Türkiyede kendilerini tevhid maskesi altında gizleyerek şirk
ve küfürlere, “selefilik” iddiası altında türlü bid’at ve sapıklıklara davet
eden Haricî köpekleri şimdilerde “Ecir kapısı” iddiasıyla bir animasyon projesi
başlatmışlar, şirk ve küfürlerindeki azgınlıklarını daha ileri boyutlara
taşıyarak, dinde en büyük günahlardan ve şirkten olmasına rağmen ruh taşıyan
canlıların suretlerini helal saydıran bir davete başlamışlardır. Bu konuda
destek olmanın hükmünü soranlar olmaktadır. Halbuki bu meselede tereddüt etmek
dahi abestir.
Ruh taşıyan canlıların suretlerini yapmak, fotoğrafını
çekmek veya video kamerasıyla kaydetmek, yaratma hususunda Allah’a ortak
koşmaktır ve bu suretleri yapanların kıyamette en şiddetli azabı göreceklerine
dair mütevatir naslar sabit olmuştur. Kendilerine şeyh denilen bazı fasık kimselerin
bu pisliğe bulaşmış olmaları, taklit belasına müptela olmuş bazı asalakların
indinde şüpheye sebebiyet vermiştir. Din ancak Allah’tan gelen vahiy ve bunun Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem tarafından beyanından ibarettir. İnsanlar hakka
uyanlar ve ona muhalefet edenler olmak üzere ihtilaf etmeleri için
yaratılmışlardır. Hakka muhalefet edenlerin ihtilaflarının bir ehemmiyeti
yoktur. Hakka ittiba edenler arasında da ruh taşıyan canlıların suretlerinin
hükmü hususunda bir ihtilaf yoktur.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
فَتَبَارَكَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِينَ
“Yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir.” (Mu’minun 14)
أَتَدْعُونَ بَعْلًا وَتَذَرُونَ أَحْسَنَ الْخَالِقِينَ
“Yaratanların en iyisini bırakıp başka bir rabbe mi dua ediyorsunuz?”
(Saffat 125)
Bu ayetlerde görüldüğü gibi “yaratanlar” çoğul zikredilmiştir. Halbuki Allah’tan
başka hakiki ilah olmadığı gibi, hakikatte Allah’tan başka yaratan da yoktur. Nasıl
ki kendilerine ibadet edilen sahte ilahlar var ise, yaratma hususunda da Allah’a
ortak koşan sahte hâlıklar/yaratıcılar vardır. Ruh taşıyan canlıların
suretlerini yapanlar, yaratma hususunda Allah’a ortak koştukları için onların bu
fiillerine mecazen “yaratmak” denilmiştir.
İbn
Ömer radiyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
إِنَّ
الَّذِينَ يَصْنَعُونَ هَذِهِ الصُّوَرَ
يعُذَّبُونَ يَوْمَ القِيَامَةِ، يُقَالُ
لَهُمْ: أحْيُوا مَا خَلَقْتُمْ
“Muhakkak ki şu (ruh taşıyan
canlıların) suretlerini yapanlara kıyamet günü azap edilir ve onlara:
“Yarattıklarınıza can verin!” denilir.”[1]
Ebû
Zur’a’dan: “Ebû Hureyre radıyallahu anh ile beraber Medine’de bir bahçeli eve
girdik. Evin üst tarafında sûret (resim) yapan bir ressam gördü ve ona dedi ki:
“Rasûlullah
sallallâhu aleyhi ve sellem Allah Teâlâ’nın şöyle buyurduğunu bildirdi:
وَمَنْ أظْلَمُ مِمَّنْ ذَهَبَ يَخْلُقُ
خَلْقا كَخَلْقِي؟ فَلْيَخْلُقُوا ذَرَّة، أوْ لِيَخْلُقُوا حَبَّة أوْ
لِيَخْلُقُوا شَعِيرَة
“Benim yaratmış olduğum gibi bir şeyler
yaratmaya teşebbüs edenlerden daha zalim kim olabilir! Haydi, bir zerre ya da
bir dane veyahut da bir arpa yaratsınlar göreyim!”[2]
Aişe
radiyallahu anha dedi ki:
قَدِمَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ مِنْ سَفَرٍ، وَقَدْ سَتَرْتُ بِقِرَامٍ لِي عَلَى سَهْوَةٍ لِي فِيهَا تَمَاثِيلُ،
فَلَمَّا رَآهُ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ هَتَكَهُ وَقَالَ:
«أَشَدُّ النَّاسِ عَذَابًا يَوْمَ القِيَامَةِ الَّذِينَ يُضَاهُونَ بِخَلْقِ اللَّهِ»
قَالَتْ: فَجَعَلْنَاهُ وِسَادَةً أَوْ وِسَادَتَيْنِ
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir yolculuktan döndü. Yanılgıya
düşerek üzerinde timsaller bulunan bir örtü asmıştım. Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem onu görünce parçaladı ve buyurdu ki:
“Kıyamet gününde en şiddetli azaba uğrayacak
olanlar Allah’a yaratma hususunda benzemeye çalışanlardır.” Bunun üzerine
onları bir veya iki yastık yaptık.”[3]
İbn
Abbas radıyallahu anhuma Nuh kavminin putlarının Araplara da geçtiğini haber
vererek şöyle demiştir:
أَسْمَاءُ رِجَالٍ صَالِحِينَ مِنْ قَوْمِ نُوحٍ، فَلَمَّا هَلَكُوا
أَوْحَى الشَّيْطَانُ إِلَى قَوْمِهِمْ، أَنِ انْصِبُوا إِلَى مَجَالِسِهِمُ
الَّتِي كَانُوا يَجْلِسُونَ أَنْصَابًا وَسَمُّوهَا بِأَسْمَائِهِمْ، فَفَعَلُوا،
فَلَمْ تُعْبَدْ، حَتَّى إِذَا هَلَكَ أُولَئِكَ وَتَنَسَّخَ العِلْمُ عُبِدَتْ
“Bu
isimler Nuh aleyhisselam’ın kavminden birtakım salih kişilerin isimleri idi.
Onlar ölünce, şeytan onların kavimlerine bunların oturduğu yerlere heykellerini[4]
yapmalarını ve bu heykellere o salih kişilerin isimlerini vermelerini telkin
etti. Onlar da böyle yaptılar. İnsanlar ilk başta bunlara tapmıyorlardı. Fakat
bu heykelleri yapanlar öldükten sonra, yapılış gayesini unuttular ve daha sonra
gelenler heykellere ibadet etmeye başladılar.”[5]
Aişe
radıyallahu anha’dan: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
إِنَّ أُولَئِكَ إِذَا كَانَ فِيهِمُ الرَّجُلُ الصَّالِحُ فَمَاتَ،
بَنَوْا عَلَى قَبْرِهِ مَسْجِدًا، وَصَوَّرُوا فِيهِ تِلْكَ الصُّوَرَ،
فَأُولَئِكَ شِرَارُ الخَلْقِ عِنْدَ اللَّهِ يَوْمَ القِيَامَةِ
“Onlar,
içlerinde Salih bir kimse öldüğü zaman kabrini mescid edinir ve oraya şu
suretlerden yaparlardı”[6]
İbn
Mes’ud radiyallahu anh’den: Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
إِنَّ أشَدَّ النَّاسِ عَذَابا يَوْمَ
الْقِيَامَةِ الْمُصَوِرُونَ
“Kıyamet gününde en şiddetli azaba uğrayacak olanlar suret yapanlardır.”[7]
Ebû
Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
تَخْرُجُ عُنُقٌ مِنَ النَّارِ يَوْمَ القِيَامَةِ لَهَا عَيْنَانِ
تُبْصِرَانِ وَأذُنَانِ تَسْمَعَانِ
وَلِسَانٌ يَنْطِقُ، يَقُولُ: إِنِي وُكِلْتُ بِثَلَاَثَة، بِكُلِ جَبَّار عَنِيد،
وَبِكُلِ مَنْ دَعَا مَعَ اللِه إِلَها آخَرَ، وَبِالمُصَوِرِينَ
“Kıyamet günü cehennemden gören iki
gözü, işiten iki kulağı ve konuşan bir dili olan bir boyun çıkacak, şöyle
diyecektir: “Muhakkak ki ben, üç tür kimse için görevlendirildim: Her inatçı
zorba, Allah ile beraber başka bir ilaha seslenen herkes ve suret yapanlar!”[8]
İbn Abbâs radiyallahu anhuma’dan: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem
şöyle buyurdu:
خَرَجَ
عُنُقٌ مِنَ النَّارِ فَأَشْرَفَ عَلَى الْخَلائِقِ لَهُ عَيْنَانِ تُبْصِرَانِ وَلِسَانٌ
فَصِيحٌ فَيَقُولُ إِنِّي وُكِّلْتُ بِثَلاثَةٍ إِنِّي وُكِّلْتُ بِكُلِّ جُبَارٍ عَنِيدٍ
قَالَ فَيَلْتَقِطُهُمْ مِنَ الصُّفُوفِ لَقْطَ الطَّيْرِ حَبَّ السِّمْسِمِ فَيَجْلِسُ
بِهِمْ فِي جَهَنَّمَ قَالَ ثُمَّ يَخْرُجُ ثَانِيَةً فَيَقُولُ إِنِّي وُكِّلْتُ بِمَنْ
آذَى اللَّهَ وَرَسُولَهُ قَالَ فَيَلْتَقِطُهُمْ مِنَ الصُّفُوفِ لَقْطَ الطَّيْرِ
حَبَّ السِّمْسِمِ فَيَجْلِسُ بِهِمْ فِي جَهَنَّمَ ثُمَّ يَخْرُجُ ثَالِثَةً قَالَ
ثَالِثَةً فَقَالَ أَبُو الْمِنْهَالِ أَحْسَبُ أَنَّهُ قَالَ إِنِّي وُكِّلْتُ بِأَصْحَابِ
التَّصَاوِيرِ قَالَ فَيَلْتَقِطُهُمْ مِنَ الصُّفُوفِ لَقْطَ الطَّيْرِ مِنْ حَبِّ
السِّمْسِمِ فَيَجْلِسُ بِهِمْ فِي جَهَنَّمَ فَإِذَا أُخِذَ مِنْ هَؤُلاءِ ثَلاثَةٌ
وَمِنْ هَؤُلاءِ ثَلاثَةٌ نُشِرَتِ الصُّحُفُ وَوُضِعَتِ الْمَوَازِينُ وَدُعِيَ الْخَلائِقُ
لِلْحِسَابِ
“…Ateşten bazı boyunlar çıkar ve mahlûkata bakarlar. Onların iki gözü
ve güzel konuşan bir lisanları vardır. Şöyle derler:
“Ben üç kişiye vekil kılındım. İnatçı her zorbaya vekil kılındım.”
Kuşların susam tanelerini aldıkları gibi onlar da safların arasından inatçı
zorbaları çekip alırlar ve onları cehenneme hapsederler. Sonra ikinci defa
çıkar ve:
“Ben, Allah ve rasulüne eziyet edenlere vekil kılındım” der. Onlar da
aynı şekilde kuşun susam tanesini alıp götürdüğü gibi Allah ve rasulüne eziyet
eden kimseleri safların arasından alıp götürürler ve cehenneme hapsederler.
Sonra üçüncü defa çıkar ve:
“Ben, (ruh sahibi canlıların) suret(lerini) yapanlara vekil kılındım”
der. Aynı şekilde bu işle meşgul olanları safların arasından alıp götürür ve
cehenneme hapseder. İşte bu üç grup da cehenneme hapsedildikten sonra mahlûkatın
amel defteri kendilerine dağıtılır ve mizanlar kurulur. İşte o zaman bütün
yaratıklar hesaba çağırılır.”[9]
İbn
Abbas radıyallahu anhuma’ya birisi geldi ve dedi ki:
“Ben
şu suretlerden yapan birisiyim. Bu konuda bana fetva ver.” Ona şöyle cevap
verdi:
“Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:
كُلُّ مُصَوِر فِي النَّارِ يَجْعَلُ لَهُ
بِكُلِ صُورَة صَوَّرَهَا نَفْسا فَتُعَذِبُهُ
فِي جَهَنَّمَ
“Her
suret yapan ateştedir. Yaptığı her surete can verilecek ve bunlar cehennemde
azab edecektir.” (İbn Abbas radıyallahu anhuma) şöyle dedi:
“Bir
şeyin suretini yapmak zorundaysan ağaç ve cansız varlıkların suretini yap.”[10]
Ebu’l-Heyyac
el-Esedi rahimehullah dedi ki: “Ali b. Ebi Talib radıyallahu anh bana şöyle
dedi:
أَلَا أَبْعَثُكَ عَلَى مَا بَعَثَنِي عَلَيْهِ رَسُولُ اللهِ صَلَّى
اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ؟ «أَنْ لَا تَدَعَ تِمْثَالًا إِلَّا طَمَسْتَهُ وَلَا
قَبْرًا مُشْرِفًا إِلَّا سَوَّيْتَهُ
“Seni, Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’in beni gönderdiği vazife ile göndereyim mi? Yok etmedik hiçbir heykel
bırakma ve yerden yüksek hiçbir kabri düzlemeden bırakma.”[11]
Diğer rivayette lafzı şöyledir:
لَا تَدَعَ صُورَةً إِلَّا طَمَسْتَهَا وَلَا قَبْرًا مُشْرِفًا إِلَّا
سَوَّيْتَهُ
“Silmedik hiçbir suret bırakma ve yerden
yüksek hiçbir kabri düzlemeden bırakma.”[12]
Ali
radıyallahu anh dedi ki: “Ey Allah’ın rasulü! Oradaki her putu kırdım,
yükseltilmiş her mezarı yerle bir ettim ve her sureti yok ettim.” Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
مَنْ عَادَ لِصَنْعَةِ شَيْءٍ مِنْ هَذَا، فَقَدْ كَفَرَ بِمَا أُنْزِلَ
عَلَى مُحَمَّدٍ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
“Bunlardan
birini tekrar yapmaya kalkan kişi, Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e
indirileni inkâr etmiş olur.”[13]
[1]
Sahih. Buhârî (5951, 7558) Muslim (2108)
[2]
Sahih.
Buhârî (7559) Muslim (2111) Ahmed (2/232) Ebû Ya'lâ (6101) İbn Ebî Şeybe
(5/200) Beyhakî (7/268) Tahavi Şerhu Meani’l-Asar (4/283)
[3]
Sahih.
Buhârî (5954) Muslim (2107) Nesâî (5356-57) Ahmed (6/36, 86) Ma’mer Cami (72)
İbn Ebî Şeybe (6/73) İbn Hibbân (13/158) Ebû Ya'lâ (7/380, 444, 8/20) Humeydi
(251) Beyhakî (7/267)
[4]
Ensab: nasb’ın çoğuludur. Bir amaç
için dikilen her baston, taş veya buna benzer şeylerdir. Arapların cahileyede
ensabı taşlardan idi ve bunlar için kurban keserler, kan ile kırmızıya
boyarlardı. Denildi ki: Onlar put edinip ibadet ettikleri taşlar idi. Bkz.:
Umdetu’l-Kari (19/263) en-Nihaye (n,s,b maddesi) el-Kavlu’l-Mufid (1/368)
[5]
Sahih. Buhari
(4920)
[6]
Sahih.
Buhari (427) Muslim (528)
[7]
Sahih. Buhari
(5950) Muslim (2109)
[8]
Buhârî ve Muslim'in şartlarına göre sahih. Ahmed (2/336) Tirmizî (2574) Beyhakî,
Şuabu’l-İman (5/190)
[9]
Muslim'in şartına göre sahih. Haris
b. Ebi Usame Musned (1122) İbn Ebi’d-Dunya el-Ehval (173) Ebû Nuaym
Hilyetu'l-Evliyâ (6/62) İbnu’l-Mubarek ez-Zuhd (353) Taberi (24/384) Osman b.
Said ed-Darimi er-Reddu Ale’l-Merisi (1/351) Mervezi, Muhtasaru Kıyami’l-Leyl
(s.35) Ebu’l-Leys Semerkandi, Tenbihu’l-Gafilin (s.274) İbn Hacer
Metalibu’l-Aliye (4681).
[10]
Sahih.
Buhari (2225) Muslim (2110)
[11]
Sahih.
Muslim (969)
[12]
Sahih.
Muslim (969)
[13]
Hasen.
Ahmed (1/87, 138) Tayalisî (97) Ebu Ya’la (1/390) Taberânî Evsat (3/364)