaka b. Nevfel b. Esed b. Abdiluzza,
Osman b. Huveyris b. Esed b. Abdiluzza,
Ubeydullah b. Cahş b. Riab b. Ya'mur b. Sabre
b. Murre b. Kebîr b. Ğunm b. Dudan b. Esed b. Huzeyme,
Annesi Umeyye bt. Abdilmuttalib,
Kızkardeşi Zeynep bt. Cahş -ki Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem, azatlısı Zeyd'in boşamasından sonra kendisiyle
evlenmişti.-
İşte bunlar, bayramlarda önünde kurban kesilen
ve Kureyş'e ait olan bir putun yanında toplanan Kureyşli bir topluluğun yanına
vardılar. Bunlar, cemaatten ayrılıp bir kenara çekilerek birbirlerine şöyle
dediler:
تصادقوا وليكتم بعضكم على بعض
فقال قائلهم تعلمن والله ما قومكم على شيء لقد أخطئوا دين إبراهيم وخالفوه ما وثن يعبد لا يضر ولا ينفع؟! فابتغوا لأنفسكم
“Samimi olun ve birbirinizi saklayın.”
Sözcüleri şöyle dedi:
“Vallahi, kavminizin bir şey üzerinde
olmadığını biliyorsunuz, İbrahim'in dininden sapmış, zarar veya fayda veremeyen
putlara ibadet ederek İbrahim aleyhi's-selâm’a muhalefet etmişlerdir. Kendiniz
için hakkı arayın.”
Bunun üzerine yola koyulup yeryüzünde dolaşmaya
ve İbrahim aleyhi's-selâm'ın dini olan Hanîf dinini aramaya başladılar. Bunlardan
Varaka b. Nevfel, Hristiyanlığı seçti, o dinin sağlam bir mensubu oldu.
Hristiyanlardan, o dinle ilgili kitapları istedi. Ehl-i Kitap’tan çok ilimler
elde etti. Bunlardan Zeyd b. Amr b. Nufeyl'den daha müstakim ve daha sebatlı biri
yoktu. Putlarla ilgisini kesti. Hristiyanlıktan, Yahudilikten ve diğer dinlerden
uzaklaştı. Sadece İbrahim aleyhi's-selâm'ın dini olan Hanîf dinine bağlandı.
Diğer ilahlardan kopup sıyrılarak Allah’ı birledi.
Kendi kavminden insanların kestiği hayvanları
yemiyordu. Onların içinde bulunduğu yaşantıdan uzaklaşarak kendilerini
protesto ediyordu. El-Hattab, ona çok eziyet etmişti. Mekke'nin yukarı
taraflarına götürüp Kureyş'in ayak takımı ve beyinsizlerine teslim ederek:
“Sakın, bunun Mekke'ye girmesine müsaade
etmeyin!” demişti. Zeyd, ancak onlardan gizli olarak Mekke'ye giriyor,
farkedilince de dışarı çıkarılıyordu. Dinlerini bozmasından veya kendilerinden
birinin ona uymasından korkulduğu için, ona çok eziyet ediyorlardı.
Musa b. Ukbe dedi ki: “Takdir ettiğim bir adam,
Zeyd b. Amr b. Nufeyl'den bahsederken onun, Kureyş’lilerin kurban kesişlerini
beğenmediğini ve onlara şöyle dediğini anlatıyordu:
الشاة خلقها الله وأنزل لها من
السماء ماء وأنبت لها من الأرض لم تذبحوها على غير اسم الله؟
“Koyunu, Allah yarattı, gökten onun için su
indirdi, yerden onun için ot bitirdi. Böyleyken onu keserken, ne diye üzerine
Allah'tan başkasının adını anıyorsunuz?”
İşin önemine dikkat çekmek ve bu yaptıklarından
ötürü onları protesto etmek için böyle konuşmuştu.
Yunus b. Bukeyr, İbn İshak'ın şöyle dediğini
rivayet eder: “Zeyd b. Amr b. Nufeyl, İbrahim aleyhi's-selâm'ın dini olan Hanîf
dinini aramak maksadıyla yeryüzünde dolaşmaya niyetlenmişti. Karısı Safiye bt.
Hadramî, onun yola çıkmaya hazırlandığını her gördükçe, koşup durumu el-Hattab
b. Nufeyl'e haber veriyordu. Nihayet bir gün Zeyd, ilk kitap ehli birisinden
olan İbrahim'in dinini arayıp sorarak Musul ve Cezire'ye geldi. Sonra Şam'a
vardı. Orada dolaşırken Belka mıntıkasındaki bir kilisede Hristiyanlıkla ilgili
bilgilerin kaynağı durumunda olan bir rahibin yanına gitti. Ona, İbrahim
aleyhi's-selâm'ın dini olan Hanif dinini sordu. Rahip ona dedi ki:
“Öyle bir dini soruyorsun ki, bu gün seni ona
ulaştıracak bir kimseyi bulamazsın. Onu bilenler çürümüş, onu tanıyanlar yok
olup gitmiştir. Yalnız sana şunu derim ki, bir nebî ortaya çıkmak üzeredir.”
Zeyd, Yahudiliğe ve Hristiyanlığa bakmış, ama
onları beğenmemişti. Rahibin sözlerini tamamlamasından hemen sonra Mekke'ye
doğru alelacele yola koyuldu. Lahm mıntıkasına vardığında üzerine saldırıp onu
öldürdüler. Varaka, onun ölümü üzerine şu mersiyeyi söylemişti:
“Ey İbn Amr, doğruyu buldun, güzel yaptın.
Benzersiz Rabb'e inandığından ve dahi, Tağutlarını putlarını terk ettiğinden
dolayı, Kızgın ateşli tandırdan uzak durdun. İnsan, yerin altında yetmiş derede
de olsa, Rabb'inin rahmeti kendisine ulaşabilir.”
Muhammed b. Osman b. Ebi Şeybe'nin, İbn Ömer
radıyallahu anhuma'dan rivayet ettiğine göre, Zeyd b. Amr b. Nufeyl, Cahiliye
döneminde de dindar bir kimseymiş. Allah'a bağlanmanın yollarını ararmış. Hatta
bir defasında sefere çıktığında bir Yahudiye uğrayıp ona:
“Beni de kendinle birlikte dinine sokmanı arzu
ediyorum” demiş. Yahudi, ona şöyle demiş:
“Allah'ın gazabından hisseni alıncaya kadar
seni dinime sokmam!” Zeyd ise:
“Ben zaten Allah'ın gazabından kaçıyorum” demiş
ve tekrar yola koyularak bir Hristiyana uğramış, ona da:
“Beni de kendinle birlikte dinine sokmanı arzu
ediyorum” demiş. Hristiyan ise, ona şöyle demiş:
“Sapıklıktan payını alıncaya kadar seni dinime
sokmam” Zeyd ise:
“Ben zaten sapıklıktan kaçıyorum” demiş.
Hristiyan:
“Sana öyle bir din göstereceğim ki, ona tabi
olursan doğru yolu bulursun” deyince, Zeyd:
“O hangi dindir?” diye sormuş. O da:
“İbrahim'in dini” diye cevap vermiş. Bu defa
Zeyd şöyle şahadet getirmiş:
“Allah’ım! Şahid ol. Ben, İbrahim'in
dinindeyim. O din üzerine yaşayacak ve o din üzerine öleceğim.”
Zeyd b. Amr'ın bu durumu Nebî sallallahu aleyhi
ve sellem’e anlatıldığında şöyle buyurdu:
“Kıyamet gününde o, tek başına bir ümmet
olacaktır.”
Muhammed b. Sa'd, Zeyd b. Amr b. Nufeyl'in
şöyle dediğini rivayet etmiştir:
“Yahudilik ve Hristiyanlığı inceledim.
İkisinden de aradığımı bulamadım. Bir zamanlar Şam ve yöresinde bulunuyordum.
Orada bulunan bir manastıra uğrayıp rahiple görüştüm. Ona gurbette olduğumu,
kavmimden uzaklaştığımı, putperestlikten, Yahudilik ve Hristiyanlıktan
hoşlanmadığımı anlattım. Bana şu cevabı verdi:
“Ey Mekke’lilerin kardeşi! Öyle sanıyorum ki,
sen İbrahim'in dinini arıyorsun. Aslmda sen, bu güne kadar hiç kimsenin
bağlanmadığı bir dini istiyorsun. O da baban İbrahim'in dinidir. O Hanif idi.
Yahudi ya da Hristiyan değildi. Memleketindeki Ka'be'ye yönelerek namaz kılıp
secde ederdi. Memleketine dön. Allah, memleketinde, kavminden birini nebî
olarak gönderecektir. O, İbrahim'in dinini getirecektir. O, Allah katında
yaratıkların en hayırlısıdır.”
Yunus, İbn İshak'ın şöyle dediğini rivayet
eder: “Zeyd b. Amr b. Nufeyl ailesinden birinden bana şunu anlattılar:
“Zeyd, Ka'be'ye girdiğinde ayakta durarak
şöyle demişti:
“Senin buyruğuna âmâdeyim Allah'ım! Sana ibadet
eder, sana kul olurum. Sen, gerçek rabsin. İbrahim'in sığındığına sığındım.
Hani o şöyle demişti: “Burnumu senin huzurunda yere sürüyorum. Beni ne kadar
zora sürsen de katlanırım. Kibir değil, iyilik isterim. Çok sıcak zamanda
yürüyen kişi, rahat rahat konuşan kimse gibi değildir.”
Ebu Davud et-Tayalisî'nin anlattığına göre Zeyd
b. Amr ile Varaka b. Nevfel, din aramak maksadıyla yola koyularak Musul'daki
bir rahibe uğramışlar. Rahip, Zeyd b. Amr'a sormuş:
“Ey deve sahibi! Nereden geliyorsun?”
“İbrahim oğullarının (Mekke’lilerin) yanından.”
“Aradığın nedir?”
“Din arıyorum.”
“Geri dön. Çünkü aradığın din, yakında senin toprağında
ortaya çıkacaktır! Varaka, Hristiyanlığa girdi. Ama ben, gerçek bir Hristiyan
olmaya azmettim. Ne var ki o bana uymadı. Geri döndü. Dönerken de şöyle
diyordu:
“Senin buyruğuna âmâdeyim Allah'ım! Sana ibadet
eder, sana kul olurum. Sen, gerçek rabsin. Kibir değil, iyilik isterim. Çok sıcak
zamanda yürüyen, rahat rahat konuşan gibi değildir. İbrahim'in inandığına
inandım. Hani o şöyle diyordu: “Burnumu senin huzurunda yere sürüyorum. Beni,
ne kadar zora sürsen de katlanırım.” Sonra yere kapanıp secde ediyordu.
Zeyd'in on oğlundan biri olan Said, Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem'in yanına gelerek:
“Ey Allah’ın rasulü! Babam, sana anlatıldığı ve
senin de bildiğin gibidir. O'nun için bağışlanma dile” dedi. Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem de şu cevabı vermişti:
“Evet, kıyamet gününde o, tek başına bir
ümmet olarak haşrolunacaktır."
Zeyd b. Amr, Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem’in -peygamberliğinden önce - yanına gelmişti. O esnada Zeyd b. Harise de
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanında bulunmaktaydı. İkisi,
önlerindeki sofradan yemekteydiler. Ona da buyur ettilerse de Zeyd b. Amr şöyle
cevap verdi:
“Ey kardeşim oğlu! Ben, putlar adına kesilen
hayvanların etinden yemem.”
Muhammed b. Sa'd, (isnadıyla) Hacir b. Ebi
İhab'ın şöyle dediğini rivayet eder:
“Şam'dan dönüşünden sonra Zeyd b. Amr'ı, Buvane
putunun yanında iken gördüm. Güneşi araştırıyordu. Zeval vakti olunca, Ka'be'ye
yönelip iki secdeli bir rek’at namaz kıldı. Sonra şöyle dedi:
“Bu, İbrahim ile İsmail'in kıblesidir. Taşa
ibadet etmem ve ona namaz kılmam. Putlar adına kesilen hayvanların etlerini
yemem. Fal oklarıyla kısmet aramam. Ölünceye kadar ancak bu Beyt'e yönelerek
namaz kılarım.” Zeyd b. Amr b. Nufeyl, hac eder, arafede vakfe yapar, telbiye
getirir ve şöyle derdi:
“Buyur Allah’ım buyur. Senin ortağın ve dengin
yoktur.” Böyle dedikten sonra yaya olarak Arafat dağından inip Müzdelife'ye
gider. Giderken şöyle derdi:
“Buyur Allah'ım buyur. Sana kul, sana köle olur
ve sana ibadet ederim.”
Vakidî, Amir b. Rebia'nın şöyle dediğini
rivayet eder: “Zeyd b. Amr b. Nufeyl'in şöyle dediğini işittim:
“İsmail neslinden, Abdulmuttalib evladından bir
nebinin gelmesini bekliyorum. Ama onun zamanına ulaşabileceğimi sanmıyorum.
Ona inanıyor, onu tasdik ediyor ve onun nebi olduğuna tanıklık ediyorum. Eğer
ömrün vefa eder de onu görürsen, benden ona selam söyle. Onun özelliklerini
sana anlatacağını ki, onu görünce tanımakta güçlük çekmeyesin.” Ben de:
“Öyleyse anlat” dedim. Anlatmaya başladı ve
dedi ki:
“O öyle bir adamdır ki boyu ne uzun, ne de
kısadır. Saçı ne çoktur, ne de azdır. Gözünde hep kızarıklık vardır. İki omuzu
arasında nübüvvet mührü bulunur. Adı Ahmed'dir. Bu şehirde doğacak ve yine bu
şehirde nebî olacaktır. Sonra kavmi, getirdiği dinden hoşlanmayıp onu buradan
çıkaracaktır. Nihayet o da Medine'ye hicret edecek ve dini orada zuhur edecektir.
Sakın ona karşı aldatılmayasın. Çünkü ben, İbrahim'in dinini aramak amacıyla
birçok beldeleri dolaştım. Kendilerine bu konuda soru sorduğum Yahudi,
Hristiyan, Mecusi herkes, bana:
“Aradığın bu din, ileride gelecektir” dediler.
Bu dinin peygamberiyle ilgili olarak sana anlattığım vasıfları, ayniyle bana
anlatarak:
“Ondan başka gelecek bir nebî yoktur” dediler.
Amir b. Rebia dedi ki: “Ben Müslüman olunca,
Zeyd b. Amr'ın sözlerini ve selamını Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e
naklettim. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, onun selamını aldı, ona
şefkat etti ve:
“Onu Cennet'te eteklerini sürüyerek
dolaşırken gördüm” dedi.
Sahihu Buharî'de Abdullah b. Ömer radıyallahu
anhuma'dan rivayet edildiğine göre kendisine risalet gelmeden önce Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem, Mekke'nin batı yakasındaki Beltah vadisinin aşağı
taraflarında Zeyd b. Amr b. Nufeyl ile karşılaşmış. O esnada Nebî sallallahu
aleyhi ve sellem'e yemek getirilmiş, Zeyd'e de: “Buyur” denilmiş, ama o, bu
yemeği yemeyip şöyle demiş:
“Putlarınız adına kestiğiniz hayvanların
etlerini yemem. Üzerine Allah adı anılmadan kesilen hayvanların etlerini
yemem!”
Zeyd b. Amr, Kureyşlilerin putlar adına hayvan
kesmelerini kınayarak şöyle derdi:
“Koyunu yaratan Allah'tır. Onun için gökten su
indirip, yerden ot bitiren de Allah'tır. Sonra kalkıp bu nimetleri inkâr ediyor,
hayvanları Allah'tan başkası adına kesip günaha giriyorsunuz!”
Musa b. Ukbe, İbn Ömer radıyallahu anhuma'nın
şöyle dediğini rivayet etti: “Zeyd b. Amr b. Nufeyl dini sorup araştırmak için
Şam'a gitmiş. Bir Yahudi bilginine uğrayıp ona Yahudilik dinini sorarak şöyle
demiş:
“Ben sizin dininize girmeye karar verdim ve
girmeye de hazırım.” Bilgin:
“Allah'ın gazabından payını almadıkça dinimize
giremezsin!” deyince Zeyd şu karşılığı vermiş:
“Zaten ben de Allah'ın gazabından kaçıyorum.
O'nun gazabını yüklenmem, buna gücüm de yetmez. Bana, başka bir yol gösteremez
misin?” deyince bilgin:
“Bilemiyorum. Sen, ancak Hanif dinine girebilirsin”
der. Bunun üzerine Zeyd:
“Haniflik nedir?” diye sormuş, o da şu cevabı
vermiş:
“Haniflik, İbrahim aleyhi's-selâm’ın dinidir.
İbrahim, ne Yahudi, ne de Hristiyandı. Sadece Allah'a ibadet ederdi.”
Zeyd, Yahudi bilginin yanından ayrılıp yola
devam etti. Hristiyanlardan bir âlimle karşılaştı. Ona da aynı şeyleri anlattı.
Bilgin:
“Allah'ın lânetinden payını almadıkça dinimize
giremezsin!” deyince Zeyd şöyle dedi:
“Zaten ben, Allah'ın lânetinden kaçıyorum.
O'nun lânet ve gazabından asla birşey yüklenemem. Buna gücüm de yetmez. Sen,
bana başka bir alternatif gösterebilir misin?” Âlim:
“Bilemiyorum. Sen, ancak Hanîf olabilirsin”
deyince, Zeyd:
“Haniflik nedir?” diye sordu. Âlim, şu cevabı
verdi:
“Haniflik, İbrahim'in dinidir. O, ne Yahudi, ne
de Hristiyandı. Sadece Allah'a ibadet ederdi.” Zeyd, bilginlerin İbrahim aleyhi's-selâm
hakkındaki görüş ve düşüncelerini alınca dışarı çıkıp ellerini göğe kaldırdı
ve:
“Allah’ım, sen şahid ol ki ben, İbrahim'in
dinindeyim.”
Hişam b. Urve, Ebu Bekr radıyallahu anh'ın kızı
Esma radıyallahu anh'nın şöyle dediğini rivayet etmiş:
“Zeyd b. Amr b. Nufeyl'in sırtım Ka'be duvarına
dayayarak şöyle dediğini gördüm:
“Ey Kureyş topluluğu! Allah'a and olsun ki, aranızda
benden başka İbrahim'in dininde kimse yoktur.”
Zeyd b. Amr b. Nufeyl, kızların diri diri
toprağa gömülmelerine engel olurdu. Bir kimsenin, kendi kızını diri diri
toprağa gömmek üzere olduğunu gördüğünde ona:
“Kızını öldürme. Onun geçimini ben temin
ederim” der ve kız çocuğunu onun elinden alırdı. Çocuk gelişip büyüyünce
babasına:
“İstersen kızını alabilirsin. Yoksa ben, onun
geçimini sağlarım” derdi.
Abdurrahman b. Ebi'z-Zinad, Esma bt. Ebi Bekr
radıyallahu anhuma'nın şöyle dediğini rivayet etmiştir:
“Zeyd b. Amr'ı, sırtını Ka'be'ye yaslayarak
şöyle derken gördüm:
“Ey Kureyş topluluğu! Zinadan sakının. Çünkü o,
yoksulluğun meydana gelmesine sebeb olur.”
İbn Asakir, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in, Zeyd b. Amr hakkında şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Kıyamet gününde o, tek başına bir ümmet
olarak diriltilecektir.”
Muhammed b. Osman b. Ebi Şeybe, Cabir
radıyallahu anh’ın şöyle dediğini rivayet eder:
سئل رسول الله صلى الله عليه وسلم عن زيد بن
عمرو بن نفيل أنه كان يستقبل القبلة في الجاهلية ويقول إلهي
إله إبراهيم وديني دين إبراهيم ويسجد فقال رسول الله صلى الله
عليه وسلم يحشر ذاك أمة وحده بيني وبين عيسى ابن مريم
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e Zeyd
b. Amr b. Nufeyl hakkında soruldu. Zeyd Cahiliye döneminde Ka’be’ye yönelerek:
“İlahım, İbrahim'in ilahıdır. Dinim, İbrahim'in
dinidir” der ve secde ederdi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
“Benimle Meryem oğlu İsa arasında o, tek
başına bir ümmet olarak haşrolunacaktır.”
Vakidî, Said b. El-Museyyeb'in, Zeyd b. Amr b.
Nufeyl hakkında şöyle dediğini rivayet eder:
“Vahyin Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’e gelmeye başlamasından beş sene önce Kureyş’liler Ka'be'yi yemden inşa
ederlerken Zeyd vefat etti. O, kendisinin İbrahim aleyhi's-selâm'ın dinine
bağlı olduğunu söylüyordu. Oğlu Said, Müslüman olup Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem’e tabi olmuştu. Said ve Ömer radıyallahu anhuma, birlikte
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına gelerek Zeyd'in durumunu
ondan sormuşlardı. O da şöyle buyurmuştu:
“Allah, onu bağışlasın ve ona rahmet etsin.
O, İbrahim'in dini üzere ölmüştür.”
Vakidî der ki: O günden sonra Müslümanlar, onu
hep rahmetle anmış ve kendisi için bağışlanma dilemişlerdir. Sonra Said b. El-Museyyeb
de şöyle demiştir:
“Allah onu bağışlasın ve ona rahmet etsin.”
Muhammed b. Sa'd'ın, Vakidî'den naklen
anlattığına göre Zeyd b. Amr b. Nufeyl, Mekke'de vefat etmiş ve Hira dağının
eteklerinde bir yere defnedilmiştir. Daha önce anlatıldığına göre, Zeyd b.
Amr, Şam'a bağlı Belka mıntıkasında, Meyfaa denen yerde Lahm oğullarının
saldırısı neticesinde ölmüştür. Doğrusunu Allah bilir.
El-Bagendî, Aişe radıyallahu anha’dan
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu nakleder:
“Cennet'e girdim. Orada Zeyd b. Amr b.
Nufeyl'e ait uzun dallı, iki büyük ağaç gördüm.”
Zeyd b. Amr b. Nufeyl, kendi şiirlerinin
birinde şöyle demiş:
إلى الله أهدي مدحتي وثنائيا
وقولا رضيا لا يني الدهر باقيا إلى الملك الأعلى الذي ليس فوقه إله ولا رب يكون
مدانيا
“Zaman devam ettikçe övgü ve sitayişlerimi, beğenilen
sözlerimi, kendisinden daha üst bir melik ve kendisinin üzerinde bir ilah bulunmayan,
kendisine denk bir rab bulunmayan Allah'a hediye ve ithaf ediyorum.”
Bu şiirin, Ümeyye b. Ebi's-Salt'a ait olduğunu
söyleyenler de olmuştur. Doğrusunu Allah bilir.
Muhammed b. İshak, Zubeyr b. Bekkar ve diğerlerinin
rivayetlerine göre Zeyd b. Amr, tevhide dair bir şiirinde de şöyle demiştir:
وأسلمت وجهي لمن أسلمت له الأرض
تحمل صخرا ثقالا دحاها فلما استوت شدها سواء وأرسى عليها الجبالا وأسلمت وجهي
لمن أسلمت له المزن تحمل عذبا زلالا إذا هي سيقت إلى بلدة أطاعت فصبت عليها سجالا
وأسلمت وجهي لمن أسلمت له الريح تصرف حالا فحالا
“Ağır kayalar yüklenen yerin teslim olduğu
Allah'a teslim oldum. O yer ki, onu düzledi,
o dümdüz olunca onu, sabitlemek için üzerine dağlar yerleştirdi. Tatlı ve
berrak suları taşıyan bulutların yöneldiği Allah'a teslim oldum. O bulutlar ki,
her nereye sevk edilirlerse, emre itaat ederler, gönderildikleri beldelere
sağanak sağanak yağmur yağdırırlar. Rüzgârların kendisine teslim olduğu Allah'a
teslim oldum. O rüzgârlar ki, halden hale dönüp giderler.”
Muhammed b. İshak, Hişam b. Urve'nin şöyle
dediğini rivayet eder: Babam rivayet etti ki, Zeyd b. Amr, bir şiirinde şöyle
demiştir:
“İşler taksim edilirken bin rabbe mi yoksa bir
rabbe mi tapacağım?
Lat ile Uzza'yı tamamen bıraktım. Dayanıklı ve
sabırlı kimse işte böyle yapar.
Ne Uzza'ya, ne de iki kızına tapmam.
Amr oğullarının putlarını da ziyaret etmem.
Daha önce uzun zaman tanrımız olan Ganem'e de
tapmam.
Çünkü o zaman aklım az idi. Şaşkındım.
Gecelerde ve gündüzlerde hayret edilecek
haller vardır.
Basiret sahibi kimseler bunu görür ve bilirler
ki,
Allah, günahkâr birçok kimseyi yok etmiştir.
Kavmin iyiliği sebebiyle diğerlerine
ilişmemiştir.
Onlardan küçük çocuklar çoğalır.
Bir ara adam tökezleyip kayar ve bir gün döner.
Parlak ve yeşil dalın gelişip büyümesi gibi.
Ama ben, bağışlayıcı rabbimin günahımı
bağışlaması için,
Rabbim olan Rahman'a ibadet ediyorum.
Rabbinizden sakının. Takvayı muhafaza edin,
Muhafaza ettiğiniz sürece helak olmazsınız.
İyi kimselerin diyarlarının Cennet olduğunu
görürsün.
Kâfirler için çılgın alevli kızgın bir ateş
vardır.
Dünyada rüsvay olacak, ölünce de kalpleri
sıkıştıran zorluklarla karşılaşacaktır.”
Hişam b. Urve, Esma bt. Ebi Bekr radıyallahu
anhuma’nın şöyle dediğini rivayet etmiştir: Zeyd b. Amr b. Nufeyl, bir şiirinde
şöyle demişti:
عزلت الجن والجنان عني كذلك
يفعل الجلد الصبور
فلا العزى أدين ولا ابنتيها ولا
صنمي بني طسم أدير
ولا غنما أدين وكان ربا لنا في
الدهر إذ حلمي صغير
أربا واحدا أم ألف رب أدين إذا تقسمت الأمور
ألم تعلم بأن الله أفنى رجالا كان شأنهم
الفجور
وأبقى آخرين ببر قوم فيربو منهم الطفل الصغير
وبينا المرء
يعثر ثاب يوما كما يتروح الغصن النضير
“Cinleri ve deliliği kendimden uzaklaştırdım.
Dayanıklı ve sabırlı kimse, işte böyle yapar.
Ne Uzza'ya taparım ne de iki kızına. Tasem
oğullarının da putunun etrafında dolaşmam.
Daha önce aklımız az iken uzun zaman ilah edinmiş
olduğumuz Ganem'e de tapmam.
İşler taksim edildiği zaman bin rabbe mi,
yoksa bir rabbe mi tapacağım?
Bilmez misin ki Allah, günahkâr adamları helâk
etmiştir
Diğerlerine de kavmin iyiliği sebebiyle
ilişmemiştir de onlardan küçük bir çocuk yetişir
Sonra kişi tökezler de parlak ve yeşil dalın
gelişip büyümesi gibi döner gelir.”
Esma bt. Ebi Bekr radıyallahu anhuma, Varaka b.
Nevfel'in şöyle dediğini rivayet eder:
“Ey İbn Amr, doğruyu buldun, iyi ettin,
Kızgın ateşli tandırdan uzaklaştın
Çünkü sen, benzersiz rabbe taptın,
Dağların cinlerini de olduğu gibi bıraktın.
Korkulu bir yere indiğimde derim ki:
Bana acı, acı, çünkü cinlerin umudu sensin.
İlahım, rabbimiz ve umudum sensin!
Kişi, yetmiş dere yerin altında olsa bile,
Rabbinin rahmeti yine ulaşır.
Dualara icabet edene taparım, hiç işitmeyene
tapmam.
Her mabedde namaz kılarken ben derim ki:
Mübareksin, senin adını anıp dua edenleri çoğalttım.”
Daha önce de belirtildiği gibi Zeyd b. Amr b.
Nufeyl, Varaka b. Nevfel, Osman b. Huveyris ve Ubeydullah b. Cahş birlikte
Şam'a gitmişlerdi. Zeyd hariç diğerleri Hristiyanlığa girmişler. Zeyd, hiç bir
dine girmeyip fitrat üzere kalmakta devam etmiş, bir ve ortaksız olan Allah'a
ibadet etmiş, önce de anlattığımız gibi İbrahim aleyhi's-selâm’ın dinine elden
geldiğince uymaya çalışmıştı.
Varaka b. Nevfel'e gelince, onunla ilgili
bilgileri, bi'set konusunun baş kısmında nakledeceğiz. Osman b. Huveyris, Kayser’in
yanında ölünceye dek Şam'da ikamet etmişti.
Umevî’nin onunla ilgili olarak anlattığı tuhaf
bir haber vardır. Özet olarak şöyledir: Osman b. Huveyris, Kayser’in yanına
geldiğinde kendi kavminden gördüğü eziyetleri anlatıp şikâyette bulundu.
Bunun üzerine Kayser, Şam Araplarının meliki
İbn Cefne'ye mektup yazarak, Kureyş’lilerle savaşmak üzere Osman'ı takviye
için bir ordu göndermesini emretti. Araplar, Mekke'nin önemli ve azametli bir
yer olduğunu, Allah'ın fil sahiplerine neler yaptığını bildiklerinden dolayı,
bu işten vazgeçmesi için İbn Cefne'ye mektup yazdılar. Bunun üzerine İbn Cefne,
boyalı ve zehirli bir gömleği Osman'a giydirip öldürdü. Zeyd b. Amr b. Nufeyl
de Osman için bir mersiye söyledi. Vefatı, bi'setten otuz yıl kadar öncedir.
Doğruyu Allah Subhanehu daha iyi bilir.