Sufiler çoğu zaman “Vahhabî” iftirası attıkları Selefîlerin aşırılığından bahsederler ve onların, Allah’tan başkasına dua etmek ve ibadetleri Allah’tan başkasına yönlendirmek gibi şirk amellere karşı çıkmalarını aşırılıkla nitelerler.
Burada onların itimad ettikleri
Eş’arî ve Maturidi alimlerin, günümüzde sufilerin genelinin yaptıkları “mescidlerde
raks etme” konusundaki bazı sözleri zikredilecektir. Hatta onlardan bazısı bu
sebeple tekfir etmektedir!
Şafiilerden Takıyuddin
el-Hısnî, Kifayetu’l-Ahyar’da (s.305) şöyle der:
“Vakfın sahih
olmasının şartı masiyet (haram) içermemesidir. Zira vakıf, ma’ruf ve iyiliktir.
Masiyet ise bunun aksidir. Böylece yol kesicilik aleti satın almak üzere
vakıfta bulunmak haram olur. Haram kılınmış
aletler ve diğer masiyet aletleri de böyledir. Dergâhlardaki Sufiyye’den bid’at
ehlinin yaptıkları gibi musiki aletleri için vakıfta bulunmaları da böyledir. Onlar:
“Sema’ ancak örtü altında olur, bundan ancak tabiati bozuk olanlar yüz çevirir”
diyorlar. Bu kimselerin ilhadını (sapkınlıklarını) Kur’ân ifade etmiştir ve
onların küfründe bir ihtilaf yoktur.”
Hanefilerden Ebu Said
el-Hâdimî Berikatu’l-Mahmudiye’de (4/135) raksın haram oluşunu açıkça ifade
eder ve şöyle der: “Celâlu’l-Mille ve’d-Din el-Geylani’nin böyle raksı helal
sayanın kafir olacağına diar fetvasını gördüm. Bu onun fetvasıdır ve bunun
açısı şu sözüdür: “Bunun haram oluşunda icma olduğu bilindiğine göre, onu helal
sayanın kafir olması gerekir.” Derim ki (el-Hâdimi): Bu ancak küfür oluşunda
icma bulunan şeyi inkar eden hakkında tamam olur. Veya inkârı küfür olacak
şekilde bu meselede icma bulunduğunu bilen kimsenin inkâr etmesi durumunda söz
konusu olur. Zira yerinde kararlaştırıldığı üzere, bazı icmalar zannidir.
Hakkında ihtilaf bulunup da sonradan üzerinde icma edilen veya bize tevatür
yoluyla nakledilmemiş olan icmalar gibi. Böyle zannî bir icmayı inkarın küfür
olmadığında ittifak vardır. Bazı icmalar da kat’îdir. Sahabe radıyallahu anhum’un
bize tevatürle nakledilen icması gibi. Böyle bir icmayı inkar etmek ise bize
göre küfürdür. Bazılarına göre ise küfür değildir. Eğer dinde bilinmesi zarurî
şeylerden ise onu inkar eden kafir olur, eğer dinde bilinmesi zaruri şeylerden
değilse küfre ihtimali vardır.”
Yine Berika’da (4/137)
şöyle der: “Malikilerden er-Ridale şarihlerinden biri dört imamın mezheplerini
kapsayacak şekilde şöyle zikretmiştir:
“Hanefiler dediler ki:
“Üzerinde raks yapılan hasır üzerinde, o hasır yıkanmadıkça namaz kılınmaz.”
Malikiler dediler ki: “Bu
semâ meclislerinde bulunmayı adet edinen kimse bir fasık olur, eğer onun helal
olduğuna itikad ederse mürted olur.”
Şafiiler dediler ki: “Yöneticilerin
onlara caydırıcı ceza uygulamaları gerekir.”
Hanbeliler dediler ki:
“Onların meclislerine katılan kimsenin adalet vasfı sakıt olur, şahitliği
geçerli sayılmaz.” Bunun aynısı Tebyinu’l-Meharim’de de geçmektedir. İbnu’l-Hac
da aynısını nakletmiştir. Dört mezhebe göre hareket eden ve fetva verenler bazı
insanlar şu şekilde zikretmişlerdir:
“Din imamlarından
seçkin fakihler ve müslümanların imamları, müslümanlardan bir topluluğun bir
beldeye gelererek mescidde kaside okumaları, el çırpmaları ve raks etmeleri
hakkında ne diyorlar? Mescidlerde bunun yapılması caiz midir? Bize fetva verin,
Allah size karşılık versin ve rahmet etsin.”
Şafiiler dediler ki: “Şarkı,
bâtıl bir eğlencedir. Yani bâtıla benzer. Kim bunu yaparsa şahitliği
reddedilir.”
Malikiker dediler ki: “Yöneticilerin
onları sakındırması ve caydırıcı ceza vermesi, onları mescidlerden çıkarmaları
ve tevbe edip dönüş yapmalarına kadar onları hapsetmeleri gerekir.”
Hanbeliler dediler ki:
“Onun arkasında namaz kılınmaz, şahitliği ve hükmü kabul dilmez.”
Hanefiler dediler ki: “Üzerinde
raks yapılan hasır yıkanmadıkça üzerinde namaz kılınmaz. Üzerinde raks yapılan
yer, toprağı kazılıp atılmadıkça o yer üzerinde namaz kılınmaz.” Allah en iyi
bilendir.”
Yine el-Hadimi Berika’da
(4/139) şöyle demiştir: “Yin et-Tartuşî’den nakledildiğine göre şöyle demiştir:
“Yöneticinin ve adamlarının onları mescidlerden çıkarmaları gerekir. Allah’a ve
ahiret gününe iman eden hiçbir kimsenin onların meclislerine katılması, onlara
bâtıllarında destek olması helal değildir. Bu Malik’in, Ebu Hanife’nin, Şafii’nin
ve Ahmed’in mezhebidir. Sonrakilerin şeyhlerinden Çivizade raks ve devranın
dört mezhebe göre haram olduğuna, bunun haramlığının kitap, sünnet ve icma ile
sabit olduğuna, bunu helal sayanın ittifakla kafir olacağına fetva vermiştir.”
İbn Abidin’in Reddu’l-Muhtar
kitabında (4/259) şöyle geçer: “Raksı helal sayanın kafir olacağını söylediler.
Bununla kastedilen; ölçülü hareketlerle eğilip kalkmaktır. Nitekim Tasavvuf’a
nispet edilen bazı kimseler bunu yapmaktadırlar. El-Bezzaziye’de el-Kurtubî’den,
imamların bu şarkıların, sopalarla vurmanın ve raksetmenin haramlığına dair
icma’ı nakledilmiştir. Şeyhulislam Celalu’l-Mille ve’d-Din el-Kirmani’nin böyle
bir raksı helal sayanın kafir olacağına dair fetvasını gördüm. Fetvanın tam
metni el-Vehbâniyye’dedir. Nuru’l-Ayn kitabında da et-Temhid’de bu kimsenin
kâfir değil de fâsık olacağı nakledilmiştir.”
İbn Abidin’in kendisinin
de bu meselede gevşek davrandığı biliniyor. Lakin onlar alimlerini bu fetvaları
sebebiyle Haricilik veya aşırılık ile suçlamamışlardır! Bu noktayı iyi düşün!
Bu konuda mezhep kitaplarında örnekler çoktur. Yine kendisi sufi bir mezhepçi olan İbn Hacer el-Heytemi'nin ez-Zevacir (Türçeye Helaller ve Haramlar diye tercüme edilmiş olup büytük günahlar hakkında kapsamlı bir eserdir) kitabında kabirleri yükseltmeye dair ifadelerine bakılabilir. Dört mezhepte bunlar gibi, muasır sufilerin reddedilen ve dine aykırı görülen onlarca meselesi çıkar.