Her müslümanın bilmesi
gerekir ki Allah’ın indirdikleriyle hükmetmek bütün yöneticlere de,
yönetilenlere farzdır. Bu öğrenilmesi farz olan bir akidedir. Nitekim bu mesele
etrafında sözler çoğalmış, bid’at ehlinin saptırmaları da fazlalaşmış, gençler
Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in menhecinden sapmışlardır. İbn Sirin rahimehullah:
“Bu ilim dindir. Dininizi kimden aldığınıza dikkat edin” demiştir.
Bu meselede iki sapmış
mezhep vardır:
1- Haricilerin ve
onlara tabi olan tekfirde aşırı giden kimselerin mezhebi: Onlar meselenin
ayrıntısına inmeksizin Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmeden herkesin
mutlak olarak büyük küfürle kâfir olduğuna itikad ederler ve bunun küfrün
türlerinden değil, bizatihi küfür olduğunu söyleyerek hüccet ikamesinin de şart
olmadığını söylerler. Dolayısıyla devlet yöneticisinin, hakimlerin, polislerin,
askerlerin ve onlara yardımcı olan herkesin kafir olduğunu söylerler. Allah’ın
indirdiğinden başkasıyla hükmedilmesine karşı çıkmayan herkesin de sükutları
sebebiyle küfürden razı olmaları sebebiyle kafir olduklarını söylerler.
2- Mürcie ve onlara
tabi olan bid’atçilerin mezhebi: Onlar Allah’ın indirdiğinden başkasıyla
hükmeden herkesin küçük küfürde olduğuna, kalbiyle helal saymadığı sürece büyük
küfürle kafir olmayacaklarına itikad ederler. Onlara göre, Allah’ın hükmünü
inkar etmedikleri ve bunu dilleriyle açıklamadıkları sürece, hüccetin ikame
olması ya da olmaması eşittir.
Bu iki mezhep de
batıldır, ifrat ve tefrittir.
Ehl-i Sünnet
ve’l-Cemaat’in mezhebi ise vasattır. Ehl-i Sünnete göre mesele mutlak değildir,
ayrıntıları vardır. Bütün meselelerinde Allah’ın indirdikleriyle hükmettiği
halde bir meselede şehvet veya heva sebebiyle başkasıyla hükmeden, mesela itham
edilmiş suçsuz bir kimse hakkında, belli bir davada rüşvet sebebiyle hükümde bulunan
ve bununla Allah’ın dinine aykırı davrandığına inanan kadı, zalimdir, fasıktır.
Büyük küfürle kâfir değildir. Ama insanlara Allah’ın dinine aykırı hükümler ve
kanunlar koyan, insanları bunlarla hükmetmeye zorlayan büyük küfürle kâfir
olur. Bunu helal saydığını söylemesi veya Allah’ın hükmünü inkâr etmesi şart
değildir. Lakin böyle bir kimsenin bizzat tekfir edilmesi için büyük âlimler
tarafından hüccet ikamesi şarttır.
Günümüzdeki
yöneticiler Allah’ın dinine aykırı genel kanunlar çıkarıp insanlara bunu
bağlayıcı kıldıkları için büyük küfre girmişlerdir. Bu, sünnet ehlinin ihtilaf
etmedikleri açık bir husustur. Lakin bu mesele bid’at ehlinin sünnet ehline
muhalefeti iki yöndendir:
a- Harici köpekleri,
muayyen şahsın tekfirinde, tekfirin manilerinin ortadan kalkmasını ve
şartlarının yerine gelmesini gözetmeksizin bu yöneticilerin dinden irtidat
etmiş kâfirler olduklarını, kanlarının, mallarının mubah olduğunu iddia
ederler.
b- Şerefsiz Mürcie ise
bu yöneticilerin salih, mü’min ve müslüman liderler olduklarını iddia ederler.
Ehl-i sünnete göre ise
bu yöneticiler büyük küfürler işlemelerine rağmen müslüman olduklarını iddia
etmeye devam ettikleri için ve onlara hüccet ikamesi yaparak irtidatlarını
açıklama ve gerekli yaptırımları uygulama yetkisinin mevcut olmaması sebebiyle
büyük nifakla münafıklardır. Kanları ve malları helal değildir.
Bilinmesi gerekir ki,
Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmetme meselesi devlet yöneticilerine has
bir durum değildir. Bu hüküm herkesi kapsar.
Şahıs Allah’ın
indirdikleriyle hükmeden, bunun farz olduğuna inanan biri olduğu halde, bir
şahıs hakkında, ondan intikam almak için yahut rüşvetten dolayı veya bilmediğinden
dolayı zulümle hükmederse bu büyük küfürden değil, büyük günahlardan sayılır.
Bu konuda icma vardır. Bu icmaya yalnızca Hariciler muhalefet etmişlerdir.
İbn Abdilberr şöyle demiştir: “Âlimler, âlim
kimsenin kasten hükümde zulmetmesinin büyük günahlardan olduğu hususunda icma
etmişlerdir.” (et-Temhid 16/358)
İbn Hazm rahimehullah
şöyle demiştir. “Mu’tezile her günahkârın, her zalimin ve fasığın kâfir
olduğunu söylemekle ilzam edilirler. Çünkü her günahkâr Allah’ın indirdiğiyle
hükmetmemiş olur.” (el-Fasl 3/278)
İbn Kayyım rahimehullah
şöyle demiştir: “Doğrusu, Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmetmek, hükmeden
kişinin durumuna göre büyük küfürle, küçük küfür arasında değişir. Zira
Allah’ın indirdiği ile hükmetmenin farz olduğuna itikad ediyor da, meselede
günahını itiraf ederek bundan başkasına sapıyorsa bu küçük küfürdür. Eğer
Allah’ın indirdiği ile hükmetmenin farz olmadığına, bu konuda tercih hakkı
olduğuna itikad ediyorsa bu büyük küfürdür. Eğer bilmediği için hata etmişse bu
hata eden hükmündedir.” (Medaricu’s-Salikin 1/337)
İbn Teymiyye
rahimehullah şöyle demiştir: “Aralarında geçen meselelerde Allah’ın ve
rasulünün hükmüne müracaatı gözetmeyen kimsenin iman etmemiş olduğuna Allah
yemin etmiştir. Ama Allah’ın ve rasulünün hükmünü zahiren ve batınen gözeten
lakin isyan edip hevasına uyan kimse bu ayete göre (Nisa 65. Ayetini
kastediyor) günahkârlar menzilesindedir. Hariciler bu ayeti, Allah’ın
indirdikleriyle hükmetmeyen yöneticileri tekfir etmek için delil getiriyorlar!
Sonra da itikadlarının Allah’ın hükmü olduğunu iddia ediyorlar!”
(Minhacu’s-Sunne)
Kişi Allah’ın
indirdiğinden başkasıyla hükmetmenin caiz olduğuna itikad ederse veya Allah’ın
indirdiği hükmü inkâr ederse veya Allah’ın hükmünden başka bir hükmün Allah’ın
hükmü olduğunu söylerse veya Allah’ın indirdiği ile hükmetmekle başkasıyla
hükmetmenin eşit olduğuna inanırsa yahut Allah’ın indirdiği ile hükmetmenin
farz olmadığına inanırsa yahut Allah’ın dinine aykırı kanunlar koyup insanlara
bunu bağlayıcı kılar ve kolluk güçleriyle bu kanunları korumaya aşırsa bunlar
büyük küfürdür. Buna ancak Mürcie muhalefet etmiştir.
İbn Kesir rahimehullah
şöyle demiştir: “Nebilerin sonuncusu Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e
indirilmiş olan muhkem dini terk edip, ondan başkas, nesh edilmiş dinlerin
hükmüne başvurmak küfürdür. Peki ya Yasık (denilen Cengiz Han’ın uydurduğu
anayasa) hükümlerine başvurmak ve onu öne geçirmek nasıl olur? Kim böyle
yaparsa müslümanların icmaıyla kafir olur.” (el-Bidaye ve’n-Nihaye 13/119)
İbn Teymiyye
rahimehullah şöyle demiştir: “İnsan ne zaman haramlığında icma olan bir şeyi
helal sayarsa veya helal oluşunda icma olan bir şeyi haram sayarsa veya
üzerinde icma olan din kuralını değiştirirse fakihlerin ittifakıyla mürted bir
kafir olur.” (Mecmuu’l-Fetava 3/267)
Allame Ahmed Şakir rahimehullah
şöyle demiştir: “İnsanların uydurup İslam’a nispet ettikleri, sonra
müslümanların çocuklarına öğrettikleri, babaların ve çocukların kendisiyle
iftihar ettikleri, sonra modern bir “Yasık” olarak kabullendikleri, muhalefet
edenleri aşağıladıkları, kendilerini dinlerine ve şeriate tutunmaya davet
edenleri “gerici” gibi çirkin isimlerle isimlendirdikleri bu kanunlar… güneş
ışığı gibi açıktır ki bu beşeri kanunlar hiçbir gizliliği olmayan açık bir
küfürdür.” (Umdetu-t-Tefsir 4/173-174)
Şeyh Abdullah b.
Humeyd rahimehullah şöyle demiştir: “Kim insanları bağlayıcı olarak, Allah’ın
hükmüne aykırı olan genel bir kanun koyarsa dinden çıkıp kafir olur.”
(Ehemmiyetu’l-Cihad s.196)