Mescidde Cemaatle Namaz Farz Değil, Müstehaptır
Birçok kimse bazı âlimlerin cemaatle namazın farz olduğu şeklindeki
görüşlerine tabi olarak, namazı ferdî kılan kimsenin namazının geçersiz olduğu
veya geçerli olsa da tek başına kıldığı için günaha girmiş olduğuna itikad etmektedir.
Lakin müslümanlara vacip olan şey, öncelikle her itikad ettiği şeyin delillere
dayalı olmasını araştırmak, ilim ehlinin fetvalarının da ancak delile muvafık olduğu
zaman kabul edileceğini bilmektir. Müslüman burada “Ben âlimden daha iyi mi
bileceğim” diye bir komplekse girmeden, mutlaka kitap ve sünnetten delille
irtibatını araştırmak zorundadır. Elbette âlimden daha iyi bilecek değildir,
lakin herkes başkasının bildiğinden değil, kendi bildiğinden sorumludur.
Cemaatle namaz meselesine gelince, bir kısım âlimler cemaatle namazın
farz olduğu görüşünü, bazı deliller üzerinden istinbatta bulunarak ortaya
koymuşlardır. Dayandıkları delillerin nassı “Cemaatle namaz farzdır”
demiyor, lakin bazı âlimler böyle bir kanaate sahip olmuşlardır. Bununla
beraber, cemaatle namazın farz değil de, müstehap bir sünnet olduğunu açıkça
ifade eden deliller Buhârî ve Muslim’in sahihlerinde ve başka kaynaklarda sabit
olmuştur. Bu hadislerden Sahihayn’da geçen bazıları şu şekildedir:
Ebu Musa radıyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
أَعْظَمُ النَّاسِ أَجْرًا فِي
الصَّلاَةِ أَبْعَدُهُمْ فَأَبْعَدُهُمْ مَمْشًى وَالَّذِي يَنْتَظِرُ الصَّلاَةَ
حَتَّى يُصَلِّيَهَا مَعَ الإِمَامِ أَعْظَمُ أَجْرًا مِنَ الَّذِي يُصَلِّي ثُمَّ
يَنَامُ
“İnsanların namazdan en çok ecir kazananı en uzaktan yürüyerek
gelendir. İmamla beraber namazı kılıncaya kadar namazı bekleyenin ecri, namazı
kılıp da uyuyanın ecrinden daha büyüktür.”[1]
Bu hadiste delil olan kısım; namazları mescidde cemaatle kılanın
namazının derece bakımından çok üstün olduğu ifade edilmekle beraber, mescide
gitmeyip evinde tek başına namaz kılan kimsenin de günah değil, ecir kazanmış
olduğunun ifade edilmesidir!
Hem Buhârî hem de Muslim’in sahihlerinde geçen bu hadisten birçok kimse
gaflet etmekte ve ferdî namaz kılanları itham ederek vebale girmektedirler!
Ebu Hureyre radiyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
صَلاَةُ الجَمِيعِ تَزِيدُ عَلَى صَلاَتِهِ
فِي بَيْتِهِ وَصَلاَتِهِ فِي سُوقِهِ خَمْسًا وَعِشْرِينَ دَرَجَةً فَإِنَّ أَحَدَكُمْ
إِذَا تَوَضَّأَ فَأَحْسَنَ وَأَتَى المَسْجِدَ لاَ يُرِيدُ إِلَّا الصَّلاَةَ لَمْ
يَخْطُ خَطْوَةً إِلَّا رَفَعَهُ اللَّهُ بِهَا دَرَجَةً وَحَطَّ عَنْهُ خَطِيئَةً
حَتَّى يَدْخُلَ المَسْجِدَ وَإِذَا دَخَلَ المَسْجِدَ كَانَ فِي صَلاَةٍ مَا كَانَتْ
تَحْبِسُهُ وَتُصَلِّي - يَعْنِي عَلَيْهِ المَلاَئِكَةُ - مَا دَامَ فِي مَجْلِسِهِ
الَّذِي يُصَلِّي فِيهِ اللَّهُمَّ اغْفِرْ لَهُ اللَّهُمَّ ارْحَمْهُ مَا لَمْ يُحْدِثْ
فِيهِ
“Cemaatle namaz, kişinin evindeki namazından ve çarşısındaki
namazından yirmi beş derece üstündür. Muhakkak ki birini güzelce abdest alıp
yalnızca namaz kılmayı kastederek mescide gelse, mescide girinceye kadar attığı
her bir adımda mutlaka Allah onun bir derecesini yükseltir, bir günahını siler.
Mescide girdiği zaman namaz kendisini alıkoyduğu sürece melekler ona salat
ederler. Namaz kıldığı yerde oturduğu sürece, kimseye eziyet vermediği ve
abdestini bozmadığı takdirde: “Allah’ım! Onu bağışla, Allah’ım! Ona merhamet
et” derler.”[2]
Yine bu hadiste de önceki hadiste söylenenlerin aynısı söylenir.
Cemaatle ve mescide yürüyerek kılınan namazın üstünlüğüne teşvik edilmekte, lakin
ferdî namaz kılanın ecri yok sayılmamaktadır. Yine şu hadiste de böyle bir
teşvik söz konusudur:
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
مَنْ تَطَهَّرَ فِي بَيْتِهِ ثُمَّ مَشَى
إِلَى بَيْتٍ مَنْ بُيُوتِ اللهِ لِيَقْضِيَ فَرِيضَةً مِنْ فَرَائِضِ اللهِ
كَانَتْ خَطْوَتَاهُ إِحْدَاهُمَا تَحُطُّ خَطِيئَةً وَالْأُخْرَى تَرْفَعُ
دَرَجَةً
“Kim evinde temizlenir, sonra Allah’ın evlerinden bir eve, Allah’ın
farzlarından bir farzı edâ etmek için yürürse iki adımından birinde bir günah
silinir, diğer adımında bir derece yükseltilir.”[3]
Konuyla alakalı zihinlere takılan diğer bir mesele de şudur:
Günümüzde müslümanların imamı a’zamı (halifesi) ve bu imamın yetkilendirdiği
cami imamları bulunmadığı için müslümanlar kendi aralarında cemaaat olup namaz
kılmakta, imkan bulabilenler mescid edinip namazlarını buralarda icra
etmektedir. Lakin bu mescidlerin çoğunda vazifeli, maaşlı belli bir imamı, müezzini
ve düzenli cemaati yoktur. Dolayısıyla mescide gelenler her zaman vakit
namazlarında cemaatle birlikte namaza tevafuk edemeyebiliyorlar. Böyle bir mescide
gelen kimse, şayet cemaat namazı kılmışlarsa tek başına mı kılmalı yoksa ikinci
bir cemaat yaparak namaz kılmaları caiz midir?
Bu mesele hakkında da ilim ehlinin ihtilaflı sözleri varid olmuştur. Bu
meselenin anlaşılması için âlimlerin ifade ettikleri şu hususların bilinmesi
gerekir;
Düzenli cemaati ve belli bir imamı bulunan mescidlerde aynı namaz vakti
içerisinde o namazı ikinci defa cemaatle kılmak çirkin görülmüştür. Çünkü bu
durum birçok zararlara ve fitnelere sebebiyet verir. Ama düzenli cemaati ve
belli bir imamı bulunmayan, beş vakit namazın düzenli kılınmadığı; yol üstü
mescidler (matrûka mescidler), işyeri mescidleri gibi mescidlere gelince bu tür
mescidlerde müslümanlar birden fazla cemaat oluşturup namaz kılabilirler. İlim
ehli bu konuda neredeyse ittifak etmişlerdir. Buna aykırı görüş belirten kimse
hatırlamıyorum.
Sonradan gelip de cemaatle namaza yetişemeyen kimse hakkında “Buna
sadaka verip kendisiyle cemaat yapacak kimse yok mu?” buyrulan hadis, (Ebû
Dâvûd 574, Tirmizî 220) maaşlı, vazifeli imamı bulunmayan mescidlere
yorumlanmıştır. Düzenli cemaati ve imamı bulunan mescidlerde ikinci bir cemaat
yapmayı çirkin görenlere ise şu hadiste delil vardır:
Taberani dedi ki: bize Abdân b. Ahmed tahdis etti, dedi ki: bize Hişam
b. Hâlid ed-Dimeşkî tahdis etti, dedi ki: bize el-Velid b. Muslim tahdis etti,
dedi ki: bana Ebu Mutî Muaviye b. Yahya haber verdi, o Halid el-Hazza’dan, o
Abdurrahman b. Ebi Bekra’dan, o babasından rivayet etti, Ebu Bekra radıyallahu
anh dedi ki
أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَقْبَلَ مِنْ نَوَاحِي
الْمَدِينَةِ يُرِيدُ الصَّلَاةَ فَوَجَدَ النَّاسَ قَدْ صَلَّوْا فَمَالَ إِلَى مَنْزِلِهِ
فَجَمَعَ أَهْلَهَ فَصَلَّى بِهِمْ
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Medine etrafından
namaz için geldi, insanlar namazı kılmışlardı. Bunun üzerine evine yöneldi, ailesini
topladı ve onlara namazı kıldırdı.”[4]
Bazı ilim ehli bu hadise dayanarak, görevli imamı ve düzenli cemaati
bulunan mescidde ikinci bir cemaat yapılmayacağını, sonradan gelenlerin namazı
mescidde ferdî olarak kılmaları gerektiğini söylemişlerdir. Lakin görevli imamı
bulunmayan mescidlerde ikinci bir cemaat yaparak namaz kılmakta bir sakınca
görülmemiştir.
El-Elbani, Temamu’l-Minne’de (s.155) şöyle zikreder:
“Enes b. Malik radıyallahu anh mescide girdiğinde namazın kılınmış olduğunu
gördü ve bir adama ezan ve kamet okumasını söyledi, sonra bir cemaatle namaz
kıldı.”
Elbani bu rivayetin isnadının sahih olduğunu söyler ve şöyle der: “Bazıları
aynı mescidde birden fazla cemaat oluşturup namaz kılmaya bu rivayeti delil
getirdiler. Ancak şu iki sebepten buna bir delil yoktur:
Birincisi: rivayet mevkuftur.
İkincisi: Enes radıyallahu anh’den daha fakih olan sahabe ona muhalefet
etmiştir. Abdurrazzak Musannef’te ve ondan rivayetle Taberânî Mu'cemu'l-Kebîr’de
hasen isnadla İbrahim’den şöyle rivayet etti:
أن علقمة والأسود أقبلا مع ابن مسعود إلى
المسجد فاستقبلهم الناس وقد صلوا فرجع بهما إلى البيت ... ثم صلى بهما
“Alkame ve el-Esved, ibn Mes’ud radıyallahu anh ile beraber mescide
geldiler. İnsanlar namazı kılmışlardı. Bunun üzerine onları eve döndürdü ve
ikisine namazı kıldırdı.”
Şayet mescide ikinci bir cemaat yapmak mutlak olarak caiz olsaydı ibn
Mes’ud radıyallahu anh onlarla evde cemaat yapmazdı. Halbuki bilindiği üzere farz
namazı mescidde kılmak daha faziletlidir.
Sonra bu mevkuf eserin merfu hükmünde olduğuna delalet eden rivayet
buldum. Taberani’nin el-Evsat’ta Abdurrahman b. Ebi Bekra’dan, onun da
babasından rivayetine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem namaz için
Medine etrafından gelmiş, insanlar da namazı kılmışlardı. Bunun üzerine evine
döndü ve ailesini toplayıp onlara namazı kıldırdı.” Taberani dedi ki: “Bu Ebu
Bekra radıyallahu anh’den ancak bu isnad ile rivayet edildi.” Derim ki rivayet
hasendir. Heysemi dedi ki: “Taberani Kebir’de ve Evsat’ta rivayet etti,
ravileri güvenilirdir.”
Belki de Enes radıyallahu anh’ın ikinci cemaat yaptığı mescid, görevli
imamı ve görevli müezzini bulunmayan bir mescid idi. Böyle bir mescidde ikinci
defa cemaat yapıp namaz kılmak mekruh olmaz. Böylece geçen rivayetler
birbiriyle uyumlu olur, ihtilaf yoktur.
İmamların bu meseledeki sözlerinden vakıf olduğum en güzel açıklama İmam
Şafii radıyallahu anh’ın sözüdür. Bu sözü ondan nakledenlerde sakınca yoktur. İnsanların
çoğunun gaflet ettiği bu meselede özetle, el-Umm kitabında şöyle der:
“Eğer kişinin cemaatle namaz kıldığı bir mescid varsa ve namazı
kaçırırsa, başka bir cemaat mescidine gitmesi bana göre daha iyidir. Eğer
gitmezse kendi mescidinde tek başına kılması güzeldir. Eğer mescidin görevli
bir imamı var da bir ya da birden fazla kimse cemaatle namazı kaçırırlarsa o
mescidde namazı ferdi olarak kılarlar. Cemaat yapmalarını hoş görmem. Eğer
cemaat yaparlarsa cemaat sevabını alırlar. Ancak bizden önceki selefin yapmadıkları
bir şey olduğu için bunu çirkin görürüm. Hatta selef bazılarını bu yüzden
ayıplamıştır. Zannederim ki bunu çirkin görmelerinin sebebi, ihtilafa meydan
vermesinden ve kişinin cemaatin imamının arkasında namaz kılmaktan yüz çevirmesine
sebep olmasından dolayıdır. Zira kişi namaz vaktinde cemaatin imamından geri
durur, cemaat namazı kılınca mescide girerler ve ikinci bir cemaat yaparlar.
Böylece ihtilafa ve söz birliğinin dağılmasına sebep olurlar. Bunda mekruhluk
vardır. İmamı ve müezzini bulunan her bir mescinde ben bunu (ikinci cemaat
yapmayı) çirkin görürüm. Ama yol üzerinde veya bir kenarda yapılan, ezan okuyan
görevli müezzini ve düzenli namaz kıldıran görevli bir imamı bulunmayan,
geçenlerin uğradığı mescidlerde bunu (ikinci defa cemaatle namazı) mekruh
görmem. Çünkü bunda söz birliğinin dağılması, kişinin bir imamın imamlığından yüz
çevirip başka bir imam belirlemesi gibi durumlar söz konusu olmaz.”
Yine Şafii dedi ki: “Kişinin cemaatle namaz kılabilecekken, tek başına
kıldığı namazın geçersiz olacağını söylemekten beni alıkoyan şey, Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’in cemaatle namazın, tek başına kılınan namazdan faziletli
olduğunu ifade etmesidir. “Tek başına namaz kılanın namazı geçersizdir”
dememiştir! Biz, bazı kimselerin cemaatle beraber namaz kılmayı kaçırdıkları
halde, tek başına namaz kıldıklarını ezberledik. Halbuki o kimseler cemaat
yapabilirlerdi. Cemaatle namazı kaçırmış oldukları halde mescide geldiler, her
biri tek başlarına namazı kıldılar. Bunu ancak bir mescidde (aynı namaz için)
ikinci bir cemaat yapmayı çirkin gördükleri için yaptılar.” Şafii’den nakil
bitti.
Şafii’nin sahabeye dayandırıp
muallak olarak zikrettiği şey, el-Hasen el-Basrî rahimehullah’tan mevsul
(kesintisiz isnadla) gelmiştir. O şöyle demiştir:
كان أصحاب محمد صلى اللهُ عليه وسلَّم إذا
دخلوا المسجد وقد صلي فيه صلوا فرادى
“Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı mescide girdiklerinde
namaz kılınmış olursa, tek başlarına namaz kılarlardı.” Bunu İbn Ebî Şeybe
(2/223) rivayet etmiştir.
Ebu Hanife dedi ki: “Görevli imamı bulunan bir mescidde cemaatin tekrarı
caiz değildir.” Bunun benzeri el-Mudevvene’de İmam Malik’ten rivayet
edilmiştir.
Özetle; Cumhur, zikri
geçen şartla mescidde ikinci cemaat yapmayı çirkin görmüşlerdir ve bu hak olan
görüştür. Şu meşhur hadis bu görüşe aykırı değildir: “Şununla beraber namazı
kılmak suretiyle sadaka verecek kimse yok mu?” Zira Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in bu kişiyle beraber namaz kılacak birini teşvik etmedeki
gayesi, onun arkasında namaz kılacak kimsenin nafile kılacak olmasıdır. Bu,
farz namaz kılan kimsenin arkasında nafile namaz kılmaktır. Burada ele alınan
mesele ise farz namaz kılanın arkasında farz namaz kılmak suretiyle cemaat
yapmak hakkındadır! Bunun diğerine kıyas edilmesi caiz değildir. Çünkü bu şu
sebeplerden dolayı geçersiz bir kıyastır:
Birincisi: Hasen el-Basri rahimehullah’ın ifade ettiği birinci şekil, gerektirici
sebebi bulunmasına rağmen Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den izin veya
takrir olarak nakledilmemiştir.
İkincisi: Bu durum (ikinci defa cemaat yaparak namaz kılmak) meşru olan ilk
cemaatin ayrılığına sebep olur. Çünkü insanlar cemaati kaçıracakları endişesiyle
acele eder ve cemaati çoğaltırlar. Ama cemaati kaçırma endişesi olmayınca
cemaatten geri kalır ve ilk cemaati azınlık bırakırlar. Bu mekruhtur. Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in onayladığı şekilde (cemaati kaçıranın tek başına
kılması veya evinde cemaat yapmasında) ise bu sakınca yoktur. Böylece aradaki
fark sabit olmuştur. Hadisten Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
uygulamasına aykırı istidlalde bulunmak caiz olmaz.”
El-Elbani’nin Temamu’l-Minne kitabından nakil bitti.
Hulasa:
Görevli imam ve müezzini ile beş vakit namazın düzenli kılındığı
mescidlerde cemaatle namazı kaçıran kimseler mescidde ikinci cemaat yaparak
namaz kılamazlar. Ya tek başlarına mescidde kılarlar, ya da evlerine gidip
cemaat yaparlar. Ama görevli imam ve müezzini olmayan, beş vakit namazın
düzenli kılınmadığı mescidlerde birden fazla cemaatlerin namaz kılmalarında
sakınca yoktur.
Dolayısıyla çeşitli meşguliyetleri, işleri, uğraşları sebebiyle beş
vakit namaz vakti için bir araya gelmelerinde güçlük bulunan kimselerin
kurdukları mescidlerde görevli imam ve müezzin tayin etmeyip, mescidde hazır
bulunmaya imkanı olanların cemaatle namaz kılmaları, cemaate yetişemeyenlerin
de imkan buldukça tekrar mescidde cemaat olup namaz kılmaları, dini
kolaylaştırmak esasına dayalıdır. Ama belli bir imam ve müezzin görevlendirmeleri
halinde burada anlatması uzun sürecek çeşitli ihtilaflara, fitnelere ve zorlaştırmalara
sebebiyet verebilir.
Allah en iyi bilendir.
[1]
Sahih. Buhârî (651) Muslim (662)
[2]
Sahih. Buhârî (477, 176) Muslim (649)
[3]
Sahih. Muslim (666)
[4]
Hasen. Taberânî Mu'cemu'l-Evsat (4601,
6820)