Kıvamu’s-Sunne Ebu’l-Kasım İsmail el-Esbehanî rahimehullah,
el-Hucce Fi Beyani’l-Mahacce kitabında (2/551 vd.) şöyle demiştir:
Fasıl: Bazı âlimler şöyle dediler: “Te’vil eden kişi hata
ettiğinde, bu kişi iman akidesinin ehlinden ise te’viline bakılır; eğer Allah’ın
kitabından veya sünnetten bir şeye muhalif olan, mazeretin söz konusu olmadığı
veya üzerinde icma bulunan bir şeye muhalefet etmişse o mazur görülmez, tekfir
edilir. Çünkü onun bağlandığı şüphe zayıftır, mazur olacağı bir şeyle o
kuvvetlenmez. Zira bu usulün esaslarından bir şey ona delil olmaz. Bütün
açıklığıyla ortadadır ki böyle bir görüşe sahip olan kişinin hakka ulaşması zor
değildir, deliller ona gizli kalmaz. Bu sebeple o kişi haktan yüz çevirmesinden
dolayı mazur olmaz. Bilakis hakka muhalif amel etmesi inat ve ısrar
sebebiyledir. Kim bu esaslardan bir esasa kasten muhalefet eder de, cahil ise, (batılda)
inat etme yolunu kastetmediyse o tekfir edilmez. Çünkü küfrü tercih etmeyi
kastetmemiş ve bundan razı olmamıştır. Nitekim onun gayreti ve çalışması ancak
bu şekilde meydana gelmiştir. Allah subhanehu ancak beyandan sonra sorumlu
tutacağını, ancak uyarıdan sonra cezalandıracağını bildirmiş ve şöyle
buyurmuştur:
“Allah
kendilerine hidayet verdikten sonra, sakınacakları şeyleri kendilerine
açıklayıncaya kadar bir kavmi sapıklığa sürüklemez.” (Tevbe 115)
Allah Azze ve Celle’nin hidayet ettiği ve İslam akidesine
soktuğu herkes ancak beyandan sonra küfre çıkar.
Haricilerden ve Rafizilerden sahabeyi tekfir etme görüşüne
varanlar vardır. Kaderiyye’den bazıları da, kendilerine muhalefet eden
müslümanları tekfir etmişlerdir. Biz onların arkasında namaz kılınmayacağı
görüşündeyiz. Kadılarının hüküm ve yargılarını da geçersiz görüyoruz. Kılıç(la yöneticilere
ve ümmete karşı ayaklanma) ve kanları mubah sayma görüşüne gelince, bunların
şehadetleri geçersiz. Hadis ehli şeyhler Kaderiyye’yi ve “Kur’an mahluktur”
diyenleri tekfir etmişlerdir. Alimlerden bir topluluk dediler ki: “Biz bir şey
türüne misal olması için bir kelimeyi kullanırız ancak ayrıntılarda bunun
hakikatine hükmedilmez.” Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
“Müslümana sövmek fasıklık, onu öldürmek küfürdür”
buyurmuştur. Yine
“Kur’an hakkında tartışmak küfürdür” buyurmuştur.
Yine:
“Kul ile küfür arasında namazın terki vardır”
buyurmuştur.”