Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

22 Ekim 2025 Çarşamba

Günümüzde Özel İmkanlarla Oluşturulan Mescidlerde Cemaat Namazı Hakkında Zihinlere Takılanlar

Mescidde Cemaatle Namaz Farz Değil, Müstehaptır

Birçok kimse bazı âlimlerin cemaatle namazın farz olduğu şeklindeki görüşlerine tabi olarak, namazı ferdî kılan kimsenin namazının geçersiz olduğu veya geçerli olsa da tek başına kıldığı için günaha girmiş olduğuna itikad etmektedir. Lakin müslümanlara vacip olan şey, öncelikle her itikad ettiği şeyin delillere dayalı olmasını araştırmak, ilim ehlinin fetvalarının da ancak delile muvafık olduğu zaman kabul edileceğini bilmektir. Müslüman burada “Ben âlimden daha iyi mi bileceğim” diye bir komplekse girmeden, mutlaka kitap ve sünnetten delille irtibatını araştırmak zorundadır. Elbette âlimden daha iyi bilecek değildir, lakin herkes başkasının bildiğinden değil, kendi bildiğinden sorumludur.

Cemaatle namaz meselesine gelince, bir kısım âlimler cemaatle namazın farz olduğu görüşünü, bazı deliller üzerinden istinbatta bulunarak ortaya koymuşlardır. Dayandıkları delillerin nassı “Cemaatle namaz farzdır” demiyor, lakin bazı âlimler böyle bir kanaate sahip olmuşlardır. Bununla beraber, cemaatle namazın farz değil de, müstehap bir sünnet olduğunu açıkça ifade eden deliller Buhârî ve Muslim’in sahihlerinde ve başka kaynaklarda sabit olmuştur. Bu hadislerden Sahihayn’da geçen bazıları şu şekildedir:

Ebu Musa radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

أَعْظَمُ النَّاسِ أَجْرًا فِي الصَّلاَةِ أَبْعَدُهُمْ فَأَبْعَدُهُمْ مَمْشًى وَالَّذِي يَنْتَظِرُ الصَّلاَةَ حَتَّى يُصَلِّيَهَا مَعَ الإِمَامِ أَعْظَمُ أَجْرًا مِنَ الَّذِي يُصَلِّي ثُمَّ يَنَامُ

İnsanların namazdan en çok ecir kazananı en uzaktan yürüyerek gelendir. İmamla beraber namazı kılıncaya kadar namazı bekleyenin ecri, namazı kılıp da uyuyanın ecrinden daha büyüktür.”[1]

Bu hadiste delil olan kısım; namazları mescidde cemaatle kılanın namazının derece bakımından çok üstün olduğu ifade edilmekle beraber, mescide gitmeyip evinde tek başına namaz kılan kimsenin de günah değil, ecir kazanmış olduğunun ifade edilmesidir!

Hem Buhârî hem de Muslim’in sahihlerinde geçen bu hadisten birçok kimse gaflet etmekte ve ferdî namaz kılanları itham ederek vebale girmektedirler!

Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

صَلاَةُ الجَمِيعِ تَزِيدُ عَلَى صَلاَتِهِ فِي بَيْتِهِ وَصَلاَتِهِ فِي سُوقِهِ خَمْسًا وَعِشْرِينَ دَرَجَةً فَإِنَّ أَحَدَكُمْ إِذَا تَوَضَّأَ فَأَحْسَنَ وَأَتَى المَسْجِدَ لاَ يُرِيدُ إِلَّا الصَّلاَةَ لَمْ يَخْطُ خَطْوَةً إِلَّا رَفَعَهُ اللَّهُ بِهَا دَرَجَةً وَحَطَّ عَنْهُ خَطِيئَةً حَتَّى يَدْخُلَ المَسْجِدَ وَإِذَا دَخَلَ المَسْجِدَ كَانَ فِي صَلاَةٍ مَا كَانَتْ تَحْبِسُهُ وَتُصَلِّي - يَعْنِي عَلَيْهِ المَلاَئِكَةُ - مَا دَامَ فِي مَجْلِسِهِ الَّذِي يُصَلِّي فِيهِ اللَّهُمَّ اغْفِرْ لَهُ اللَّهُمَّ ارْحَمْهُ مَا لَمْ يُحْدِثْ فِيهِ

Cemaatle namaz, kişinin evindeki namazından ve çarşısındaki namazından yirmi beş derece üstündür. Muhakkak ki birini güzelce abdest alıp yalnızca namaz kılmayı kastederek mescide gelse, mescide girinceye kadar attığı her bir adımda mutlaka Allah onun bir derecesini yükseltir, bir günahını siler. Mescide girdiği zaman namaz kendisini alıkoyduğu sürece melekler ona salat ederler. Namaz kıldığı yerde oturduğu sürece, kimseye eziyet vermediği ve abdestini bozmadığı takdirde: “Allah’ım! Onu bağışla, Allah’ım! Ona merhamet et” derler.”[2]

Yine bu hadiste de önceki hadiste söylenenlerin aynısı söylenir. Cemaatle ve mescide yürüyerek kılınan namazın üstünlüğüne teşvik edilmekte, lakin ferdî namaz kılanın ecri yok sayılmamaktadır. Yine şu hadiste de böyle bir teşvik söz konusudur:

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

مَنْ تَطَهَّرَ فِي بَيْتِهِ ثُمَّ مَشَى إِلَى بَيْتٍ مَنْ بُيُوتِ اللهِ لِيَقْضِيَ فَرِيضَةً مِنْ فَرَائِضِ اللهِ كَانَتْ خَطْوَتَاهُ إِحْدَاهُمَا تَحُطُّ خَطِيئَةً وَالْأُخْرَى تَرْفَعُ دَرَجَةً

Kim evinde temizlenir, sonra Allah’ın evlerinden bir eve, Allah’ın farzlarından bir farzı edâ etmek için yürürse iki adımından birinde bir günah silinir, diğer adımında bir derece yükseltilir.”[3]

Konuyla alakalı zihinlere takılan diğer bir mesele de şudur:

Günümüzde müslümanların imamı a’zamı (halifesi) ve bu imamın yetkilendirdiği cami imamları bulunmadığı için müslümanlar kendi aralarında cemaaat olup namaz kılmakta, imkan bulabilenler mescid edinip namazlarını buralarda icra etmektedir. Lakin bu mescidlerin çoğunda vazifeli, maaşlı belli bir imamı, müezzini ve düzenli cemaati yoktur. Dolayısıyla mescide gelenler her zaman vakit namazlarında cemaatle birlikte namaza tevafuk edemeyebiliyorlar. Böyle bir mescide gelen kimse, şayet cemaat namazı kılmışlarsa tek başına mı kılmalı yoksa ikinci bir cemaat yaparak namaz kılmaları caiz midir?

Bu mesele hakkında da ilim ehlinin ihtilaflı sözleri varid olmuştur. Bu meselenin anlaşılması için âlimlerin ifade ettikleri şu hususların bilinmesi gerekir;

Düzenli cemaati ve belli bir imamı bulunan mescidlerde aynı namaz vakti içerisinde o namazı ikinci defa cemaatle kılmak çirkin görülmüştür. Çünkü bu durum birçok zararlara ve fitnelere sebebiyet verir. Ama düzenli cemaati ve belli bir imamı bulunmayan, beş vakit namazın düzenli kılınmadığı; yol üstü mescidler (matrûka mescidler), işyeri mescidleri gibi mescidlere gelince bu tür mescidlerde müslümanlar birden fazla cemaat oluşturup namaz kılabilirler. İlim ehli bu konuda neredeyse ittifak etmişlerdir. Buna aykırı görüş belirten kimse hatırlamıyorum.

Sonradan gelip de cemaatle namaza yetişemeyen kimse hakkında “Buna sadaka verip kendisiyle cemaat yapacak kimse yok mu?” buyrulan hadis, (Ebû Dâvûd 574, Tirmizî 220) maaşlı, vazifeli imamı bulunmayan mescidlere yorumlanmıştır. Düzenli cemaati ve imamı bulunan mescidlerde ikinci bir cemaat yapmayı çirkin görenlere ise şu hadiste delil vardır:

Taberani dedi ki: bize Abdân b. Ahmed tahdis etti, dedi ki: bize Hişam b. Hâlid ed-Dimeşkî tahdis etti, dedi ki: bize el-Velid b. Muslim tahdis etti, dedi ki: bana Ebu Mutî Muaviye b. Yahya haber verdi, o Halid el-Hazza’dan, o Abdurrahman b. Ebi Bekra’dan, o babasından rivayet etti, Ebu Bekra radıyallahu anh dedi ki

 أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَقْبَلَ مِنْ نَوَاحِي الْمَدِينَةِ يُرِيدُ الصَّلَاةَ فَوَجَدَ النَّاسَ قَدْ صَلَّوْا فَمَالَ إِلَى مَنْزِلِهِ فَجَمَعَ أَهْلَهَ فَصَلَّى بِهِمْ

“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Medine etrafından namaz için geldi, insanlar namazı kılmışlardı. Bunun üzerine evine yöneldi, ailesini topladı ve onlara namazı kıldırdı.”[4]

Bazı ilim ehli bu hadise dayanarak, görevli imamı ve düzenli cemaati bulunan mescidde ikinci bir cemaat yapılmayacağını, sonradan gelenlerin namazı mescidde ferdî olarak kılmaları gerektiğini söylemişlerdir. Lakin görevli imamı bulunmayan mescidlerde ikinci bir cemaat yaparak namaz kılmakta bir sakınca görülmemiştir.

El-Elbani, Temamu’l-Minne’de (s.155) şöyle zikreder:

Enes b. Malik radıyallahu anh mescide girdiğinde namazın kılınmış olduğunu gördü ve bir adama ezan ve kamet okumasını söyledi, sonra bir cemaatle namaz kıldı.”

Elbani bu rivayetin isnadının sahih olduğunu söyler ve şöyle der: “Bazıları aynı mescidde birden fazla cemaat oluşturup namaz kılmaya bu rivayeti delil getirdiler. Ancak şu iki sebepten buna bir delil yoktur:

Birincisi: rivayet mevkuftur.

İkincisi: Enes radıyallahu anh’den daha fakih olan sahabe ona muhalefet etmiştir. Abdurrazzak Musannef’te ve ondan rivayetle Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr’de hasen isnadla İbrahim’den şöyle rivayet etti:

أن علقمة والأسود أقبلا مع ابن مسعود إلى المسجد فاستقبلهم الناس وقد صلوا فرجع بهما إلى البيت ... ثم صلى بهما

“Alkame ve el-Esved, ibn Mes’ud radıyallahu anh ile beraber mescide geldiler. İnsanlar namazı kılmışlardı. Bunun üzerine onları eve döndürdü ve ikisine namazı kıldırdı.”

Şayet mescide ikinci bir cemaat yapmak mutlak olarak caiz olsaydı ibn Mes’ud radıyallahu anh onlarla evde cemaat yapmazdı. Halbuki bilindiği üzere farz namazı mescidde kılmak daha faziletlidir.

Sonra bu mevkuf eserin merfu hükmünde olduğuna delalet eden rivayet buldum. Taberani’nin el-Evsat’ta Abdurrahman b. Ebi Bekra’dan, onun da babasından rivayetine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem namaz için Medine etrafından gelmiş, insanlar da namazı kılmışlardı. Bunun üzerine evine döndü ve ailesini toplayıp onlara namazı kıldırdı.” Taberani dedi ki: “Bu Ebu Bekra radıyallahu anh’den ancak bu isnad ile rivayet edildi.” Derim ki rivayet hasendir. Heysemi dedi ki: “Taberani Kebir’de ve Evsat’ta rivayet etti, ravileri güvenilirdir.”

Belki de Enes radıyallahu anh’ın ikinci cemaat yaptığı mescid, görevli imamı ve görevli müezzini bulunmayan bir mescid idi. Böyle bir mescidde ikinci defa cemaat yapıp namaz kılmak mekruh olmaz. Böylece geçen rivayetler birbiriyle uyumlu olur, ihtilaf yoktur.

İmamların bu meseledeki sözlerinden vakıf olduğum en güzel açıklama İmam Şafii radıyallahu anh’ın sözüdür. Bu sözü ondan nakledenlerde sakınca yoktur. İnsanların çoğunun gaflet ettiği bu meselede özetle, el-Umm kitabında şöyle der:

“Eğer kişinin cemaatle namaz kıldığı bir mescid varsa ve namazı kaçırırsa, başka bir cemaat mescidine gitmesi bana göre daha iyidir. Eğer gitmezse kendi mescidinde tek başına kılması güzeldir. Eğer mescidin görevli bir imamı var da bir ya da birden fazla kimse cemaatle namazı kaçırırlarsa o mescidde namazı ferdi olarak kılarlar. Cemaat yapmalarını hoş görmem. Eğer cemaat yaparlarsa cemaat sevabını alırlar. Ancak bizden önceki selefin yapmadıkları bir şey olduğu için bunu çirkin görürüm. Hatta selef bazılarını bu yüzden ayıplamıştır. Zannederim ki bunu çirkin görmelerinin sebebi, ihtilafa meydan vermesinden ve kişinin cemaatin imamının arkasında namaz kılmaktan yüz çevirmesine sebep olmasından dolayıdır. Zira kişi namaz vaktinde cemaatin imamından geri durur, cemaat namazı kılınca mescide girerler ve ikinci bir cemaat yaparlar. Böylece ihtilafa ve söz birliğinin dağılmasına sebep olurlar. Bunda mekruhluk vardır. İmamı ve müezzini bulunan her bir mescinde ben bunu (ikinci cemaat yapmayı) çirkin görürüm. Ama yol üzerinde veya bir kenarda yapılan, ezan okuyan görevli müezzini ve düzenli namaz kıldıran görevli bir imamı bulunmayan, geçenlerin uğradığı mescidlerde bunu (ikinci defa cemaatle namazı) mekruh görmem. Çünkü bunda söz birliğinin dağılması, kişinin bir imamın imamlığından yüz çevirip başka bir imam belirlemesi gibi durumlar söz konusu olmaz.”

Yine Şafii dedi ki: “Kişinin cemaatle namaz kılabilecekken, tek başına kıldığı namazın geçersiz olacağını söylemekten beni alıkoyan şey, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in cemaatle namazın, tek başına kılınan namazdan faziletli olduğunu ifade etmesidir. “Tek başına namaz kılanın namazı geçersizdir” dememiştir! Biz, bazı kimselerin cemaatle beraber namaz kılmayı kaçırdıkları halde, tek başına namaz kıldıklarını ezberledik. Halbuki o kimseler cemaat yapabilirlerdi. Cemaatle namazı kaçırmış oldukları halde mescide geldiler, her biri tek başlarına namazı kıldılar. Bunu ancak bir mescidde (aynı namaz için) ikinci bir cemaat yapmayı çirkin gördükleri için yaptılar.” Şafii’den nakil bitti.

 Şafii’nin sahabeye dayandırıp muallak olarak zikrettiği şey, el-Hasen el-Basrî rahimehullah’tan mevsul (kesintisiz isnadla) gelmiştir. O şöyle demiştir:

كان أصحاب محمد صلى اللهُ عليه وسلَّم إذا دخلوا المسجد وقد صلي فيه صلوا فرادى

“Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı mescide girdiklerinde namaz kılınmış olursa, tek başlarına namaz kılarlardı.” Bunu İbn Ebî Şeybe (2/223) rivayet etmiştir.

Ebu Hanife dedi ki: “Görevli imamı bulunan bir mescidde cemaatin tekrarı caiz değildir.” Bunun benzeri el-Mudevvene’de İmam Malik’ten rivayet edilmiştir.

Özetle; Cumhur, zikri geçen şartla mescidde ikinci cemaat yapmayı çirkin görmüşlerdir ve bu hak olan görüştür. Şu meşhur hadis bu görüşe aykırı değildir: “Şununla beraber namazı kılmak suretiyle sadaka verecek kimse yok mu?” Zira Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in bu kişiyle beraber namaz kılacak birini teşvik etmedeki gayesi, onun arkasında namaz kılacak kimsenin nafile kılacak olmasıdır. Bu, farz namaz kılan kimsenin arkasında nafile namaz kılmaktır. Burada ele alınan mesele ise farz namaz kılanın arkasında farz namaz kılmak suretiyle cemaat yapmak hakkındadır! Bunun diğerine kıyas edilmesi caiz değildir. Çünkü bu şu sebeplerden dolayı geçersiz bir kıyastır:

Birincisi: Hasen el-Basri rahimehullah’ın ifade ettiği birinci şekil, gerektirici sebebi bulunmasına rağmen Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den izin veya takrir olarak nakledilmemiştir.

İkincisi: Bu durum (ikinci defa cemaat yaparak namaz kılmak) meşru olan ilk cemaatin ayrılığına sebep olur. Çünkü insanlar cemaati kaçıracakları endişesiyle acele eder ve cemaati çoğaltırlar. Ama cemaati kaçırma endişesi olmayınca cemaatten geri kalır ve ilk cemaati azınlık bırakırlar. Bu mekruhtur. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in onayladığı şekilde (cemaati kaçıranın tek başına kılması veya evinde cemaat yapmasında) ise bu sakınca yoktur. Böylece aradaki fark sabit olmuştur. Hadisten Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in uygulamasına aykırı istidlalde bulunmak caiz olmaz.”

El-Elbani’nin Temamu’l-Minne kitabından nakil bitti.

Hulasa:

Görevli imam ve müezzini ile beş vakit namazın düzenli kılındığı mescidlerde cemaatle namazı kaçıran kimseler mescidde ikinci cemaat yaparak namaz kılamazlar. Ya tek başlarına mescidde kılarlar, ya da evlerine gidip cemaat yaparlar. Ama görevli imam ve müezzini olmayan, beş vakit namazın düzenli kılınmadığı mescidlerde birden fazla cemaatlerin namaz kılmalarında sakınca yoktur.

Dolayısıyla çeşitli meşguliyetleri, işleri, uğraşları sebebiyle beş vakit namaz vakti için bir araya gelmelerinde güçlük bulunan kimselerin kurdukları mescidlerde görevli imam ve müezzin tayin etmeyip, mescidde hazır bulunmaya imkanı olanların cemaatle namaz kılmaları, cemaate yetişemeyenlerin de imkan buldukça tekrar mescidde cemaat olup namaz kılmaları, dini kolaylaştırmak esasına dayalıdır. Ama belli bir imam ve müezzin görevlendirmeleri halinde burada anlatması uzun sürecek çeşitli ihtilaflara, fitnelere ve zorlaştırmalara sebebiyet verebilir.

Allah en iyi bilendir.



[1] Sahih. Buhârî (651) Muslim (662)

[2] Sahih. Buhârî (477, 176) Muslim (649)

[3] Sahih. Muslim (666)

[4] Hasen. Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (4601, 6820)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)