Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

Daru's-Sunne Neşidler

7 Eylül 2019 Cumartesi

İlim ve Davet Merkezlerinden Uzak Yerde İkamet Etmenin Hükmü


Tevhid ve Sünnet Ehlinin Bulundukları İlim ve Davet Merkezinden Farklı Yerde Yaşayarak Bedevileşmenin Hükmü

İbn Receb, Fethu’l-Bari adlı Sahihu’l-Buhârî şerhinde (1/55-60) şöyle demiştir:

“Sahihayn’de Huzeyfe radiyallahu anh’den gelen rivayette Nebî sallallahu aleyhi ve sellem ona fitnelerden bahsetmiş, o da:

“Ey Allah’ın rasulü! Buna yetişirsem ne yapmamı emredersin?” deyince Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Müslümanların cemaatinden ve imamından ayrılma.” Huzeyfe radiyallahu anh dedi ki:

“Bir cemaat ve bir imam olmazsa ne yapayım?” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“O fırkaların hepsini terk et, bir ağaç kökünü dişlemek zorunda kalsan bile sana ölüm gelinceye kadar öyle kal.”[1]

Nitekim ashabdan bir topluluk fitnelerde kırsala yerleşerek ayrılmışlardır. İmam Ahmed dedi ki: “Fitne (müslümanların birbirleriyle savaşması) söz konusu olduğu zaman kişinin dilediği yere ayrılmasında sakınca yoktur. Ama fitne yoksa şehirler daha hayırlıdır.”

İbadet etmek, yolculuk veya uzlet için kırsalda yerleşmek ise yasaklanmıştır. Nitekim Tirmizî ve Hakim’in Sahih’inde Ebu Hureyre radiyallahu anh’den gelen rivayette Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından bir adam pınarlarında tatlı su olan bir bölgeye uğradı ve oranın güzelliğini beğendi. Dedi ki:

“Keşke insanlardan ayrılıp bu bölgede yerleşsem. Ama Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e danışmadan bunu yapamam.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e danıştığında Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Böyle yapma! Muhakkak ki birinizin Allah yolunda bulunması, ailesinin yanında altmış sene kıldığı namazdan daha üstündür.”[2]

İmam Ahmed bu hadisin benzerini Ebu Umame radiyallahu anh yoluyla Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet etmiştir. Orada Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu da geçer:

Ben ne Yahudilikle, ne Hristiyanlıkla gönderildim! Lakin ben musamahalı Haniflik ile gönderildim.”[3] Devamında bu anlamda hadisi zikreder.

Ebu Davud, Ebu Umame radiyallahu anh’den rivayet ediyor: “Bir adam dedi ki:

“Ey Allah’ın rasulü! Allah için bana yolculuk etme izni ver.” Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Muhakkak ki ümmetimin seyahati, Allah yolunda cihad etmek şeklinde olur.”[4]

Ahmed’in Musned’inde Ebu Said radiyallahu anh’den: Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Sana cihadı tavsiye ederim. Zira bu İslam’daki ruhbanlıktır.”[5]

Tavus rahimehullah’ın Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’den mürsel rivayetinde şöyle buyrulmuştur:

İslam’da ne ruhbanlık ne de seyahat vardır” Bu anlamda birçok diğer mürsel rivayetler mevcuttur.

İmam Ahmed şöyle dedi: “İslamda seyahat diye bir şey yoktur. Ne nebilerin, ne de salihlerin işidir.”

Bu şekilde yolculuğu ilimsiz olarak ibadet eden bazı gruplar yapmaktadır. Onlardan kimisi doğrusunu öğrenince bundan vaz geçmiştir. Nitekim İbn Mes’ud radiyallahu anh’ın zamanında ibadet ehli bazı kimseler Kufe’nin dışına bir mescid bina edip orada ibadet ediyorlardı. Amr b. Hetebe ve Mufaddal el-İclî de onların arasında idi. İbn Mes’ud radiyallahu anh onlara gitti, onları Kufe’ye geri döndürdü ve mescidlerini yıktı. Sonra dedi ki:

“Sizler ya Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından daha doğru yoldasınız yahut da sapıklığın kuyruğuna tutunmuşsunuz.” Bunu Şa’bi rivayet etmiştir ve isnadı sahihtir.

Yine Abdullah b. Galib el-Haddanî bir adamın ıssız bir araziye çekildiğini, rızkının da nereden geldiğini bilmediğini gördü. Ona dedi ki:

“Bu ümmet bununla emrolunmamıştır. Sen ancak Cuma, cemaat, hasta ziyareti ve cenazelere katılmakla emrolundun.” Adam bu nasihati kabul etti ve o anda karyesine döndü. Bu kıssayı İbn Ebi'd-Dunyâ rivayet etmiştir. Yine Ebu Umame radiyallahu anh’ın öğrencisi Ebu Galib’den buna benzer bir kıssa vardır. Bunu Humeyd b. Zencuye rivayet etmiştir.

Aynı şekilde koyunlar ve mallar edinip kırsalda yerleşmek de, Sa’lebe’nin başına gelenlerde olduğu gibi kötülenmiş bir iştir…

Ebu Davud ve Tirmizî’nin Sünenlerinde ve başka eserlerde Ebu Hureyre radiyallahu anh’den, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’İn şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

Kırsalda yaşayan kabalaşır (bedevileşir).”[6]

İbn Mes’ud radiyallahu anh hicret ettikten sonra bedeviliğe dönen biri hakkında dedi ki: “Muhakkak ki o Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in dili üzerinden lanetlenmiştir.”

Sahihayn’de Seleme b. el-Ekva radiyallahu anh şöyle demiştir: “Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana kırsala yerleşmem hakkında izin verdi.”[7] Buhârî’nin rivayetinde Seleme radiyallahu anh, Osman radiyallahu anh katledildiği zaman Rebeze’ye gitmiş ve ölmeden birkaç gece önce Medine’ye dönmüştür.[8]

Musned’deki rivayette Seleme radiyallahu anh Medine’ye dönünce ona: “Hicretinden mi döndün ey Seleme?” denilmiş o da şöyle demiştir:

“Allah’a sığınırım. Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den izin aldım. Ben Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim: “Kırsala gidin ey Eslem! Oranın rüzgarını çekin ve mahallesinde yerleşin.” Dediler ki:

“Ey Allah’ın rasulü! Biz bu durumun hicretimize zarar vermesinden korkuyoruz.” Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Sizler nerede olsanız muhacirlersiniz.”[9]

Taberani’nin İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan rivayetinde ona şöyle denilmiştir:

“Ey Ebu Abdirrahman! Allah için söyle, kırsala yerleşsen, keçi edinsen, istirahat edip sıhhat bulsan ne olur ki?” İbn Ömer radiyallahu anhuma dedi ki:

“Eslem kabilesi dışında bizden birine bedevileşme isni verilmemiştir.”[10]

Eslem; Seleme b. el-Ekva radiyallahu anh’ın kabilesidir.

Muhacirlerden olan birçok sahabeye kırsala yerleşme konusunda ruhsat verilmiştir. Sa’d b. Ebi Vakkas ve Said b. Zeyd radiyallahu anhuma bunlardandır. Bu ikisi el-Akik’teki evlerinden çıkmazlardı. Allah Azze ve Celle ile karşılaşıncaya kadar Medine’ye Cuma namazına veya cemaat namazlarına gelmemişlerdir. Bunu İbn Ebi'd-Dunyâ el-Uzlet kitabında rivayet etti.

Ebu Hureyre radiyallahu anh eş-Şecere’ye yerleşti. Burası Zi’l-Huleyfe’dir.

Sahihu’l-Buhârî’de Ata radiyallahu anh’ın şöyle dediği geçer: “Ubeyd b. Umeyr ile beraber Aişe radiyallahu anha’ya gittim. O Sebir’de kalıyordu. Bize dedi ki: “Allah nebisine Mekke’nin fethini nasip ettiğinden beri hicret kesildi.”[11] Diğer rivayette şöyle geçer: “Biz ona hicret hakkında sorduk. Dedi ki:

“Bugün hicret yoktur. Mü’minlerden her biri fitneye düşme korkusuyla diniyle Allah’a ve rasulüne kaçıyordu. Ama bu gün Allah islam’ı galip kıldı. Mü’minler dilediği yerde rabbine kulluk ediyor. Lakin cihad ve niyet vardır.”[12]

Bu sözler onun fetihten sonra hicretin kesildiğine inanmasından dolayı bedevileştiğini düşündürüyor.

Enes b. Malik radiyallahu anh Basra dışındaki konağında kalıyordu. Bazen Cuma namazına katılır, bazen katılmazdı. Nitekim Ahmed (b. Hanbel) içinde Cuma ve cemaatle namaz kılınmayan köyde kalmanın çirkinliğini belirtmiştir. Bu, içinde cemaatle Cuma namazı kılınan şehirde bulunup da, burayı terk ederek Cuma namazı kılınmayan bir yere yerleşen kimseye yorumlanır. Onun sözünde buna işaret vardır. Nitekim onun sözü haramlığa değil de mekruhluğa da yorumlanabilir. Ama içinde Cuma ve cemaat namazı kılınmayan bir yere yerleşmek haramdır.

Nitekim Ebu’d-Derda radiyallahu anh, Ma’dan b. Ebi Talha’ya:

“Nereye yerleşiyorsun?” dedi. O da:

“Humus dışında bir köye” dedi. Ebu’d-Derda radiyallahu anh dedi ki:

“Muhakkak ki Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Bir köyde veya badiyede üç kişi bulunur da orada ezan okuyup namaz kılmazlarsa mutlaka şeytan onlarla oynar. Sana cemaati tavsiye ederim. Muhakkak ki kurt, sürüden ayrılan kuzuyu yer.”[13] Bunu Nesâî ve başkaları rivayet etmişlerdir. Ahmed ve Ebû Dâvûd muhtasar olarak rivayet ettiler. Ahmed’in rivayetinde şöyle geçer:

“Sana şehirleri tavsiye ederim, yazıklar olsun sana ey Ma’dan!”[14]

Yine Musned’de Muaz radiyallahu anh’den Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

Muhakkak ki şeytan, sürüden ayrılan koyunu kapan kurt gibi insanın kurdudur. Sizleri kırsala ayrılmaktan sakındırırım. Size cemaati, halkla beraber bulunmayı ve mescidleri tavsiye ederim.”[15]

Bu hadiste kırsalda yani badiyelerde yerleşmek yasaklanmış, insanların (müslümanların) genelinin, mescidlerinin ve cemaatlerinin bulunduğu mekanlarda yerleşmek emredilmiştir.

Nitekim Katade rahimehullah bu hadiste geçen (şiab) kırsal kelimesini sıratu’l-mustakime muhalif olan saptırıcı hevaların (bid’atlerin) yaygın olduğu yerler diye açıklamıştır. Bunu Ebu Musa el-Medinî isnadıyla rivayet etmiştir.

Burada cemaatten uzaklaşma söz konusudur. Bunu ancak Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in şu hadisi açıklar:

Kim cemaatten bir karış ayrılırsa boynundan İslam bağını çıkarmış olur.”[16]

El-Evzai rahimehullah bunu kişinin bid’at sebebiyle cemaatten ayrılması olarak açıklamıştır.

Ama bazen bahar mevsimi gibi zamanlarda dinlenmek için kırsala çıkmaya gelince bu konuda bir ruhsat varid olmuştur. Ebû Dâvûd’un Sünen’inde el-Mikdam b. Şureyh, babasından şöyle dediğini rivayet etmiştir: O Aişe radiyallahu anha’ya:

“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem kırsala çıkar mıydı?” diye sordu. Aişe radiyallahu anha dedi ki:

“Evet, şu sulak otluğa çıkardı. Nitekim bir defasında Mahrame’nin devesiyle gitti ve dedi ki:

Bin ey Aişe! Bana refakat et. Zira rıfk (yumuşak davranış) bir şeyde bulunursa mutlaka onu süzler, birşeyden çekilip alınırsa da onu mutlaka lekeler.”[17]  

Muslim bu hadisin sadece son cümlesini rivayet etmiştir.[18]

Bu konudaki yasaklama da Musned’de Ukbe b. Amir radiyallahu anh’den gelmiştir. Nebî sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Ümmetimin helaki süt hakkında olacaktır.” Denildi ki:

“Ey Allah’ın rasulü? Süt ne demek?” Buyurdu ki:

Sütü severler ve cemaatleri, Cuma namazını terk ederek bedevileşirler.”[19] İsnadında İbn Lehia vardır. Eğer sahihse kırsalda günlerce, Cuma ve cemaatleri terk etmeye sebep olacak şekilde uzun süre kalmaya yorumlanır.

Ebu Abdillah el-Cedeli’den: “Şehirlilerin köylülere üstünlüğü, erkeklerin kadınlara üstünlüğü gibidir. Köylülerin ıssız yerde kalanlara üstünlüğü, dirilerin ölülere olan üstünlüğü gibidir. Issız yerde kalanlar, kabir sakinleri gibidir. Muhakkak ki kırsal ve süt, kulun imanını tıpkı ateşin odunu yediği gibi yerler.” Bunu Humeyd b. Zencuye rivayet etmiştir. Yine Mekhul’e kadar ulaşan isnadıyla bunun benzerini rivayet etmiştir.

İmam Ahmed, kendisinden gelen bir rivayette süt içmek, dinlenmek ve benzerleri gibi gayelerle, cemaati terk etmeye sebep olan şekilde kırsala çıkmanın çirkin olduğunu belirtmiş, ancak bir gerekçeye çıkılabileceğini söylemiştir. Yani tedavi gibi bir sebeple çıkarsa caiz olur demiştir. Nitekim Nebî sallallahu aleyhi ve sellem Urane’lilere Medine havası yaramadağı zaman kırsala çıkmaları, develerin süt ve sidiklerinden içmeleri için izin vermiştir.[20]

Ebu Bekr el-Esram dedi ki: “Kırsala çıkmanın yasaklanması, orada yerleşip ikamet etmeye yorumlanır. Ama bir saatliğine veya bir günlüğüne çıkmak caizdir.”

Selef’ten birçoğu ürün hasadı ve süt sağmak için günlerce kırsala çıkmışlardır. El-Ceriri rahimehullah dedi ki:

“İnsanlar şuraya ürün kaldırmak için kırsala çıkardı.” Onlar arasında Abdullah b. Şakik ve başkalarını zikretmiştir.

Alkame Necef dışına kırsala çıkardı.[21] (İbrahim) en-Nehaî rahimehullah dedi ki:

“Sevad arazisine kırsala çıkmayı, başka bir kırsala çıkmaktan daha çok severlerdi.” Yani köye geziye çıkmak, kırsala çıkmaktan daha hoş görülürdü. Bazıları da cemaate katılabilmek için bundan geri dururdu. Ebu Nuaym, isnadıyla, Ebu Harmele’den rivayet ediyor:

“Said b. el-Museyyeb rahimehullah gözünden rahatsızlanmıştı. Ona denildi ki:

“Ey Ebu Muhammed! el-Akik vadisine çıksan, yeşilliğe baksan, temiz hava alsan bu gözüne iyi gelir.” Bunun üzerine Said b. el-Museyyeb rahimehullah dedi ki:

“Akşam ve yatsı namazlarına nasıl katılacağım peki?”[22]

El-Esram rahimehullah’ın kısa süre ile uzun süre arasında ayrım gözetmesi güzeldir. Lakin bunu bir gün ve benzeri kısa süreyle sınırlamasında şüphe vardır. Ebû Dâvûd’un Merasil’inde Ma’merin Musa b. Şeybe’den rivayetine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

Kim iki aydan fazla süre kırsalda kalırsa o bedevileşmiştir.”[23]

Humeyd b. Zencuye isnadıyla, Halef b. Halife’den, O da Ebu Haşim’den şöyle dediğini rivayet etti:

“Bana ulaştığına göre kim Sevad arazisinde kırk gece kalırsa ona cefa (kabalık ve bedevilik) yazılır.” Muaviye b. Kurra radiyallahu anh dedi ki:

“Kırsalda kalmak iki aydır. Bundan fazla kalan bedevileşmiştir.”[24]



[1] Buhârî (7084) Muslim (1847)
[2] Hasen. Tirmizî (1650) Hakim (2/68)
[3] Ahmed (5/266)
[4] Ebû Dâvûd (2486)
[5] Ahmed (3/82)
[6] Ebû Dâvûd (2859-60) Tirmizî (2256) Ahmed (2/371) Buhârî Kuna (s.70) Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (4/72)
[7] Buhârî (7087) Muslim (1862)
[8] Buhârî (7087)
[9] Ahmed (4/55)
[10] Taberânî Evsat (7533) İsnadında Abdulgaffar b. el-Kasım’da zayıflık vardır. İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan bunu rivayet eden Muslim b. Cerhed de mesturdur.
[11] Buhârî (3080)
[12] Buhârî (3900)
[13] Nesâî (2/106) Ahmed (5/196) Ebû Dâvûd (547)
[14] Ahmed (6/446)
[15] Ahmed (5/232, 233, 243)
[16] Ebû Dâvûd (4758)
[17] Ebû Dâvûd (2478, 4808)
[18] Muslim (2594)
[19] Ahmed (4/155) “Ümmetimin helaki kitap ve süt iledir” lafzıyladır.
[20] Buhârî (4192)
[21] İbn Ebî Şeybe (12/335)
[22] Ebû Nuaym Hilyetu'l-Evliyâ (2/162)
[23] Ebû Dâvûd Merasil (s.235)
[24] İbn Ebî Şeybe (12/336) Busayri İthafu’l-Mahera’da (1/243) İbn Hacer Metalibu’l-Aliye’de (3/404) sahih mevkuf dediler.

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)