Kâfirlerin Danyal Aleyhi's-selâm’ın Cesediyle Tevessül
Etmeleri
Mutarrif b. Malik rahimehullah şöyle demiştir:
شَهِدْتُ
فَتْحَ تُسْتَرَ مَعَ الْأَشْعَرِيِّ فَأَصَبْنَا قَبْرَ دَانْيَالَ بِالسُّوسِ وَكَانُوا
إِذَا اسْتَسْقَوْا خَرَجُوا فَاسْتَسْقَوْا بِهِ فَذَكَرَ الْحَدِيثَ فِيمَا وَجَدُوا
فِيهِ وَكَانَ فِيمَا وَجَدُوا فِيهِ رَبْعَةً فِيهَا كِتَابٌ فَذَكَرَ الْحَدِيثَ
فِي أَجِيرٍ نَصْرَانِيٍّ يُسَمَّى نُعَيْمًا وُهِبَ لَهُ الْكِتَابُ ثُمَّ فِي إِسْلَامِهِ
ثُمَّ فِي قِرَاءَةِ ذَلِكَ الْكِتَابِ وَإِذَا فِيهِ {وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْإِسْلَامِ
دِينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الْآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ} فَأَسْلَمَ
مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ اثْنَانِ وَأَرْبَعُونَ حَبْرًا وَذَلِكَ فِي خِلَافَةِ مُعَاوِيَةَ
فَأَتْحَفَهُمْ وَأَعْطَاهُمْ
“(Ebu Musa) el-Eş’arî radiyallahu anh ile beraber
Tuster’in fethinde bulundum. Danyal aleyhi's-selâm’ın kabrini Sus’ta ele
geçirdik. Sus halkı Yağmur duasına çıkacakları zaman onu götürürler ve onu
vesile kılarak yağmur isterlerdi.” Ravi kabirde buldukları şeylerle ilgili
hadisi zikredip dedi ki:
“Kabirde buldukları şeylerden birisi de içinde bir
kitap bulunan bir kap idi.” Sonra Nuaym adındaki Hıristiyan bir işçiden,
kitabın ona verilmesinden ve adamın müslüman olmasından bahsedip kitapta şu
ayetin yazılı olduğunu söyledi:
“Kim İslâm’dan başka bir dine yönelirse, onunki
kabul edilmeyecektir. O âhirette de kaybedenlerdendir.” (Âl-i İmran 85)
Sonra dedi ki:
“O gün onlardan kırk iki bilgin müslüman oldu. Bu olay
Muaviye’nin hilafeti döneminde olmuştu ve Muaviye onlara hediyeler vermişti.”[1]
Sahabenin Danyal Aleyhi's-selâm’ın Cesediyle Tevessüle
Karşı Çıkmaları
İnsanların Danyal aleyhi's-selâm’ın cesediyle
tevessül etmeleri sebebiyle Ömer radiyallahu anh onun kimsenin bilmediği bir
yere gömülmesini emretmiştir:
Enes radiyallahu anh’den:
أَنَّهُمْ
لَمَّا فَتَحُوا تُسْتَرَ قَالَ وَجَدْنَا رَجُلاً أَنْفُهُ ذِرَاعٌ فِي التَّابُوتِ
كَانُوا يَسْتَظْهِرُونَ أَوْ يَسْتَمْطِرُونَ بِهِ فَكَتَبَ أَبُو مُوسَى إِلَى عُمَرَ
بْنِ الْخَطَّابِ بِذَلِكَ فَكَتَبَ عُمَرُ إِنَّ هَذَا نَبِيٌّ مِنَ الأَنْبِيَاءِ
وَالنَّارُ لاَ تَأْكُلُ الأَنْبِيَاءَ أَوْ الأَرْضُ لاَ تَأْكُلُ الأَنْبِيَاءَ فَكَتَبَ
إِلَيْهِ أَنْ انْظُرْ أَنْتَ وَرَجُلٌ من َأَصْحَابِكَ يَعْنِي أَصْحَابَ أَبِي مُوسَى
فَادْفِنُوهُ فِي مَكَان لاَ يَعْلَمُهُ أَحَدٌ غَيْرُكُمَا قَالَ فَذَهَبْتُ أَنَا
وَأَبُو مُوسَى فَدَفَنَّاهُ
“Tuster feth edildiği zaman tabut içinde burnu bir
zira’ kadar olan bir adam gördük. Tuster halkı onun hürmetiyle zafer diler ve
yağmur isterlerdi. Ebu Musa radiyallahu anh bu konuda Ömer b. el-Hattab
radiyallahu anh’e mektup yazınca Ömer radiyallahu anh şöyle cevap yazdı:
“Bu, nebilerden bir nebidir. Şüphesiz ateş veya toprak
nebilerin cesetlerini yemez. Arkadaşlarından birini al ve sizden başka kimsenin
bilmeyeceği bir yerde onu defnet.” Bunun üzerine ben ve Ebu Musa radiyallahu
anh onu götürüp defnettik.”[2]
Ebu’l-Âliye rahimehullah’tan:
لَمَّا
افْتَتَحْنَا تُسْتَرَ وَجَدْنَا فِي بَيْتِ مَالِ الْهُرْمُزَانِ سَرِيرًا عَلَيْهِ
رَجُلٌ مَيِّتٌ عِنْدَ رَأْسِهِ مُصْحَفٌ لَهُ، فَأَخَذْنَا الْمُصْحَفَ فَحَمَلْنَاهُ
إِلَى عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ، فَدَعَا لَهُ كَعْبًا فَنَسَخَهُ
بِالْعَرَبِيَّةِ أَنَا أَوَّلُ رَجُلٍ مِنَ الْعَرَبِ قَرَأَهُ قَرَأْتُهُ مِثْلَ
مَا أَقْرَأُ الْقُرْآنَ هَذَا فَقُلْتُ لِأَبِي الْعَالِيَةِ مَا كَانَ فِيهِ؟ فَقَالَ
سِيرَتُكُمْ وَأُمُورُكُمْ وَدِينُكُمْ وَلُحُونُ كَلَامِكُمْ، وَمَا هُوَ كَائِنٌ
بَعْدُ قُلْتُ فَمَا صَنَعْتُمْ بِالرَّجُلِ؟ قَالَ حَفَرْنَا بِالنَّهَارِ ثَلَاثَةَ
عَشَرَ قَبْرًا مُتَفَرِّقَةً فَلَمَّا كَانَ فِي اللَّيْلِ دَفَنَّاهُ وَسَوَّيْنَا
الْقُبُورَ كُلَّهَا لِنُعَمِّيَهُ عَلَى النَّاسِ لَا يَنْبُشُونَهُ فَقُلْتُ وَمَا
تَرْجُونَ مِنْهُ؟ قَالَ كَانَتِ السَّمَاءُ إِذَا حُبِسَتْ عَلَيْهِمْ بَرَزُوا بِسَرِيرِهِ
فَيُمْطَرُونَ قُلْتُ مَنْ كُنْتُمْ تَظُنُّونَ الرَّجُلَ؟ قَالَ رَجُلٌ يُقَالُ لَهُ
دَانْيَالُ فَقُلْتُ مُذْ كَمْ وَجَدْتُمُوهُ مَاتَ؟ قَالَ مُذْ ثَلَاثِمِائَةِ سَنَةٍ
فَقُلْتُ مَا كَانَ تَغَيَّرَ شَيْءٌ؟ قَالَ لَا إِلَّا شُعَيْرَاتٌ مِنْ قَفَاهُ إِنَّ
لُحُومَ الْأَنْبِيَاءِ لَا تُبْلِيهَا الْأَرْضُ وَلَا تَأْكُلُهَا السِّبَاعُ
“Tuster’i feth ettiğimiz zaman Hurmuzan’ın
beytu’l-mâlinde üzerinde ölmüş bir adamın bulunduğu bir yatak gördük. Adamın
başının yanında bir kitap vardı. Kitabı alıp Ömer b. el-Hattab radiyallahu
anh’e götürdüğümüzde Kâbu’l-Ahbar rahimehullah’ı çağırıp onun Arapça bir
nüshasını çıkarttırdı. O kitabı Arapça olarak okuyan ilk kişi benim. Onu tıpkı
bu Kur’ân’ı okuduğum gibi okudum. Halid b. Dinar dedi ki:
“Ebu’l-Aliye rahimehullah’a o kitapta ne olduğunu
sorduğumda dedi ki:
“Sizin gidişatınız, işleriniz, sözleriniz ile ileride
meydana gelecek şeyler anlatılıyordu.” Ben:
“Adamı ne yaptınız?” diye sordum. Dedi ki:
“Halkın onu kabirden çıkarmaması için gündüz ayrı ayrı
on üç mezar kazdık. Gece olunca ise adamı defnedip bütün mezarları dümdüz
ettik.” Ben:
“Halkın ondan beklentisi neydi?” diye sordum. Dedi ki:
“Yağmur yağmadığı zaman halk onun cesedini dışarıya
çıkarıp bu şekilde yağmur isterlerdi.” Ben:
“Onun kim olduğunu düşünüyordunuz?” dedim. Dedi ki:
“Danyal denilen kişi olduğunu düşünüyorduk.” Ben:
“Ne kadar zaman önce öldüğünü düşünüyordunuz?” diye
sordum. Dedi ki:
“Üç yüz yıl önce” Ben:
“Adam bu sürede hiç değişmemiş mi?” dedim. Dedi ki:
“Arka tarafından bazı saç telleri değişmişti.
Nebilerin etini toprak çürütmez ve vahşi hayvanlar yemez.”[3]
[1] Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih.
Beyhakî Delailu’n-Nubuvve (1/390) İbn Ebî Şeybe (8/31) İbn Ebi Davud el-Mesahif
(s.364) İbn Hazm el-Muhalla (9/45) İbnu’l-Munzir el-Evsat (8171) İbn Asakir
Tarih (58/341, 344, 67/160)
[2] Muslim'in şartına göre sahih. İbn Ebî Şeybe
(8/32)
[3] Buhârî'nin şartına göre sahih. Beyhakî
Delailu’n-Nubuvve (1/381) İbn İshak Siyret (49) Nuaym b. Hammad el-Fiten (37)
Birgivî Ziyaretu’l-Kubur (s.30)