Mısır diyarının eski müftülerinden Şeyh Muhammed Hatır, 1974
yılında boza hakkında sorulan bir soruya şöyle cevap vermiştir:
“Nu’man b. Beşir radiyallahu
anh’ın rivayet ettiği hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurmuştur:
إِنَّ مِنَ الحِنْطَةِ خَمْرًا ومِنَ
الشَّعِيرِ خَمْرًا ومِنَ الزَّبِيبِ خَمْرًا ومِنَ التَّمْرِ خَمْرًا ومِنَ
العَسَلِ خَمْرًا
“Muhakkak ki buğdaydan hamr (sarhoş edici içki) olurr,
arpadan hamr olur, üzümden hamr olur, hurmadan hamr olur ve baldan hamr olur.”[1]
Bunu Ahmed, Ebû Dâvûd, İbn Mâce ve Tirmizî rivayet etmişlerdir. Ahmed ve Ebû
Dâvûd’un rivayetlerinde şu ziyade vardır:
وأَنَا
أَنْهَى عَنْ كُلِّ مُسْكِرٍ
Bu gibi içeceklerde haramlık hükmünün dayanağı sarhoş edip
etmemesidir. Eğer Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in kullanılmasını
yasaklamış olduğu; sarhoşluk veya gevşeklik veren şeylerden ise haramlık hükmü
bakımından hamr ile aynıdır. Bunların çoğunu kullanmak haram olduğu gibi, az
miktarını kullanmak da haramdır. Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem her sarhoş ediciden ve gevşeklik verenden yasaklamıştır.[3]
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
كُلُّ
مُسْكِرٍ خَمْرٌ وكُلُّ مُسْكِرٍ حَرَامٌ
“Her sarhoşluk veren şey hamrdır ve her sarhoşluk veren
şey haramdır.”[4]
Bunu Muslim, Tirmizî, Ebû Dâvûd ve Nesâî rivayet etmişlerdir. Bir rivayette
lafzı şöyledir:
كُلُّ
مُسْكِرٍ خَمْرٌ وكُلُّ خَمْرٍ حَرَامٌ
İnsanlar hamr’dan başka isimler verseler de boza ve ona benzer
sarhoş ediciler de haramdır. Zira Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurmuştur:
لَيَسْتَحِلَّنَّ
طَائِفَةٌ مِنْ أُمَّتِي الخَمْر باسْمٍ يُسَمُّونَهَا إِيَّاهُ
“Elbette ki ümmetimden bir taife hamr’ı başka isimlerle
adlandırıp helal sayacaktır.”[6]
Bunu Ahmed ve İbn Mâce rivayet etmişlerdir.
Haramlık hususunda bunların azı ile çoğu eşittir. Çünkü Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
مَا
أَسْكَرَ كَثِيرُهُ فَقَلِيلُهُ حَرَامٌ
Aişe radiyallahu anha şöyle demiştir: Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
كُلُّ
مُسْكِرٍ حَرَامٌ ومَا أَسْكَرَ الفَرَقُ مِنْهُ فَمِلْءُ الكَفِّ مِنْهُ حَرَامٌ
“Her sarhoş edici şey haramdır. Bir küp miktarında içmesi
sarhoş eden şeyden bir avuç dolusu içmek de haramdır.”[8]
Hadiste geçen “farak” (küp) kelimesi on altı rıtıl hacminde
bir ölçektir. Böylece ortaya çıkmıştır ki boza haramdır. Çünkü o sarhoş
etmektedir. Zikrettiğimiz gibi, her sarhoş eden şey hamrdır. Nitekim Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından bu sahih olarak gelmiştir ve onlar,
İbnu’l-Kayyım’ın Zadu’l-Mead’de anlattığı gibi, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in hitabını en iyi bilenlerdir. Onlar (Ashab) şöyle demişlerdir:
إِنَّ
الخَمْرَ مَا خَامَر العَقْلَ
“Hamr; aklı örten her şeydir.” Allah Subhanehu ve Teâlâ en
iyi bilendir.”
******
Ebu Muaz’ın notu:
Boza ve benzerleri, insanlar ona hamr’dan başka isimler
verseler de, sarhoş edici içkilerden olup içilmesi haramdır. Boza buğdaydan
yapılan bir içkidir. Arpa ve buğdaydan yapılan içkiler ismen de yasaklanmıştır:
Ali radiyallahu anh şöyle
demiştir:
نَهَى رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ
حَلْقَةِ الذَّهَبِ وَعَنِ الْمِيثَرَةِ الْحَمْرَاءِ وَعَنِ الثِّيَابِ الْقَسِّيَّةِ
وَعَنِ الْجِعَةِ شَرَابٌ يُصْنَعُ مِنَ الشَّعِيرِ وَالْحِنْطَةِ وَذَكَرَ مِنْ شِدَّتِهِ
“Rasûlullâh
sallallahu aleyhi ve sellem, altın yüzük kullanmayı, atın üzerine ipekli minder
koymayı, ipekli elbiseyi, arpa ve buğdaydan yapılan içecek olan cia’yı (birayı)
yasakladı ve bu konuda şiddetli şeyler söyledi.”[9]
Muhammed Hatır’ın fetvasında geçen:
نَهَى
عَنْ كُلِّ مُسْكِرٍ ومُفْتِرٍ
“Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem her sarhoşluk veren ve gevşeklik veren şeyden
yasakladı” hadisini Şehr b. Havşeb, Umm Seleme radiyallahu anha’dan rivayet
etmiştir.
Hafız İbn Hacer bu hadisin hasen olduğuna hükmetmiştir.[10]
Ahmed ve Yahya b. Main Şehr b. Havşeb’i tevsik etmişler, Muslim Sahih’inden
Şehr b. Havşeb’den bir hadis zikretmiştir. Şehr b. Havşeb’in hadisleri hasen
derecesinden aşağı kalmaz. Ancak Şehr b. Havşeb ezber bakımından eleştirilen,
yanılan bir ravidir ve “mufettir” lafzıyla rivayette tek kalmıştır. Hatta Şehr
b. Havşeb’in hafıza bakımından eleştirilmesinin sebepleri arasında bu hadiste
zikrettiği “mufettir” lafzında tek kalması da sayılmıştır.[11]
Zira el-Hakem b. Uteybe bu hadisi Umm Seleme radiyallahu anha’dan
rivayet ederken “mufettir” ziyadesi olmaksızın rivayet etmiştir.[12]
Bu sebeple bu hadisteki “her müfettir” ziyadesinin sübutu
şüphelidir. Aralarında el-Elbanî ve Şuayb el-Arnaut’un da bulunduğu bazı muhakkikler
bu hadisin zayıf olduğuna hükmetmişlerdir.
“Gevşeklik veren her
şey” diye tercüme ettiğim “mufettir” kelimesi; bezginlik veren ve uyuşturan şey
demektir. Bu hadisin bu lafızla sabit olduğu takdir edilse dahi; uyuşturan
şeylerin mutlak olarak haram olduğunu göstermez.
Haşhaş’ın aklı gideren bir uyuşturucu olarak kullanılmasının
haramlığına bu hadisi delil getiren olmuştur. Şüphesiz eroin, morfin, haşhaş
gibi uyuşturucular aklı giderecek mahiyette kullanıldığında hamr’ın kapsamında
olurlar. Lakin mufettir maddeler, hamr’ın mutlak haram kılındığı gibi mutlak
bir şekilde haram kılınmamıştır.
Tıpta lokal ve genel anestezide uyuşturucu maddeler
kullanılmaktadır ve bu gayeyle kullanımının meşru olduğu hususunda ilim ehli
arasında bir hilaf yoktur. Yine bütün ağrı kesiciler uyuşturucu özelliği
sebebiyle ağrı gidermede kullanılır. Lakin eğlence, kafa bulma, sarhoş olma
gibi gayelerle bu uyuşturucuları kullanmanın hamr kapsamında; yani haram olduğu
hususunda hiç tereddüt yoktur.
İbn Kuteybe rahimehullah şöyle demiştir: “El-Mufettir’den
yasaklama te’dib içindir. Hadiste her müfettirin haram olduğu veya her müfettir
hamr olduğu diye bir şey gelmemiştir. Nitekim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem bunlardan başka, hükümleri birbirinden farklı olduğu halde iki şeyi bir
arada zikrederek nehyetmiştir. Mesela zinakarın kazancı ve haccamın kazancından
bir arada nehyetmiştir. Zinakarın kazancı haram, hacamatçının kazancı ise
mekruh olduğu halde ikisini nehiyde bir arada zikretmiştir.”[13]
[1]
Sahih. Ahmed (4/273) Hâkim (4/164) Tirmizî
(1872) İbn Mâce (3379) Taberânî (21/87) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (7/327) Tirmizî
ve Taberânî’nin isnadı Muslim’in şartına göredir.
[2]
Hadis Ebû Dâvûd’un Sünen’inde mevcut değildir. Bir önceki dipnotta tahrici
yapılmıştır.
[3]
Zayıf. Ahmed (6/309) Ahmed el-Eşribe
(4) Ebû Dâvûd (3686) İbn Ebî Şeybe (5/67) Taberânî (23/337) Ebu’ş-Şeyh Tabakat
(668)
[4]
Sahih. Muslim (2003) Ahmed (2/16) Ebû
Dâvûd (3679) Tirmizî (1861) Nesâî (5585)
[5]
Sahih. Muslim (2003) Ahmed (2/29) İbn
Mâce (3390)
[6]
Sahih. Ahmed (5/318) Ziyau’l-Makdisi
el-Muhtare (8/256) İbn Mâce (3385) Bezzar (Keşfu’l-Estar 2689) İbn Ebi'd-Dunyâ
Zemmu’l-Muskir (8) el-Elbani es-Sahiha (90)
[7]
Sahih. Ebû Dâvûd (3681) Tirmizî
(1865) Nesâî (5607) İbn Mâce (3392-94) Ahmed (2/91, 167, 179, 3/343) Hâkim
(3/466) İbn Hibbân (12/202) İbnu’l-Carud el-Munteka (860)
[8]
Sahih. Ahmed (6/71, 71, 131) Ebû
Dâvûd (3687) Tirmizî (1866) İshak b. Rahuye (952) İbn Hibbân (12/203) İbnu’l-Carud
el-Munteka (861) Ebû Ya'lâ (7/322)
[9] Sahih. Nesâ’î (5167) Tirmizî (2808)
Ebu Davud (3697) Ziya el-Muhtare (2/334, 400) Ahmed (963, 1104) Bezzar
(2/302)
Beyhakî (8/293)
[10]
Fethu’l-Bari (12/142)
[11]
Bkz.: Mizzi, Tehzibu’l-Kemal (12/586)
[12]
İbn Asakir Tarih (23/228)
[13]
İbn Kuteybe Garibu’l-Hadis (1/336-337)