Tevhid ve Sünnet Ehlinin Bulundukları İlim ve
Davet Merkezinden Farklı Yerde Yaşayarak Bedevileşmenin Hükmü
İbn Receb, Fethu’l-Bari adlı Sahihu’l-Buhârî
şerhinde (1/55-60) şöyle demiştir:
“Sahihayn’de Huzeyfe radiyallahu anh’den gelen
rivayette Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ona fitnelerden bahsetmiş, o da:
“Ey Allah’ın rasulü! Buna yetişirsem ne yapmamı
emredersin?” deyince Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Müslümanların cemaatinden ve imamından
ayrılma.” Huzeyfe radiyallahu anh dedi ki:
“Bir cemaat ve bir imam olmazsa ne yapayım?” Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“O fırkaların hepsini terk et, bir ağaç kökünü
dişlemek zorunda kalsan bile sana ölüm gelinceye kadar öyle kal.”[1]
Nitekim ashabdan bir topluluk fitnelerde
kırsala yerleşerek ayrılmışlardır. İmam Ahmed dedi ki: “Fitne (müslümanların
birbirleriyle savaşması) söz konusu olduğu zaman kişinin dilediği yere
ayrılmasında sakınca yoktur. Ama fitne yoksa şehirler daha hayırlıdır.”
İbadet etmek, yolculuk veya uzlet için kırsalda
yerleşmek ise yasaklanmıştır. Nitekim Tirmizî ve Hakim’in Sahih’inde Ebu
Hureyre radiyallahu anh’den gelen rivayette Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in ashabından bir adam pınarlarında tatlı su olan bir bölgeye uğradı ve
oranın güzelliğini beğendi. Dedi ki:
“Keşke insanlardan ayrılıp bu bölgede
yerleşsem. Ama Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e danışmadan bunu
yapamam.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e danıştığında Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Böyle yapma! Muhakkak ki birinizin Allah
yolunda bulunması, ailesinin yanında altmış sene kıldığı namazdan daha üstündür.”[2]
İmam Ahmed bu hadisin benzerini Ebu Umame radiyallahu
anh yoluyla Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet etmiştir. Orada Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu da geçer:
“Ben ne Yahudilikle, ne Hristiyanlıkla
gönderildim! Lakin ben musamahalı Haniflik ile gönderildim.”[3]
Devamında bu anlamda hadisi zikreder.
Ebu Davud, Ebu Umame radiyallahu anh’den
rivayet ediyor: “Bir adam dedi ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Allah için bana yolculuk
etme izni ver.” Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Muhakkak ki ümmetimin seyahati, Allah
yolunda cihad etmek şeklinde olur.”[4]
Ahmed’in Musned’inde Ebu Said radiyallahu anh’den:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Sana cihadı tavsiye ederim. Zira bu İslam’daki
ruhbanlıktır.”[5]
Tavus rahimehullah’ın Nebî sallallahu aleyhi ve
sellem’den mürsel rivayetinde şöyle buyrulmuştur:
“İslam’da ne ruhbanlık ne de seyahat vardır”
Bu anlamda birçok diğer mürsel rivayetler mevcuttur.
İmam Ahmed şöyle dedi: “İslamda seyahat diye
bir şey yoktur. Ne nebilerin, ne de salihlerin işidir.”
Bu şekilde yolculuğu ilimsiz olarak ibadet eden
bazı gruplar yapmaktadır. Onlardan kimisi doğrusunu öğrenince bundan vaz
geçmiştir. Nitekim İbn Mes’ud radiyallahu anh’ın zamanında ibadet ehli bazı
kimseler Kufe’nin dışına bir mescid bina edip orada ibadet ediyorlardı. Amr b.
Hetebe ve Mufaddal el-İclî de onların arasında idi. İbn Mes’ud radiyallahu anh
onlara gitti, onları Kufe’ye geri döndürdü ve mescidlerini yıktı. Sonra dedi
ki:
“Sizler ya Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in
ashabından daha doğru yoldasınız yahut da sapıklığın kuyruğuna tutunmuşsunuz.”
Bunu Şa’bi rivayet etmiştir ve isnadı sahihtir.
Yine Abdullah b. Galib el-Haddanî bir adamın
ıssız bir araziye çekildiğini, rızkının da nereden geldiğini bilmediğini gördü.
Ona dedi ki:
“Bu ümmet bununla emrolunmamıştır. Sen ancak Cuma,
cemaat, hasta ziyareti ve cenazelere katılmakla emrolundun.” Adam bu nasihati
kabul etti ve o anda karyesine döndü. Bu kıssayı İbn Ebi'd-Dunyâ rivayet
etmiştir. Yine Ebu Umame radiyallahu anh’ın öğrencisi Ebu Galib’den buna benzer
bir kıssa vardır. Bunu Humeyd b. Zencuye rivayet etmiştir.
Aynı şekilde koyunlar ve mallar edinip kırsalda
yerleşmek de, Sa’lebe’nin başına gelenlerde olduğu gibi kötülenmiş bir iştir…
Ebu Davud ve Tirmizî’nin Sünenlerinde ve başka
eserlerde Ebu Hureyre radiyallahu anh’den, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’İn
şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Kırsalda yaşayan kabalaşır (bedevileşir).”[6]
İbn Mes’ud radiyallahu anh hicret ettikten
sonra bedeviliğe dönen biri hakkında dedi ki: “Muhakkak ki o Muhammed sallallahu
aleyhi ve sellem’in dili üzerinden lanetlenmiştir.”
Sahihayn’de Seleme b. el-Ekva radiyallahu anh
şöyle demiştir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana kırsala yerleşmem
hakkında izin verdi.”[7] Buhârî’nin
rivayetinde Seleme radiyallahu anh, Osman radiyallahu anh katledildiği zaman
Rebeze’ye gitmiş ve ölmeden birkaç gece önce Medine’ye dönmüştür.[8]
Musned’deki rivayette Seleme radiyallahu anh
Medine’ye dönünce ona: “Hicretinden mi döndün ey Seleme?” denilmiş o da şöyle
demiştir:
“Allah’a sığınırım. Ben Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den izin aldım. Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in
şöyle buyurduğunu işittim: “Kırsala gidin ey Eslem! Oranın rüzgarını çekin ve
mahallesinde yerleşin.” Dediler ki:
“Ey Allah’ın rasulü! Biz bu durumun hicretimize
zarar vermesinden korkuyoruz.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu
ki:
“Sizler nerede olsanız muhacirlersiniz.”[9]
Taberani’nin İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan rivayetinde
ona şöyle denilmiştir:
“Ey Ebu Abdirrahman! Allah için söyle, kırsala
yerleşsen, keçi edinsen, istirahat edip sıhhat bulsan ne olur ki?” İbn Ömer radiyallahu
anhuma dedi ki:
“Eslem kabilesi dışında bizden birine
bedevileşme isni verilmemiştir.”[10]
Eslem; Seleme b. el-Ekva radiyallahu anh’ın
kabilesidir.
Muhacirlerden olan birçok sahabeye kırsala
yerleşme konusunda ruhsat verilmiştir. Sa’d b. Ebi Vakkas ve Said b. Zeyd radiyallahu
anhuma bunlardandır. Bu ikisi el-Akik’teki evlerinden çıkmazlardı. Allah Azze
ve Celle ile karşılaşıncaya kadar Medine’ye Cuma namazına veya cemaat
namazlarına gelmemişlerdir. Bunu İbn Ebi'd-Dunyâ el-Uzlet kitabında rivayet
etti.
Ebu Hureyre radiyallahu anh eş-Şecere’ye
yerleşti. Burası Zi’l-Huleyfe’dir.
Sahihu’l-Buhârî’de Ata radiyallahu anh’ın şöyle
dediği geçer: “Ubeyd b. Umeyr ile beraber Aişe radiyallahu anha’ya gittim. O
Sebir’de kalıyordu. Bize dedi ki: “Allah nebisine Mekke’nin fethini nasip
ettiğinden beri hicret kesildi.”[11] Diğer rivayette
şöyle geçer: “Biz ona hicret hakkında sorduk. Dedi ki:
“Bugün hicret yoktur. Mü’minlerden her biri fitneye
düşme korkusuyla diniyle Allah’a ve rasulüne kaçıyordu. Ama bu gün Allah islam’ı
galip kıldı. Mü’minler dilediği yerde rabbine kulluk ediyor. Lakin cihad ve
niyet vardır.”[12]
Bu sözler onun fetihten sonra hicretin
kesildiğine inanmasından dolayı bedevileştiğini düşündürüyor.
Enes b. Malik radiyallahu anh Basra dışındaki
konağında kalıyordu. Bazen Cuma namazına katılır, bazen katılmazdı. Nitekim
Ahmed (b. Hanbel) içinde Cuma ve cemaatle namaz kılınmayan köyde kalmanın
çirkinliğini belirtmiştir. Bu, içinde cemaatle Cuma namazı kılınan şehirde
bulunup da, burayı terk ederek Cuma namazı kılınmayan bir yere yerleşen kimseye
yorumlanır. Onun sözünde buna işaret vardır. Nitekim onun sözü haramlığa değil
de mekruhluğa da yorumlanabilir. Ama içinde Cuma ve cemaat namazı kılınmayan
bir yere yerleşmek haramdır.
Nitekim Ebu’d-Derda radiyallahu anh, Ma’dan b.
Ebi Talha’ya:
“Nereye yerleşiyorsun?” dedi. O da:
“Humus dışında bir köye” dedi. Ebu’d-Derda radiyallahu
anh dedi ki:
“Muhakkak ki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Bir köyde veya badiyede üç kişi bulunur da
orada ezan okuyup namaz kılmazlarsa mutlaka şeytan onlarla oynar. Sana cemaati
tavsiye ederim. Muhakkak ki kurt, sürüden ayrılan kuzuyu yer.”[13] Bunu Nesâî
ve başkaları rivayet etmişlerdir. Ahmed ve Ebû Dâvûd muhtasar olarak rivayet
ettiler. Ahmed’in rivayetinde şöyle geçer:
“Sana şehirleri tavsiye ederim, yazıklar olsun
sana ey Ma’dan!”[14]
Yine Musned’de Muaz radiyallahu anh’den Nebî
sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Muhakkak ki şeytan, sürüden ayrılan koyunu
kapan kurt gibi insanın kurdudur. Sizleri kırsala ayrılmaktan sakındırırım. Size
cemaati, halkla beraber bulunmayı ve mescidleri tavsiye ederim.”[15]
Bu hadiste kırsalda yani badiyelerde yerleşmek
yasaklanmış, insanların (müslümanların) genelinin, mescidlerinin ve
cemaatlerinin bulunduğu mekanlarda yerleşmek emredilmiştir.
Nitekim Katade rahimehullah bu hadiste geçen
(şiab) kırsal kelimesini sıratu’l-mustakime muhalif olan saptırıcı hevaların
(bid’atlerin) yaygın olduğu yerler diye açıklamıştır. Bunu Ebu Musa el-Medinî
isnadıyla rivayet etmiştir.
Burada cemaatten uzaklaşma söz konusudur. Bunu
ancak Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şu hadisi açıklar:
“Kim cemaatten bir karış ayrılırsa boynundan
İslam bağını çıkarmış olur.”[16]
El-Evzai rahimehullah bunu kişinin bid’at
sebebiyle cemaatten ayrılması olarak açıklamıştır.
Ama bazen bahar mevsimi gibi zamanlarda
dinlenmek için kırsala çıkmaya gelince bu konuda bir ruhsat varid olmuştur. Ebû
Dâvûd’un Sünen’inde el-Mikdam b. Şureyh, babasından şöyle dediğini rivayet
etmiştir: O Aişe radiyallahu anha’ya:
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem kırsala çıkar
mıydı?” diye sordu. Aişe radiyallahu anha dedi ki:
“Evet, şu sulak otluğa çıkardı. Nitekim bir
defasında Mahrame’nin devesiyle gitti ve dedi ki:
“Bin ey Aişe! Bana refakat et. Zira rıfk
(yumuşak davranış) bir şeyde bulunursa mutlaka onu süzler, birşeyden çekilip
alınırsa da onu mutlaka lekeler.”[17]
Muslim bu hadisin sadece son cümlesini rivayet
etmiştir.[18]
Bu konudaki yasaklama da Musned’de Ukbe b. Amir
radiyallahu anh’den gelmiştir. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:
“Ümmetimin helaki süt hakkında olacaktır.”
Denildi ki:
“Ey Allah’ın rasulü? Süt ne demek?” Buyurdu ki:
“Sütü severler ve cemaatleri, Cuma namazını
terk ederek bedevileşirler.”[19]
İsnadında İbn Lehia vardır. Eğer sahihse kırsalda günlerce, Cuma ve cemaatleri
terk etmeye sebep olacak şekilde uzun süre kalmaya yorumlanır.
Ebu Abdillah el-Cedeli’den: “Şehirlilerin
köylülere üstünlüğü, erkeklerin kadınlara üstünlüğü gibidir. Köylülerin ıssız
yerde kalanlara üstünlüğü, dirilerin ölülere olan üstünlüğü gibidir. Issız yerde
kalanlar, kabir sakinleri gibidir. Muhakkak ki kırsal ve süt, kulun imanını
tıpkı ateşin odunu yediği gibi yerler.” Bunu Humeyd b. Zencuye rivayet
etmiştir. Yine Mekhul’e kadar ulaşan isnadıyla bunun benzerini rivayet
etmiştir.
İmam Ahmed, kendisinden gelen bir rivayette süt
içmek, dinlenmek ve benzerleri gibi gayelerle, cemaati terk etmeye sebep olan
şekilde kırsala çıkmanın çirkin olduğunu belirtmiş, ancak bir gerekçeye
çıkılabileceğini söylemiştir. Yani tedavi gibi bir sebeple çıkarsa caiz olur
demiştir. Nitekim Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Urane’lilere Medine havası
yaramadağı zaman kırsala çıkmaları, develerin süt ve sidiklerinden içmeleri
için izin vermiştir.[20]
Ebu Bekr el-Esram dedi ki: “Kırsala çıkmanın
yasaklanması, orada yerleşip ikamet etmeye yorumlanır. Ama bir saatliğine veya
bir günlüğüne çıkmak caizdir.”
Selef’ten birçoğu ürün hasadı ve süt sağmak
için günlerce kırsala çıkmışlardır. El-Ceriri rahimehullah dedi ki:
“İnsanlar şuraya ürün kaldırmak için kırsala
çıkardı.” Onlar arasında Abdullah b. Şakik ve başkalarını zikretmiştir.
Alkame Necef dışına kırsala çıkardı.[21]
(İbrahim) en-Nehaî rahimehullah dedi ki:
“Sevad arazisine kırsala çıkmayı, başka bir
kırsala çıkmaktan daha çok severlerdi.” Yani köye geziye çıkmak, kırsala
çıkmaktan daha hoş görülürdü. Bazıları da cemaate katılabilmek için bundan geri
dururdu. Ebu Nuaym, isnadıyla, Ebu Harmele’den rivayet ediyor:
“Said b. el-Museyyeb rahimehullah gözünden
rahatsızlanmıştı. Ona denildi ki:
“Ey Ebu Muhammed! el-Akik vadisine çıksan,
yeşilliğe baksan, temiz hava alsan bu gözüne iyi gelir.” Bunun üzerine Said b.
el-Museyyeb rahimehullah dedi ki:
“Akşam ve yatsı namazlarına nasıl katılacağım
peki?”[22]
El-Esram rahimehullah’ın kısa süre ile uzun
süre arasında ayrım gözetmesi güzeldir. Lakin bunu bir gün ve benzeri kısa
süreyle sınırlamasında şüphe vardır. Ebû Dâvûd’un Merasil’inde Ma’merin Musa b.
Şeybe’den rivayetine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurmuştur:
“Kim iki aydan fazla süre kırsalda kalırsa o
bedevileşmiştir.”[23]
Humeyd b. Zencuye isnadıyla, Halef b. Halife’den,
O da Ebu Haşim’den şöyle dediğini rivayet etti:
“Bana ulaştığına göre kim Sevad arazisinde kırk
gece kalırsa ona cefa (kabalık ve bedevilik) yazılır.” Muaviye b. Kurra radiyallahu
anh dedi ki:
“Kırsalda kalmak iki aydır. Bundan fazla kalan
bedevileşmiştir.”[24]
[1] Buhârî (7084) Muslim (1847)
[2] Hasen. Tirmizî (1650) Hakim (2/68)
[3] Ahmed (5/266)
[4] Ebû Dâvûd (2486)
[5] Ahmed (3/82)
[6] Ebû Dâvûd (2859-60) Tirmizî (2256) Ahmed (2/371) Buhârî Kuna
(s.70) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (4/72)
[7] Buhârî (7087) Muslim (1862)
[8] Buhârî (7087)
[9] Ahmed (4/55)
[10] Taberânî Evsat (7533) İsnadında Abdulgaffar b. el-Kasım’da zayıflık
vardır. İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan bunu rivayet eden Muslim b. Cerhed de
mesturdur.
[11] Buhârî (3080)
[12] Buhârî (3900)
[13] Nesâî (2/106) Ahmed (5/196) Ebû Dâvûd (547)
[14] Ahmed (6/446)
[15] Ahmed (5/232, 233, 243)
[16] Ebû Dâvûd (4758)
[17] Ebû Dâvûd (2478, 4808)
[18] Muslim (2594)
[19] Ahmed (4/155) “Ümmetimin helaki kitap ve süt iledir” lafzıyladır.
[20] Buhârî (4192)
[21] İbn Ebî Şeybe (12/335)
[22] Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (2/162)
[23] Ebû Dâvûd Merasil (s.235)
[24] İbn Ebî Şeybe (12/336) Busayri İthafu’l-Mahera’da (1/243) İbn
Hacer Metalibu’l-Aliye’de (3/404) sahih mevkuf dediler.