Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

4 Ekim 2019 Cuma

İslam’da Münafıklara Muamele Şekli


İslam’da Münafıklara Muamele Şekli
1-    Onların savunulmaması ve onları savunana sövmenin caiz olması
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Muhakkak ki biz sana kitabı hak ile indirdik ki insanların arasında Allah’ın sana gösterdiği şekilde hükmedesin. Hainlerin savunucusu olma. Allah’tan bağışlanma dile. Muhakkak ki Allah Gafurdur ve Rahimdir. Nefislerine hainlik eden kimselerden yana mücadele etme. Muhakkak ki Allah çok hain olan günahkâr kimseyi sevmez. İnsanlardan gizlenirler de Allah’tan gizlenmezler. Hâlbuki geceleyin O’nun razı olmayacağı şeyleri kurarlarken O onlarla beraberdi. Şüphesiz Allah onların yaptıklarını kuşatmakta olandır. İşte siz öyle kimselersiniz ki dünya hayatında onlardan yana mücadele ettiniz, ya kıyamet günü kim onlardan yana Allah ile mücadele edecek yahut kim onlar için vekil olacak?” (Nisa 105-109)
Mü’minlerin annesi Aişe radıyallahu anha ifk hadisesini rivayet ederken şöyle demiştir: “…Hazrec’in efendisi, salih bir adam olan fakat kendisinde cahiliye hamiyeti beliren Sa’d b. Ubade kalktı ve Sa’d b. Muaz’a şöyle dedi:
“Yalan söyledin! Allah’a yemin olsun onu (Abdullah b. Ubey b. Selul’ü) öldürmeyecek ve onu öldürmeye güç yetiremeyeceksin.” Bunun üzerine Sa’d b. Muaz’ın amca oğlu olan Useyd b. Hudayr kalktı ve Sa’d b. Ubade’ye dedi ki:
“Yalan söyledin! Allah’a yemin olsun onu öldüreceğiz. Sen muhakkak ki münafıkları savunan bir münafıksın.”[1]
Nevevi dedi ki: “Batıl bir dava için taassup gösterene sövmenin caiz oluşu. Nitekim Useyd b. Hudayr, münafık için gösterdiği taassuptan dolayı Sa’d b. Ubade’ye: “Sen münafıkları savunan bir münafıksın” demiş, burada onun münafıklar gibi davrandığını kastetmiş, hakiki nifakı kastetmemiştir.”[2]
Nitekim Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu ibare karşısında sükut etmiş, ne güzel bulmuş, ne de karşı çıkmıştır.
Akraba dahi olsalar münafıkları savunmak yasaklanmıştır. Bu yüzden Allah Teala onların dünyadaki durumlarını aşağılayarak şöyle buyurmuştur:
O halde onların malları da evlâtları da seni imrendirmesin; çünkü Allah onlara dünya hayatında bunlarla eziyet çektirmeyi ve canlarının da kâfir olarak çıkmasını murat ediyor.” (Tevbe 55)
Yine Allah, onlardan biri öldüğü zaman onlara bir aşağılama olması için rasulüne onun cenaze namazını kılmasını yasaklamıştır. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de münafıklara saygı ifade eden hitaplarda bulunmayı yasaklamıştır:
Burayde radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Münafığa efendi demeyin. Eğer o efendi olursa Rabbiniz Azze ve Celle’yi öfkelendirmiş olursunuz.”[3]
Münafık, insanlar katında mertebe kazansa da, kendisine kuvvet ve zorbalık yetkisi verilse de Allah katında aşağılıktır: “Muhakkak ki münafıklar cehennemde en alt tabakadadırlar.” (Nisa 145)
Bu yüzden Müslümanlar katında da aşağılanırlar ve onlara saygı gösterilmez. Allah Teala onlar hakkında şöyle buyurmuştur: “Münafıklar, kalplerinde çürüklük bulunanlar ve Medine’de asılsız haber yayanlar yaptıklarına son vermezlerse seni onların üzerine sevk edeceğiz; o zaman seninle beraber orada fazla oturamayacaklar, Allah’ın rahmetinden uzaklaşmış olarak nerede bulunsalar yakalanıp öldürülecekler.”  (Ahzab 61)
O halde onları dinlemek de yoktur, itaat de. Onların önderlik hakkı iddiaları da kabul edilmez.
Dr. Muhammed Musa şöyle der: “Münafığın hakkı öne geçirilmek değil, geri bırakılmaktır. Saygı görmek değil, aşağılanmaktır. Yakınlık göstermek değil, uzaklaşılmasıdır. Çünkü o Allah’ın, rasulünün ve mü’minlerin düşmanıdır. Onlara Allah’ın ve rasulünün düşmanlarına layık olan muamele yapılır.
Müslümanların işleri münafıklara teslim edildiğinde bu Allah’ın gazap etmesine sebep olur ve helak olmanın alametidir.
Hasen el-Basri dedi ki: “Her kavmin önderi münafıkları olmadıkça kıyamet kopmaz.”[4] Şikâyetimiz Allah’adır.
2-    Onları veli edinmenin yasaklanması
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Sizden olmayanları sırdaş edinmeyin, onlar size kötülük yapmaktan geri durmazlar, sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların ağızlarından nefret taşmaktadır; kalplerinin gizlediği ise daha büyüktür. Gerçekten size delilleri açıklamışızdır, eğer düşünüyorsanız! Size gelince, bakın siz onları seviyorsunuz, ama onlar sizi sevmiyorlar. Siz kitabın tamamına inanıyorsunuz; onlar sizinle karşılaştıkları zaman "inandık" diyorlar; yalnız kaldıklarında ise size karşı öfkelerinden parmaklarını ısırıyorlar. De ki: "Öfkenizden çatlayın!" Şüphesiz Allah kalplerde olanı bilmektedir.” (Al-i İmran 118-119)
Mucahid dedi ki: “Bu ayetler münafıkları veliler edinerek onlara meyletmekten yasaklamak üzere nazil oldu.”
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve eğlence konusu edinenleri ve kâfirleri velî edinmeyin. Eğer müminseniz Allah’tan korkun.” (Maide 57)
Bu ayet İslam’ı izhar edip de kalplerinde küfrü gizleyen kitap ehli münafıklarını veli edinmeyi yasaklamaktadır. Münafıkların geneli bu şekildedir. Onlar birbirlerinin velisidirler. Allah Teala şöyle buyurmuştur: “Erkeğiyle kadınıyla münafıklar birbirlerindendirler.” (Tevbe 67) Onları veli (söz sahibi, dost, yardımcı, yakın) edinmek de bir nifaktır.
Bu yüzden Allah Teâlâ onlardan hoşnut olmayı yasaklayarak şöyle buyurmuştur: “Hoşnut olasınız diye size yemin ederler. Fakat siz onlardan hoşnut olsanız bile Allah günaha batmış o kimselerden asla razı olmaz.” (Tevbe 96) Allah Teala’nın kendilerinden razı olmadığını bildirdiği bir topluluktan razı olmak mümin bir kula yakışmaz. Böyle bir davranış ancak iman azlığı ve kalbin zayıflığı sebebiyle olur. Çünkü mü’min; Allah Azze ve Celle’nin sevdiklerini sever, O’nun buğzettiklerinden buğzeder. Allah için kerih görür, Allah için razı olur ve Allah için öfkelenir.
3-    Münafıklar mücahidler divanından çıkarılır ve cihaddan geri kalanlarının yalanları sabit olduğu için mazeretleri kabul edilmez.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Şayet Allah seni onlardan bir toplulukla tekrar karşılaştırır da başka bir sefere çıkmak için senden izin isterlerse, de ki: "Bundan böyle benimle asla sefere çıkmayacak ve benim maiyetimde düşmana karşı asla savaşmayacaksınız. Mademki ilk defasında oturup kalmayı yeğlediniz, şimdi de geride kalanlarla birlikte oturmaya devam edin." (Tevbe 83)
Allah Teala cihaddan geri kalanlardan yüz çevirmeyi emretmiştir: “Yanlarına döndüğünüz zaman, onları hesaba çekmekten vazgeçesiniz diye size yemin billâh edecekler. Artık onlardan uzak durun; zira onlar tiksinilecek kimselerdir, işlemiş oldukları günahların karşılığı olarak varacakları yer de cehennemdir.” (Tevbe 95)
Onlardan yüz çevirmek demek razı olup affetmek demek değildir! Bilakis onları aşağılayarak yüz çevirmek emredilmiştir. Çünkü onlar ancak katı muameleyi hak eden pisliklerdir. Allah yolunda cihaddan geri kalmaları, mü’minlerin cemaatinden ayrılmaları sebebiyle böyle bir cezayı hak ederler.
4-    Münafıklarla cihad edilmesi ve onlara sert davranılması
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Ey nebi! İnkârcılara ve münafıklara karşı cihad et, onlara sert davran; onların varacağı yer cehennemdir ve bu ne kötü bir sondur!” (Tevbe 73)
Münafıklarla cihad edilmesi hakkında emir yoruma gerek bırakmayacak şekilde açıktır. Mü’minlerin emiri Ali b. Ebi Talib radıyallahu anh dedi ki: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem dört kılıçla gönderildi:
1-    Müşriklere karşı bir kılıç: “Haram aylar çıkınca, müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün” (Tevbe 5)
2-    Ehl-i Kitap kâfirlerine karşı bir kılıç: “Ehl-i kitap’tan Allah’a ve âhiret gününe inanmayan, Allah ve resulünün yasakladığını yasak saymayan ve hak dine uymayan kimselerle, yenilmiş olarak ve kendi elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.” (Tevbe 29)
3-    Münafıklara karşı bir kılıç: “Kâfirlerle ve münafıklarla cihad et” (Tevbe 73)
4-    İsyancılara karşı bir kılıç: “Eğer müminlerden iki grup birbiriyle kavgaya tutuşursa hemen aralarını düzeltin; ikisinden biri diğerinin hakkına tecavüz etmiş olursa -Allah’ın emrine geri dönünceye kadar- haksızlığa sapanlara karşı savaşın.” (Hucurat 9)
Nifakı izhar edip ortaya koydukları zaman münafıklarla cihad gerekli olur. İbn Mes’ud radıyallahu anh Tevbe 73. Ayeti hakkında şöyle demiştir: “Eliyle cihad eder, buna gücü yetmezse onu asık suratla karşılar.”
İbn Abbas radıyallahu anhuma dedi ki: “Allah Teala kafirlere karşı kılıçla, münafıklara karşı dil ile cihadı emrediyor. Münafıklara yumuşak muameleyi kaldırmıştır.”
Ed-Dahhak dedi ki: “Münafıklara karşı cihad söz iledir.”
Hasen el-Basri ve Katade dediler ki: “Onlara karşı cihad, onlara had cezalarının uygulanması ile olur.”[5]
Nifakının küfür nifakı olduğundan kesin olarak emin olunanlarla kılıçla cihad edilir. Ona karşı sözlü ve fiilî olarak sertlik uygulanır. Nifakını gizleyenlerle dil ile hüccet ve beyan yoluyla cihad edilir. O tevbeye ve müminlerin arasına girmeye davet edilir.
Nitekim Allah Azze ve Celle onları tevbeye davet ederek şöyle buyurmuştur: “Biz her bir peygamberi, Allah’ın izniyle, ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik. Eğer onlar kendilerine kötülük ettiklerinde sana gelseler de Allah’tan bağışlanmayı dileselerdi, peygamber de onlar için mağfiret dileseydi, elbette Allah’ı ziyadesiyle affedici ve esirgeyici bulurlardı.” (Nisa 64)
Bir başka grup iyi işe bir de kötü iş karıştırmış olarak sonra günahlarını itiraf etmişlerdir. Umulur ki Allah onların tövbesini kabul eder. Şüphesiz Allah çok esirgeyici, çok bağışlayıcıdır. Onları arındırmak ve temize çıkarmak üzere mallarından sadaka al! Bir de onlar için dua et; çünkü senin duan onlara huzur verir. Allah her şeyi çok iyi işitmekte ve bilmektedir.” (Tevbe 102-103)
İbn İshak dedi ki: “O münafıklar mescide bulunur, Müslümanların konuşmalarını dinler, dinleriyle alay ederlerdi. Bir gün mescide onlardan bazıları toplandılar. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onların birbirlerine sokulup aralarında fısıltıyla konuştuklarını görünce onların mescidden sert bir şekilde kovularak çıkarılmalarını emretti. Ebu Eyyub Halid b. Zeyd b. Kuleyb radıyallahu anh kalktı Ganm b. Malik b. Neccar oğullarından olan Ömer b. Kays’ı yakaladı, ayaklarından sürükleyip mescidden attı. Bu adam cahiliyede kavminin putlarının sahibi idi. Dışarı sürüklenirken şöyle diyordu:
“Ey Ebu Eyyub! Beni Salebe oğullarının diyarından mı çıkarıyorsun?” Ebu Eyyub sonra Neccaroğullarından biri olan Rafi b. Vedia’ya yöneldi, onu elbisesinin yakasından yakalayıp şiddetli bir şekilde çekti, yüzünü tokatladı ve mescidden çıkardı. Ebu Eyyub ona şöyle diyordu:
“Öf sana habis münafık! Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in mescidinde yaptığından dönmeyecek misin?” Umare b. Hazm radıyallahu anh kalkıp uzun sakallı biri olan Zeyd b. Amr’ı sakalından tuttu, sert bir şekilde mescidden çıkarana kadar sürükledi. Sonra Umare, iki elini birleştirip Zeyd’in göğsüne vurdu ve onu yere yığdı. O şöyle diyordu:
“Beni yaraladın ey Umare!” O da dedi ki:
“Allah seni uzak kılsın ey münafık! Allah’ın sana hazırladığı azap bundan daha şiddetlidir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in mescidine yaklaşma!” Neccar oğullarından ve Bedire katılanlardan biri olan Ebu Muhammed Mesúd b. Evs kalktı, münafıklar arasında tek genç delikanlı olan Kays b. Amr b. Sehl’in kafasına vura vura mescidden çıkardı. Hazrec’den Ebu Said el-Hudri’nin kabilesi olan el-Hudre’den bir adam olan Abdullah b. El-Haris kalktı, el-Haris b. Amr denilen saç örgüleri olan bir adamı saçörgülerinden yakalayıp sert bir şekilde yerde sürükleyerek mescidden çıkardı. Dedi ki:
“Bana sert davrandın ey İbnu’l-Haris!” O da dedi ki:
“Muhakkak ki sana bu layıktır ey Allah’ın düşmanı! Allah senin hakkında ayet indirdi, Rasulullah’ın mescidine yaklaşma çünkü sen bir necisin!”
Amr b. Avf oğullarından bir adam kardeşi Zuvey b. El-Haris’i tuttu, sert bir şekilde mescidden çıkardı ve dedi ki:
“Sana şeytan ve onun emri galip gelmiş!” Bu kimseler o gün mescidde bulunan münafıklar idiler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem onların çıkarılmalarını emretti.”[6]  
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem hidayete ulaştıran bir rahmet peygamberi olarak gönderilmiştir. Bazen muamelesinde sertlik ve kuvvet de kullanmıştır. Fitne isyancılarını bastırmak, Müslümanlar arasında kaos çıkarmak ve saflarını bölmek isteyenleri engellemek için bu yola da başvurmuştur.


[1] Buhari (4141) Muslim (2770)
[2] Nevevi Muslim Şerhi (17/118)
[3] Ahmed (22939) Ebu Davud (4977) el-Elbani sahih demiştir.
[4] Firyabi Sıfatu’n-Nifak (110) Muhammed Musa Al-i Nasr el-Münafikun (s.61)
[5] Tefsiru İbn Kesir (4/156-157)
[6] Siyretu İbn Hişam (1/528, 529)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)