Kadınlara Cuma Namazının Farz Olduğu İddiasına Reddiye
Ebu Muaz Seyfullah el-Çubukâbâdî
İlim talebi ve tedrisi ile bilinmeyen ancak bazı kitapların
tahkik ve tahriç çalışmalarında bir heyete iştirak etmiş olmasıyla adı geçen Ebu
Cihad Mahmud b. Muhammed b. Halil es-Saidî adında bir zındık, Cuma namazının ahkâmıyla
ilgili olarak müslümanların imamlarının üzerinde icma ettikleri hususlara
aykırı bir takım iddialarla bir risale yazmış ve maalesef bu risale Türkçe’ye
de tercüme edilerek bu saptırıcı görüşlerin memleketimizde de yayılması söz
konusu olmuştur.
Bahsi geçen sapık görüşler, öncelikle kadınlara Cuma namazının
farz olmadığını açıkça belirten sahih hadisin sıhhatini inkâr etmek için hiçbir
tutarlı tarafı olmayan şüpheler atmayı amaçlıyor, böylece Cum’a suresi 9. Ayetinin
zahir hükmüne kadınları da katmak istiyorlar. Bu, Allah ve rasulünün kadınlara
farz kılmadığı bir şeyi kadınlara farz kılmak olduğundan bir şirktir. Bu bir.
Sonra Cum’a namazını mazereti sebebiyle kılamayanın dört rekât
öğle namazı kılmak zorunda olduğunu inkar ediyorlar ve ister erkek, ister
kadın, kim Cuma namazını kılamazsa sesli kıraat yaparak iki rekat namaz kılar
diyorlar. Bu da Allah’ın dininde tebdildir. Bu iki.
Kadınlar mescidde Cuma namazı kılamazlarsa evlerini mescid
edinip orada sesli kıraatle Cuma namazını kılarlar diyorlar, hiçbir delile
dayanmayan böyle bir din uydurmakla bir şirk daha ortaya atıyorlar, bu da üç.
Şirk ve Küfre Düşüren Bu Üç Meselenin Delillerinin Açıklanması:
1- Cum’a Namazının Kadınlara
Farz Olmadığının Delilleri
Tarık b. Şihab radiyallahu anh’den: “Nebî sallallahu aleyhi ve sellem
buyurdu ki:
الْجُمُعَةُ
حَقٌّ وَاجِبٌ عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ فِي جَمَاعَةٍ إِلَّا أَرْبَعَةً عَبْدٌ
مَمْلُوكٌ أَوِ امْرَأَةٌ أَوْ صَبِيٌّ أَوْ مَرِيضٌ
“Cum’a namazını cemaatle kılmak her müslümana vacip bir haktır. Ancak
şu dördü hariç: Mülkiyet altında olan köle, kadın, çocuk veya hasta olan kimse.”[1]
Bu hadisin sıhhatini inkâr etmek için öne sürdükleri şüphe şu: “Tarık
b. Şihab, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i görmüş olsa da O’ndan bir
şey işitmemiştir. Sahabe mürseli hüccet olsa da, Tarik b. Şihab’ın sahabeliği
sabit olmadığından bu rivayet sahbi mürseli değil, tabiinin büyüklerinin mürseli
konumundadır.”
Bu iddia münafıkça öne sürdükleri bir iddiadır. Çünkü malum olduğu üzere
sahabe mürselinin hüccet olduğunda ittifak vardır. Sahabe mürseli, sahabenin
bizzat Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işitmeyip, başka bir
sahabiden işittiği hadisi, işitmiş olduğu kimsenin adını zikretmeden doğrudan Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet etmesidir. Sahabenin tamamının adalet
sahibi olduğunda ittifak bulunduğundan sahabinin böyle bir rivayeti hüccettir.
Hatta tabiinden bilinen biri, sahabinin adını zikretmeksizin: “Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından biri bana rivayet etti” dediğinde de
durum böyledir, sahabinin adının zikredilmemesi hadisin sıhhatine hiçbir zarar
vermez.
Hatta aralarında İmam Şafii’nin de bulunduğu âlimlerden büyük bir
çoğunluk tabiinin büyük imamlarından olan Said b. El-Museyyeb rahimehullah’ın
doğrudan Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayette bulunarak yaptığı
mürsel rivayetleri de hüccet görme eğilimindedirler. Ancak Said b. El-Museyyeb
hem sahabeden, hem de tabiinin büyüklerinden rivayette bulumuş olduğu için,
rivayeti kimden aldığını tasrih etmedikçe böyle bir mürseli kabul etmemek daha
sağlıklıdır. Çünkü arada biri sahabeden, diğeri tabiinden olmak üzere iki
ravinin iskat edilmiş olması ihtimali vardır.
Tarık b. Şihab’a gelince, onun Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i
gördüğü hususunda ittifak vardır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den
işitmiş olduğunda ise ihtilaf edilmiştir.
İbn Ebi Hatim, babası Ebu Hatim’den naklen dedi ki: “Tarık b. Şihab’ın Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’den: “Hangi cihad en üstündür?” diye sorulduğu
zaman: “Zalim sultan yanında hak sözü söylemektir” buyurduğuna dair rivayeti
mürsel bir hadistir. Bunu ancak musnedu’l-vuhdan’a dahil ettim. Çünkü Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’i gördüğü nakledilmiştir.” Hafız el-A’laî bunu
naklettikten sonra dedi ki: “Derim ki: Tarık b. Şihab’ın hadisi sahabe
mürsellerine katılır.”[2]
El-A’laî haklıdır, çünkü Tarık b. Şihab yalnızca sahabelerden rivayette
bulunmuştur, şeyhleri arasında tabiinden kimse yoktur.
Nitekim Hakim’in el-Mustedrek’te (1/425) rivayetine göre Cuma namazının
kadınlara farz olmadığına dair bu rivayeti Ubeyd b. Muhammed el-İclî – el-Abbas
b. Abdilazim el-Anberî – İshak b. Mansur – Hureym b. Sufyan - İbrahim b. Muhammed b. El-Munteşir – Kays b.
Muslim - Tarik b. Şihab radıyallahu anh - Ebu Musa radıyallahu anh – Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem isnadıyla rivayet etmiştir. Ricali sahihayn
ricalidir.
Ancak Beyhakî de Fadailu’l-Evkat’ta (263) bu isnad ile rivayet edip: “Bunu
bu şekilde mevsul olarak rivayette Ubeyd el-İcli tek kaldı” demiştir.
İbn Mulakkin ise Bedru’l-Munir’de (4/640) dedi ki: “Ubeyd b. Muhammed
sikadır, şu halde onun tek kalmasının zararı olmaz. Böylece bunun mürsel veya
mevsul olarak rivayet edilmesinde bir çelişki olmadığı anlaşılmıştır.”
Üstelik hadisin başka sahabilerden de şahitleri vardır. Beyhakî Sunenu’s-Sagir’de
(608) bu hadisi rivayet ettikten sonra şöyle demiştir: “Hadisin şahidlerinin
isnadlarını Sünen(u’l-Kebir) kitabında zikrettik. Cabir ve Temim ed-Darî radıyallahu
anhuma hadisleri de bunlardandır.”[3]
Ebu Hureyre radıyallahu
anh’den de şahidi şu şekildedir: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
خَمْسَةٌ لَا جُمُعَةَ
عَلَيْهِمْ الْمَرْأَةُ وَالْمُسَافِرُ وَالْعَبْدُ وَالصَّبِيُّ وَأَهْلُ الْبَادِيَةِ
“Şu beş kişiye Cum’a
namazı (farz) değildir: Kadın, yolcu, köle, çocuk ve bâdiye (köy ve yayla)
halkı”[4]
Bu hadisin isnadına İbrahim b. Hammad b. Ebi Hazım’ı Darekutni ed-Duafa’da zikretmiştir. Mesleme b. Kasım dedi ki: “İbrahim b. Hammad b. Ebi Hazım, İmam Malik b. Enes’in ashabından olup sikadır.”[5]
Umm Atiyye radıyallahu anha, Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in kadınlardan biat alırken kadınlara Cuma namazının farz olmadığını
söylediğini de belirtmiştir.[6]
Sahabenin uygulamaları da buna göredir: Ebu Amr eş-Şeybânî rahimehullah’tan:
رَأَيْتُ
ابْنَ مَسْعُودٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ يُخْرِجُ النِّسَاءَ يَوْمَ الْجُمُعَةِ
مِنَ الْمَسْجِدِ وَيَقُولُ
اخْرُجْنَ إِلَى بُيُوتِكُنَّ خَيْرٌ لَكُنَّ
“İbn Mes’ud radiyallahu anh’ın Cum’a günü kadınları mescidden
çıkardığını gördüm. Diyordu ki:
“Evlerinize dönmeniz sizin
için daha hayırlıdır.”[7]
İmam Buhârî Sahih’inde
(2/5) şu bab başlığını koymuştur:
بَابُ هَلْ عَلَى
مَنْ لَمْ يَشْهَدِ الجُمُعَةَ غُسْلٌ مِنَ النِّسَاءِ وَالصِّبْيَانِ وَغَيْرِهِمْ؟ وَقَالَ ابْنُ عُمَرَ إِنَّمَا الغُسْلُ
عَلَى مَنْ تَجِبُ عَلَيْهِ الجُمُعَةُ
“Kadınlar, çocuklar ve
diğer Cuma namazına katılmayan kimselere Cuma günü gusletmek gerekir mi? İbn
Ömer radıyallahu anhuma dedi ki: “Gusül ancak kendisine Cuma namazının farz
olduğu kimseye gerekir.”
Böylece kadınlara Cuma namazını farz kılmaya kalkışan
kimselerin bu sapık iddialarına İmam Buhârî’yi de dahil etmeye çalışmaları
iptal olmuştur!
İbn Ömer radıyallahu anhuma’nın bu sözünü Beyhakî (1/297) ve
başkaları hasen isnadla rivayet etmişlerdir.
Ebu’l-Mehasin el-Huseynî el-İlmam’da (no:103) dedi ki: “Nesâî,
Nafi rahimehullah’tan şöyle rivayet etti: “Eyyub es-Sahtiyanî rahimehullah
kendisine: “Kadınlara Cuma günü guslü gerekir mi?” diye sorunca Nafi dedi ki: “İbn
Ömer radıyallahu anhuma şöyle dedi:
“Gusül ancak Cuma’nın kendilerine farz olduğu kimselere
gerekir.” Ancak Nesâî’nin kitaplarında veya başka bir kaynakta bu rivayeti
bulamadım.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kadınlara Cuma namazının
farz olmadığını açıkladığı sabit olmuş, hiçbir yerde kadınlara Cuma namazını
emretmemiştir. Bu rivayetler gösteriyor ki, sahabe ve tabiin de kadınlara Cuma
namazının farz olmadığı hususunda icma etmişlerdir.
Nitekim Hattabi Mealimu’s-Sunen’de (1/243) İbnu’l-Munzir el-Evsat’ta (4/16)
ve el-İcma’da (no:53), Begavi Tefsir’inde ve daha başka imamlar, kadınlara Cuma
namazının farz olmadığı hususunda icma edildiğini zikretmişlerdir.
2- Kadınların Cuma Namazına Katılmalarının Meşru Olduğunu Söylemek İçin
Delil Gerekir
Bu meselede bilakis kadınların Cuma namazı için mescide
çıkmaları meşru mudur, buna delil gerekir. Nitekim Buhârî’de (899) İbn Ömer radıyallahu
anhuma’dan gelen rivayette:
ائْذَنُوا لِلنِّسَاءِ بِاللَّيْلِ إِلَى المَسَاجِدِ
“Kadınlar geceleyin mescidlere çıkmak istediklerinde onlara
izin verin” buyrulmuştur. Diğer rivayette de (Buhârî 900) İbn Ömer radıyallahu
anhuma şöyle demiştir:
كَانَتِ امْرَأَةٌ لِعُمَرَ تَشْهَدُ صَلاَةَ الصُّبْحِ وَالعِشَاءِ فِي الجَمَاعَةِ فِي المَسْجِدِ، فَقِيلَ لَهَا: لِمَ تَخْرُجِينَ وَقَدْ تَعْلَمِينَ أَنَّ عُمَرَ يَكْرَهُ ذَلِكَ وَيَغَارُ؟ قَالَتْ: وَمَا يَمْنَعُهُ أَنْ يَنْهَانِي؟ قَالَ: يَمْنَعُهُ قَوْلُ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «لاَ تَمْنَعُوا إِمَاءَ اللَّهِ مَسَاجِدَ اللَّهِ
“Ömer radıyallahu anh’ın bir hanımı sabah ve yatsı
namazlarında cemaate katılırdı. Ona denildi ki: “Ömer radıyallahu anh’ın
kıskançlığından dolayı bundan hoşlanmadığını bildiğin halde neden namaza
çıkıyorsun?” O da dedi ki: “Öyleyse beni neden bundan yasaklamıyor?” Dedi ki: “Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Allah Azze ve Celle’nin kadın kullarını
mescidlerden yasaklamayın” buyurmuştur.”
İbn Receb Fethu’l-Bari’de (6/179-180) dedi ki: “Bu iki
hadisi Buhârî’nin bu babda zikretmekten maksadı şudur: Kadınların mescidlere
çıkmaları ancak geceye hastır. Ömer radıyallahu anh hadisi kadınların ancak bu
şekilde çıktıklarını açıklamaktadır. Nitekim “Kadınların mescidlere gece
karanlığında (yatsı vakti) ve (sabahın) alaca karanlığında çıkmaları” babı daha
önce geçmişti. Şu halde kadınların mescide çıkmaları hakkındaki izin Cuma namazı
hakkında değildir. Çünkü o gündüz namazlarındandır, gece namazlarından
değildir. Cuma guslü emri ancak Cuma namazına geleceklere emredilmiştir.
Nitekim daha önce geçen İbn Ömer radıyallahu anhuma hadisinde geçmişti. Bu da
gösteriyor ki kadınlar Cuma guslüyle emredilmemişlerdir. Çünkü Cuma namazına
çıkmalarına izin verilmemiştir.
Cuma günü kadınlar için guslü tasrih eden bir lafız
gelmiştir. Bunu İbn Hibban Sahih’inde Osman b. Vakıd el-Umerî – Nafi – İbn Ömer
yoluyla rivayet etti. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Erkeklerden
ve kadınlardan kim Cuma namazına gelirse gusletsin.” Bu hadis diğer lafızla da
rivayet edildi: “Cuma guslü ihtilam olmuş her erkeğe ve buluğa ermiş her kadına
gerekir.” Bunu Bezzar ilk lafızla rivayet edip dedi ki: “Zannediyorum ki bu
lafızla rivayette Osman b. Vakıd yanılmıştır.”
Bu Osman b. Vakıd hakkında İbn Main sika dedi. Ahmed ve
ed-Darekutni: “Onda sakınca yok” dediler. Ebû Dâvûd: “Zayıf” dedi bu hadisi
onun tek kaldığı bir yanılgısı olarak zikretti. Yani ona bu lafızda kimse
mutabaat etmemiştir, onun tek kalması ise bu lafız münkerdir.” İbn Receb’in
açıklaması bu şekildedir. Osman b. Vakıd’ın hadisini el-Elbani de tahkik edip
zayıf olduğunu açıklamıştır.
3- Zaruretsiz Olarak Mescidin Dışında Cum’a Kılınmaz
Seyyar b. Ma’rur
rahimehullah’tan: “Ömer radıyallahu anh hutbede şöyle dedi:
إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَنَى
هَذَا الْمَسْجِدَ وَنَحُن مَعَهُ الْمُهَاجِرُونَ وَالأَنْصَارُ فَإِذَا اشْتَدَّ
الزِّحَامُ فَلْيَسْجُدِ الرَّجُلُ مِنْكُمْ عَلَى ظَهْرِ أَخِيهِ وَرَأَى قَوْمًا
يُصَلُّونَ فِي الطَّرِيقِ فَقَالَ صَلُّوا فِي الْمَسْجِد
“Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem bu mescidi bina ettiğinde bizler Muhacirler ve Ensar olarak
kalabalık olduğumuzda sizden biri kardeşinin sırtına secde ederdi.” Ömer
radiyallahu anh bir topluluğun yollarda namaz kıldığını görünce:
“Namazı mescidde kılın”
dedi”[8]
Zeyd b. Vehb
rahimehullah’tan: Ömer radiyallahu anh dedi ki:
إِذَا لَمْ يَسْتَطِعِ الرَّجُلُ أَنْ يَسْجُدَ يَوْمَ الْجُمْعَةِ
فَلْيَسْجُدْ عَلَى ظَهْرِ أَخِيهِ
“Çok kalabalık olduğunda,
sizden biri kardeşinin sırtına secde etsin.”[9]
Zurare b. Ebi Evfa
rahimehullah’tan: Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi:
مَنْ
لِمْ يُصَلِّ يَوْمَ الْجُمُعَةِ فِي الْمَسْجِدِ فَلَا جُمُعَةَ لَهُ
“Cum’a günü mescidde namaz
kılmayanın Cum’a namazı yoktur.”[10]
Kays b. Ubbad rahimehullah
dedi ki:
لَا
جُمُعَةَ لِمَنْ لَمْ يُصَلِّ فِي الْمَسْجِدِ
“Mescidde kılmayanın Cum’a
namazı yoktur.” [11]
Zurare b. Evfa
rahimehullah’tan: Ebu Katade radiyallahu anh dedi ki:
مَنْ
لَمْ يُصَلِّ يَوْمَ الْجُمُعَةِ فِي الْمَسْجِدِ فَلَا جُمُعَةَ لَهُ قَالَ مَعْمَرٌ
فَإِنِ اضْطُرَ فَإِنَّ الْحَسَنَ كَانَ لَا يَرَى بَأْسًا أَنْ يُصَلِّيَهَا فِي الطَّرِيقِ
أَوْ فِي فِنَاءِ الْمَسْجِدِ حَيْثُمَا اضْطُرَ مِنْ ضِيقٍ أَوْ زِحَامٍ فَلْيُصَلِّ
رَكْعَتَيْنِ قَالَ فَنَقُولُ لِلْحَسَنِ إِنَّهَا أَرْوَاثُ الدَّوَابِّ فَيَقُولُ
يُصَلِّي
“Cum’a günü namazı mescidde
kılmayanın Cum’a namazı geçersizdir.” Ma’mer (b. Raşid) rahimehullah dedi ki:
“el-Hasen (el-Basrî)
rahimehullah kalabalık ve sıkışıklık gibi zaruret halinde yolda veya mescidin
avlusunda iki rekat namaz kılınmasında sakınca görmezdi. Dedi ki:
“Biz el-Hasen
rahimehullah’a: “Yolda hayvanların tezekleri oluyor” dediğimizde: “Namaz kılınır”
dedi.”[12]
Cebele b. Ebi Suleyman
rahimehullah dedi ki:
رَأَيْتُ
أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ يُصَلِّي فِي دَارِ أبي عَبْدِ اللهِ فِي الْبَابِ الصَّغِيرِ
الَّذِي يُشْرِفُ عَلَى الْمَسْجِدِ وَهُوَ يَرَى رُكُوعَهُمْ وَسُجُودَهُمْ
“Enes b. Malik radiyallahu
anh’ı Babu’s-Sagir’de Ebu Abdillah’ın mescidden yüksekte olan evinde namaz
kılarken gördüm. Cemaatin rüku ve secdelerini görebiliyordu.”[13]
Humeyd rahimehullah dedi ki:
كان
أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ يجمع مع الإمام وهو في دار نافع بن عبد الحارث بيت مشرف عَلَى
الْمَسْجِدِ لَهُ بَابٌ إِلَى الْمَسْجِدِ فَكَانَ يُجْمِعُ فِيهِ وَيَأْتَمُّ بِالْإِمَامِ
“Enes b. Malik radiyallahu
anh Nafi b. Abdilharis’in mescidden yüksekte ve mescide doğru kapısı olan
evinde imama uyarak Cum’a namazı kılardı.”[14]
Hişam b. Urve b. ez-Zubeyr rahimehumullah
dedi ki:
جِئْتُ
أنا وَأَبِي مَرَّةً فَوَجَدْنَا الْمَسْجِدَ قَدِ امْتَلَأَ يَوْمَ الْجُمُعَةِ فَنُصَلِّي
بِصَلَاةِ النَّاسِ فِي بَيْتٍ عِنْدَ الْمَسْجِدِ بَيْنَهُمَا طَرِيقٌ قَالَ حَسِبْتُ
أَنَّهُ قَالَ فِي دَارِ حُمَيْدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ
“Ben ve babam bir defasına Cum’agünü
mescide geldiğimizde mescidin dolu olduğunu gördük. Mescid ile arasında bir yol
bulunan; Humeyd b. Abdirrahman’ın evinde cemaate uyarak namazı kıldık.”[15]
4- Cuma Namazını Kılamayanın Öğle Namazı Kılması Gerektiğine Dair İcma
İbnu’l-Munzir el-Evsat’ta (4/16) şöyle demiştir: “Kendilerinden
ilim ezberlediğimiz herkes kadınlara Cuma namazının farz olmadığında icma
ettiler. Yine kadınlar eğer imamla beraber Cuma namazını kılarlarsa bu onlar
için (öğle namazı yerine) yeterlidir.”
İbn Ömer radiyallahu anhuma
dedi ki:
إِذَا
أَدْرَكَ الرَّجُلُ يَوْمَ الْجُمُعَةِ رَكْعَةً صَلَّى إِلَيْهَا رَكْعَةً أُخْرَى
فَإِنْ وَجَدَهُمْ جُلُوسًا صَلَّى أَرْبَعًا
“Kişi Cum’a günü bir rekate
yetişirse, yetişemediği bir rekatı da kılar. Eğer cemaat oturmuşken yetişirse
namazı dört rekat olarak kılar.”[16]
İbn Mes’ûd radiyallahu anh
dedi ki:
مَنْ
أَدْرَكَ مِنَ الْجُمُعَةِ رَكْعَةً فَلَيُضِفْ إِلَيْهَا أُخْرَى وَمَنْ فَاتَتْهُ
الرَّكْعَتَانِ فَلْيُصَلِّ أَرْبَعًا
“Cum’a namazının bir
rekatine yetişen, diğer rekati de kılsın. Kim de iki rekatine de yetişemezse
dört rekat kılar.”[17]
Enes radiyallahu anh’dan:
إِذَا
أَدْرَكَهُمْ يَوْمَ الْجُمُعَةِ جُلُوسًا صَلَّى أَرْبَعًا
“Cum’a günü cemaat otururken
yetişen dört rekat kılar.”[18]
Bu sahabelerden Sahihayn şartına göre sahih olarak gelen
rivayetler onların bu hususta icma ettiklerini göstermektedir. Zira buna
muhalif bir sahabe bilmiyoruz.
Dolayısıyla Ebu Cihad Mahmud es-Saidî gibi zındıkların aklî
yorumlarla “Nasıl olur da kadınlara farz olmayan Cuma namazı, kendilerine farz
olan öğle namazını düşürür?” şeklindeki gevelemelerinin dinde hiçbir
geçerliliği yoktur. Din beşerin kusurlu akıllarıyla değil, Rab Azze ve Celle’nin
rasulünün dili üzerinden tebliğ ettiği vahiyledir. Nitekim seferî kimseye de Cuma
namazı farz değildir, lakin şayet seferi kimse kendisine nafile olan Cuma
namazına katılırsa kendisine farz olan öğle namazı sâkıt olur.
"Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allah’ın
izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine bir şeriat kıldılar? Eğer ayırdedici
söz olmasaydı, elbette aralarında hüküm verilirdi. Gerçekten zalimler için can
yakıcı bir azap vardır." (Şura 21)
[1]
Muslim'in şartına göre sahih. Ebû
Dâvûd (1067) Hâkim (1/425) Taberânî (8/322) Darekutni (2/3) Beyhaki (3/173,
183) Mukbil b. Hadi Sahihu’l-Musned Mimma Leyse Fi’s-Sahihayn (517)
[2]
Camiu’t-Tahsil (s.200)
[3]
Bkz.: Beyhakî Sunenu’l-Kubra (3/183-184)
[4]
Sahih ligayrihi. Taberânî
Mu'cemu'l-Evsat (202) İbn Hacer Garaibu’l-Multekita (1551) İbn Hacer
Muvafaktu’l-Haber (2/42) el-Elbanî el-İrva (592, 594)
[5]
Kasım b. Kutlubuğa es-Sikat (1005)
[6]
Ahmed (5/85, 408) Ebû Dâvûd (1139) Taberî Tefsir (22/601) İbn Huzeyme (1722) İbn
Hibban (7/313) Ziyau'l-Makdisi el-Muhtâre (1/403) Ebu Ya’la (1/196) Bezzar
(1/374) isnadında Umm Atiyye radıyallahu anha’nın torunu İsmail b. Abdirrahman
hakkında Buhârî ve İbn Ebî Hâtim cerh ve ta’dilde bulunmadan zikretmişler, İbn
Hibban es-Sikat’ta zikretmiştir.
[7]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
Musedded b. Muserhed’in Musned’inden naklen: İbn Hacer Metalibu’l-Aliye (685)
Abdurrazzak (3/173) İbnu’l-Ca’d Musned (427, 429) Taberani (9/294) İbnu’l-Munzir
el-Evsat (1733) Beyhaki (3/186)
[8]
Sahih mevkuf. Ahmed (1/32) Ziya
el-Muhtare (1/236) Tayalisi (70) Beyhaki (3/182)
[9]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
İbn Ebî Şeybe (1/237) Beyhaki (3/182) İbnu’l-Munzir el-Evsat (1856)
el-Elbani Temâmu’l-Minne (s.341)
[10]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
İbn Munzir el-Evsat (1869) Ebu Ya’kub ed-Deberi, Hadisu Abdirrazzak (el yazma
no: 50)
[11]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
İbn Munzir el-Evsat (1870)
[12]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
Abdurrazzak (3/230)
[13]
Hasen mevkuf. İbnu’l-Munzir el-Evsat
(1871) İbn Hazm el-Muhalla (5/77)
[14]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
İbnu’l-Munzir el-Evsat (1872) İbn Ebî Şeybe (2/35)
[15]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
Abdurrazzak (3/82, 230) İbn Hazm el-Muhalla (5/77)
[16]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Abdurrezzâk
(5471) İbn Ebî Şeybe (2/461) Beyhakî (3/204) el-Elbani el-İrvâ (3/83)
[17]
Muslim'in şartına göre sahih.
Taberani (9/308) İbn Ebî Şeybe (2/461) Abdurrezzâk (5477) Beyhakî (3/204)
[18]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
İbn Ebî Şeybe (2/463) İbnu’l-Munzîr, el-Evsât (1853).