Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

9 Temmuz 2015 Perşembe

İftarı Geciktiren Şia ve Onların Fitnesine Düşenlere Cevap

"...Güneş ufukta kaybolmasına rağmen “Orucu geceye kadar tamamlayın” (Bakara 187) ayetinden dolayı gecenin karanlığını beklemek gerektiğini iddia edenler üç hususa müptela olmuşlardır:
Birincisi: Arap dilinde “el-Leyl” (gece) kelimesinin manasını bilmemeleri
Kamusu’l-Muhit’te (1364) şöyle denilir:
اللَّيْلُ : من مَغْرِبِ الشمسِ إلى طُلوعِ الفَجْرِ الصادِقِ أو الشمسِ"
“el-Leyl (gece): Güneşin batmasından fecri sadığın veya güneşin doğmasına kadar olan süredir.”
Lisanu’l-Arab’da (11/607) şöyle denilir:
اللَّيْلُ : عقيب النهار ، ومَبْدَؤُه من غروب الشمس"
“el-Leyl; gündüzden sonrasıdır. Başlangıcı güneşin batışıdır.”
Hafız İbn Kesir rahimehullah Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim’de (1/517) bu ayetin tefsirinde şöyle der:
(ثُمَّ أَتِمُّوا الصِّيَامَ إِلَى اللَّيْلِ) يقتضي الإفطار عند غُرُوب الشمس حكمًا شرعيًا"
“Sonra geceye kadar orucu tamamlayın” Güneşin batışında şer’i bir hüküm olarak iftar etmek gerekir.”
Hatta bazı müfessirler ayette “ilâ” harfi cerrinin kullanılmasının iftarda acele etmeyi gerektirdiğine uyarı yapmışlardır. Zira bu harf gayenin sonuçlandığına delalet eder.
Allame Tahir b. Aşur rahimehullah et-Tahrir ve’t-Tenvir’de (2/181) şöyle demiştir:
" (إِلَى اللَّيْلِ) غاية اختير لها (إِلَى) للدلالة على تعجيل الفطر عند غروب الشمس ؛ لأن (إِلَى) لا تمتد معها الغاية ، بخلاف (حتى) ، فالمراد هنا مقارنة إتمام الصيام بالليل "
“İlâ” kelimesinin seçilmesi güneşin batmasıyla iftarda acele etmeye delalet etmesi içindir. Çünkü “ila” harfinde, gaye gerçekleştiği zaman devam etmez. “Hatta” kelimesi ise böyle değildir. Burada orucun tamamlanmasının gece ile bağlanması kastedilmiştir.”
İkincisi: Onlar kendilerinin Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den, sahabeden ve ilk asırlardakilerden daha üstün olduklarını iddia etmiş olurlar.
Üçüncüsü: Ümmete işleri karışık gösterip aralarında fitne yaymaktadırlar.
Birinci hususa cevap: Burada gece gündüzün zıddıdır ve güneşin batmasıyla başlar. İddia ettikleri gibi semanın kararmasıyla değil! Nitekim İmam Ahmed (4/175) Ebu Zer radıyallahu anh’den rivayet ediyor: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
لا تزال أمتي بخير ماعجلوا الإفطار وأخروا السحور
Ümmetim iftarda acele edip sahuru geciktirdikleri sürece hayırda kalmaya devam eder.
Yani Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in emrine muhalefette ve acele etmekle emrolunduğumuz iftarı geciktirmekte büyük bir şer vardır!
Namazlarla ilgili ayetleri delil getirerek şöyle diyorlar:
أقم الصلاة لدلوك الشمس إلى غسق الليل وقرآن الفجر إن قرآن الفجر كان مشهودًا)
Güneşin batıya yönelmesinden gecenin karanlığına kadarki namazı ve sabah namazını kıl. Sabah namazı, (melekler tarafından) şâhid olunan bir namazdır” (İsra 78)
Derim ki: Duluku’ş-şems; güneşin batmasıyla akşam namazı vakti girer, gasaki’l-leyl ile kastedilen ise yatsı namazıdır. Namaz hakkındaki ayeti nasıl oluyor da iftar hakkında delil getiriyorlar bilmiyorum!
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem akşam ezanı okunduğu zaman birkaç yaş hurmayla iftar ederdi. Yani sadece ezanı işitmekle iftar ederdi, iftarın ertelenmesi caiz olmaz.
Orucu geceye kadar tamamlayın” ayeti, şer’i bir hüküm olarak güneşin batmasıyla iftar etmeyi gerektirir. Nitekim Buhârî (1954) ve Muslim (1100) Müminlerin emiri Ömer b. el-Hattab radıyallahu anh’den rivayet ediyorlar: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
إذا أقبل الليل من ههنا وأدبر النهار من ههنا فقد أفطر الصائم
Gece şuradan gelip, gündüz şuradan gittiği zaman oruçlu iftar eder.”
Yani gündüzün gitmesi kesin olarak gecenin gelmesidir. Gecenin gidişi ise güneşin doğmasıdır. Bu kesin olarak gündüzün gelişidir. Lakin bizler fecrin doğuşu ile yeme içme ve cimadan imsak etmekle emrolunduk. Yani güneşin doğuşuna kadar değil, güneşin doğuşundan önce imsak ederiz!
Ahmed (2/372) ve Tirmizî’nin (700) Ebu Hureyre radıyallahu anh’den rivayet ettikleri hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
يقول الله عز وجل إن أحب عبادي إلي أعجلهم فطرا
Allah Azze ve Celle buyurdu ki: “Muhakkak kullarımın bana en sevimli olanları iftarda acele edenleridir.
Mü’min; Allah’a ve rasulüne itaat eder. Manalarda zorlama yapmaz. İlimsiz olarak sözü te’vil etmez!
İkinci hususa cevap: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ilk sahabeler ve onlara güzelce tabi olan tabiin, üç veya dördüncü asra kadar bu sünnet üzere devam etmişlerdir. Sonra Mısırda Fatımîler ve Ubeydiler kuvvetlenerek dinde te’vil yapmışlar, onlardan dine aykırı birçok fırkalar ortaya çıkmıştır. Ne sünnetten ne Kur’an’dan bir delilleri yoktur. İlim ve hidayet olmaksızın konuşmuşlar, hem kendileri sapmış, hem de insanlardan birçoklarını saptırmışlardır.
Bizim alimlerimiz; sahabetu’l-kiram ve onlardan sahih isnad ile ilim alanlardır. Bunun şahidi sahihlerde, sünenlerde ve eserlerde yazılanlardır…
Üçüncü hususa cevap: Bugün ümmet şiddetli bir zayıflık içindedir. Ne önümüzdeki Filistin, ne Şam saldırılar ve ölümlerden rahat değildir. Bütün bunlardan da ötesi, dinimiz, namazımız ve orucumuz hususunda fitneye düşürülmekteyiz. Müslümanları fitneye düşürmelerinden önce kendileri uyanmayacaklar mı?...
Herhangi bir tefsire baksan bu hususta birleştiklerini görürsün. Uygun yerinde olmaksızın her bir hadis veya ayet delil getirene dayanılamaz. Özellikle bugün ümmet çeşitli düşmanlara muhataptır:
Birincisi: Yahudiler ve Hristiyanlar, bunların çoğu müsteşriklerdir. Yani Arap dilini biliyor ve Nebevî siyreti okuyorlar, sonra da orada görüşlerini yazarak eklemeler yapıyor ve diledikleri gibi saldırı yapıyorlar.
İkincisi: Ümmetin münafıkları. Müslümanların namaz ve oruç gibi fiillerini yapıyorlar, lakin dine saldırıyor, nübüvvet ve hadisler hakkında şüpheye düşürmeye çalışıyor, Kur’an’ı şehevî tamahları ve maddi kazançları için hevalarına göre tefsir ediyorlar. Allah yardımcımız olsun.
Üçüncüsü: Alimlerin hataları. Nitekim Müminlerin Emiri Ömer b. el-Hattab radıyallahu anh şöyle demiştir: “İslam'a üç şey zarar verir: Münafığın tartışması, alimin hatası ve zalim yöneticiler.”
Yani özetle: ezan güneş kaybolduğunda okunuyorsa mutmain bir şekilde iftar edin. Batışı görmek için dağa tırmanmaya gerek yoktur. Bu zorlama ve dinde emrolunmadığımız bir aşırılıktır. Kişi bundan dolayı sevap kazanmaz bilakis bu bir fitnedir.

Muhammed Cihad Ahmed Ebu Şakra’nın “İftaru’s-Saimin” adlı makalesinden özetleyerek tercüme eden: Ebu Muaz
 

Yazının orijinal tam metninin linki: http://www.aoua.com/vb/showthread.php?t=326875

 

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)