Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed Aleyhisselam'ın yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bidattir.Her bidat sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir (Muslim no: 867)

Duâ

Duâ

3 Şubat 2020 Pazartesi

Bu Asırda Allah’ın İndirdiğinden Başkasıyla Hükmetme Konusu


Her müslümanın bilmesi gerekir ki Allah’ın indirdikleriyle hükmetmek bütün yöneticlere de, yönetilenlere farzdır. Bu öğrenilmesi farz olan bir akidedir. Nitekim bu mesele etrafında sözler çoğalmış, bid’at ehlinin saptırmaları da fazlalaşmış, gençler Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in menhecinden sapmışlardır. İbn Sirin rahimehullah: “Bu ilim dindir. Dininizi kimden aldığınıza dikkat edin” demiştir.
Bu meselede iki sapmış mezhep vardır:
1- Haricilerin ve onlara tabi olan tekfirde aşırı giden kimselerin mezhebi: Onlar meselenin ayrıntısına inmeksizin Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmeden herkesin mutlak olarak büyük küfürle kâfir olduğuna itikad ederler ve bunun küfrün türlerinden değil, bizatihi küfür olduğunu söyleyerek hüccet ikamesinin de şart olmadığını söylerler. Dolayısıyla devlet yöneticisinin, hakimlerin, polislerin, askerlerin ve onlara yardımcı olan herkesin kafir olduğunu söylerler. Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmedilmesine karşı çıkmayan herkesin de sükutları sebebiyle küfürden razı olmaları sebebiyle kafir olduklarını söylerler.
2- Mürcie ve onlara tabi olan bid’atçilerin mezhebi: Onlar Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmeden herkesin küçük küfürde olduğuna, kalbiyle helal saymadığı sürece büyük küfürle kafir olmayacaklarına itikad ederler. Onlara göre, Allah’ın hükmünü inkar etmedikleri ve bunu dilleriyle açıklamadıkları sürece, hüccetin ikame olması ya da olmaması eşittir.
Bu iki mezhep de batıldır, ifrat ve tefrittir.
Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in mezhebi ise vasattır. Ehl-i Sünnete göre mesele mutlak değildir, ayrıntıları vardır. Bütün meselelerinde Allah’ın indirdikleriyle hükmettiği halde bir meselede şehvet veya heva sebebiyle başkasıyla hükmeden, mesela itham edilmiş suçsuz bir kimse hakkında, belli bir davada rüşvet sebebiyle hükümde bulunan ve bununla Allah’ın dinine aykırı davrandığına inanan kadı, zalimdir, fasıktır. Büyük küfürle kâfir değildir. Ama insanlara Allah’ın dinine aykırı hükümler ve kanunlar koyan, insanları bunlarla hükmetmeye zorlayan büyük küfürle kâfir olur. Bunu helal saydığını söylemesi veya Allah’ın hükmünü inkâr etmesi şart değildir. Lakin böyle bir kimsenin bizzat tekfir edilmesi için büyük âlimler tarafından hüccet ikamesi şarttır.
Günümüzdeki yöneticiler Allah’ın dinine aykırı genel kanunlar çıkarıp insanlara bunu bağlayıcı kıldıkları için büyük küfre girmişlerdir. Bu, sünnet ehlinin ihtilaf etmedikleri açık bir husustur. Lakin bu mesele bid’at ehlinin sünnet ehline muhalefeti iki yöndendir:
a- Harici köpekleri, muayyen şahsın tekfirinde, tekfirin manilerinin ortadan kalkmasını ve şartlarının yerine gelmesini gözetmeksizin bu yöneticilerin dinden irtidat etmiş kâfirler olduklarını, kanlarının, mallarının mubah olduğunu iddia ederler.
b- Şerefsiz Mürcie ise bu yöneticilerin salih, mü’min ve müslüman liderler olduklarını iddia ederler.
Ehl-i sünnete göre ise bu yöneticiler büyük küfürler işlemelerine rağmen müslüman olduklarını iddia etmeye devam ettikleri için ve onlara hüccet ikamesi yaparak irtidatlarını açıklama ve gerekli yaptırımları uygulama yetkisinin mevcut olmaması sebebiyle büyük nifakla münafıklardır. Kanları ve malları helal değildir.
Bilinmesi gerekir ki, Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmetme meselesi devlet yöneticilerine has bir durum değildir. Bu hüküm herkesi kapsar.
Şahıs Allah’ın indirdikleriyle hükmeden, bunun farz olduğuna inanan biri olduğu halde, bir şahıs hakkında, ondan intikam almak için yahut rüşvetten dolayı veya bilmediğinden dolayı zulümle hükmederse bu büyük küfürden değil, büyük günahlardan sayılır. Bu konuda icma vardır. Bu icmaya yalnızca Hariciler muhalefet etmişlerdir.
 İbn Abdilberr şöyle demiştir: “Âlimler, âlim kimsenin kasten hükümde zulmetmesinin büyük günahlardan olduğu hususunda icma etmişlerdir.” (et-Temhid 16/358)
İbn Hazm rahimehullah şöyle demiştir. “Mu’tezile her günahkârın, her zalimin ve fasığın kâfir olduğunu söylemekle ilzam edilirler. Çünkü her günahkâr Allah’ın indirdiğiyle hükmetmemiş olur.” (el-Fasl 3/278)
İbn Kayyım rahimehullah şöyle demiştir: “Doğrusu, Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmetmek, hükmeden kişinin durumuna göre büyük küfürle, küçük küfür arasında değişir. Zira Allah’ın indirdiği ile hükmetmenin farz olduğuna itikad ediyor da, meselede günahını itiraf ederek bundan başkasına sapıyorsa bu küçük küfürdür. Eğer Allah’ın indirdiği ile hükmetmenin farz olmadığına, bu konuda tercih hakkı olduğuna itikad ediyorsa bu büyük küfürdür. Eğer bilmediği için hata etmişse bu hata eden hükmündedir.” (Medaricu’s-Salikin 1/337)
İbn Teymiyye rahimehullah şöyle demiştir: “Aralarında geçen meselelerde Allah’ın ve rasulünün hükmüne müracaatı gözetmeyen kimsenin iman etmemiş olduğuna Allah yemin etmiştir. Ama Allah’ın ve rasulünün hükmünü zahiren ve batınen gözeten lakin isyan edip hevasına uyan kimse bu ayete göre (Nisa 65. Ayetini kastediyor) günahkârlar menzilesindedir. Hariciler bu ayeti, Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyen yöneticileri tekfir etmek için delil getiriyorlar! Sonra da itikadlarının Allah’ın hükmü olduğunu iddia ediyorlar!” (Minhacu’s-Sunne)
Kişi Allah’ın indirdiğinden başkasıyla hükmetmenin caiz olduğuna itikad ederse veya Allah’ın indirdiği hükmü inkâr ederse veya Allah’ın hükmünden başka bir hükmün Allah’ın hükmü olduğunu söylerse veya Allah’ın indirdiği ile hükmetmekle başkasıyla hükmetmenin eşit olduğuna inanırsa yahut Allah’ın indirdiği ile hükmetmenin farz olmadığına inanırsa yahut Allah’ın dinine aykırı kanunlar koyup insanlara bunu bağlayıcı kılar ve kolluk güçleriyle bu kanunları korumaya aşırsa bunlar büyük küfürdür. Buna ancak Mürcie muhalefet etmiştir.
İbn Kesir rahimehullah şöyle demiştir: “Nebilerin sonuncusu Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e indirilmiş olan muhkem dini terk edip, ondan başkas, nesh edilmiş dinlerin hükmüne başvurmak küfürdür. Peki ya Yasık (denilen Cengiz Han’ın uydurduğu anayasa) hükümlerine başvurmak ve onu öne geçirmek nasıl olur? Kim böyle yaparsa müslümanların icmaıyla kafir olur.” (el-Bidaye ve’n-Nihaye 13/119)
İbn Teymiyye rahimehullah şöyle demiştir: “İnsan ne zaman haramlığında icma olan bir şeyi helal sayarsa veya helal oluşunda icma olan bir şeyi haram sayarsa veya üzerinde icma olan din kuralını değiştirirse fakihlerin ittifakıyla mürted bir kafir olur.” (Mecmuu’l-Fetava 3/267)
Allame Ahmed Şakir rahimehullah şöyle demiştir: “İnsanların uydurup İslam’a nispet ettikleri, sonra müslümanların çocuklarına öğrettikleri, babaların ve çocukların kendisiyle iftihar ettikleri, sonra modern bir “Yasık” olarak kabullendikleri, muhalefet edenleri aşağıladıkları, kendilerini dinlerine ve şeriate tutunmaya davet edenleri “gerici” gibi çirkin isimlerle isimlendirdikleri bu kanunlar… güneş ışığı gibi açıktır ki bu beşeri kanunlar hiçbir gizliliği olmayan açık bir küfürdür.” (Umdetu-t-Tefsir 4/173-174)
Şeyh Abdullah b. Humeyd rahimehullah şöyle demiştir: “Kim insanları bağlayıcı olarak, Allah’ın hükmüne aykırı olan genel bir kanun koyarsa dinden çıkıp kafir olur.” (Ehemmiyetu’l-Cihad s.196)

Meclislerin Keffareti

Meclislerin Keffareti
"Subhâneka'llâhumme ve bihamdik ve eşhedu en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyk" (Taberani 10/164, el-Elbânî Sahîhu'l-Câmi (4487)