Fetva sahibi: Ebu Asım es-Semman
Tercüme eden: Ebu Leyla Ali Karaçay
Mısır'dan Mustafa
Hamid Şakir Ebu Luey kardeşimiz söyle sordu: “Esselamu aleykum şeyhimiz. Sizden
Süleyman el-Ulvan ve alimlerin ona ve sözlerine karşı tutumu hakkında bir yazı
rica ediyorum. Bir grup Şeyh ibn Baz'ın onun es-Sekkaf'a, Cehmiyye'ye yazdığı
reddiyeleri gibi bazı teliflerini övmesini de getirerekten onu yüceltiyor ve
ondan 'Allame' diye bahsediyor. Onun Arap ülkelerindeki sistemi tekfirini de
görmezden geliyorlar. Bunları detaylandırmanızı umuyoruz. Allah size bereket
versin.”
Cevab:
Allah'a hamd, salat ve selam rasulüne, aline, ashabına ve
ona tabi olanlara olsun.
Nasır el-Ulvan tekfirci, kutbi ve kendi itiraf ettiği üzere
Muhammed Kutub ve Seyyid Kutub'un kitaplarıyla yetişmiş birisidir. O,
el-Kaide'nin müftüsü ve harici fikirlerinden ötürü krallığın hapishanelerinin
daimi misafiridir. O, haricilerin fikirlerini Müslüman yöneticilere karşı
ayaklanmak ve Ehli Sünnet ve'l Cemaatin menhecine muhalif, Harici ve
Mutezile'ye uygun olaraktan helal saysın veya saymasın farketmeksizin herhangi
bir tafsilata inmeden Allah'ın indirdiklerinden başkasıyla hükmeden yöneticilerin
tekfiri noktasında benimsemiştir.
Yöneticileri tekfirini burdan dinleyebilirsiniz: https://youtu.be/iPSedpJYBzo
Yine gençleri cihat bahanesiyle çatışma bölgelerine gitmeye
cesaretlendiren ve patlayıcı kemerler bağlayıp intihar etme amelini helal sayan
da odur.
Onun içinde yöneticilere karşı kışkırttığı "Haydi
şehitliğe ulaşmak için ölelim" isimli bir kitabı vardır ki şeyhimiz Fevzan
ve başmüftü Abdulaziz Alu'ş Şeyh bu kitaptan sakındırmışlardır.
Adamı öven kişiyi bilirsen adamın kim olduğunu da bilirsin.
Onu övenler tekfircilerin önderleri ve Müslüman beldelerinin helakine sebeb
olan kimselerdir;
- Usame b. Ladin
- Eymen ez-Zevahiri
- Tekfirci Harici
örgütlerin tamamı
- Hamud bin Ukla,
er-Raşudi, Nasır el-Fahd
- İhvanu'l Müsliminin
gizli askeri kanadı Hassam Kardeşliği terör örgütü
- Sururi kardeşler
topluluğu: Nasır el-Umer, Sad el-Beriki, Muhammed el-Arifi, İbrahim ed-Duveyş
ve onlar gibi olan saptırıcılar
El-Ulvan diyor
ki: “Bugün ilim ehlinin çoğu sultanların memuru haline gelmiştir. Hırsları
dillerini susturmuş, kitapta kendilerinden alınan ahdi ve misakı yerine
getirmeye, batıla karşı durup fesad ile mücadele etmeye güç yetiremez bir hale
gelmişlerdir.
Ben nefsini aziz kılmış, yöneticilerin saraylarını sık sık
ziyaret ederek onu küçük düşürmemiş, onların ellerindekilerden yüz çevirmiş,
ilmi siyasetin değil dinin hizmetkarı kılmış olan geçim için değil din adına
fetva veren bir alimi saygıyla anarım. (Ela inne nasrallahi karib, sf. 30)
Bazen sabırla yöneticilerin zulmü, imanda sebat etmekle
cahiliye hükümleri ve halkın zararına olan siyasi kararlarla yüzleşmek
birbirlerine karıştırılabilmektedir.
İslam'ın her asrında iki şeyin arasını ayırıp hevalarla,
fikri ve siyasi tahriflerle yüzleşen doğru sözlü imamlar ve samimi davetçiler
varolagelmiştir. (Ela inne nasrallahi karib, sf. 27)
Şeyhimiz el-Elbani intihar saldırısının haram ve bunu
işleyenin de mücahid değil intihar etmiş bir kimse olduğunu belirtmiştir.
Süleyman el-Ulvan'ın el-Camiiyye diye isimlendirdiği Ehl-i
Sünnet alimlerini iman meselesinde cehmilikle itham ettiği bir konuşması:
https://youtu.be/XwtDp7JIi6s
Yöneticiyi (meşru konularda) dinleyip ona itaat etmeyi
emreden alimleri Medhalici ve yöneticinin uşakları olmakla itham ediyor:
https://youtu.be/ZORl3KV3b2Q
Şeyhimiz İbn Baz ona akide kitaplarının aktif bir şekilde
dersini yapmakla meşhur olduğu ilk dönemlerinde tezkiye vermiştir.
Şeyh, 1417 senesinde verdiği bu tezkiyesinde söyle demiştir: "Size Allah'dan korkmanızı ve insanlara
şeri ilimleri ve sahih akideyi öğretme noktasında elinizden gelen gayreti
ortaya koymanızı öğütleriz"
YouTube (https://youtu.be/iPSedpJYBzo)
كلام
الشيخ العلوان حفظه الله عن الحكم بغير ما انزل الله
Lakin el-Ulvan Allah'dan korkmamış, kendisine verilen bu
öğütle amel etmemiş, insanlara da şeri ilimleri ve sahih akideyi ögretmemiştir.
Bilakis o, insanlara tekfirci Seyyid Kutub'un akidesini ve menhecini, patlayıcı
kemerler giyinip intihar etmeyi öğretmiştir. Onun fetvaları sebebiyle gençler
Suriye, Irak, Yemen'de sıcak savaş bölgelerine atılmıştır. Böylece o,
tekfircilerin müftüsü haline gelmiştir.
Bundan dolayı diyoruz ki:
"Bu tezkiye sapmamaya dair bir teminat mıdır?"
Cevap: Asla... Mesele
kişinin kendisi sebebiyle tezkiye edildiği menhec üzerinde istikamet üzere
sebat edip etmediğini. Eğer bu menhecden satarsa kendisine izhar ettiği şeye
göre muamele edilir.
Tıpkı müslümanların Ali bin Ebi Talib'in katili olan
Abdurrahman bin Mülcem'e muameleleri gibi. Müminlerin Emiri Ömer bin el-Hattab
ilk başlarda onu Mısır'a gönderdiğinde oranın valisi Amr bin el-As'a şöyle
demişti:
"Seni kendi nefsime tercih edip sana Mısır halkına
Kuran öğretecek olan bir adam gönderdim."
Kalpler değişkendir, sebat etmesi zordur.
Abdullah bin Amr radiyallahu anhumadan Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem söyle buyurdu:
"Ademoğlunun
kalplerinin tümü tek bir kalp gibi Rahman'ın parmaklarından iki parmağının
arasındadır, onları dilediği gibi evirip çevirir" Sonra Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem söyle buyurdu:
"Ey
kalpleri evirip çeviren Allah'ım kalplerimizi taatin üzere sabit kıl"
(Müslim, 2654)
Ebu Leyla'nın notu
1. Yazıda Süleyman el-Ulvan'ın harici akidesinden ötürü
haksız yere tekfir ettiği, cehmilikle itham ettiği ve fetva sahibinin
kendilerini ehli sünnet imamları diye nitelediği kimselerin durumu hakkında
fetva sahibiyle aynı görüşte olduğumuz zannedilmesin. Aynı şekilde el-Ulvan'a
reddiye veren herkesin de mutlak manada tevsik edilmesi gibi bir durum söz
konusu değildir. Burada maksad el-Ulvan'ın batıllarının beyanıdır ki bu kişiler
bu konuda isabet etmişlerdir.
2. İlmine ve takvasına hüsnü zan edilen ilim ehlinin cerh
ettiği kişiler hakkında özellikle de bu kişiler belli kesimler tarafından
kutsanan ve Müslümanlara muasır İbn Teymiyye gibi ifadelerle lanse edilen
kişilerdense bu noktada temkinli olunmalıdır.
Avamın ve muasır bidat fırkaların durumlarına hakim olmayan
ilim talebelerinin imani hislerine hitap edecek fetvaları ve mağduriyetleriyle
tanıtılan bu kişilerin selefi menhece arzı noktasında ilim ehlinden bağımsız
hareket edilmemelidir.
Bu kişilerin kitaplarının ve fetvalarının da yukarıda
zikredilen amaca binaen seçilen belli kısımlarının tercüme edildiği de akıldan
çıkarılmamalıdır. Bu sayede Arapça bilmeyen müslümanların bu kişiler hakkında
yazılan detaylı reddiyelere ve onların 'sakıncalı' fetvalarına ulaşmaları
engellenecektir.
3. Şurası da unutulmamalı ki muayyen bir kimseyi harici,
mürcie, cehmi diye cerh edecek olanlar içtihad ehliyetine sahip olan ilim ehli
olduğu gibi muayyen bir kimseye sünnet ehli hükmünü verecek olanlar da
onlardır. Çünkü bu tevilin makbulü merdudu, meselenin zahir hafi oluşu,
sünnetin ve bidatin sınırları gibi birçok meseleye hakim olmayı
gerektirmektedir.
Örneğin mezhep taklidine açıkça farz demek selefilik
iddiasında olan hiç bir Müslümana gizli kalmayacak apaçık bir batıl olduğu gibi,
delil mezhepe aykırıysa delili alırız vb. gibi süslü laflarla 'mezhep taklidine
ve mezheplere bölünmeye cevaz vermek' de bu sözlerin altında yatan hakikati
anlayanlara gizli kalmayacak ayrı bir batıldır.
Bu konuda söz fazlasıyla uzundur Allah yardımcımız olsun...